11. SOHBET GÜNAHLARIN ŞERRİNİN TESİRİ İLE BİRÇOK ŞEYİN DEĞİŞMESİ.

 

 

Allâh’ü Teâlâ Şuara Sûresinde buyuruyor ki :

“O gün ne mal fayda verir ne evlat. Ancak Allah’a temiz bir kalb ile gelenler (kurtuluşa ererler ).” (Şuara-88-89)

 Yani, nefsin kötü ahlakından temizlenmiş kişiler kurtulur.

 

Sen bil ki; nefsi temizlemek, (1) sonra onu evsaf-ı Muhammedi ile, hatta ahlak-ı İlâhiyye ile süslemek dini meselelerin en mühimlerindendir. İşte bunun içindir ki Sahâbe-i Kiram (Radıyallahü Anhüm Ecmeıyn) nefsin kötü ahlakından kan ağlarlardı. Rasülüllah Aleyhisselâm’a, kendilerini kötü ahlaktan kurtaracak şeyleri devamlı sorarlardı. Çünkü bu mevzuda, insanların kendisi sebebiyle günahlara düşebileceği büyük tehlikeler vardır.

 

Şu Ayet-i Kerime gereğince günahların şerri ile Hazreti Allah birçok şeyi değiştirir:

 

“Bir toplum kendilerindeki iyi özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez.” (Ra’d-11)

 

Tefsir :

Bir toplum şükretmeyi bırakıncaya ve iyi hallerini kötü hale değiştirinceye kadar Hazreti Allah onlara verdiği nimet ve afiyeti değiştirmez. (2)

 

DEĞİŞTİRİLEN KAVİMLERDEN MİSALLER

 

A-İBLİSİN İSMİNİN VE ŞEKLİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ :

 

İblisin ismi Azâzil iken İblis adına değiştirildiği gibi, sureti de hınzır suretine değiştirilmiştir.

Şöyle ki : Allâh’ü Teâlâ Semâvâtı, Arzı, Melekleri ve Cinleri yarattığı vakit, Melekleri Semâda, Cinleri de Arzda (yeryüzünde) iskân etti. Cinler, Can oğulları idi. Adem Aleyhisselâm insanlığın babası olduğu gibi, Can da cinlerin babası idi. Onlar yeryüzünde yaşadılar, nesilleri çoğaldı. Bu hadise Adem Aleyhisselâm’dan Altmış bin sene evvel idi. Cin Kavmi Yedi bin sene (gibi) uzun bir zaman ömür sürdüler. Sonra aralarında haset ve azgınlık meydana geldi. Yeryüzünde fesat çıkardılar, biri birlerini öldürdüler. Allah onlara Semâ meleklerini gönderdi. İblisi de başlarına amir tayin etti. (Daha önce de zikredildiği gibi o dönemde) İblisin ismi Azâzil idi. Meleklerden daha alim idi. Azazil ile birlikte melekler yeryüzüne indiler. Cinleri bozguna uğrattılar. Onları denizlerdeki adalara ve dağların tepesine çıkardılar.

Bu melekler yeryüzünde yaşadılar. Allah’ü Teâlâ Semâ ve Arz’ın sahipliği ile cinlerin hazinedarlığını İblise verdi.

İblisin yeşil zümrütten iki kanadı vardı. Bazen yeryüzünde, bazen gökyüzünde, bazen de Cennette Allah’a ibadet ederdi. Öyle ki; yeryüzünde ve gökyüzünde Allah’a secde etmediği yer kalmamıştı. Neticede gönlüne kibir girdi. İçinden şöyle dedi:

-“Ben meleklerin en kıymetlisi olduğum için Allah bana bu üstünlüğü verdi.”

 

Sonra Allâh’ü Teâlâ İblis ve askerlerine buyurdu ki:

 -“Ben yeryüzünde bir halife (bana muhatap bir mahluk, âdem) yaratacağım.” Onlar: “Bizler hamdinle sana tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun ?” dediler. Allah da onlara :“Sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben bilirim” buyurdu. (Bakara-30)

 

Allâh’ü Teâlâ Adem Aleyhisselâm’ı yaratmayı murad ettiği zaman Cennette onun suretini yarattı ve onu Cennetin kapısında meleklerin yolu üzerine bıraktı. O anda Adem Aleyhisselâmın cesedinde henüz ruh yoktu. Melekler şeklinin güzelliğine hayret ettiler. İblis de oradan geçiyordu, cesedi görünce :

-“Bu niçin yaratıldı ?” dedi. Baktı ki içi boş-cansız, şöyle söylendi :

-“Zayıf bir yaratık.” Sonra meleklere :

-“Şu, sizden daha üstün kılınırsa ne yaparsınız ? “ diye sordu. Melekler :

 -“Rabbimize itaat ederiz, isyan etmeyiz” dediler. İblis de içinden şöyle dedi :

-“Eğer benden üstün kılınırsa elbette ona isyan ederim, ben ondan üstün kılınırsam elbette onu helak ederim.”

 

Sonra Adem Aleyhisselâm yaratıldı, içine ruh üflenildi. Cennet süsleri ile süslendi. Melekler ona secde etmekle emir olundular. Beş yüz sene secde ettiler. Sonra başlarını secdeden kaldırdılar. İblisi, secdeden yüz çevirmiş, ayakta dururken gördüler.

Ne zaman ki Hazreti Allah Adem Aleyhisselâm’a Cennette hayat bahşetti. Yalnızlığını gidermek için de sol eğe (kaburga) kemiğinden Hazreti Havva’yı yarattı. İblis bu duruma hasetlendi. Onları Cennetten çıkarıncaya kadar vesvese verdi.

Hazreti Allah Adem Aleyhisselâm’ı, Havva validemizi, İblisi, yılanı ve tâvusu yeryüzüne indirdi. Adem Aleyhisselâm’ı Hindistan’da Serendip Adası’na, Havva Validemizi deniz sahilindeki Cidde’ye, İblisi de Basra yakınında bir şehir olan Eyle’ye indirdi.

İşte bu sebeple Adem Aleyhisselâm ve evladı ile İblis arasında kıyamete kadar devam edecek olan bir düşmanlık başlamış oldu.

İsyânının şerri sebebiyle İblisin ismi de, cismi de değiştirildi.

 

B-NUH ALEYHİSSELÂM’IN OĞLUNUN RENGİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ :

 

Nuh Aleyhisselâm’ın oğlu Hâm, babası (uyurken) Onda hoşlanılmayan bir hal (avret mahallinin açıldığını) gördü. Onu örtme yoluna gitmediği gibi, güldü. Bu sebeple rengi değiştirildi.

Şöyle ki : Nuh Aleyhisselâm bir gün uyuyordu. Rüzgar donunu havalandırdı, avret mahalli açıldı. Ham ona baktı ve güldü. Biraz sonra diğer oğlu Sâm geldi. Babasının açılan yerini örttü. Kardeşi Hâm’ın yaptığı çirkin hareketi de babasına haber verdi.(3) Babası Hâm’a (bed) dua etti. Allâh’ü Teâlâ onun evvelki halini değiştirdi, siyah renkli yaptı. Ondan Hind ve Habeş milleti doğdu.

