25. SOHBET KADİR GECESİ -II

 

Hz. Aişe (R.A.) dan: Bir gün Rasülüllah yanıma geldi. Ben ise yatağımı serdim, uyuyacaktım. Bana şöyle dedi: Ya Aişe! Şu dört şeyi yapmadıkça uyuma.

 

1. Kur’an-ı Kerim hatmetmedikçe,

2.Kıyamet gününde bütün peygamberleri kendin için şefaatçı kılmadıkça,

3. Bütün müslümanların rızasını almadıkça,

4. Hac ve Ümre yapmadıkça uyuma, buyurdu ve namaza başladı.

 

Ben, o namazı bitirinceye kadar bekledim ve “Ya Rasülellah! Anam babam sana feda olsun. Bana öyle dört şey emrettin ki, ben onları bu saatte yapamam.” dedim. Rasülüllah tebessüm ettiler ve: “Üç defa Kul hüvellahü ehad okuduğun zaman Kur’an’ı hatmetmiş olursun. Ben ve benden önceki peygamberler üzerine salât okuduğun zaman, biz sana kıyamet günü şefaatçı oluruz. Mü’minler için istiğfar ettiğin zaman hepsi senden razı olur, Sübhanellahi vel hamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallahü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azim dediğin zaman hac ve ümre yapmış olursun.” buyurdu.

 

Allahümme salli alâ seyyidina Muhammedin ve Ademe ve Nuhin ve İbrahime ve Müsâ ve İsa vema beynehüm minnen-nebiyyine vel mürseline salevatüllahi ve selâmühü aleyhim ecmaiin.

 

Mânâsı: Allahım! Efendimiz Muhammed üzerine, Adem, Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve onlar arasındaki enbiya ve mürselin üzerine rahmet eyle. Allah’ın rahmeti ve selâmı onların tamamı üzerine olsun.

 

 

(1)

 Kelbi ve Rebi’ bin Enes şöyle dediler: Ayet’in manası, biz, Cebraili Kur’an-ı Kerim ile topluca Allah’ın katından, Dünya semasına Kadir Gecesinde indirdik, demektir.

Sonra da Rasülüllah üzerine nücümen, yani; bir sûre, iki sûre, bir ayet, iki ayet, üç ayet, daha az veya daha çok olmak üzere indirilmiştir.

 

Ayet Meali: Battığı zaman yıldıza yemin olsun ki. (En-Necm- 1) Diğer bir manası da, “indiği zaman Kur’an’a yemin olsun ki,” demektir.

 

Ayet Meali: Peyderpey inen Kur’an’a yemin ederim.

(El-Vakıa- 75)

 

İMAM-I SÜYÜTİ İTKAN’DA KUR’AN-I KERİMİN İNZALİ HUSUSUNDA ÜÇ GÖRÜŞ VARDIR DİYOR:

 

1- Birinci görüş, en sahih ve en meşhur olan görüştür. Kadir Gecesi’nde topluca Dünya semasına indirilmiş, sonra da yirmi senede veya yirmi üç senede, veyahut yirmi beş senede ihtiyaca göre peyder pey peygamberimize indirilmiştir. Bu ihtilaf, peygamberimizin bi’setten sonra Mekke’de ikamet müddetinde ki ihtilaftan kaynaklanmıştır. Müşrikler bir şey ortaya attıkları zaman Allah-ü Teâlâ onlara cevap veriyordu.

 

İbn-i Abbas (R.A.) : Kur’an-ı Kerim Ramazan ayında Kadir Gecesi’nde topluca, sonra peyder pey indirildi.

 

2- Dünya semasına yirmi veya yirmiüç, yahut yirmibeş Kadir Gecesi’nde indirilmiş. Her Kadir Gecesi’nde, o sene içinde indirilmesi takdir olunan kısmı topluca indirilmiş; sonrada sene boyunca ayet ayet, sûre sûre indirilmiştir.

 

3- İndirilmeye Kadir Gecesi’nde başlandı, sonra muhtelif vakitlerde indirilmiştir.

 

Denildi ki: Kur’an-ı Kerim’in Dünya semasına topluca indirilmesi, hem Kur’an-ı, hem de Peygamberimizi tazim içindir.

Semavat sakinlerine şöyle denilmiş oluyor. Bu, en şerefli ümmet için, Peygamberlerin sonuncusu üzerine, indirilen son ilâhi kitaptır. Eğer hikmeti ilâhi, onun hadiselere göre peyder pey inzalini iktiza etmeseydi; diğer kitaplar gibi topluca indirilirdi.

