H.Ş.: “İlâhî! Ben iki zayıfın, yetim ile kadının haklarına tecâvüzden men ve ediyorum. (Neseî, Riyâzü’s-Sâlihîn, C.!, S.313)

H.Ş.:  Siz ancak zayıflarınız(ın duâsı, ibâdetleri ve ihlâsı) ile yardım olunur ve rızıklanırsınız. (Riyâzü’s-Sâlihîn, C.!, S.314)

H.Ş.: Kadın bir kaburga kemiğidir. Eğer onu doğrultmak istersen kırarsın. Onu öyle kullan. Eğer idâre edersen onda noksanlıklarla beraber geçime yarayan kıymet vardır. (Riyâzü’s-Sâlihin, C.1, S.316)

 

KADINLARIN HAYIRLI AMELLERİ

H.Ş.: Evi için en hayırlı kadın, geçimi kolay (masrafı en az) olan kadındır. (Mutâru’l-Ehâdis)

H.Ş.: Kadının cihadı, kocasına iyi davranmasıdır. (Rûhu’l-Beyân, C.2, S.164)

H.Ş.: Kadının üzerinde en büyük hakkı olan, kocası; insanlar üzerinde en büyük hakkı olan anasıdır.

H.Ş.: Kadın beş vakit namazını kılar, yılda bir ay orucunu tutar, ırzını muhafaza eder ve kocasına itâat ederse, Cennet’in kapılarından dilediğinden girsin. (Mişkâtü’l-Mesâbih, C.2, S.202)

Hakîkat ehline göre sâliha hanımın alâmetleri:

*Güzelliği, Allah korkusu;

*Zenginliği, kanâat;

*Ziyneti, iffet; En mühim ibadeti (farzlardan sonra) kocasına hizmet;

Hizmeti, ölüme hazırlanmaktır. (Rûhul Beyân, C.2, S.164)

H.Ş.: Ümmetimden üç sınıf, dünyadaki ömürlerinin üç katı Cehennemde kalırlar:

1 – Şişman zayıflar,

2 – Giyinmiş çıplaklar,

3 – Câhil âlimler.

Bunlar kimlerdir Yâ Rasûlallah? Suâline:

- Şişman zayıflar: Vücutlarını yağlı gıdalarla besleyip, din işine zayıf kalan kadınlardır.

- Giyinik çıplaklar: Vücutlarını elbise ile kapatıp, hayâdan sıyrılan kadınlardır.

- Cahil âlimler: Dünya ehlidir. Ticaret yapar, çalışır, dünya hayatını iyi bilir, fakat âhiretten gafildirler. Mal toplar, haram, helal olduğuna ehemmiyet vermezler. (Rûhû’l Beyân, C.2, S. 165)

Rasûlüllah S.A.V. bir gün Ümmü Hânî R.A.’in evine uğramıştı. Efendimizden sordular:

 “-Yâ Rasûlallah! Ben yaşlandım. Bana oturduğum yerde yapabileceğim bir amel tavsiye ediniz” dedi. Rasûlü Ekrem S.A.V.:

“-Yüz defa Allah’ı tesbih et (Sübhâ-nallah de). Bu senin için Hz. İsmâil evlâdından yüz köle âzât etmene müsâvîdir.

- Yüz defa Allah’a hamd et (Elhamdülillah de) bu senin için eğerli ve yularlı yüz at yükü eşyayı Allah yolunda tasadduk etmene denktir.

- Yüz defa tekbir getir (Allâhü ekber de). Bu boynu gerdanlıklı yüz sığır tasadduk etmene müsâvidir.

- Yüz defa da tehlil (Kelime-i tevhid) oku...” buyurdular. 

ÇOCUK

A.C.:  Göklerin ve yerin  mülkü Allah’a aittir. (Bildiğiniz veya bilmediğiniz şeyleri) dilediği gibi halk edip, istediğine (Şuayb ve Lût A.S. gibi) kız, dilediğine (İbrâhim A.S. gibi) erkek evlâdı verir. Dilediğine (Rasûlüllah S.A:V. gibi) çifter çifter erkek ve kızlar verir. Dilediğini de (İsa ve Yahya A.S. gibi) akim (çocuksuz) kılar. Şüphesiz Allahü Teâlâ her şeyi bilir ve her şeye gücü yeter. (S.Şûrâ 49-50)

H.Ş.: Evlatlarınız size Allahü Teâlâ’nın armağanıdır. Dilediğine kız, dilediğine erkek evlat verir. Muhtaç olduğunuz zaman onların malları da sizindir.