 

Denildi ki : Nuh Tufanı’nda gemi Beyt-i Atik’i (Kabe’i Muazzama) tavaf ediyordu. Nuh Aleyhisselâm gemide bulunanlara şöyle dedi :

-“Sizler Allah’ın hareminde ve beytinin etrafındasınız. Sakın ha sizden hiç biri hanımına dokunmasın (münasebette bulunmasın).”

Erkekler ile kadınlar arasına da engel-perde koydurdu. Oğlu Hâm bu engeli geçti ve hanımı ile cinsi münasebette bulundu. Nuh Aleyhisselâm onun ve neslinin rengini siyah kılması için Allah’a dua etti. Duası kabul olundu.

 

C-MUSA ALEYHİSSELÂM’IN KAVMİNİN SURETİNİN MAYMUN SURETİNE ÇEVRİLMESİ :

 

Allâh’ü Teâlâ Araf Sûresinde buyurdu ki :

“Onlara deniz kıyısında bulunan şehir halkının halini sor. Hani onlar Cumartesi gününe saygısızlık gösterip haddi aşıyorlardı. Çünkü Cumartesi tatili yaptıkları gün, balıklar meydana çıkarak akın akın onlara gelirdi, Cumartesi tatili yapmadıkları gün de gelmezlerdi. İşte böylece biz, yoldan çıkmalarından dolayı onları imtihan ediyorduk.” (Araf-163)

 

Tefsir :

(Onlara denize nazır şehir halkından sor) Denize yakın şehrin halkının halini sor. Bu şehir Medyen ile Tur arasında Eyle’dir. (O vakit ki Cumartesinde tecavüz ediyorlardı.) Cumartesi günü ibadetin dışında bütün meşguliyetlerden nehy edildikleri halde balık avlamak suretiyle Allah’ın hududunu tecavüz ediyorlardı .(Çünkü Cumartesi tatil yaptıkları gün, balıklar açıktan, akın akın geliyorlardı.) O günü tazim etmeleri ve ibadetle meşgul olmaları sebebiyle, balıklar açıktan açığa, suyun yüzünden geliyorlardı. (Tatil yapmayacakları gün ise gelmezlerdi) Onlar Cumartesi günü avlanırlar ve o günün hürmetine riayet etmezlerse balıklar da gelmeyeceklerdi. (İşte böylece biz, yoldan çıkmalarından dolayı böyle imtihana çeker, müptela kılarız.) Yani onların fıskı sebebiyle böyle büyük bir belaya müptela kılarız, ta ki onların düşmanlıkları meydana çıksın, biz onları cezalandırırız. (Araf-163)

(O vakit ki içlerinden bir ümmet şöyle demişti.) O şehir halkından bir topluluk ki, halkın vaaz ve nasihat dinlememesi sonucu ümitlerini keserek vaaz etmeye çalışan salih insanlara şöyle demişti : İsyanda devamları sebebiyle (Allah’ın helak edeceği, yahut şiddetli bir şekilde azap edeceği bir kavme niçin va’zu nasihat edip duruyorsunuz?) Vaaz etmeye devam edenler (dediler ki : Rabbimize mazeret beyan etmek için.) Yani bizim vaaza devamımız Allah’a mazeret beyan etmek içindir, ta ki nehy-i anilmünker (kötülükten alıkoyma) hususunda Allah katında tefrit ile itham olunmayalım. (Bir de belki sakınırlar) Çünkü ümitsizlik ancak helakten sonra mümkün ve caizdir. (Araf-164)

(Vakta ki kendilerine verilen ihtar ve nasihatleri unuttular.) İçlerinden, kendilerine vaaz eden salihlerin nasihatlerini terk ettiler - hiç nazarı itibara almadılar. (Biz de kötülükten nehy edenleri kurtardık, zulmedenleri de) fıskı adet edenleri ve Allah’ın emrine muhalefet edenleri (yapmakta oldukları kötülükleri sebebiyle) şiddetli (bir azap ile yakaladık.) (Araf-165)

(Vakta ki nehy olundukları şeyden, kibirlerinden dolayı vaz geçmeyince onlara “ zelil-adi maymunlar olun” dedik.) (Araf-66)

 

Rivayet : 

Bu insanları haramlardan nehy eden salihler bu azgınların vaaz ile yola gelmelerinden ümitlerini kestiler. Onlar ile bir arada yaşamak istemediler. Şehri bir duvar ile ikiye ayırdılar. Duvarda geçilebilecek bir kapı vardı. Bir sabah azgınlar tarafından kimse çıkmadı. “Bunlara bir şey olmuş” dediler. Onların tarafına geçtiler. Bir de ne görsünler; Hepsi maymun şekline girmiş. Neseplerini, kim olduklarını bilemediler. Fakat maymunlar onları biliyorlardı. Yanlarına gelen salihlere neseplerini, kim olduklarını söylediler, onların elbiselerini kokladılar ve etrafında ağlayarak dönüp dolaştılar. Üç gün bu halde durduktan sonra da öldüler.

 

D- İSA ALEYHİSSELÂMIN KAVMİNİN SURETİNİN HINZIR SURETİNE ÇEVRİLMESİ :

 

Ayet Meali : Meryem oğlu İsa şöyle yalvardı: “Ey Allah’ım, Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki, (onun inişi ) bizim hem evvelimiz, hem de ahirimiz için bir bayram ve senden (senin kudretine ve benim peygamberliğime delalet eden ) bir mucize olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızık verenlerin en hayırlısısın.

Allah buyurdu ki, ben o sofrayı ( peygamberinizin isteğini kabul buyurarak) size elbette indiririm. Fakat ondan sonra içinizden kim nankörlük ederse, artık onu hiç bir kimseye yapmayacağım bir azab ile azablandırırım. (Alemde hiç bir zaman yapmadığı bir azab ile. Zira onlar başka hiç kimseye uygulanmayan “maymun ve hınzır şekline çevrilmek” ile azablandırıldılar.) (Maide-114-115.)

 

Rivayet :

 Hazreti İsa’nın kavmi bulutlara bakarken, iki bulut arasından önlerine kızıl bir sofra indi. İsa Aleyhisselâm ağladı ve şöyle dua etti:

-“Allah’ım , bizi şükredenlerden kıl. Allah’ım, şu sofrayı bize rahmet (vesilesi) kıl , azab vesilesi değil .Ve onu, seyredenlere ibret eyle.”

