Fatiha, «Seb'ul - mesânî» ve Kur'ân-ı azîmdir. O'na seb'ul - mesânî, adı verildi. Çünkü bu sûre bir defa Mekke'de bir defa da Medine'de olmak üzere Resûl-i Ekrem'e iki defa inmiştir. (34)

Resûlullah (s.a.v.) için Fatiha'yı her okuyuşunda —uzun zaman geçmekle beraber— başka bir mânâ hâsıl olurdu. Bu, Fâtiha-i şerifimin mânâlarındaki sırlara işarettir.

Resûl-i Ekrem'de olduğu gibi, onun ümmetinden namaz kılan ehl-i hakikate de Fatihanın esrarından (hayret verici mânâlar) inkişaf eder. Ümmetlerine, her Fatiha okuyuşta onun feyz ve nûr denizinden inciler saçılır ve münâeât lezzetleri(ni duyar).

Peygamber  (s.a.v.)  buyuruyor ki : اِذاَ صَلَّيْتُ فَصَلِّ صَلاَةَ مُوَدِّعٍ

Mânâsı :

«Namaz kıldığın zaman, (hayata) veda eden kimsenin namazı gibi (ihlâslı elarak) kıl» (35)

Namaz kılan, kalbiyle Allah (in rızâsın) a seyr  (36)  etmekte olduğundan   nefsinin   (37) hevâsına, (38) dünyaya ve Allah'tan gayri her şeye veda eder.

Salât (kelimesi) lûgatta «duâ» (mânâsına) dır. Bu itibarla namaz kılan kimse, uzuvlarının tamamı ile Allah Teâlâ'ya duâ etmektedir. Sanki onun uzuvlarının tamamı dil olmuş, zahir ve bâtın (müşterek) olarak, duâ etmektedir. Zahir, tazarrûda bâtına iştirak eder. Bu (müşterek) hey'etlerde tevâzû gösteren ve muhtaç olarak isteyen bedenin tamamı ile duâ ettiğinde Mevlâsı kabul eder. Çünkü O, bunu va'd edip şöyle buyurmuştur : اُدْعُنىِ اَسْتَجِبْ لَكُمْ

Mânâsı :

«Bana duâ edin, size icabet (duanızı kabul)  edeyim.»   (39)

(İsteklerinde) doğru olan ve kime duâ ettiğini bilen kimse, Allah'a yakın nuru ile hacetini arz eder. Bu halde duâ edince perdeler yırtılır; duâ, Allah'ın huzuruna hacetinden geniş olarak durur.

Yüce Allah, Fâtiha'yı indirmek ve namaza tahsis etmek suretiyle (yapılan) bu münâcatı, sadece bu ümmete mahsus kılmıştır. Duâ, daha çabuk kabul olsun diye Fâtiha'da (hamdü) sena, duadan önce gelmiştir. Bu, duanın nasıl yapılacağının ve bir kitap yazmadaki usulün Allah tarafından kullarına bir talimidir.





(34) Fâtiha'nın Mekke'de nazil olduğuna dair rivayetler ekseriyettedir. Ancak Medine'de indiğini söyleyenler de vardır. Nasr b. Muhammed b. İbrahim, tefsirinde, bu sûrenin hem Medine'de hem de Mekke'de nazil olduğunu nakletmistir. (Kurtubî, 1/115)

35)   İhyâu'l - ulûm, c. I, s. 124.

36)   Seyr :   İntisap edilen tarikatte, o yolun müessisinin vaz'ettiği usûl dairesinde yürümektir.

37)   Nefs :   Şehvet ve gadabin mebdei olan kuvvei nefsâniye;   kulun  ahlâk-ı  merdûdesine   verilen  isimdir.

(38)    Heva :   Nefsin, tabiatının iktizasına meyi etmesi ve ulvî cihetten yüz çevirip süflî tarafa yönelmesidir.

(39)    Sûre-i Mü'min, 60.   

   
© incemeseleler.com