Bir anne vardı, bir de küçük oğlu. Oğul büyümüş büluğ çağına doğru yaklaşmıştı. Birgün eve elinde parayla gelmişti. Annesi, bunu nereden bulduğunu sormadan, oğlunu takdir etti, aferinle mükafatlandırdı. Başka bir gün oğlu başka bir şeyle geldi. Annesi onu yine takdirle karşıladı. Derken derken çocuğun getirdiği habire büyüyor, anne de habire oğlunu övüyor ve takdir ediyordu.

Anne, bunların nereden geldiğini sormuyordu. Ve biliyordu ki oğlu bunları meşru yoldan kazanıp getirmiyor. Belli ki hırsızlayarak getiriyordu. Zaten kazanç yapacak yaşta da değildi. Annesinin teşvikleriyle hırsızlık yapa yapa iyice bu hususta uzmanlaşan oğlu nihayet azılı bir anarşist ve hırsız olup çıkmıştı. Fakat memleketin kanunları da hırsızlığa karşı hiç müsamahalı değildi. Anne teşvik ediyor oğul habire çalıyordu. Bunun mutlaka bir sonu olmalıydı ve oldu. Tecrübeli hırsız nihayet yakayı ele verdi ve yakalandı.

Sıra duruşmaya gelmişti. Fakat hırsız oğulun suçları bir değil, beş değildi. Çorap söküğü gibi habire çıkıyordu. Çünkü küçüklüğünden beri hırsızlık yapan oğlunun suç dosyasını, annesi teşvikleriyle, kabarttığı kadar kabartmıştı.

Yukarda da söylediğimiz gibi, kanunlar hırsızlık karşısında çok ağır cezalar getiriyordu. Muhakemesi neticelenen hırsız evlat idam cezasıyla cezalanıyordu. İdam edilmeden önce mahkuma son arzusunun ne olduğu sorulması adetten olduğu için, ona da soruldu. İdamlık mahkum:

- Son arzum annemin o güzel dilinden bir defa öpmektir, dedi.

Bu arzusu, bir kenarda inleyen ve biricik evladını kaybetmek üzere olduğunu düşünerek ağlayan anneye iletildi. Göz yaşlarıyla evladına yaklaşan anne oğluna sarıldıktan sonra öpmesi için dilini oğluna uzattı. Oğlu da annesine yaklaştı. Tam o sırada bir "Aaah" sesi işitildi. Annenin ağzından kan akıyordu. Önce ne olduğu anlaşılmamıştı. Az sonra mesele anlaşıldı. Oğlu annesinin dilini ısırıp koparmıştı. Kendisine bunu niçin yaptığı sorulduğunda şunu söylüyordu:

- Ben küçükken bir defa hırsızlık yapmıştım. Annem hemen o zaman beni ikaz edeceği yerde, hırsızlığa teşvik etti. Ben de o teşvikle hırsızlığa devam ettim. Annem, ben eve birşeyler getirdikçe, onların hırsızlık mal olduğunu bildiği halde beni daha çok getirmem için teşvik ediyordu. Annemin o yılan dili olmasaydı ben bugün idam edilmeyecektim. Bu hususta tek suçlu annemin dilidir. O dile şimdi gereken cezayı verdim. Bir daha o şekilde suç işleyemez. Bu başkalarına da ibret olsun.

Evet değerli okuyucular. Anne babalar, evlatlarını kötülüğe değil iyiliğe teşvik etmelidirler.

.

.

Ali Eren - Dini Hikayeler

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

   
© incemeseleler.com