Sonra kalktı, abdest aldı, yine ağladı. Sonra sofranın örtüsünü açtı ve “Bismillahi hayrir-Razikıyn” dedi. Bir de ne görsünler; kızarmış, pulsuz, kılçıksız, yağı akar halde bir balık, baş tarafında tuz, kuyruk tarafında sirke, etrafında pırasanın dışında türlü türlü sebzeler ve beş yufka ekmek ki, birincisinde zeytin, ikincisinde bal, üçüncüsünde tereyağı, dördüncüsünde peynir, beşincisinde pastırma vardı. Şem’un :

-“Ya Ruhallah ! Bu, dünya yiyeceklerinden mi, yoksa ahiret yiyeceklerinden mi ?” dedi . O da :

-“Bunlardan hiç biri değildir. Lakin Allâh’ü Teâlâ’nın kudretiyle yarattığı bir nimettir. (Dua edip de istediğiniz şeyi) yiyiniz ve şükrediniz ki, Allah size bundan sonra da nimetlerini artırır” dedi.

-“Ya Ruhallah ! Böyle bir mucize daha gösterir misin ?” dediler. Bunun üzerine dedi ki :

-“Ey balık ! Allah’ın izniyle diril.” Balık deprendi. Sonra balığa :

-“Önceki haline dön” dedi. Balık önceki haline dönerek kebap oldu. Daha sonra sofra gökyüzüne yükseldi. Buna rağmen yine Allah’a isyan edip nimetlerine küfür ettiler. Bunun üzerine maymun ve domuz suretine çevrildiler, yani Allah tarafından, maymun ve domuz şekline sokuldular. (4) 

(Allah’a isyan etmekten yine ona sığınırız.)

 

E- İLİM SAHİBİNDEN İLMİN ALINMASI :

 

Ümeyye bin Ebi-s-Salti Arab belagatçılarından olup alim bir zat idi. Bir gün uyurken yanına bir kuş geldi. Gagasını bu zatın ağzına soktu. Uyandığı zaman sahip olduğu bütün ilimleri unuttuğunu gördü. (Bazı İlâhi kitaplardan peygamber gönderileceğini okumuştu.) Kendisinin ahir zaman nebisi olacağını ümit ediyordu. Ne zaman ki Peygamberimiz Aleyhisselâm gönderildi, onu inkar etti.

Kur’an-ı Kerimde “Fakat o, aşağılığa saplandı ve havasına uydu. İşte bunun hali, o köpeğin haline benzer ki, üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur, kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp solur.”  ayetinin Ümeyye bin Ebi-s-Salti hakkında indirildiği, ayetle haber verilen ve kelbe benzetilen kişi ile bu zat murat olunduğu söylenmiştir.

 

 

F- ANNE-BABAYA İSYAN SEBEBİYLE DİLİN DEĞİŞMESİ :

 

Bir zatı annesi çağırmıştı. Fakat o, annesi çağırdığı halde gelmedi. (Konuşan dili) konuşmaz oldu.

 

Yine bir adam ana-babasına isyan ederdi. Ölümü esnasında dili tutuldu. Kelime-i şahadeti söyleyemedi.

 

Denildi ki :

 Ezan okunurken konuşmak, ölüm anında lisanın bağlanmasına sebep olur. Başa sarık sardıktan sonra rucu etmekten (dünyada müslüman olarak yaşayıp ta ölüm anında imansız gitmekten) Allah’a sığınırız.

 

 

G- ÇEŞİTLİ GÜNAHLARI SEBEBİYLE BARSİSA’NIN İMANININ DEĞİŞTİRİLMESİ:

 

Barsisa Beni İsrail’den abid bir zat idi. İki yüz yirmi sene Allah’a ibadet etti. Şöyle ki; insanlardan ayrıldı. Tenha bir yerde Allah’a ibadet etti. İblis kendisine geldi. Çeşitli hile ve aldatmalarla onu sapıtmaya çalıştı (başaramadı). Sonra abid bir zat şekline büründü ve Barsisa’nın manastırına[1] geldi. Onunla birlikte Allah’a ibadet etmeye başladı ve uzun zaman yemeden, içmeden, uyumadan Allah’a ibadet etti. Barsisa bunun haline hayret etti. Zira kendisi üç günde bir yemek yiyordu, bazen de uyuyordu. Şeytana dedi ki;

-“Bu yüce dereceye nasıl ulaştın? Zira yeyip- içmiyor, uyumuyorsun.”

 

 Şeytan dedi ki;

-“Ben de senin gibi yiyip-içiyordum. Ta ki büyük bir günah işledim, sonra ondan tevbe ettim. Bu günahımı hatırladığımda yeme ve içme lezzeti benden kesiliyor (zevk almıyorum). Eğer sen de benim gibi olmak istersen içki, zina veya katl (adam öldürme) gibi bir günah işle.”

O günlerde Kralın kızı delirmişti. O da kızına dua etsin diye Barsisa’nın manastırına gönderdi. Zahid Barsisa içki içti, sarhoşluktan aklı gitti, deliren ve (dua edilmesi için gönderilen) kıza zina etti. Sonra ayıldı ve kralın duruma vakıf olduğu zaman kendisini öldüreceğinden korktu. Kızı öldürdü ve manastırın bir köşesine gömdü.

İblis krala geldi ve hadiseyi haber verdi. Kralın adamları meseleyi araştırdılar ve kızı gömülmüş vaziyette buldular. Kral, Barsisa’nın asılmasını emretti. Asılacağı zaman şeytan geldi ve Barsisa’ya dedi ki;

-“ Asılmaktan kurtulmak istiyorsan, bana bir defa secde et.” Barsisa:

-“Bu durumda sana nasıl secde edeyim?” diye sordu. Şeytan:

-“Gözlerin ve başınla ima et,” dedi.(O da öyle yaptı) ve Allah’a küfretti. En çirkin hal üzere asıldı. (5)

Şeytan ve şeytanın hilesinden Allah’a sığınırız.

 

Şu hikayeleri işittiğin zaman anladın ki, isyanlar ve Allah’ın emrine aykırı hareket etmek, insanı suretin ve nimetin değiştirilmesine götürür. Lakin, uzuvların kötü suretlere değiştirilmesi  Ümmet-i Muhammed’den kaldırılmıştır. Her ne kadar kalben bir çoğu çok kötü suretlere değişse bile...(6)

 

DUA:

Allah’ım! Aldatılmaktan senin muhafazana sığınırız. Allah’ım! (azabının) korku ve dehşetinden göz yaşlarımız kana dönmeden evvel, senin korkundan ağlayan iki göz ile bizi rızıklandır. Allah’ım! Senden ölüm anında kurtuluş, kaza anında sabır, şehitlerin menzilesi, said (mutlu) kişilerin yaşayışı, düşmanlar üzerine yardım ve nebilerle arkadaşlık isteriz. Allah’ım! Dua etmek bizden, kabul etmek senden, çalışmak bizden, itimat edilmek senden. Hiçbir güç ve kuvvet yok, ancak senin güç ve kuvvetin var. Allah’ım! Bizi müslüman olarak vefat ettir ve salih kişilere ilhak eyle. Zalimlerin şerrini bizden uzaklaştır ve bizi müminlerin duasına ortak et. Amin...

