İnsanlar yaratılıştan kıskançtırlar. Allahü Teala insanlara kıskanmak duygusunu vermiştir. İnsanlar bununla namus­larını korurlar. Peygamber aleyhisselam bir hadis-i şerifde bu­yuruyor ki:

"Kıskanmak imandan, kıskanmamak ise münafıklıktan ileri gelir."

İmandan, İslamdan habersiz olan, İslamın nimetlerinden mahrum olan kimselerde kıskanmak bulunmaz. Bunlar kadınlı erkekli toplandıkları vakit kendi karılarının yabancı er­keklerin kollarında dans yapmalarında hiçbir beis görmezler. İşte zamanımızın, sözümona münevverlerinin erkek-kadın eşitliğinden arzuladıkları budur. Onların istedikleri, müslü­man kadının şeref ve haysiyetine leke sürmek, kocası ile arasını açmak ve nihayet aile yuvasını kökünden yıkıp perişan etmek­tir.

Bir erkeğin, gerek kendi hanımını gerekse aile içindeki kadınları başka erkeklerden kıskanması o adam için bir şeref ve dini bir gayrettir. Yersiz suçlamaya kapılmaksızın bu hissi taşımak, tenkide değil tebrike layık bir husustur. Kıskançlık, aile kadınları ile sınırlı kalmamalıdır. Her Müslüman, milleti­nin namusunu kıskanmada ve onu din ve namus düşmanlarından korumada da gayret göstermelidir.

İnsanı kıskançlıktan kurtaran yol şudur:

Kişi, ne hanımının yanına başka erkekleri sokar, ne de hanımını çarşılara bırakır.

Allah'ın Resülü (s.a.v.) kızı Fatıma'ya sordu:

- "Kadın için en hayırlı şey nedir? Fatıma:

- Ne onun erkeği, ne de erkeğin onu görmesidir." Bu cevap üzerine Allah'ın Resülü, sevincinden kızı Fatıma'yı kucaklayarak şu ayeti okudu:

"Bu peygamberlerin hepsi de birbirinden gelme tek zürriyettir. " 

(Al-i İmran: 34)

Bu mübarek hareketleriyle, Fatıma'nın sözünü makbul ka­bul etiğini ilan ediyordu.

. 

. 

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri 

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

   
© incemeseleler.com