Kredi kartının çeşitli tanımları yapılmaktadır. Kredinin, Latince karşılığı “credere” kelimesidir. Bu kelime; “bir kimseye emniyet ve itimat etmek” anlamına gelmektedir. Kredi kartı çıkaran kuruluş; gerekli incelemeleri yapıp, kişinin ödemelerini zamanında yerine getireceğine kanaat getirdikten sonra, kartı hamiline verdiği için “emniyet kartı” ya da “güven kartı” terimlerinin yerine kredi kartı terimi kullanılmıştır.[4]

Kredi kartı; hak sahibi olan kişiye yani kart hamiline açılmış, potansiyel bir kredi olarak da tanımlanmıştır. Aynı zamanda kredi kartı; nakit ödeme yapılmaksızın belli bir malı satın alma veya sunulan bir hizmeti edinme imkânını veren bir ödeme aracı olarak da tarif edilmektedir[5].

Uluslararası alanda beş büyük kredi kartı kuruluşu vardır. Bunların en önemli ve ülkemizde en yaygın olanları; Visa ve Master Carttır. Ve maalesef bunlarda Yahudi kuruluşudur. Bu kuruluşlarla anlaşma yapmayan firmalar, kredi kartı çıkaramazlar. Bankalar veya kredi kartı çıkaracak kuruluşlar, bu firmalara çeşitli miktarda ücret ödemek zorundadırlar.

Kredi kartı sisteminde, üç taraf mevcuttur.

1-Kredi kartını çıkaran kurum

2-Üye işyeri

3-Kart hamili

Bu taraflar arasında değişik sözleşme ilişkileri vardır. Ancak bu üç taraflı sistem daha geniş bir açıyla incelendiğinde, başka tarafların da sisteme katıldığını ve bu şekilde beş taraflı sistem olduğunu görmekteyiz. Bunlar:

1-Lisans veren kredi kartı kuruluşu (Visa, Master Cart gibi)

2-Lisans alan ve kartı pazarlayan banka.

3-İş yeri ile üye işyeri sözleşmesini imzalamış bulunan banka (bu yukarıdaki banka veya başka bir banka da olabilir.)

4-Yetkili bir bankadan kredi kartını alan kart hamili.

5- Üye işyeri sözleşmesini bir banka ile imzalayan ve kart hamilinin kartını kendi işyerinde kabul eden üye işyeri.[6]

 

Meselemizi günümüzde de yaygın olduğu şekliyle üç taraflı sistem olarak ele alıp değerlendirmesini yapmaya gayret edeceğiz.

Kredi kartıyla alış veriş yapan kart hamili, kartı veren bankaya borçlanmaktadır. Genel uygulamada banka 30’ar günlük dönemlerde hesap kesimi yapar ve bu dönem boyunca kartla yapılan harcamaları "ekstre/hesap özeti" dediğimiz hesap bildirim cetveli ile kart hamiline bildirir. Cetvelde bildirilen borç için banka, kart hamiline yaklaşık 10 günlük ödeme süresi tanır. Bu süre sonunda ödenmeyen borç için günlük gecikme faizi işletir. Finans kurumları; gecikme olması durumunda, döviz kuru farkını veya kâr payı farkını borçlu olan kişiye yansıtmaktadırlar.

Ülkemizde kredi kartlarına dair her türlü faaliyet BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) tarafından denetlenip, tüm banka ve finans kurumları tarafından verilen kartların faiz oranları ve faiz hesaplama yöntemleri bu kurumun resmi internet sitesi olan"www.bddk.org.tr/bankabilgileri/kredibilgileri.aspx"’de güncel olarak yayımlanmaktadır.[7]

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi; üç taraflı kredi kartı sisteminde, kartı çıkaran veya hizmete sunan bankayla, kart hamili, bir de anlaşmalı dükkân sahipleri vardır. Kartı hizmete sunan banka ile kart hamili arasında bir kredi kartı sözleşmesi olduğu gibi, banka ile pos cihazı bulunan üye işyeri arasında da, işyeri sözleşmesi mevcuttur. Bu durumda banka her iki sözleşmede taraf olmaktadır. Ancak meselemiz, kredi kartının kullanımı olduğundan, banka ile kart hamili arasındaki sözleşmeyi inceleyeceğiz. Banka ile pos cihazı bulunan üye işyeri arasındaki işyeri sözleşmesi ise pos cihazlarının kullanımıyla alakalı olduğundan şimdilik bu konuyu ele almayacağız.

Kredi kart sisteminin fıkıhta hangi akit türüne girdiği hakkında günümüz âlimleri arasında farklı görüşler olmuştur.

Bazıları bu akdi üçlü kefalet olarak değerlendirmiştir. Bu itibarla banka, kart hamiline; "bu kartla yapacağın tüm alış verişlere muayyen bir limite kadar kefilim" demiş olmaktadır. İşyerine de; "benim kartımla alış veriş yapmak isteyenlere muayyen bir limite kadar izin ver. Kart hamillerinin yaptığı alış verişlerinin ödemesi benim üzerimedir. Yani kefilim", demiş oluyor. Buna göre banka, alıcı veya satıcı olmayıp yukarıda da ifade edildiği gibi kefil olmuş olur.

