Peygamberimiz, Hz. Ali Efendimize hitaben buyurdular ki:

"Ya' Ali üç şeyi geciktirme: Vakti gelen namazı hazır olan cenaze ve dengini bulan bekar kadını evlen­dirmek."

Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

Ey gençler topluluğu! Kimin evlenmeye (bedeni ve mali) gücü yeterse hemen evlensin. Zira evlilik, gözü (harama karşı) daha çok yumduran, ırzı daha fazla ko­ruyandır. Kimin de buna (mali) gücü yetmezse ona oruç tutmak gerekir. Çünkü oruç, onun (şehvetini teskin) için eneme (gibi) dir"

(Buhari c. 6, s. 117; Müslim c. 4, s. 128).

Bu hadis-i şerifte evlenmeye gücü olan kimseye evlilik Allah Resülü'nün emri olmaktadır. Bedeni kuvvet ve mali kudret sahibi olan kimsenin, evlenmeyi ihmal etmeyip hemen yerine getirmesi tavsi e olunmaktadır. Kocalık vazifesini yapmaya vü­cut yapısı müsait olmayan ve sağlığı tam olup da alacağı kadının mehrini 'vermeye, nafaka ve mesken gibi masrafları temin etmeye mali imkanları yeterli olmayan kimseye de oruç tutması emredilmektedir. Oruç, şehevi hisleri teskin etmede, erkeğin hadımlaştırılması gibi bir tesir yapar.

"Birbirini seven (çift) ler için nikahın benzeri olabi­lecek (bir sevgiyi) göremiyoruz"

(İbni Mace c.1 s. 593).

Sevginin kalpte doğması için birçok sebepler vardır.

Bunların içinde nikah kadar asil ve sürekli olabilecek azdır.

Ecdadımızın "Nikahta keramet vardır" sözü, nikahtaki yapıcı ve birleştirici sırdan kaynaklanmaktadır.

Dört (şey); kına (yakınmak), koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek peygamberlerin sünnetlerin­dendir."

(et-Tergib ve't-Terhib c. 3, s. 40).

Evli kimsenin iki rek'at (namaz) i, bekarın seksen iki rek'atından hayırlıdır"

(Feyzü'l-kadir c. 4, s. 38).

Bekar kimse, gözünü haramdan sakınsa bile gönlünü hay­alden korumaya güç yetiremez. Kalbe bu gibi hayallerin çörek­lenmesi, ibadetin feyzini engeller. Evli kimsenin kalbi bu gibi gailelerden uzak bulunacağı için, onun namazının faziletine işaret olunmaktadır.

Normal vücud gelişmesiyle başlayan cinsel arzu, yine nor­mal yolla yani nikahla giderilince bu istek diner. Düşünceler şehevi hislerden temizlenir ve daha rahat ibadet edilmiş olur. Gayri meşru bir yolla bu hissini gidermediği için de pişmanlık ve vicdan azabı duymacağından içi rahat olarak Rabbine yönelir. Kendisini ibadete daha rahat verip daha çok sevap kazanmış olur.

Bu hisler eşinde de olduğundan, onun da daha rahat ibadet etmesine sebep olmuş olur. Bunun da ayrı bir sevabı vardır.

Aişe' validemiz (r.a) buyuruyor ki? "Genç bir kız Allah'ın Resulüne gelip:

- Ey Allah'ın Resulü! Ben gördüğün gibi genç bir kızım.

Çok kimseler tarafından istenmekteyim, fakat evlenmekten kaçınıyorum. Acaba kadının üzerinde kocanın hakkı nedir? diye sordu.

Resulüllah?

- Eğer kocanın tepesinden ayağına kadar bütün be­deni irinler içinde kalıp hanımı o irinleri diliyle silse, yine de ona karşı teşekkür etmek vazifesini eda etmiş sayılmaz, buyurdu.

Genç kız:

- O halde ben evlenmeyeyim mi? Allah'ın Resulü:

- Hayır evlen. Zira evlenmek, evlenmemekten daha hayırlıdır, buyurdu.

Enes b. Malik'in rivayet ettiği bir hadiste ise Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

"Bir kimse evlenince imanın yarısını tamamlamış olur. Artık diğer yarısı için de Allah'tan korksun."

"Evleniniz, çoğalınız. Zira ben, kıyamet günü, diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar ede­rim"

(Feyzü'l-kadir c. 3, s. 269).

Efendimizin hadis-i şerifinde geçen çokluk, insan çokluğu değildir. Ona layık bir ümmet olarak çoğalmak, gelişip artmakdır.  