Sonra peyder pey indirilmesinde Peygamberimiz için şeref vardır. Musa (a.s)’a kitabının topluca indirilmesinde Muhammed (A.S.)’ ın üstünlüğüne işaret vardır. Peygamberimizin kitabı iyice ezberlemesi için peyder pey indirilmiştir.

 

Ebu Şame: “Kur’an-ı Kerim’in peyderpey indirilmesinin sırrı nedir? diye sormuş ve “Allah-ü Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de bu sualin cevabını vermişti ” diyerek şu ayet-i kerimeyi okumuştur.

 

Ayet Meali: Birde kâfirler: “Bu Kur’an, ona toptan indirilseydi ya!” dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirelim diye böyle (azar azar) indirdik ve onu ağır ağır okuttuk (ki kolay ezberlensin).

   (El-Furkan- 32)

 

Her bir yeni hadisede vahy tekrarlandıkça, Cebrail (A.S.)’ ın yeniden gelmesi icab ediyor. Bu da Peygamber Efendimizi manen takviye etmiş oluyor. Cebrail (A.S.)’ ın yirmi dört bin def’a peygamberimize indiği rivayet edilmiştir.

 

İbn-i Fürek: Tevrat, okuma yazma bilen Musa (A.S.)’ a topluca indirilmiştir. Kur’an-ı Kerim ise ümmi olan bir peygamber üzerine, yazılı olmadığı halde peyder pey indirilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de nasih ve mensuhlar vardır. Bu ise ayrı ayrı indirilen bir kitapta mümkün olabilir, demiştir.

 

(2)

KADİR SÜRESİNİN FAZİLETLERİ

 

Hadis-i Şerif: Hz. Ali (R.A.)’ dan rivayet edilmiştir.Bir kimse “İnna enzelnahü fi leyletil kadri” sûresini okursa, Allah onun kabrinden Cennette iki kapı açar, okuduğu her ayete, İncil okuyanın sevabı verilir.

 

Hadis-i Şerif: Hasan Bin Ali (R.A.) dan: Bir kimse “İnna enzelnahü” yü farzlardan bir farzda okursa; bir münadi, “Ey Allah’ın kulu! Geçmiş günahların bağışlandı, yeniden amele başla ” diye seslenir.

 

Hadis-i Şerif: Hz. Ali’nin oğlu Hüseyin’in oğlu Ali’nin oğlu Muhammed (R.A.))dan:“İnna enzelnahü”yü sesli okuyan Allah yolunda kılıcını sıyıran gibidir. “İnna enzelnahü” yü sessiz okuyan Allah yolunda kana bulanan gibidir. Kişi on defa okursa bin tane günahı yarlığanır.

 

 

 

Yine aynı zattan

Hadis-i Şerif: Kim “inna enzalnahü” yü, Haremi Şerif’te bin (1000) defa okursa; yapılmış ve yapılacak bütün hac ve ümrelerin sevabı ona verilir.

Kim “inna enzalnahü” yü, Arafat’ta vakfede 100 (yüz) defa okursa, kıyamete kadar cihad edenlerin ecri kendisine verilir.

Kim “inna enzalnahü” yü, Mina Mescidi’nde 70 (yetmiş) defa okursa, kıyamete kadar verilecek bütün sadakaların ecri kendine verilir.

Kim “inna enzalnahü” yü, Medine’de Peygamberimizin kabri yanında 21 (yirmibir) defa okursa, peygamberimizi sevenlerin ve nebilerin ecri verilir.

Kim “inna enzalnahü” yü, Makam-ı İbrahim’in arkasında 7 (yedi) defa okursa, Davut (A.S.)’ ın ibadetinin sevabı verilir.

Kim “inna enzalnahü” yü, Kâ’be’ye bakarken 7 (yedi) defa okursa, Allah ona rahmet nazarıyla bakar.

Kim “inna enzalnahü” yü, Mina’ya yöneldiğinde okursa, Allah ona afiyet verir.

Kim “inna enzalnahü” yü, Mina’dan Arafat’a yöneldiğinde okursa, Allah-ü Teâlâ cennette onun ruhunu peygamberlerin ruhu ile tanıştırır.

Kim “inna enzalnahü” yü, Rukn-ü Yemani ve Hacer-ul Esved arasında 3 (üç) kerre okursa, kıyamete kadar amel edenlerin ecri verilir.

Kim “inna enzalnahü” yü, Mültezem’de üç kere okursa, semavatın melekütünde veli olarak çağrılır.