Meselemize bu itibarla bakacak olursak; kredi kartı sisteminin caiz olup olmaması hakkında hüküm vermemiz, İslam’a göre kefalet sistemine göz atmamıza bağlıdır.

Kefalet üç kısma ayrılmaktadır:

1-Kefaletün bi'n-nefs

2-Kefaletu’n bi'z-zaman

3-Kefaletu’n bi'l-mal[8]

Meselemiz, bu kısımların birinci ve ikinci kısımlarıyla alakalı olmadığından bunlara değinmeyeceğiz. Belki "kefaletü’n bi'l-mal" meselesiyle alakalı olduğundan bu tip kefaletin üzerinde duracağız. Ve kefalet ifadesini kullandığımızda, üçüncü kısım kefalet kastedilecektir.

Kefalet; yükümlülüğün, bir başkasının yükümlülüğüne katılması manasındadır.[9] Daha açık bir ifadeyle; bir kimse zatını, bir başkasının zatına katıp onun hakkında lazım gelen sorumluluğu kendisine de iltizam etmeyi üstlenmesine kefalet denir[10]. Kefalet akdini, kredi kartı sistemiyle mukayese yaparak inceleyen günümüz âlimleri belli başlı yerlerde sıkıntılar olduğunu ifade ederek bu sıkıntıları şu şekilde sıralamışlardır:

*Kefalet akdinde kefil olan kişi, bu kefaletinden dolayı hiçbir ücret talep edemez. Zira kefalet, teberru akdi olduğundan,[11] karşılığında ücret almak caiz olmaz.[12] Hâlbuki kartı veren banka, kart hamilinden belli başlı ücret almaktadır. Ancak bu sıkıntıya cevaben; bankanın aldığı bu ücret, kefalet ücreti değil kart ücretidir diyerek yorumlayanlar da olmuştur.

*Kefalet sözleşmesinde satıcı, yani alacaklı olan kimse, alacağını hem asıl borçludan hem de kefilden isteyebilir.[13] Hâlbuki kredi kartıyla satış yapan satıcının tek muhatabı, banka yani pos makinasını kendisine veren kurumdur.

*Kefil, borcu ödemeden kefil olduğu kişiden bir şey isteyemez[14]. Hâlbuki banka, işyeriyle yaptığı sözleşmeye göre, müşterinin hesap kesim tarihine yakın, yaptığı alış verişlerin bedelini ödemeden, kart hamilinden yani kefil olduğu kişiden parayı tahsil eder.

Buraya kadar ki bölümde; kredi kartı sistemini, kefalet olarak değerlendiren ilim adamlarının görüşlerini naklettik.

Muasır âlimlerden bazıları da, kredi kartı sistemini, İslam fıkhındaki havale başlığı altında değerlendirmişlerdir.

Havale; zimmette bulunan borcu başkasının zimmetine nakletmeye denir.[15] Buna göre kartı veren banka, kart hamiline; "yapacağın alış verişlerden doğacak olan borcunu, bana havale et. Ben ödeyeceğim" demektedir. Bankanın, anlaşmış olduğu işyerine de aralarındaki sözleşme doğrultusunda; "bu havaleyi kabul et" demektedir.

Kredi kartı sistemini, fıkıhtaki havale meselesiyle mukayese yaparak inceleyen İslam hukukçuları; kefalet bahsinde de olduğu gibi belli başlı yerlerde problemler çıktığını ifade etmişlerdir. Kısaca bunları şu şekildedir:

Havale akdinin sıhhat şartlarından biride, “muhalun bih” dediğimiz havale edilen borcun miktarının malum olmasıdır.[16] İleride doğacak olan borç, fil vaki borç olmadığından bunun havale edilmesi sahih olmayacaktır.[17] Ancak kredi kartı sistemiyle alış veriş işleyişini incelediğimizde; kart hamilinin, bankaya havale ettiği borcun havale esnasında malum olduğu anlaşılmaktadır. Şöyle ki; kart hamili, anlaşmalı dükkândan alış veriş yaparken kartını pos cihazından geçirir. Pos cihazıyla banka arasında o anda iletişim kurulur ve bu vesileyle borcun miktarı banka tarafından malum hale gelir. Banka onay verdiğinde havale oluşur.

Görüldüğü gibi havale esnasında havale edilecek borcun miktarı, havale eden kart hamili tarafından hem de havaleyi kabul eden banka tarafından malum oluyor.

Havalede, ücret almak her ne kadar sakıncalı olsa da, kredi kartı sistemindeki bankanın aldığı ücret; kefalet bahsinde de geçtiği gibi, havale ücreti olarak değil, kart ücreti veya masraf olarak değerlendirmemiz mümkün olacaktır.