H.Ş.: Evlât kokusu, Cennet kokusudur.

H.Ş.: Evlât dünyada nûr, âhirette sürûrdur.

KIZ ÇOCUKLARI

H.Ş.: İlk çocuğun kız olması kadının bereketindendir. Çünkü, Cenâb-ı Hak âyet-i celileye “Dilediğine kız verir ...” diye başlamıştır.

H.Ş.: Kimin kızları olur da onlara iyi bakar ve ev-bark sahibi yaparsa, o kimse için bu, Cehennemle arasına perde olur.

H.Ş.: Allahü Teâlâ’dan beni zahmetsiz rızıklandırmasını istedim. Beni kızlarla rızıklandırdı.

H.Ş.: Kızları kerih görmeyiniz. Çünkü ben de kızlar babasıyım. (Rûhu’u-Beyân, C., S. 342-343)

H.Ş.: Kişinin kız çocuğu olduğu zaman, Allahü Teâlâ bir grup melek gönderir. Onlar: “Esselâmü Aleyküm yâ ehle beyt” (Ey ev halkı size selam olsun) derler ve  kanatlarıyla giydirip, elleriyle başını meshederek “Şu zayıf kadından doğan zayıf kızdır. Bunu bakıp büyütene Allahü Teâlâ kıyâmete kadar yardımcı olsun” derler. (Kenzü’l-Ummal, 45378)

H.Ş.: Kim kız çocuğunu baliğ oluncaya kadar yetiştirirse, kıyâmet günü ben ve o kimse yan yana bulunuruz. (Mübarek parmaklarını biri birine bitiştirmişlerdir) (Riyâzü’s-Sâlihîn C.1, S.311)

H.Ş.: Sizden birinizin üç kızı veya üç kız kardeşi olur da onlara güzel bakar, giydirir ve evlendirirse, Cehennemle kendi arasında perde olur ve Allahü Teâlâ kendisine Cennet nasip eder. (Kenzü’l-Ummal, 45368-45369)

H.Ş.: İçinde kız çocuğu bulunan her eve gökten her gün 12 rahmet iner ve melekler o evi gece gündüz (aralıksız) ziyaret ederler. Ve ana babasına her gün bir senelik ibâdet sevâbı yazarlar. (Riyâzü’n-Nâsihin 328). 

H.Ş.: Kızını sevindireni Allahü Teâlâ Cennetle sevindirir, (O kimse) kurtulur. (Şir’a, 451) 

H.Ş.: Çarşıdan getirilen şeyi çocuklar arsında taksim ederken kızlardan başlamalı. Onlar kalben daha hassas, ruhen daha incedir. (Şir’a)

* * *

Ders okuyan talebe, nefsin istekleriyle evini arzulayıp üzülmek doğru olmaz. Bu dünya gurbet diyarıdır. Kim evinde dâim kalır. Muhakkak er geç ondan ayrılır.

Allahü Teâlâ, ayrılık olmayan ebedi âlemde, Cemâlinin Cennetinde buluşmak nasip etsin ve cümlemizi nûrunda, feyzinde dâim eylesin. (Bihürmeti Seyyidi’l-Mürselîn)

 

EVLENDİRME

H.Ş.: Biriniz zikreden kalp, şükreden dil, âhiret işlerine yardımcı mü’min bir eş edinmeye baksın.

H.Ş.: Allahü Teâlâ kime sâliha bir kadınla evlenmek murat etmişse, dininin yarısında ona yardım etmiştir. Diğer yarısı için Allah’tan korksun.

H.Ş.: Evli kişinin kıldığı iki rekât namaz, bekâr insanın kıldığı seksen rekât namazdan hayırlıdır. (Kenzü’l-Ummal, 44446)

Kasas S. 27. Âyet-i celilesinde, Şuayb A.S.’ın kızını vermek için Mûsa A.S.’a tâlib olduğu zikredilmektedir.