Kim “inna enzalnahü” yü, altın oluğun altında 80 (seksen) kere okursa, onun için 80 oluk yapılır, her oluktan mahlukat sayısınca nur akar. Allah-ü Teâlâ o nurun her zerresinden bin melek yaratır, melekler kıyamete kadar onun için istiğfar ederler.

 

Kim bu sûreyi Safa Tepesi’nde okursa, oraya ayak basan, yahut kıyamete kadar ayak basacak olanlar adedince ona sevab yazılır.

Kim bu süreyi Merve’de okursa, Safa’da ki gibi ecir verilir.

Kim bu süreyi iki cemreden (şeytan taşlamadan) sonra okursa, dünya yaratılalıdan kıyamete kadar halk edilen bütün koyunların tüyü adedince ecir yazılır.

Kim bu süreyi ihrama girerken okursa, Allah onu Cehenneme haram kılar.

Kim bu süreyi Haremi Şerif’e girerken okursa, Allah onun düşmanlarına Cenneti haram kılar, mağer ki tevbe etmiş olsunlar.

Kim bu süreyi her yedi tavafında okursa, kıyamete kadar tavaf edenlerin ecri verilir.

Kim bu süreyi Zemzem içerken, yahut altın oluktan akan suyu içerken okursa, semavatın melekütünde (herkes tarafından bilinmeyen gizli sırlarında) alimlerden olarak çağrılır.

Ebu Cafer (R.A.) demiştir ki: Şayet kader (takdir) in önüne geçen bir şey olsaydı, ben derdim ki; yolculuğa çıkarken, evinden çıktığında bu süreyi okuyan kişi muhakkak geri döner. (bunu rahatlıkla söyleyebilirdim, ancak kader değişmez)

Kim bu süreyi Mescidi Aksa’da dört kere okursa, şeytanla onun arasına girilir. (Şeytan ona zarar veremez.)

Kim bu süreyi hayvanına (araba, vapur, tren) binerken okursa; sağ salim ve bağışlanmış olarak iner.

Kim bu süreyi yazıp suyunu içerse, Ab-ı hayat içmiş gibi olur.

Kim bu süreyi yazıp suyuna eblisesini daldırırsa, o elbise giyince günah işlemez.

Kim bu süreyi yazıp suyunu seccadesine serpse, o seccadede kıldığı bütün namazları kabul olunur.

Kim bu süreyi yazıp suyunu hasta vaya deliye içirirse, iyileşir.

Kim ki, çocuğunun (nasıyesinden) başın ön kısmında olan saçların kökünden tutup bu süreyi okursa; Hz. Allah çocuğunda seveceği ve razi olacağı davranışları ona gösterir. (yaratır)

 

Yine zevcesinin nasiyesinden tutup bu süreyi okuyan kişiye de, Hz. Allah zevcesinde hoşnud olacağı davranışları gösterir.

 

Hadis-i Şerif: Kadir Sûresi’ni okuyana, Ramazan-ı Şerifte oruç tutan ve Kadir Gecesi’ni ihya eden kişinin sevabı verilir.

 

Hadis-i Şerif: Kim Kadir Sûresi’ni 100 (yüz) kerre okursa; Allah onun kalbine İsmi A’zam’ı yerleştirir, o kulun istediği herşeyi Allah verir.

 

Kim bu süreyi Cuma günü 1000 (bin) kerre okursa; rüyasında Muhammed (A.S.)’ ı görmeden ölmez.

(Tefsiri Hanefi, Ruhulbeyan ve Hazinet’ül Esrardan özetle)

 

Bir kimse abdestin arkasından “İnna enzelnahü fileyletil kadr” sûresini bir kerre okursa; sıddıklardan olur. Onu iki kerre okuyan; şehidler divanındadır. Onu üç kerre okursa; Allah onu Peygamberleri haşrettiği gibi haşreder.

 

Abdest aldıktan sonra Zemzem içer gibi Kıble’ye dönerek; ayakta abdest suyunun artığından içmek lâzımdır. Bunun yetmiş hastalığa şifa olduğu ve en küçüğünün yorgunluktan kaynaklanan nefes tıkanması olduğu hakkında hadisi şerif vardır.

 

Abdülğani En-nablusi: “Hastalandığımda, iyileşmek için abdest suyunun fazlasından içerim ve iyileşirim.” demiştir.

 

(3)

Ğaliyet-ül-Mevaiz’da: Bazı büyüklerin, takdirin bu gecede olduğunda katiyet olmadığını söyledikleri ifade edilmiştir.

Âlimlerin ekserisine göre hadiseler Şaban’ı Şerif’in onbeşinci gecesinde takdir edilmektedir. Duhan Sûresi’nde “Hikmetli her iş o gecede takdir edilir” ayet-i kerimesindeki geceden murat bu gecedir.