 

 

 

 

 

 

 

GÜNAHLARIN ŞERRİNİN TESİRİ İLE BİRÇOK ŞEYİN DEĞİŞMESİ -II

 

 

Hazreti Enes Radıyallâhü Anh’dan : Rasülüllah Sallallahü Aleyhi ve Sellem buyurdular :

Kimin yanında ismim zikredilirse bana salavat-ı şerife okusun. Kim bana bir kere salavat okursa, Allah ona on kere salat (rahmet) eder. (Nesei)

 

Allah’ım! Muhammed Aleyhisselâm’a, bütün nebi ve rasüllere, Muhammed Aleyhisselâm’ın âline, eshabına ve ehli beytine salat ve selam et...

 

Denildi ki : Nefis; ceset ve (kendisi ile eşya) hissedilen heykel, varlıktır.

 

(1)

Denildi ki : Nefis; nurani ve latif bir cisimdir, ateşin kömür içinde cereyan ettiği gibi o da bedende cereyan eder.

 

Buradaki nefis ile murad, insan cesedinin bütünü içine bırakılmış olan nefistir ki, bu da Allâh’ü Teâlâ’nın kendisine hitap ettiği ve emir ve nehyine mahal kıldığı nefistir. İşte bu nefis, kötü ahlak için bir asıldır. Alây-ı ılliyyinde bulunan ve hayrı emreden, şerden de nehyeden ruha zıt olarak yaratılmıştır. Esfel-i sâfilinde bulunan çirkin ruhlara (şerden başka şey emretmeyen şeytanlara ) tabi olur.

 

NEFSİN YARATILMASININ SEBEBİ

 

 Nefsin yaratılmasının sebebi hakkında şöyle denildi:

Allâh’ü Teâlâ Adem Aleyhisselâm’ın cesedine ruh üflediği zaman, ruh ile cesedin izdivacından iki evlat yarattı. Biri erkektir ki, o Kalb’dir. Kalb hayrı emreder, şerden nehyeder, Rahman (olan Allah’ın) nazargâhıdır. Diğeri de dişidir ki o da keşîfe (açılmış) olan Nefistir. Sürekli şerri emreder. 

 

TASAVVUFÇULARA GÖRE NEFİS YEDİ (TABAKA) DIR.   

 

1- Nefsi Emmâre : Şeytanların, kafirlerin ve fasıkların nefsidir.

2- Nefsi Levvâme : Salih müminlerin nefsidir.

3- Nefsi Mutmeinne : Amel edici olan öğrenicilerin nefsidir.

4- Nefsi Mülheme : Amel edici olan öğreticilerin nefsidir.

5- Nefsi Râdıye : Evliya-i Kiramın nefsidir.

6-Nefsi Merdıyye : Arif-i Billah olanların (Allah’ı bilen-idrak edenlerin) nefsidir.

7- Nefsi Sâliha : Nebiler ve Rasüllerin nefsidir, esrar (sırlar) makamıdır. (Kaside-i Bürde Şerhi)

 

İbrahim bin Edhem (Kuddise Sirruh ) buyurdular : Bir insanın tarlasından geçiyordum. Tarlanın sahibi bana “Ey Sığır” diye seslendi. (İçimden) dedim ki:

 -“Bir zelle (yanılma) ile ismim değiştirildi, eğer günahım çok olsa idi Allah benim irfanımı da değiştirirdi.”

 

(2)

İBLİS’İN GEÇMİŞİ

 

Rivayet :

 Allâh’ü Teâlâ cinlere kendi cinsinden rasüller gönderdi. Cinlerden bazısı iman etti, bazısı da küfretti. Birbirlerini öldürdüler. Allah da onlar üzerine meleklerden askerler gönderdi. Melekler onları yeryüzünde kovaladılar, hezimete uğrattılar. İblis’i gizlediler (dokunmadılar.) O meleklerden değildi.

 

Ayet Meali : İblis, cinden idi de Rabbinin emrinden çıktı.  (Kehf-50)

 

İblis, Hâris isminde bir çocuk idi. Künyesi Ebu Mürre idi. Melekler onu semaya çıkardılar. Meleklerin içinde, ibadette büyüdü. Sonra yeryüzünde yer melekleri ile birlikte durdu. Bazen semaya çıkar, gök meleklerinin içine karışırdı, onlarla ibadet etmek kolay oldu. İbadette bulunmayı sevdiler. İblis Adem Aleyhisselâm’a secde ile emr olununcaya kadar meleklerle beraber oldu. Adem Aleyhisselâm’a secdeden kaçındı ve kovulmuş oldu. (Keşfül Künûz’den)

 

Allâh’ü Teâlâ Adem Aleyhisselâm’ın cesedini yaratıp henüz ruh üflemeden Cennetin kapısı önüne koymuştu. İblis oradan geçerken; “Eğer benden üstün kılınırsa elbette ona isyan ederim. Yok, ben ondan üstün kılınırsam elbette onu helak eder, öldürürüm” demişti. Sonra tükürüğünü ağzında topladı ve Adem Aleyhisselâm’ın (çamur halindeki) cesedine tükürdü. Şeytan Aleyhillane’nin tükürüğü Adem Aleyhisselâm’ın göbeğinin bulunduğu mahalle isabet etti. Allâh’ü Teâlâ oradan tükrük miktarı kesilmesini emretti. Bu kesilmeden dolayı göbek mahalli çukurlaştı. Allah, o çamurdan köpeği yarattı.

 

MELEKLER KÖPEK VE SURET BULUNAN EVE NİÇİN GİRMEZ ?

 

Nevâdir-i Kalyubi’den :

Meleklerin, içinde köpek ve sûret bulunan eve girmemesinin sebebi: Köpek, İblisin salyasından yaratılmıştır. Zira Adem Aleyhisselâm çamur halinde iken İblis onun üzerine tükürdü. Melekler orayı çıkarıp aldılar. Çamurun alındığı yer göbek mahalli oldu. Köpek de bu çamurdan yaratıldı. Melekler ile şeytanlar bir arada toplanmazlar.

Suret ise; Allah’ın yarattığı varlıklara benzemektedir. Nebi Aleyhisselâm suret yapanları lanetlemiştir.

 

Köpekte üç haslet vardır :

 1.Adem oğluna ünsitet (yakınlık.) Onun toprağından yaratıldığı için.

 2.Seher (vakti uyanıklılığı)nın uzun olması. Cebrail Aleyhisselâm’ın dokunmasının bir eseri olduğu için.

3.İnsanı ısırması. (Şeytan-ı) Lain’in tükürüğünden olduğu için.

 

KÖPEKTE BULUNAN ON HASLET

 

Hazreti Ali Radıyallâhü Anh dan rivayet edildi: Buyurdular ki;

Yaşayışı, köpeğin yaşayışı gibi olan kişiye müjdeler olsun. Çünkü köpekte on haslet vardır ki, hepsi de mümin için lazımdır.

 

 1. Malı yoktur.

 2. İnsanlar yanında kıymeti yoktur.