Şah-ı Nakşibend Hz. hanımına kızını gösterip: “Bu kız rüşte erince bana haber ver”, demiş. Rüşte erince de, Alâaddin Attar Hz.’nin anasına: “Kızıma dünür gelsin, oğluna vereceğim” diye haber göndermiştir.

 

 

BİR ANNENİN KIZINA ÖĞÜDÜ:

Kızım! Sen annenle babanın büyütüp, yürüttüğü yuvandan çıkıp, bilmediğin bir kimsenin evine gidiyorsun. Sana on şey tavsiye edeceğim; onları ezberle, gereğini yap. Böylece kocanla güzel geçinmeye muvaffak olursun.

1 – Sana yiyecek ve giyecekten her ne getirirse cân-ü gönülden kabul etmelisin.

2 – Emrettiği şeyleri yap, yapma dediklerini yapma.

3 – Evini temiz tutmağa gayret et, Görülen ve kokusu duyulan şeylerden çekin. Etrafı tertipli bulundur.

4 – Üstünü başını son derece temiz tut. Sık sık yıkayıp temizle. Bir kadının en büyük süsü temizliğidir. Kocan için ayrıca giyin ve kendine intizam ver.

5 – Kocanın uyku ve yemek vakitlerine dikkat et. Yatağı ve sofrayı vaktinde hazırla. Uykusuzluk ve açlık insanı öfkeli kılar.

6 – Kocanın namus, şeref ve îtibarını dikkatle koru.

7 – Kocanın akrabalarına karşı iyi davran; asil insanların edebi budur.

8 – Kocanın malını ve parasını koru; izni olmadan alıp harcama!

9 – Aranızda geçenleri kimseye söyleme.

10 – Ona uy! Neşeli ve kederli zamanlarında neşesine ve kederine ortak ol!

Bunları yaparsan, yuvan huzur bulur, dünya ve âhirette mesut olursun.

* * *

HZ. FÂTIMA VALİDEMİZ (R.A.)

Peygamberimiz S.A.V., kızı Hz. Fâtıma’yı Hz. Ali R.A. ile evlendirmişti. Hz. Ali’ye düğün öncesinde:

- Dünyalıktan neyin var? diye sordu. O:

- Bir devem, bir de zırhım var, dedi.

Efendimiz:

- Deven sana lazım; zırhını sat, getir, buyurdu.

Hz. Osman R.A. zırhı 480 dirhem gümüşe satın aldı ve yine Hz. Ali’ye hediye etti. Peygamberimiz bundan pek memnun oldu ve duâ buyurdu...

Bu para ile gelinin ihtiyaçları alındı ve düğün hazırlığı yapıldı.

Çeyiz:

3 Adet Minder

2 Adet Hurma lifinden yastık

2 Adet Alacalı elbise

1 Adet Havlu

1 Adet Saçaklı Halı

1 Adet Kullanılmış Kilim

2 Adet El Değirmeni

1 Adet Elek

1 Adet Toprak Testi

1 Adet Meşin Bardak

1 Adet Hurma Yaprağından yapılmış Sedir

1 Adet Koç Postu

1 Adet Kadife Yorgan.

Koç postunu döşek olarak kullanırlardı. Yorgan kısa olduğundan iki tarafları açıkta kalırdı.

O zaman Hz. Fatıma R.A.’ın düğün merasiminden daha parlağı olmamıştı. Verilen ziyâfet; arpa ekmeğiyle yağ, yoğurt ve hurmadan yapılan yemekti.

Hediye olarak da bir su tulumu ve birkaç ölçek darı gelmişti.

Hz. Fâtıma Vâlidemiz nikâhında mehir olarak Ümmet-i Muhammed’in dünya ve âhiret sıkıntılarından kurtulmasını istemiştir.

Ve: Peygamberimiz S.A.V. kızı ile dâmâdı arasında vazife taksimi yapmıştı. Ev süpürmek, el değirmeni ile arpa öğütmek ve ekmek pişirmek gibi ev içinde olan işleri Hz. Fâtıma’ya; deve sulamak, çarşıdan alışveriş yapmak gibi dışarı işlerini de Hz. Ali’ye verdi.

