Bir gün Resulüllah Efendimizin hanımlarından Hz. Sevde (r.a.) gayet süslü bir şekilde Hz. Aişe (r.a.) ile Hz. Hafsa (r.a.) va­lidelerimizin yanına geldi. Hz. Hafsa, Hz. Sevde’ye duyurmadan Hz. Aişe'ye: Biz yırtık pırtık elbiseler içersindeyiz, Sevde ise güneş gibi parlıyor. Resulüllah olur ki, onu beğenir de bizimle ilgilenmez. Ben Sevde'nin süsünü bozacağım, dedi. Ondan sonra Hz. Sevde'ye "Sevde haberin var mı, Deccal çıkmış, dedi. Sevde Validemiz de "Ya öyle mi?" diye korkmaya başladı ve "Eyvah" dercesine üstünü başını çırpmaya başladı. "Neredeymiş bacım?" diye sordu. Hz. Hafsa da hemen yakınlarındaki tozlu topraklı çadırı göstererek, orada saklan­masını söyledi. Hz. Sevde de çadıra girdi ve saklandı. Bu arada üstü-başı toz toprak içersinde kaldı, süsleri de bozulmuş oldu. Bu arada Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz geldi. Hz.- Hafsa ile Hz. Aişe gülüyorlardı. Peygamberimizin "Niçin gülüyorsunuz?" sualine gülmekten cevap veremiyorlardı. Ancak elleriyle çadırı işaret ettiler. Hz. Resulallah çadıra vardığında "Neyin var Sevde?" diye sordu. O da "Ya Resulallah Deccal çıktı" dedi. Peygamberimiz "Korkma henüz çıkmadı, ama çıkacak" bu­yurdu ve onu oradan çıkarıp üzerindeki tozu toprağı, örümcek ağlarını silkmeye başladı.

Tabii ki bu arada Hz. Sevde'nin süsleri de tamamen bo­zulmuştu

. 

. 

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri 

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

   
© incemeseleler.com