 3. Yeryüzünün her tarafı kendisi için bir döşektir.

 4. Çok vakit açtır.

 5. Sahibi dövdüğü zaman onun kapısını terk etmez.

 6. Düşmanı tutar, dostu bırakır.

 7. Geceleyin uyumaz, sahibini korur.

 8. İşinin çoğu susmaktır.

 9. Kendisine verilene razı olur.

  10.Öldüğü zaman (geride) malı kalmaz.

 

MUSA ALEYHİSSELAM İLE ŞEYTANIN MÜLAKATI

 

İblis, Musa Aleyhisselâm’a geldi ve şöyle dedi :

 -“Şüphesiz ki Allah seni kendisine Rasül ve Kelîm olarak

seçti.” Musa A.S:

 -“Evet, seçti. Ama sen ne istiyorsun ve sen kimsin?” diye sordu. İblis dedi ki:

 -“Ben İblisim, Allah’ın yarattıklarından bir yaratığım. Senin vasıtan ile rabbine tevbe etmek istiyorum. Tevbemin kabul olunmasını iste.” Musa Aleyhisselâm bu duruma sevindi. Abdest aldı, Allah’ın dilediği kadar namaz kıldı ve dua etti. Duasında şöyle dedi :

 -“Ya Rabbi ! Muhakkak İblis senin Kerim olan zatının yaratıklarından bir yaratıktır ve sana tevbe etmek istemektedir.” Allâh’ü Teâlâ Musa Aleyhisselâm’a şöyle vahyetti :

 -“İstediğimi yerine getirirse duasını kabul ederim. Adem Aleyhisselâm’ın kabrine secde etmesini emrediyorum Ya Musa. O (nun kabrin)e secde ettiği zaman tevbesini kabul eder, günahlarını af ederim. Ayıplarını örter, kıyamet günü açığa çıkarmam.”

 Musa Aleyhisselâm (Allâh’ü Teâlâ’nın) bu emrini İblis’e tebliğ etti. (İblis-i) Lain öfkelendi, kibirlendi ve dedi ki :

  -“Ben onun dirisine secde etmedim, ölüsüne nasıl secde ederim ? (Bu istek) ebediyyen gerçekleşmez.” Sonra Musa Aleyhisselâm’a şöyle dedi :

 -“Ey Musa! Benim için rabbine şefaat etmen sebebi ile benim üzerimde hakkın var. Sana üç şey tavsiye edeyim :

 1. Öfkelendiğin zaman beni hatırla. Çünkü kanın cesette cereyanı gibi ben de senin kalbinde cereyan ederim.

 

2. Düşman ile karşılaştığın zaman beni hatırla. Çünkü adam harpte düşman ile karşılaştığı zaman karşısına iki kişi çıkartırım. O adama, hanımını, ehlini, malını ve çoluk-çocuğunu hatırlatırım, o da geriye döner.

 3. Mahremin olmayan bir kadın ile oturma. Çünkü ben, o kadından sana, senden de ona bir elçiyim.

 

 Haberde geldi : Her yüz bin sene başında Allâh’ü Teâlâ İblisi cehennemden çıkarır, Adem Aleyhisselâm’ı da cennetten çıkarır. İblise, Adem Aleyhisselâm’a secde etmesini emreder. İblis secde etmekten yüz çevirir (kaçınır.) Sonra onu tekrar cehenneme gönderir.

 

Adem Aleyhisselâm Serendip’e indi : Karada ve denizde ağladı. Karadaki gözyaşları karanfil, denizdeki gözyaşları balık oldu. Çünkü o, tevbe kapısından indi.

Havva validemiz de karada ve denizde ağladı. Karadaki gözyaşlarından kına bitkisi, denizdeki gözyaşlarından da inci oldu. Çünkü o, rahmet kapısından indi.

Yılan da karada ve denizde ağladı. Karadaki gözyaşlarından akrep, denizdeki gözyaşlarından yengeç oldu. Çünkü o, öfke kapısından indi.

Tavus da karada ve denizde ağladı. Karadaki gözyaşlarından haşarat, denizdeki gözyaşlarından sülük oldu. Çünkü o, gadap kapısından indi.

İblis de karada ve denizde ağladı. Karadaki gözyaşlarından diken, denizdeki gözyaşlarından da timsah oldu. Çünkü o lanet kapısından indi. (Nevadir-i Kalyubi)

 

(3)

Nuh Aleyhisselâm oğlu Hâm’a (bed)dua etti, dedi ki :

-“Allah senin rengini değiştirsin.” Allah duasını kabul etti. Sudan ve Habeşliler onun neslinden oldu. Onun evladı hakkında kıyamete kadar hor ve hakirlik oldu. Esir ve köle oldular. 

 

Bilmelisin ki :  Köle cinsi sevinç ve neşe ile yer, istemeyerek, zoraki hizmet eder. İnsanlara buğz eder, uykuyu sever.

Rasülüllah Aleyhisselâm’dan, ahir zamanda köle sahibi olmanın kötülüğü haber verilmiştir. Ekserisinin zayıf ve muhtaç olmalarına rağmen şerli olduklarından bahisle “onlardan birinin karnı doyarsa kötülük işler, aç kalırsa hırsızlık yapar” denilmiştir.

 

Şu söz ne güzeldir :

Hür, hürdür; kendisine zarar dokunsa bile.

Köle, köledir; kendisine inciler giydirsen bile.

 

Hadis-i Şerif : İbn-i Mes’ud Radiyallahü Anh’dan rivayet edildi. Nebi Aleyhisselâm buyurdular ki :

Musa Aleyhisselâm’ın vefatından sonra İsrail oğulları isyanlara düştüğünde alimleri onları (isyanlardan) nehyetti. İsrail oğulları alimlerin ikazına aldırmadılar. Alimler de sırf nehyetmekle günahtan kurtulacakları zannı ile isyan ehlini terk etmediler, onlarla dostluğa devam edip meclislerine oturdular. Onlarla birlikte yiyip içtiler. Allâh’ü Teâlâ da bazılarının isyanı ve diğerlerinin de isyan ehliyle birlikte olması sebebiyle hepsinin kalplerini kararttı ve onları taş yürekli kıldı. Günah işlemeyenlerin kalplerinde isyan ehlinin günahlarına meyil meydana getirdi. Hepsinin kalbi katılaştı ve hep birlikte lanete müstahak oldular.

 

 Ayet Meali : İsrail Oğullarından kafir olanlara hem Davud’un, hem de Meryem Oğlu İsa’nın dili ile lanet olundu. (Maide-78) 

 

Denildi ki :

Eyle (kasabası) halkı cumartesi gününde haddi tecavüz ettiler. Davud Aleyhisselâm onlara lanet etti. Allâh’ü Teâlâ da onların şeklini maymuna çevirdi.