 

Muasır âlimlerden bazıları da, kredi kartı sistemini; İslam fıkhındaki havale ve kefalet akdini bünyesinde barındırdığını ifade etmişlerdir. Bu itibarla kredi kartı sistemi; mal alımına kadar kefalet, mal alımından ödemeye kadar da havaledir. Yani banka kart hamiline ve anlaşmalı alış veriş merkezlerine, "kart hamilinin yaptığı alış verişlere kefilim, ödemeyi bana havale edin" demiş olur.

Kredi kart sistemini, İslam fıkhında var olan her hangi bir akit içerisine oturtmamız mümkün olsa da, banka ile kart hamili arasındaki sözleşme metnine baktığımızda, fıkhî olarak caiz olmayan birçok anlaşmaların olduğunu görmekteyiz. Bunların en bariz olanı; sözleşmelerin 8. maddesi olan, yerine göre temerrüt yerine göre de nema faizinin verilmesini taahhüt etmektir. Yani banka, kart sözleşmesinde taksitlendirme veya borcu geciktirme üzerine açık bir şekilde faiz alacağını ifade etmiştir. Kart hamili de bu sözleşmeyi imzalayarak faiz vereceğini taahhüt etmiş olacaktır. Aynı zamanda kart hamili, nakit çekme durumunda da faiz vereceğini kabullenmiş ve akdi bunun üzerine yapmıştır.

Kart sahibi, her ne kadar borcunu geciktirmeyerek ve bankadan nakit çekmeyerek faiz vermese de bu akde imza atmıştır. Ve kredi kartını her kullanımda da sarahaten olmasa da bu faiz sözleşmeyi zımnen tazelemektedir. Ancak bu sözleşmenin caiz olmaması kart ile alınacak malı haram yapmaz.

Netice olarak konumuzun başında da ifade ettiğimiz gibi, faizci kurumlarla mubah olan işlemleri bile yapmak doğru olmadığı göz önünde tutulacak olursa, kredi kartı gibi meşruluğu tartışılan bir işlemi faizci bir kurum ile yapmaktan kaçınmak kanaatimizce dini ve ahlaki görevimizdir.

Faizsiz Finans kurumlarının kredi kartı sisteminde, yukarıdaki sistemden farklı olarak borcun zamanında ödenmemesi durumunda murabaha karı adı altında, aylık bir oranda kar almakta veya kurumuna göre döviz kur farkını almaktadır. Fıkhî olarak bu mesele de de birçok tartışmalar vardır. Ancak köşemizde bize tanınan sayfayı aşmamak için bu tartışmalara girmeyeceğiz.

Sonuç olarak finans kurumlarının verdiği kredi kartlarının sözleşmelerinde; faiz ve nakit çekme işlemi yoksa ödeme geciktirildiğinde herhangi bir fazlalık alınmıyor sadece paranın değer kaybetme durumunda (bu meselede haddi zatında ihtilaflı bir meseledir) değer kaybını, farklı cinsten alıyorsa, günümüz âlimlerinin birçoğu bu tip kredi kartı sistemine izin vermişlerdir. Bütün bunlara rağmen kredi kartının kullanımı şüpheden uzak olmadığından kaçınılması ihtiyat olsa gerek.

Fatih Kalender

[1]MÜ'MİNÛN suresi 115

[2]ZÂRİYÂT suresi 56

[3]Mesadiru't-Teşrii'l-İslamî, Abdulvahhab Hallaf  S: 8-9

[4]Türkiye’de Kredi Kart Uygulaması Dr. Ferudun Kaya

[5]Tüketicinin korunması hakkındaki kanun çerçevesinde kredi kartları. Yard. Doç. Dr. Şebnem AKİPEK

[6]Yeni Düzenlemeler Işığında Kredi kartları, Murat Nokay, www.turkhukuksitesi.com

[7]Bu kurumun oluşumu ve işleyişi hakkındaki bilgi için bak: www.bddk.org.tr

[8]Fethü’l-Kadir, Kitabu'l-Kefale

[9]Fethü Babi'l-İnaye Şerhü’l-Vikaye.

[10]Elmalılı M. Hamdi Yazır, Fıkıh Istılahları Kamusu c:3 s:212

[11]Tebyinü’l-Hakaik, Beyü'l-Fasit; Lisanü’l-Hükkam fi Marifeti’l-Ahkam, Faslü'r-Rabi, fi'l Vekale vel Kefale

[12]El-Mevsuatu'l-Fıkhiyyeti’l-Müyessire, c:1, s:401

[13]Kavaidü’l-Usul ve'l-Furu li Süleyman Kırkağaci, s:18

[14]El-Lubab fi Şerhi’l-Kitap, c:2, s:157

[15]Tebyinü’l-Hakaik, Kitabu’l-Havale.

[16]El Bahru'r-Raik, Kitabu'l-Havale.

[17]Bedaiu's-Sanai, Kitabu'l-Havale.




   
© incemeseleler.com