İyi geçinmeleri için onlara nasihat ederdi. Altı ay müddetle sabah namazı için onları ikaz etti. Daha sonra evlerinde ve çocuklarında gördüğü süslü ve pahalı şeylerden memnun olmadığını belli eder, ikazda bulunurdu.

* * *

Hz. Fatıma Vâlidemiz hastalandı. Efendimiz ziyârete gitti. Hz. Fatıma Vâlidemiz:

“Babacığım hastayım, açlığa da dayanamıyorum” dedi.

Efendimiz:

“- Kızım bende üç gündür yemedim. İstesem Rabb’im verir. Lâkin âhiret devleti için, dünyada bir gün aç, bir gün tok olmağa razıyım” buyurdu.

  Rasûlullah Efendimizi Sahâbeden biri davet etmişti. Efendimiz sofrada bir parça et kesip, “Fatıma aylardır böyle bir taam yemedi; bunu ona götürün” buyurdu...

* * *

ZEHRA VE BETÜL:

Zehrâ, temiz demek. Hiç âdet görmediğinden böyle denilmiştir. Beyaz yüzlü güzel” manasına de gelir.

Betül: Dünyadan ve erden kesilmiş, kendini Hakk’a, ibâdete vermiş, demektir.

Hz. Fatıma Vâlidemiz, vefâtı yaklaşınca, yıkanıp giyinmiş ve:

“- Ben yıkandım, arındım; vefâtımda beni böylece defnedin” demiştir.

* * *

Hz. Fatıma Vâlidemiz sırattan geçer-ken melek nida eder: “Herkes gözlerini kapasın: Habîbullahın kerimesi geçiyor!” der.

* * *

H.Ş.: Fatıma benden bir parçadır. Onu kızdıran beni öfkelendirmiş olur. (Feyzü’l-Kadir, C.4, S.421)

H.Ş.: Fatıma Cennet kadınlarının efendisidir. (Taç, C.3, S.313)

HAYÂ

İnsan; bilhassa kadın, hayâsı nispetinde değer sahibidir. Hayâsız da hayır yoktur...

Hz. Osman R.A., hâyası sebebiyle Efendimizin iltifatına mazhar olmuştur. Sâadet asrında 99 bâkirenin hayâsına sahipti ve gömleği ile banyo yapardı. Rasûlüllah S.A.V.’in hayâsının meyvesidir...

* * *

Kardeşini; fazla utanmasından dolayı Rasûlüllah’a şikâyet eden kişiye: “Hayâ imandandır, buyurdu. (Riyâzü’s-Sâlihîn, C.2, S.96)

H.Ş.: Hayânın hepsi hayırlıdır. (Riyâzü’s-Sâlihîn, C.2, S.97)

H.Ş.:  Rasûlüllah S.A.V. perde arkasında örtülü bir kızdan daha utangaçtı. Hoşlanmadığı bir şey gördüğünde hoşnutsuzluğu, yüzünden belli olurdu. (Riyâzü’s-Sâlihîn, C.2, S.56)

H.Ş.:  Allahü Teâlâ bir kulu helâk etmek istediğinde ondan hayâyı alır. Hayâ gidince onu herkesin nefret ettiği bir insan bulursun. Ondan emânet alınır. Ve onu hâin bulursun. Hâin olunca, kendisinden rahmet alınır. Rahmet alınınca lânetlenmiş bulursun. Onu lânetlenmiş bulunca da ondan İslâm bağı alınır, İslâm ile alâkası kesilir. (Muhtaru’l-Ehâdîs, S. 56)

 Tarihten Bir Not:

III. Murat Manisa’da şehzâdeyken halk, ibretli birayak divânı istemişti. Birkaç nesil evvel Yahûdi gençle gönül düşkünlüğü sebebiyle kaçan Müslüman kızın mahallesini halk lânetlemiş, o mahalle, şehrin ortasında halde kalmıştı. Divandan maksat: O mahalleden lânetlemeyi kaldırıp, tekrar imara açmaktı...