Maide Ashabı küfrettiler. İsa Aleyhisselâm onlara (bed)dua ve lanet etti. Domuz oluverdiler. 500 kişiydiler. (Hadimi )

 

Musa Aleyhisselâm’ın, “Ey Rabbimiz, mallarını mahvet ve kabirlerini şiddetle sık ki, o acıklı azabı görmedikçe iman etmeyecekler” (Yunus-88) duası ile Kıptilerin malları (nın şekli) değişti. Suları kan, malları da taş oldu.

 

Ayet Meali : Yemin olsun ki biz Musa’ya apaçık dokuz mucize verdik. (İsra-101)

 

And olsun ki biz, Firavun hanedanını düşünüp ibret alsınlar diye, senelerce mahsul kıtlığı ve kuraklıkla kıvrandırdık.  (A’raf-130)

 

 Biz de, kudretimizin ayrı ayrı alametleri olmak üzere, başlarına (sel felaketi) tufan, (ekinlerine) çekirge, haşarat, (evlerine) kurbağa ve (sularına)  kan gönderdik. Yine de inat ettiler, kibirlendiler. Onlar öyle mücrimler güruhu idiler.

 (Onların) üzerlerine o azab çökünce : -Ey Musa ! Sana verdiği peygamberlik ahdi hürmetine bizim için (Rabbine) dua et. Eğer bizden bu azabı kaldırırsan, yemin olsun ki, sana muhakkak iman edeceğiz ve İsrail Oğullarını da elbette seninle beraber göndereceğiz, dediler.

 Vakta ki (azaba) erişecekleri bir müddete kadar üzerlerinden biz azabı kaldırdık, hemen yeminlerini bozdular.

 Biz de, ayetlerimizi yalanladıkları ve onlara kulak asmayıp gafil bulundukları için kendilerinden intikam aldık da hepsini denizde boğduk.” (A’raf-133- 136)

 

  MUSA ALEYHİSSELÂM’A VERİLEN 9 MUCİZE :

 

 1- Asa

 2- Yed-i Beyza

 3- Kıtlık, kuraklık

 4- Kıtlığa ilave olarak meyvelerde noksanlık

 5- Tufan (mekanlarını ve tarlalarını kaplayan su)

 6- Çekirge

 7- Haşarat

 8- Kurbağa

 9- Kan belası

 

 5.T U F A N : 

  

Rivayete Göre: Şiddetli karanlık içerisinde sekiz gün yağmur yağdı. Hiç kimse evinden dışarı çıkamadı. Su, (Kıbtılerin) evlerine kadar girdi. Beni İsrail’in evleri bu kimselerin evlerine bitişik idi. Beni İsrail’in evlerine bir damla dahi su girmedi. Su, arazilerinde uzun müddet durdu. Onların ziraatla meşgul olmalarına mani oldu. Bu durum bir hafta devam etti. Musa Aleyhisselâm’a dediler ki :

-“Rabbine bizim için dua et de bizden bu azabı kaldırsın, biz sana inanacağız.”

Musa Aleyhisselâm dua etti. Kendilerinden azab kaldırıldı. Otlar ve ekinleri bitti ve daha önceki gibi bir yağmur yağmadı. Ama onlar iman etmediler. Allah da onlara çekirgeyi gönderdi, ki çekirge altıncı mucizedir.

 

  6.ÇEKİRGE :

 

 Çekirge onların ekinlerini ve meyvelerini yedi. Sonra elbiselerini, (evlerinin) kapılarını ve tavanlarını yemeye başladı. Tekrar Musa Aleyhisselâm’dan yardım istediler. O da dua etti. Bu sıkıntıdan da kurtuldular. Yine iman etmediler. Allah Teâlâ da onların üzerine haşeratı musallat kıldı. Bu yedinci mucizedir.

 

 7.HAŞERAT :

 

 Bit ve ekin böceği denen haşerat. Çekirgelerden arda kalan şeylerini de bu haşerat yedi. Yiyeceklerinin içine düşer oldu. Elbiselerinin içine ve derilerine (bedenlerine) girip kanlarını emdi. Tekrar Musa Aleyhisselâm’dan yardım istediler. Kendilerinden bu musibet de kaldırıldı. Musa Aleyhisselâm’a dediler ki :

 “-Şu anda kesin inandık, gerçekten sen bir sihirbazsın.”

 Sonra Hazreti Allah onların üzerine kurbağaları gönderdi ki sekizinci mucizedir.

 

 8.KURBAĞALAR :

 

 Kemiği olmayan hayvanlardandır. Suyun dışında olduğu ve ötmediği (bağırmadığı) zaman işitmesinin keskinliği özelliği vardır. Suyun dışında da bulunur.

 

 Enes Radıyallâhü Anh’dan: Kurbağayı öldürmeyiniz. Çünkü o İbrahim Aleyhisselâmın ateşine uğradı. Ağzında su taşıdı. Hırsla suya giriyordu.

 

 İbn-i Sina’dan: Kurbağanın çok olduğu, normalden fazla olduğu senenin akabinde veba hastalığı olur.

 

(Musa Aleyhisselâm’a inanmayan) bu kavim üzerine Allah kurbağaları musallat kıldığında öyle oldu ki; herhangi bir yemeğin kapağı veya elbise açıldığı zaman içinde kurbağa bulunuyordu. Yataklarının içi kurbağa doluyordu. Tencereleri kaynarken tencerelerine, konuşurken de ağızlarına sıçrıyorlardı. Yine Musa Aleyhisselâm’dan yardım istediler ve yalvardılar. Musa Aleyhisselâm da onlardan söz aldı ve dua etti. Hazreti Allah onlardan bu azabı da kaldırdı. Sonra tekrar sözlerini bozdular. Allah da onlara kanı gönderdi.

 

9.KAN :

 

Suları ve kuyuları taze, kırmızı kan haline geldi. Hatta Kıpti ve İsrailli aynı kap(tan su içmek üzere) gelirler, kabın Kıbti’den tarafı kan, İsrailliden tarafı su olurdu. Kıpti, İsraillinin ağzından suyu emer, kendi ağzına girince kan olurdu.

Susuzluk Fir’avn’ı (hak ettiği şey onun üzerine olsun) çok daraltmıştı. Yaş ağaç yapraklarını kendisine getirirler, onları emer, (ağzına giren su) taze ve acı kan olurdu. Yedi gün sadece kan içtiler. Bütün bu açık mucizeleri görmelerine rağmen içinde bulundukları küfür ve isyan halinden dönmediler ve iman etmediler. Hazreti Allah da onları Nil’de boğdu. Musa Aleyhisselâm’a iman edenleri kurtardı.

Beni İsrail Altı yüz bin kişi idi. Nil’de boğulan Fir’avn’ın kavmi de Bir milyon iki yüz bin kişi idi. (Ruh’ul Beyan, Araf Sûresi’nden)

 

(4)

SURETLERİ MAYMUN VE HINZIR ŞEKLİNE ÇEVRİLDİ

 

İsa Aleyhisselâm’a inanmayıp kendilerine verilen nimetlere küfredenler maymun ve hınzıra çevrildiklerinde kısa zamanda öldüler.