 

Ruh-ul-Meani’ de bu takdir mes’elesinde üç hususun var olduğu yazılıdır:

 

1. İşlerin takdirinin yapılması, yani; mikdarları, vakitleri gibi hususlar. Bunlar Cenab-ı Hakk’ın ilmi ezelisindedir.

2. Bu mukadderatın levh-i mahfuzdan yazılmak suretiyle meleklere gösterilmesi, bu Şaban-ı Şerif’in onbeşinci gecesidir.

3. Bu mukadderatın nüshalara yazılıp takiple vazifeli meleklere teslim edlimesi,

 

 

Erzak, otlar, yağmurlar vb. nüshası Mikâil (A.S.)’ a,

Harpler, rüzgârlar, fırtınalar, zelzeleler, yıldırımlar, yerin dibine batmalar vb. nüshası Cebrail (A.S.)’ a,

Ameller nüshası, birinci kat semada duran ve büyük bir melek olan İsmail isimli meleğe,

Öleceklerin isimlerinin bulunduğu nüsha, Azrail (A.S.)’ a teslim edilir. İşte bu teslim işi Kadir Gecesi’ndedir.  

 

Bir görüşe göre; Berat Gecesi’nde, eceller ve rızklar, Kadir Gecesi’nde ise; kendisinde hayır bereket ve selâmet olan hususlar takdir edilir.

 

Diğer bir görüşe göre; Kadir Gecesi’nde dinin kuvvetlenmesi ve Müslümanların menfaatine olan meseleler takdir edilir. Berat Gecesi’nde ise; öleceklerin isimleri yazılıp ölüm meleğine teslim edilir. Allah-ü âlem. (Galiyet’ül- Mevaiz’ den)

 

(4)

Bazı âlimler burada hoş bir nüktenin olduğunu söylemişlerdir. Sanki Hz. Allah bize şöyle demektedir. Kadir gecesi takdir gecesidir. Ben bu gece yağmurları takdir ederim, bir sene boyunca sizin ihtiyacınız kadarını size gönderir; geri kalanını hazinemde biriktiririm. Ekinlerden bir senelik ihtiyacınız kadar bitiririm; fazlasını arzda saklarım. Bir sene boyunca muhtaç olduğunuz kadar meyveyi çıkarırım; fazlasını ağaçlarda depolarım. Bütün yağmurlar bir defada inmiş olsaydı; kürre-i arz suya boğulurdu. Şayet meyveler bir defada çıksaydı; kokar ve bozulurdu. İhtiyacınız kadarını size gönderiyorum, geri kalanını da yine sizin için muhafaza ediyorum. Vekil ve koruyucu olarak bana razı değil misiniz? (Tefsir-i Hanefi) 

 

Rivayet:

Arş ve Kürs’i taşıyan dört melek vardır. Her meleğin de dört yüzü vardır. Ayakları yedinci kat arzın altındaki bir taşın üstündedir.

 

Birinci melek, bir seneden gelecek seneye kadar insanoğlu için rızk ve yağmur ister.

 

İkinci melek, hayvanlar için bir yıllık rızk ister.

 

Üçüncü melek, kuşlar için bir seneden öbür seneye kadar rızk ister.

 

Dördüncü melek, yırtıcı hayvanlar için rızk ister.

 

(5)

Her Müslüman’ın Kabir sualine inanması vaciptir.(Sinaniye)

 

Bir akaid kitabı olan Emali’de: “Kabirde her şahsa Rab’binin birliğinden sorulacaktır.” deniliyor.

 

Hadîs-i Şerif: Enes (R.A.)’ dan: Kul kabre konulduğu zaman, geri dönen arkadaşlarının ayak seslerini işitir. İki melek gelip onu oturturlar ve: “Hz. Muhammed hakkında ne söylüyordun?” derler. O: Ben O’nun Allah’ın kulu ve rasülü olduğuna şahadet ediyordum.” der. Melekler: Cehennem’deki yerine bak, Allah-ü Tealâ ona karşılık sana Cennet’ten bir yer verdi.” derler. Peygamberimiz: Kul her ikisini beraberce görür.” buyurdu.

 

Kâfir ve münafık: “Ben bilmiyorum, insanlar ne diyorsa, bende onu söylüyordum.” der. Demir bir çekiçle kulağının altına bir darbe vurulur, öyle bir feryat eder ki; insan ve cinlerden başka bütün varlıklar duyar.

