Mehri misil, zevcenin - tesmiyesiz - kaderi mârûfunca, müstahak olduğu mehirdir ki, - akidle vâcip olduğu için - asıl olan odur (1).

Mehri müsemma, tarafların rızasına mebni, onun makamına kaim olandır ki, evvelden tâyin ve tesmiye olunduğu için, isimlenen mehir demektir.

Mehri misilde muteber olan, zevcenin baba tarafı akrabasından, bekâret, yaş, güzellik, ahlâk, çağ, akıl, ilim; edep, mâl gibi mergup evsafça, kendisine emsal olanların mehridir. Eğer babası cihetinden emsali yok ise beldesi ve asr ve zamanı ehlinden bulunan ecanibi akranının mehirlerine bakılır (2). Validesi cihetinden, emsâl itibar olunmaz. Meğer ki, valide dahi, peder kavminden ola: amca kızı gibi.

Mehri müsemmâ, akid sırasında veya daha evvel yahut sonra, tesmiye ve tâyin olunan miktar, ne ise, odur.

Mehirde şart olan, on dirhem gümüşten veya onun kıymetinden daha az olmamaktır. Ondan az olan tesmiyede, itmamı emr olunur (3).

Mehir, nukud ve esmandan olduğu gibi, urûz ve emvalden dahi olur.

 Mehir olacak malın intifaı mübah olmak lâzımdır. Köle ve cariye ve at ve esvap gibi her malın mehir olması sahihtir (4).

Tesmiye olunan köle muayyen olduğuna göre, onun aynı verilmek lâzım gelir. Aynen edâ müteazzir olmadıkça, kıymetiyle kazâ olunamaz (5).

Bir köle veya bir cariye yahut bir at diye, müphem bir cinsi muayyen tesmiyesinde zevc onun, orta hallisiyle kıymeti arasında muhayyer bulunur: Müsemma - cinsi malûm - olduğuna nazaran, onun aynı ve vasfı meçhul bulunduğuna göre, kıymeti lâzım gelip, - akd ile vâcip - iki şeyin biri olmakla, zevcin itasında tahyir husule gelir.

Tesmiye olunan malın cinsi malûm olmak cihetiyle vasfının meçhûliyyeti bu bapta zarar vermez. Amma bir hayvan yahut bir kat elbise denilip te, hayvanın ne cins olduğu ve elbisenin ne nevi bulunduğu tâyin olunmazsa, tesmiye sahih olmayıp, mehri misil lâzım geldiği gibi, intifaı mübah olmayan bir mâl tesmiye olunmak ve şu pekmez diye gösterilen şey, şarap çıkmak ve şu köle diye söylenen şahs hür olmak sûretlerinde dahi, mehri misil, lâzım gelir (6).

Bir müslim bir müslimeyi tezevvüç edip te, nikâh akdinde helâl olan ve olmayan malı tesmiye etmek ve meselâ, zevcenin mehri, sahih miktarda - intifaı mübah - mal ile, birkaç şişe şarap olmak üzere diye, söylemek suretinde haram olan mai iptal olunur: mehri mislini itmam lâzım olmaz. Çünkü, hamırda, müslimin için menfaat yoktur. Amma menfaat olan bir şeyi ilâveten söyler de, ahdine vefa etmezse, kadının mihri misli ekser olduğuna göre, tesmiye olunan miktarı, ona iblâğ etmek lâzım gelir.

Müddeti malûme, yazlık evinde sâkin olmak, dâbbe veya arabasına binmek veya yük yükletmek, tarlasında ziraat etmek misilli, menafi üzerine dahi, tezevvüç câiz ve tesmiye sahihtir.

Karşılığında ücret alınması câiz olan, her menfaatin, mehir tesmiyesi câizdir.

Ancak, hür zevc, zevcenin kendisine hizmet etmek üzere, tezevvüçte, mehri misil lâzım gelir.

Şığar da dahi, mehri misil lâzımdır.

(Şığar) muşağare mânâsınadır ki, iki kimse yekdiğerine kızlarını yahut kız kardeşlerini her biri diğerinin mehri olmak üzere - bedelsiz -tezevvüç eylemektir (7).

------------------

(1)Zeyd Hindi, şahitler huzurunda tezevvüç edip, lâkin mehir tesmiye olunmasa, ondan sonra Zeyd Hinde dahil olduktan sonra, bir şey üzerine tarafların rızasıolmadan, Hindi boşasa, Hind Zeydden ne miktar mehir alır? Cevabı: Mehri misilalır.

Vefat hali dahi böyledir. Ve onda duhul da şart değildir. Nitekim, beyan olunacaktır.

(2)Bunlar, hürrelere göredir. Cariyeler hakkında, mehri misil, cariyenin mergûb olduğu mikdardır.
 
(3) Mehrin en azı, sikkeli veya sikkesiz on dirhem gümüştür. Hattâ on dirhem ağırlığında külçe gümüş, kıymetten az dahi olsa câiz olur. Dirhemlerin gayrisi, onun makamına, akid vaktindeki kıymetiyle kaim olur. Akid vaktinde on dirhem gümüş kıymetinde bir esvap yahut ölçülü veya tartılı bir şey üzerine tezevvüç eden kimsenin itâ ettiği mehir, aldığı günde ondan daha az olsa, zevce onu reddedemez, aksinde eder. Eğer elbisenin kısalığı, almadan bir cüzünün fevatına mebni ise zevce onun yahut aynen on dirhem gümüşün ahzında muhayyer bulunur.

(4) Mâle, mâl olmayan şey dahi zam olunabilir. Meselâ, mehri bin kuruş ve bir de, filânca ortağının talâkı olmak üzere edilen tezevvüçte o suretle akid ile, filâncaya talâk vâkî olur. Ve menkûha zevcenin mehri müsemmâsı bin kuruş olmuş olur. Filâncaya boşanmak üzere yâni o şart ile, edilen akidde, onu tatlik etmedikçe, talâk vâkî olmaz.

(5) Belli bir mal üzerine tezevvüç olunup ta, malın teslimden evvel helâk olması yahut müstahakkı zuhur etmesi suretinde, misliyyattan olmasına göre, mislive kıymetiyyattan olmasına göre, kıymeti verilmek lâzım gelir.

(6) Hânniyye: Kadıhan fetvâlarıdır. Tatarhâniyye, onun gayridir. Hindiyyede şöyle mezkûrdur: Tesmiyede asıl budur ki, tesmiye sahih ve mukarrer olduğunda,müsemma ne ise, o vâcip olup, ondan sonra bakılır. Müsemma on dirhem gümüş veyadaha ziyade ise, ancak onun verilmesi lâzım gelir. Eğer on dirhemden aşağı ise,

(7) Bahir'de daha şümullü olarak «iki akitten biri aharın ivazı olmak üzere, kişi kendi, mevliyyesini diğerin mevliyyesi mukabilinde ona tezviç etmektir» diye, tarif olunmuştur ki, şıgarda iki akidden biri diğere, iki tarafça dahi ivaz olmak kaydı lâbüddür. İki kimse biribirinin hemşiresini tenaküh etmeğe - tecabüb - itlâk olunur.

   
© incemeseleler.com