* * *

Bir vesika:

Merkezi Cenevre’de bulunan Milletler arası Sulh ve Hürriyet Cemiyetinden bir heyet 1930’larda Türkiye’ye geldiğinde, reisleri olan bayan müşir:

“Türkiye’ye gelmezden evvel Türk kadınlarının son zamanlarda çok terakkî ettiğini işitmiştim. Fakat bu kadar sür’atli adımlar attıklarını tahmin etmiyordum. O kadar ki, eski an’anenizi, âdetlerinizi sert bir hareketle (kökten) attınız asâletiniz bozuldu. Eski an’anelerinizi terk etmeyin. Seneler geçtikçe onları ararsınız; fakat elde edemezsiniz”. (Milliyet Gazetesi, 16.6.1932)

* * *

MENKIBELER

Hz. Sümeyrâ,  Uhud’da şehid olan babası, kardeşi ve oğlunu devesine yükledi. “Yükünde ne var?” diyenlere “Yüküm ne olursa olsun; Rasûlüllah sağ mı?” dedi.

Rasûlüllah S.A.V. Efendimiz bu sözü işitti, çok memnun oldu ve “Ölmeden şehidlerini bir daha görsün” diye duâ buyurdu.

* * *

Bir murâcaat: Esmâ binti Yezid El-Ensârî R.A. kadınlar tarafından Rasûlüllah S.A.V. Efendimize murahhas olarak gönderildi ve:

-“Anam babam sana feda olsun Yâ Rasûlallah! Biz sana ve senin Rabb’ine iman ettik. Lâkin biz kadınlar sizlerin evlerinizde kapanıp kalmış, Mahall-i iştihanız ve çocuklarınıza hamile olmuşuz. Sizlerse Cuma ve Bayram namazı kılmak, câmilere cemâate çıkmak, hasta ziyâret etmek, hal hatır sormak, cenâzede bulunmak, birden ziyade haccetmek gibi faziletle bizden üstün kılınmışsınız. Bunların hepsinden üstün olan da; Allah yolunda cihaddır.

Lâkin erkek kısmı cihad, hac, umre v.s. için evlerinden çıktığında mallarınızı biz koruruz. İp eğirip size elbise yapar ve çocuklarınızı besleriz. Şu halde bizler o faziletlerin hayır ve sevabında sizlere ortak olamaz mıyız?” dedi.

Rasûlüllah Efendimiz kadına iltifat etti ve:

-“Böyle fasih konuşan bir kadın gördünüz mü?” buyurdu.

-“Görmedik” dediler.

Efendimiz:

-“Ey kadın! Anla ve kadınlara da anlat: Kadın kısmının erkeğini râzı ve memnun etmesi o fazîletlerin hepsini yapmış gibidir”, buyurdu. (El-Hakâik, C.2, S.155)

* * *

Rivâyet edilmiştir ki, Peygamberi-miz’den hanımları, mevcut bulunandan ziyade yiyecek ve giyecek istediler. Bu sebeple, onlardan bir ay ayrı kalıp, uzlet etmek üzere yemin etmişti. 29. günden sonra Cebrâil A.S. âyet-i celile getirdi “Ey Nebî! Hanımlarına söyle! Eğer siz dünya hayatını ve ziynetlerini, süslü elbiseleri ve nimetlerini isterseniz sizin mehrinizi ve talâkınızı vereyim, serbest olun. Eğer siz Allahü Teâlâ’nın ve Rasûlü’nün rızâsını ve âhiret evini nimetlerini isterseniz, sizlerden güzel amel edip itaat edenlere Allahü Teâlâ büyük ecir ve nimetler hazırlamıştır” buyuruldu. (S.Ahzâb, 28-29)

Vâlidelerimizden başta; Hz. Aişe-i Sıddıka olmak üzere, hepsi, Allah’ın ve Rasûlü’nün rızasını isteyip, ona tâbi olmuşlardır. (Allah hepsinden râzı olsun) (Mevâkıp)

ÜMMÜ HASAN K.S.:

Büyük kadınlardan olan bu Allah dostu kadın zühd ve takva sahibi bir veliye idi. Allah ile sohbet hâli üzere yaşadığından evinde hasırdan başka hiçbir sergi yoktu.