 

Faide: Kabir suali yalnız bu ümmete mi mahsustur? Yoksa, hiçbir ümmete kabir suali yok mudur? Bu hususta iki söz vardır:

 1. Tirmizi: “Bu ümmete mahsustur ve sadece mükelleflere sual olunur”. demiştir.

2. Kurtubi: “Yalnızca küçük çocuklara” sorulur, demiştir. İmam-ı A’zam müşrik çocukların Cennet’e girme meselesinde olduğu gibi, kabir suallerinde de kesin bir ifadede bulunmamıştır.

 

Doğru olan; Peygamberlere kabir suali yoktur. Yine İslâm hududunda nöbet bekleyen, her gece Tebareke’yi okumaya devam eden, Cuma Gecesi veya Günü vefat eden, taun sebebiyle ölen ve şehit olanlar için kabir suali yoktur.

 

Bazıları da sual sorulmayacak olan şehitlerin çok olduğunu söylemişlerdir. Bunlar, kılıç, mızrak v.b. ile öldürülenler, iç hastalıklardan ölenler, çocuk dünyaya getirdikten sonra nifaslı iken ölenler, yangında ölenler, suda boğulanlar, göğüs zarı iltihabından ölenler, veremden ölenler, göçük altında kalanlar, Beyt-ül Mukaddes’in hizmetçileri, ölüm hastalığında Kulhüvallahü ehad’i çok okuyanlardır.

 

Kabir sualinin hikmeti, münafığın gizliliğini yıkmak (nifakını yüzüne vurmak), kâfire bir nevi azap, mükellef mümine hatırlatma, küçüklerle meleklere karşı övünmektir.

 

Sual yalnız akaitten olacaktır. Rab’bin kim? Peygamberin kim? Dinin hangi din? Kıblen neresi? gibi. Sual, ruh ve bedene beraberce sorulacaktır. Sualin vakti, defnedilen kimseler için, defin işleri tamamlanıp insanlar döndükten sonra ilk gündür. Üç gün sual olunur diyenler olmuştur.

 

İmam-ı Suyuti: Mümin yedi gün, kâfir kırk sabah sual olunur. demiştir. İblisin kabrin bir tarafında durup: Rab’bin kimdir? diye sorulduğunda kendisini işaret ettiği sabittir. (Galiye)

 

Rivayet:

 Saleb’in, Vehb İbn-i Münebbih’ten rivayetine göre: Semnun isminde bir peygamber kâfir kavmiyle cihat ediyor, onları öldürüyor, mallarını alıyordu. Allah-ü Tealâ’nın verdiği kuvvetle kılıç v.b. kendisine işlemiyordu. Bu hâl kavmine ağır geldi. Onunla başa çıkamayacaklarını anlayınca bir hileye baş vurdular. Hanımına haber göndererek, Semnun’u bağlayıp bir yere hapis edeceklerini, böylece de rahata ereceklerini, dolayısıyla; onun ellerini, ayaklarını bağlarsa, altınla dolu bir altın leğen vereceklerine dair söz verdiler. Kadın da bu teklifi kabul etti.

 Gece olup Semnun uyuyunca, lif (hurma ağacı kabuğun) dan örülmüş bir iple onu bağladı. Uyanıp ta ellerinin ayaklarının bağlandığını görünce, vücudunu hareket ettiriverdi; ip parça parça koptu. Karısına: “Niçin beni bağladın?” diye sordu. Hanımı: “Senin kuvvetini görmek için tecrübe etmek istedim” dedi. Sonra kâfirlerlere gidip durumu haber verdi. Ona bir zincir verdiler. O gece de zincirle bağladı. Sabah uyanıp hareket edince zincirler de kırıldı. Hanımına: “Niçin bunu yaptın?” diye sordu. O, yine, kuvvetini tecrübe etmek istedim. Bakalım zinciri de kırabilecek misin? diye yaptım.” dedi. 

 

İblis devreye girerek kâfirlere: “O’nun hanımına deyin de, hangi şey karşısında mağlup olacağını kocasına sorsun.” dedi. Kadın: “Bu dünyada seni mağlup edecek hiçbir şey yok mu?” diye kocasına sordu.  -“Şu benim saçım, O Allah yapısıdır, onunla bağlarsan koparamam, kul yapısı olan neyle bağlarsan onu kırar kurtulurum.” dedi.