 

İbn-i Abbas Radıyallahü Anh buyurdular ki : Sureti değiştirilen kişi üç günden fazla asla yaşayamaz.Cumhur da bu görüştedir.

 

Nebi Aleyhisselâm’a büyük bir keler ge(tiri)ldi. Onu yemekten kaçındı ve “Bilmem ki, belki de bu geçmiş asırlarda sureti değiştirilen (insan) lardandır” buyurdu.

 

Buna cevap : Bu hadise, Allâh’ü Teâlâ’nın Peygamberimiz Aleyhisselâm’a “Sureti değiştirilen kişiye nesil yaratmadığı” nı vahy etmeden önce idi. Ne zaman ki Allah bunu vahy etti, peygamberimizden bu endişe gitti.

 

ANA-BABASINA İSYANI SEBEBİYLE :

 

 Abdullah Bin Evfi’den rivayet edildi, buyurdular ki : Rasülüllah Sallallahü Aleyhi ve Sellem ile beraberdik. Birisi geldi, dedi ki :

 -“Bir genç ölmek üzere idi. Kendisine “La İlâhe illallah Muhammedün Rasülüllah de” denildi. Ama o, söyleyemedi. Rasülüllah Aleyhisselâm :

 - Namaz kılar mıydı ? diye sordu. Gelen kişi :

 - Evet, dedi.

 Aleyhissalatü vesselam efendimiz kalktı. Biz de onunla beraber kalktık. Gencin yanına girdi ve buyurdu ki :

 -“La İlâhe illaallah Muhammedün Rasülüllah” de. (Oradakiler) :

 - Söyleyemiyor, dediler.Rasülüllah Aleyhisselâm :

 - Niçin ? diye sordu. Dediler ki :

 - Annesine isyan ederdi. Aleyhissalatü vesselam efendimiz :

 - Annesi sağ mıdır ? diye sordu.

 - Evet sağdır, denildi. Annesi getirildi. Rasülüllah Efendimiz :

 - (Bu) senin oğlun mu ? dedi. Kadın :

 - Evet, dedi.Peygamberimiz kadına şöyle buyurdu:

 - Gördün mü ? Büyük bir ateş yakılsa, sana da “eğer oğluna şefaat edersen onu bırakırız, değilse oğlunu bu ateşte yakacağız” denilse, ona şefaat eder misin ? Kadın :

 - Ya Rasülallah ! İzin ver, şefaat edeyim, dedi. Rasülüllah Efendimiz :

 - Oğlundan razı olduğuna Allah’ı ve beni şahit kıl, buyurdu. Kadın :

- Allah’ım, oğlumdan razı olduğuma dair, Seni ve senin Rasülünü şahit kılıyorum, dedi.Rasülüllah Efendimiz gence :

 - “La İlâhe illallah Muhammedün Rasülüllah” de, buyurdu. Genç de söyledi.(Bunun üzerine) Peygamberimiz A.S:

- Benim vasıtam ile bu genci ateşten (cehennemden) kurtaran Allah’a hamdolsun, diye dua etti. (Sinaniye)

 

H İ K A Y E

ANA BABAYA İSYANDAN SAKINMAK

 

Ata Bin Yesar’dan :

 Bir kavim yolculuğa çıkmıştı. Çölde mola verdiler. Aralıklarla, ard arda bir merkep anırması işittiler. (Öyle ki) bu ses onları uyutmadı. Ona bakmak üzere (sesin geldiği tarafa) gittiler. Bir de ne görsünler; kıldan bir ev (çadır) ve içinde ihtiyar bir kadın. Ona dediler ki:

-“Biz bir eşek anırması işittik, bizi uyutmadı. Senin yanında bir eşek de göremedik.” Kadın onlara şöyle dedi:

-“O, benim oğlumdur. Bana “ey merkep git” derdi. Ben de Allah’a, onun suretini merkep suretine çevirmesi için dua ettim. İşte bunun içindir ki, her gece sabaha kadar anırmaya devam eder.” Kadına:

-“Bizi ona götür, görelim,” dediler. (Beraberce) gittiler. O anda oğlu perişan bir halde, helak içinde idi. Boynu merkep boynu gibi idi.

La havle ve la kuvvete illa billah. (Nevadir’i Kalyubi)

 

İşte bu iki hikayede ana- babaya isyan etmekten sakındırma vardır. Senin, ana-babana iyilik etmen, dünya ve ahiret saadetine nail olmak için onların rızasını tahsil etmen lazımdır.

 

YAKUP ALEYHİSSELAM’IN ANNESİNE İHSANI

 

Yakup Aleyhisselâm annesine ihsanda insanların en iyilerinden idi. Daha annesinin karnında iken ona iyilikte bulundu.

Şöyle ki: Yakup Aleyhisselâm’ın annesi bir batında ikiz erkek çocuğa hamile idi. Hamilelik ayları tamam olup doğum vakti geldi. İkiz kardeşler annelerinin karnında konuşuyor, anneleri de onların konuşmalarını işitiyordu. Biri diğerine dedi ki:

-“Bana yol ver, senden önce çıkayım.” Diğeri;

-“Eğer benden evvel çık(maya kalk)arsan annemin karnını patlatır, böğründen çıkarım,” dedi. Öteki ;

-“Benden evvel çık da annemi öldürme,” dedi ve kardeşine önce doğması için izin verdi.. Bunun üzerine evvelkisi doğdu. Annesinin karnında iken isyan ettiği için annesi ona Îys ismini verdi. İkinci çocuk da kardeşinin topuğundan tutarak dünyaya geldi. Annesi de ona Yakup ismini verdi.

Iys, kaba ve sert tabiatlı olarak büyüdü, avcı idi. Yakup Alehisselam ise yumuşak huylu ve merhametli olarak büyüdü. O da sürü sahibi idi, hayvanları vardı. Babaları İshak Aleyhisselâm, Iys’dan daha çok faydalandığından ve şecaatli olduğundan dolayı Iys’e meylediyor (yakınlık duyuyor)du. Anneleri ise, kendisine çok iyi davrandığından Yakup’a daha yakın davranıyordu.  

Sonra Allâh’ü Teâlâ İshak Aleyhisselâm’ı, gözlerini gidermek (âmâlık) ile imtihan etti. O da sabır ve teslimiyet gösterdi. Cebrail Aleyhisselâm bazı günler Allah’ın nebisi İshak Aleyhisselâm’a gelirdi. (Bir defasında) dedi ki:

-“Muhakkak Allah C.C. senin sabrına karşılık olarak, iki oğlundan biri hakkında yapacağın duayı kabul edecek. Hangisini istersen onun için dua et.”

İshak Aleyhisselâm oğlu Iys’i çağırdı, ona dedi ki;

-“Ey oğulcağızım ! Git, benim için bir av avla. Etinden de kızart. Zira canım et istiyor, onu bana getir. Sen bu şekilde benim isteğimi yerine getirdiğin zaman rabbimin bana va’d ettiği duayı senin hakkında yaparım. Sen de dünya ve ahirette şerefe kavuşursun.”