Süfyan-ı Sevrî Hz. onu ziyâretinde:

-“Ey Ümmü Hassan! Amcazâdenize bir mektup yazıp ihtiyaçlarınızı bildirirseniz, eksiklerinizi tamamlayacağını umarım” demişti. Cevap:

-Ey Süfyân! Bunca zaman benim gözümde muhterem kimse idin. Ben, her şeyin yaratıcısı ve hakîkî mâliki Allahü Teâlâ’dan bile dünyaya âit bir şey istemek düşüncesinde değilim. Allah’tan istemediğim şeyi, benim gibi âciz ve muhtaç bir kuldan mı isteyeceğim?!.. Yemin ederim ki, Rabb’imden gayri şeylerle meşgul olacağım bir zamanın üzerimden geçmesini istemem.

Balı bulan, kovanı fedâ etmekten çekinir mi? Cenâb-ı Hakk’ın kalbe akseden nûru tecelliyâtıyla füyüzâta dalan kâmil insan, âdî nefsin arzûlarına meyleder mi? Kalbinde çöreklenen nefs-i emmâre ejderini aşk kılıcı ile imhâ eden, tasavvuf yolunu ihmal eder mi?

Çünkü en kâmil hürriyet, İslâm’a teslim olmak; en büyük saâdet de Allah’a kul olmaktır...

EVLİYÂDAN ABBÂSE K.S.:

Mezhep imamlarımızdan Ahmet bin Hambel’in hanımı olan Abbâse Hz.leri 30 sene evli kaldığı kocasını bir defa gücendirmemiş ve Ahmet bin Hambel Hz. Vefâtı esnâsında hanımından dâima saygı gördüğünü ve ondan kendisini gücendiren bir hareket sadır olmadığını söylemiştir.


 
 

EVLİYÂDAN MUÂZETÜ’L-ADEVİYYE K.S.:

Hz. Âişe Vâlidemize yetişmiş ve onun geniş ilminden istifâde etmiştir. Allah’tan o kadar korkardı ki, haşyetinden kırk sene başını semâya kaldırmadı. Devamlı murâkabede bulunur ve günde 600 rekât namaz kılardı.

Sabaha çıkınca “”Bugün benim öleceğim gündür” der, akşama kadar uyumaz, akşam da, “Bu gece benim ölüm gecem” diyerek sabaha kadar uyumazdı, uyku bastırınca evin içinde “Ey Nefis! Uyku, önünde bulunan ölümdendir” diyerek dolaşırdı.

Kocasının vefâtından sonra ruhunu teslim edesiye kadar aslâ yatağa yatmamış ve başını yastığa koymamıştır.

 

MEYMUNETÜ’S-SEVDÂ Hz.:

Dilini zikre, zihnini fikre, ömrünü zâhidâne bir hayat ile çobanlığa vermiş olan büyük İslâm kadını kurtla beraber oldukları halde koyunlara zarar vermezdi. Bir şahıs bu nasıl oluyor? diye sordu. Meymûne Hz.:

-Ne zaman ki Allah ile aramdaki kulluk alâkasını düzelttim, Allah da kurtlarla koyunların arasını düzeltti...

 

FÂTIMA BİNTİ ABDÜL-MELİK Hz.:

Abdülaziz bin Mervân’ın kızı ve Ömer bin Abdülaziz’in zevcesi... Babası ve kocası tarafından iki yönlü saltanat sahibi olduğu halde dünyaya itibar etmeyip hâlis bir hayat sürmüştür.

Kocası Ömer bin Abdülaziz tahta geçince hanımı Fâtıma’ya: “Benimle geçinmek istersen mücevherât ve ziynet eşyâlarını Beytülmâle teslim et! Onlar sende iken bir arada olmam mümkün değildir” demiş, Fâtıma Hâtun da hiç tereddüt etmeden ziynetlerini tamamen devlet hazinesine teslim etmiştir.

Ömer bin Abdülaziz vefât edince tahta gecen erkek kardeşi, Fâtıma’ya:

-Biliyorum Ömer sana haksızlık etti. Ziynetlerin Beytülmâlde duruyor; onları alabilirsin” dedi

Fâtıma’dan, asâlet örneği:

 -Hayatımda itâat edip de, ölümünden sonra isyan mı edeceğim? Vallahi istemem” demiştir.

* * *

Hâdiseler: Meşâhirünnisâ ve Cevdet Paşa Tarihi’nden alınmıştır.

* * *

   
© incemeseleler.com