Saçında yerlere kadar değen sekiz örgüsü vardı. Uyuyunca karısı gelerek, dört örgüsü ile ellerini, diğer dört örgüsüyle de ayaklarını bağladı. Kâfirlere haber gönderdi. Geldiler, mezbahaya götürdüler. Büyük bir mezbahaları vardı; eni boyu 400 zira (yaklaşık 6000 m2). Ortasında bir tek direk vardı. Semnun’u direğe bağladılar. Burnunu kestiler, kulaklarını kestiler, gözlerini oydular. Hepsi etrafında toplanmış seyrediyor, intikam alıyorlardı!

Allah-ü Tealâ, vahyederek bunlara ne yapmamı istiyorsun dedi: O: “Ya Rab! Bana şu direği hareket ettirecek kadar kuvvet ver, binayı üzerlerine yıkayım da; beni onlardan kurtar.” dedi. Allah-ü Tealâ kendisine kuvvet verdi. Şöyle kendini hareket ettirdi; üzerindeki bağ koptu, direk yerinden oynadı, çatı göçtü ve hepsi öldüler Semnun kurtuldu. Karısı’nın üzerine bir yıldırım düştü. O da yanarak öldü.

 Allah-ü Tealâ Onu en güzel hâline çevirdi. Kavmiyle bin ay cihat etmişti. Bin ay da ibadet etti. Sahabe-i Kiram O’nun bu ameline çok şaşırdılar. Kendi ömürlerinin kısa olması sebebiyle böyle bir amel işleyemeyeceklerinden dolayı mahzun oldular, Allah-ü Tealâ bu süreyi inzal buyurarak Kadir Gecesi’nin bin aydan hayırlı olduğunu bildirdi.

 (Tefsir-i Hanefi-Galiyet-ül Mevaiz)

 

Bu kıssadan anlaşılan şu ki: Kadınlarda vefa yoktur ve onların hile ve tuzaklarından kaçınmak lâzımdır.

 

Ayet Meâli: “...gerçekten siz kadınların hilesi çok büyüktür.” (Yusuf- 28)

 

Hususiyle ihtiyar kadınların hileleri pek büyüktür. Anlatıldığına göre: Bir adam, bir kuyunun arkasına oturmuş ve bağıra çağıra ağlamakta olan yaşlı bir kadın görüp, ağlamasının sebebini sorar. Kadın:

 

- Efendi, altın bileziklerim şu kuyuya düştü, bende inip alamıyorum.”der. 

 

Adam; kadının doğru söylediğine inanarak, elbiselerini çıkarıp kuyuya iner. Kuyuda bilezikleri bulamaz. Meğer kadın, adamın elbiselerini almak için böyle bir hileye başvurmuş, adam kuyuya inince; elbiseleri aldığı gibi kayıplara karışmış. (Hezz-il Kuhuf’ tan)

 

(6) 

Cebrail (A.S), Peygamber Efendimiz’e: “Ya Muhammed! (S.A.V.) Ümmetinin ömürleri niçin kısa oldu? Biliyormusun? dedi. Peygamberimiz: “Hayır.” buyurdular. Cebrail (A.S.): Günah ve isyanları çok olmasın diye, Allah-ü Tealâ onları zayıf yarattı, taki; kuvvetlerine aldanmasınlar. Onları dünyaya geliş itibariyle en son ümmet kıldı; kabirde az kalsınlar diye.

 

 Rivayet:

 Peygamberimizin vefatı yaklaştığında: “Ashap ve Ümmeti’mden ayrılacağım ve benden sonra Allah’ın selamını onlara kim tebliğ eder, ulaştırır.” diye üzülüp ağladı. Bunun üzerine Allah-ü Tealâ “İnna enzelnahü” sûresini indirerek Allah’ın selâmını ümmetine meleklerin tebliğ edeceğini bildirerek habibini teselli etti. (Muin-ün Nasihin)

 

NÜKTE:

 

Nuh (A.S.) insanları dokuz yüz elli sene hakka davet etti. Hz. Muhammed (A.S.) yirmi üç sene davet etti. Cenab-ı Hak adeta şöyle demiş oluyor: “Ya Muhammed! Sen Nuh’tan efdal olduğun gibi, senin davet ettiğin şu az vakit te, Nuh’un davet ettiği uzun müddetten daha hayırlıdır. Sana tabi olanlar, Nuh’a tabi olanlardan daha çoktur. Bin ay kılıçla savaşıp, bin ay ibadet eden de böyledir. Bu her ne kadar çok bir ibadet ve cihad olsa da; senin ümmetinin Kadir Gecesi’nde kılacağı iki rekat namaz, bundan daha hayırlıdır.