 Bunun üzerine Iys av aramak üzere çıktı. Bu sırada Yakup Aleyhisselâm hayvan sürülerinin yanında idi. Annesi ona haber gönderdi. O da annesinin yanına geldi. Annesi dedi ki:

 -“Koyunlarının yanına git. Onlardan birisini kes. Etini kızart, derisini de sırtına al. -Zira Iys’ın vücudu gayet kıllı idi.- Sonra babanın yanına gir. Konuşurken sesini değiştir. Sonra ona de ki:

-“İşte şu, senin bana emrettiğin (istediğin) şeydir. Sonra da ondan sana dua etmesini iste, dünya ve ahirette şerefe kavuşursun.” Böylece Yakup Aleyhisselâm’a yapması gerekenleri tarif etti.

 Yakup Aleyhisselâm çabucak gitti. Annesinin kendisine emrettiği şeyleri yaptı. Babası getirilen etten yedi. Sonra dedi ki :

 -“Ey oğlum ! Bana (doğru) yaklaş.” Elini oğlunun sırtına koydu, sırtındaki tüyleri (kılları) hissetti. Şöyle söyleniyordu :

 -“Sübhanallah ! Beden Iys’in bedeni, ama koku Yakup’un kokusu.” Annesi de:

 -“Bu senin oğlundur, ona dua ediver,” dedi. Baba eli ile oğlunun sırtını sıvazladı ve şöyle dua etti:

 -“Kardeşim İsmail Aleyhisselâm’ın neslinden çıkardığın Arap peygamberlerin dışında kıyamete kadar göndereceğin nebi ve rasüllerini şu oğlumun neslinden kıl.” Yakup Aleyhisselâm duaya nail olduğu halde (babasının yanından) kalktı.

 Iys de kızartılmış av ile birlikte geldi, eve koydu.Yaşlı (babası):

 -“Şüphesiz bu (dua) yı benden birisi işitti (kazandı). Sen kimsin ?” diye sordu. Iys:

 -“Oğlun Iys’im, istediğin şeyi getirdim,” dedi. Babası:

 -“Ey oğlum ! Sen daha önce gelmedin mi ?” diye sordu. Iys:

 -“Hayır (gelmedim)” dedi. Baba İshak Aleyhisselâm:

 -“Şüphesiz kardeşin duayı elde etti (nail oldu)” dedi. (Bunun üzerine) Iys şöyle dedi:

 -“Allah’a yemin olsun ki, onu elbette öldüreceğim.” Babası:

 -“Ey oğulcağızım ! Bu Allah’ın takdiridir, öfkelenme,” dedi. Iys kardeşine hile kurmak isteyerek çıktı. Annesi, Ya’kup’a (kardeşinin bir kötülük yapmasından) korktu. Yakup’a dedi ki:

 -“Senin Harran’da bir dayın var, adı Leyyan bin Tenvil. Ona gider ve yanında durursan, ben senin ayrılığına rıza gösterir (sabreder)im. Zira kardeşinin sana bir kötülük yapmasından korkuyorum.”

 Yakup Aleyhisselâm çıktı. Gece yürüyor, gündüz saklanıyordu. İşte bu sebeble İsrail1 diye isimlendirildi.

 Dayısının yanında yedi yıl kaldı. Sonra mallar ve evlatlarla geriye döndü. Kardeşi Iys onu af etti. Aralarında muhabbet meydana geldi. Uzun zaman sürur ve nimet içinde, güzel bir hayat yaşadılar

 

Denildi ki:  

Yakub Aleyhisselâm ve kardeşi İys aynı gün öldüler. Evvelki hallerinde bir batında oldukları gibi bir kabre kondular. Kadir olan Rabbimizi tesbih ederiz.

 

 Bu kıssa, ana babasına iyilik yapana Allah’ın ihsanını -ifade etmeye- kafi, adil bir kıssadır. ( Zühr-ül Kümam)

 

(5)

Rasülüllah Aleyhisselâm’ın “içki bütün kötülüklerin anasıdır” Hadis-i Şerifinin sırrı, işte bunun içindir ki Muhammed Aleyhisselâm’ın şeriatında, bir damla bile olsa içkinin haram olunmasına hüküm olundu. Çünkü o Şeytanın büyük (çirkin) işlerinden bir pisliktir.

 

Farisi Beyt :

Ey Mümin ! Rahman sana içki içme diyor.

Tersa (Hıristiyan ) da sofraya oturma ve tatlı yeme diyor.

 Eğer sen Rahman’ın dediğini yapmazsan (içki içersen) pisliklerin içinde kalırsın.

Hıristiyan’ın dediğini yapmazsan herkes tarafından hoş karşılanır ve saygı görürsün.

 

 

(6)

 PEYGAMBERİMİZ ALEMLERE RAHMETTİR

 

Allâh’ü Teâlâ ahid, zincir ve kelepçe ( ki suretlerin değişmesi de bu kabildendir) gibi birçok şeyi Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm hürmetine bu ümmetten kaldırmıştır. Zira Kur’an-ı Mübin’de varit olduğu gibi o Peygamber alemlere rahmettir.

“Bu rahmet sadece müminleredir” denildi.

İbni Abbas Radiyallahü Anh: Kafirlerin tamamına da rahmettir dedi. (Mesela azabın geciktirilmesi, insan suretinin bir başka surete değiştirilmesinin ve yere batırılmanın kaldırılması gibi.) Hatta (Onun rahmeti ) insanlara olduğu gibi Meleklere de şamildir.

 

Cebrail Aleyhisselâm buyurdu ki: İblise lanet olunduğu zamandan beri kötü akıbetten korkardım. Allah’ın şu kavliyle bana olan ihsanına inandım:

 

Ayet Meali: İşte o elçi (Cebrail), arşın sahibi olan Allah’ın katında güçlü, itibarlıdır. Kendisine uyulan emin bir elçidir o. (Tekvir 20-21)

 

Denildi ki:

Rasülüllah Aleyhisselâm insanlar ve melekler için olduğu gibi İblis-i Lain hakkında da rahmettir.

Şöyle ki: İblise (azab için) bir melek tayin edilmişti. O Melek her gün bir defa İblise vururdu. Her bir darbenin acısı ikinci darbeye kadar kesilmezdi (dinmezdi). Ne zaman ki: “Seni de (ey Rasülüm), ancak alemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiya-107) ayeti nazil oldu. Şeytan-ı Lain :

-“Ben de alemler cümlesindenim” demek suretiyle yardım talep etti. Allâh’ü Teâlâ bu darbeyi Şeytandan kaldırdı. Böylece Peygamberimiz Aleyhisselâm Şeytan hakkında da rahmet vesilesi oldu. (Hadimi)

 

 



[1] Manastır: Kişilerin şehirden uzak bir yere çekilerek ibadet ettikleri mekan.

1 İsrail : Hazreti Yakub’un lakabı



incemeseleler.com

   
© incemeseleler.com