Kadınları eş edinin. Zira onlar, mal (ve bereket) geti­rirler"

(Feyzü'l-kadir c. 3, s. 241).

(Üç) (sınıf) kimseye ki, (borcunu) vermek dileyen mü­kateb köleye, nefsini haramdan sakınmak isteğiyle ev­lenen erkeğe ve bir de Allah yolunda (vuruşan) müca­hid'e yardım etmesi, Allah üzerinde bir haktır"

(Mişkatü'l-Mesabih s. 267).

Bu hadis-i şerifte geçen "Allah üzerinde bir haktır" ifa­desi bu yardımın Allah katında sabit olduğunu veya va'din gereği olarak, yardım etmeyi Rabbimizin kendi zatına Vacip kıldığını ifade etmektedir.

(Mirkatü'l-mefatih c. 3, s. 406)

İnsanlarda görülen bozulmaların çoğu, ya ırzını zinadan koruyamaması veya midesini haram ile kirletmesi sebebiyledir. Bu sebeple, evlenen kimse, mükellef bulunduğu vazifelerin yarısını tamamlamış olmaktadır. Diğer yarıyı ise kendini koru­yarak yerine getirmiş ve noksanlarını gidermiş olacaktır.

 

"Benim sünnetimden uzaklaşan benden değildir.

Muhakkak ki nikah benim sünnetimdir. Öyleyse beni seven benim sünnetimle sünnetlensin."

(Müslim ve Buhari)

"Sizden kim nafaka vermeye (ailesinin nafakasını te­min etmeye) muktedir ise evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan daha iyi sakındırır. Namusu daha (emin bir şekilde) korur. Gücü nafakaya yetmeyen kimse ise, oruç tutsun. Çünkü orucun vicası (Yani şehveti kıncı bir yanı) vardır."

(Müslim ve Buhari)

"Size dininden ve namusundan emin olduğunuz bi­risi (kız istemek için) geldiği zaman, onunla, emrinizde bulunan kızı (veya kadını) evlendiriniz. Bunu yapmadığınız takdirde yeryüzünde fitne çıkar ve büyük bir fesad olur."

(Tirmizi)

"Sadece Allah rızası için evlenen ve evlendiren, Allah'ın veliliğine (dostluğuna) layık olur."

"Ademoğlunun bütün amelleri (öldüğü zaman) kesilir (sona erer), ancak üç amel bundan hariçtir. Onlardan birisi, kendisi için ardında dua edecek salih bir evlad bırakmasıdır."

Böyle bir devlet, ancak evlenmekle elde edilir.

Akkaf bin Bişr'e Peygamberimiz (s.a.v.): "Karın var mı, ya Akkaf?" diye sordu. Akkaf "hayır" cevabını verdi. Peygamberimiz: "Cariyen de mi yok?" dedi. O da, "Cariyem de yok." dedi. Peygamberimiz "sanırım zenginsin?" bu­yurdu. O da: "Evet zenginim" dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz de şöyle dedi: "Öyleyse sen de şeytanın kardeşisin. Eğer Hıristiyan olsa idin, rahip olurdun. Evlenmek bizim yolumuzdur. En şerlileriniz bekarlarınızdır. En rezil ölüleriniz bekar olarak ölenlerdir. Şeytanla mı oynuyorsunuz? Şeytanın, salih kimselere en etkili silahı kadındır. Ancak evliler buna karşı ko­yabilirler. Onlar kötü şeylerden uzaktırlar. Yazık sana, ya Akkaf, Eyyub'un, Davud'un, Yusuf'un ve Kürfüs'ün başına gelenler kadın yüzünden gelmemiş midir?" Bunun üzerine orada bulunan Bişr ibn Atiyye "Kürfüs kim, Ya Resulallah?" diye sordu. Peygamberimiz şöyle anlattı: "O, bir deniz kıyısında Cenab-ı Allah'a üç yüz sene ibadet etti. Gündüzleri oruç tuttu, geceleri namaz kıldı. Sonra aşık olduğu bir kadın yüzünden küfre düştü. İbadeti terk etti. Sonra tövbe etti. Bazı iyi­likleri yüzünden Allah Teala ona merhamet buyurup tövbesini kabul etti. Ya Akkaf, evlen, yoksa sırt çevi­renlerden olursun." Bunun üzerine Akkaf, "beni evlendir, Ya Resulallah." dedi. Peygamberimiz de ona "seni Külsüm kızı Kerime ile evlendirdim." buyurdu.

. 

. 

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri 

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

   
© incemeseleler.com