 

Bütün mahlûkat bundan bilip anlasın ki, Allah-ü Tealâ’nın Ümmeti Muhammed’e olan iyiliği ve rahmeti bütün âlemlere olan iyilik ve merhametinden çok daha büyüktür. (Hanefi)

 

Kim Kadir Gecesi’ni ihya ederse (ibadetle geçirirse); seksen küsür seneyi ihya etmiş olur. Kim senenin tamamını ihya ederse, çok uzun ömür yaşamış gibi olur. Kim; Kadir Gecesi’ni idrak edeyim, diye Ramazan-ı Şerif’in tamamını ihya ederse, otuz Kadir Gecesi’ni ihya etmiş gibi olur.

 

 

 

Rivayet:

Kıyamet günü İsrail oğullarından dört yüz sene Allah’a ibadet eden bir şahıs getirilir. Bir de Ümmet i Muhammed’den kırk sene ibadet eden bir şahıs getirilir. Ümmeti Muhammed’den olanın sevabının daha çok olduğunu gören İsraili “Ya Rab! Sen âdilsin, onun sevabının benimkinden çok olduğunu görüyorum. Hâlbuki benimki daha çok olmalıydı. Zira; ben daha çok ibadet ettim der.” Allah-ü Tealâ : “Siz dünyada hemen sizi yakalayıverecek acil cezalardan korkup ta ibadet ediyordunuz. (Hınzır ve maymun suretine çevirilmek gibi) Ümmet-i Muhammed ise böyle bir cezadan emin oldukları hâlde ibadet ediyorlardı. Onun için onların sevabı daha çoktur” buyurur.

 

Ayet Meali: Hâlbuki sen, içlerinde iken Allah onlara azab verecek değildi. İstiğfar ettikleri halde de Allah onları azablandırıcı değildir.(EL- Enfal- 33)

 

Eğer denilirse ki: “Sevgili Peygamberimiz bir Hadis-i Şeriflerinde “Ecrin, yorgunluğun kadardır.” buyuruyor. Bin ay ibadet etmek, bir gece ibadet etmekten daha meşakkatli olduğu bilinen bir şeydir. Öyle ise nasıl müsavi olabilirler?”

 

Cevaben denilir ki: Bazen aynı iş güzel ve çirkinlikte farklı durumlar arz edebilir. Mesela: Namaz cemaatle kılındığı zaman, münferit kılınmasından yirmi yedi derece daha farklıdır, üstündür. Allah-ü Tealâ’nın kasdı, mahlûkatı ibadete sevk etmektir. Onun için bazen ibadetin sevabını, ecrini iki kat, bazen on kat ve bazen da yedi yüz kat olarak verir. Hepsinden maksat; kulları dünyaya dalıp gitmekten alıkoymaktır. (Tefsir-i Kebir’den özet)

 

KADİR GECESİ NASIL BULUNUR?

 

Şeyh Ebul Haseni Cürcani: “Ben bülûğa erdiğim günden itibaren Kadir Gecesini hiç kaçırmadım, bilerek ihya ettim”.demiş ve nasıl bulduğunu şöyle anlatmıştır:

 

 

Ramazan-ı Şerif Pazar günü girerse; Kadir Gecesi 29. Gecedir.

Ramazan-ı Şerif Pazartesi günü girerse; Kadir Gecesi 21. Gecedir.

Ramazan-ı Şerif Salı günü girerse; Kadir Gecesi 27. Gecedir.

Ramazan-ı Şerif Çarşamba günü girerse; Kadir Gecesi 19. Gecedir.

Ramazan-ı Şerif Perşembe günü girerse; Kadir Gecesi 25. Gecedir.

Ramazan-ı Şerif Cuma günü girerse; Kadir Gecesi 17. Gecedir.

Ramazan-ı Şerif Cumartesi günü girerse; Kadir Gecesi 23. Gecedir.

 (Tefsir-i Hanefi)

 

7a- İmam-ı Âzam Hazretleri: Kadir Gecesi, Ramazan-ı Şerif’e mahsus değildir. Dolayısıyla bir adam karısını boşamayı, yahut kölesini azat etmeyi Kadir Gecesi’nin gelmesi şartına bağlarsa, tam bir sene geçtikten sonra, boşanma ve azadlık ile hüküm olunur. Bazısı da Kadir Gecesi’nin fazileti Kur’an-ı Kerim’in indirilmesi sebebiyle idi. Dolayısıyla bir defaya mahsustur.” demişlerdir. Fakat âlimlerin büyük ekseriyeti, Allah-ü Tealâ’nın bir fazlı ve rahmeti olarak kıyamete kadar her sene tekrar eder demişlerdir. (Ruh-ul Beyan)

 

 

 

 

7b- İNSANIN YEDİ ŞEYDEN YARATILMASI:

 

Ayet Meali: Yemin olsun! Biz insanı çamurdan, bir hulâsadan yarattık. Sonra onu (Âdem’in neslini) sağlam bir yerde (rahimde) bir nutfe yaptık. Sonra o nutfeyi kan pıhtısı haline getirdik. Sonra kan pıhtısını bir parça et yaptık. O et parçasını da bir takım kemikler haline getirdik. Derken kemiklere et giydirdik. Sonra ona başka bir yaratılış (ruh) verdik. (Bak) şekil verenlerin en güzeli olan Allah’ın şanı ne kadar yücedir.(El- Mü’minun- 12,13,14,15)

 

 Buradaki yedi şey şunlardır:

1. Çamur

2. Nutfe (meni)

3. Kan pıhtısı

4. Bir parça et

5. Kemikler

6. Kemiklere et giydirilmesi

7. Ruhun üfürülmesi (Celâleyn)

 

 

 

RIZKIN YEDİ ŞEYDEN OLMASINA GELİNCE:

 

Ayet Meali: İnsan bir kere yiyeceğine baksın! Biz suyu buluttan nasıl yağdırmışız? Sonra yeri nasıl yarmışız da, orada dâneler bitirmişiz! Üzümler, yoncalar, zeytinlikler, hurmalıklar. Ağaçları birbirine girmiş bahçeler, nice meyveler ve çayırlar!.. (Bütün bunlar) sizin ve davarlarınızın menfaati için. (Abese –24-- 32 )

 

Buradaki yedi şey de şunlardır.

 

1. Su

2. Dâneler (arpa, buğday)

3. Üzüm

4. Yonca (ıspanak, marul)

5. Zeytin

6. Hurma

7. Meyveler. (Allah-ü âlem)

 

(8)

Kadir Gecesi’nin Alâmetleri:

 

Bu gece, hava berrak, safi, sakin, ılıman olur. Sanki bu gecede yüksek ve parlak bir ay vardır. Sabaha kadar yıldızlar kaymaz. Denizlerin suyu bir an için tatlılaşır. Bu gecenin sabahında güneş her zamanki gibi parlak olmaz. Sebebi meleklerin inip çıkmasıdır. O gece bütün ağaçlar secdeye kapanır. Arştan yeryüzüne kadar alem gibi bir nur iner. Bu nurun ne olduğu hakkında birkaç görüş vardır. Bu nur Tûba ağacının nurudur. Aslı Muhammed (A.S.) ın köşkünde olup, dalları ümmetinin köşklerinde, aydınlığı ise dünyadaki her müminin evindedir. Veya ibadetlerin nurudur. Bazılarına göre Rahmet nurudur. Yahut meleklerin kanatlarının nurudur.

 

BU GECE DÖRT YERE DÖRT SANCAK DİKİLİR:

1- Peygamberimiz’in Kabri üzerine.

2- Beyt-i Mukaddes’e.

3- Mescid-i Haram’a.

4- Tûr-i Sina’ya (Ğaliye).

 

Veya bu nur, ariflerin esrarının nuru, yahut Cennet kapılarının nuru, yahut ta Arş’ın nurudur.

 

Bu nur bütün zulmani perdeleri yırtar, yok eder. Arş-ı Âlâ’ dan Arz’a kadar iner. Ağaçlar, otlar ve nehirlere varıncaya kadar bütün mahlûkat Allah’a secde eder. Allah-ü Tealâ meleklerin ve diğer cansız varlıkların secdelerinin sevabını müminlerin amel defterine yazdırır.

 

Hz. Ömer (R.A.) şöyle demiştir: Cenab-ı Hak bir hikmetten dolayı dokuz şeyi gizlemiştir:

 

1- Kadir Gecesini. İnsanlar, Kadir Gecesi’ne kavuşabilmek için Ramazan ayının bütün gecelerini ibadetle değerlendirsinler diye. Gaflet ehli olanlar o gecenin kıymetini bilmezler de; sabaha kadar uyurlar.

 

2- Rızasını ibadet ve taatlar içinde gizlemiştir ki; insanlar Allah’ın rızasını elde edebilmek için bütün taatları yerine getirsinler diye. Çünkü Allah’ın rızası (her şeyden) daha büyüktür.

 

Ayet Meali: “ ... Allah’ın rızası ise daha büyüktür, işte büyük kurtuluş ta budur.” (Et-Tevbe- 72) 

 

3- Allah-ü Tealâ gadabını isyanlar içinde gizledi. Müminler Rab’lerine isyan olan her şeyden kaçınsınlar diye.

 

HİKÂYE:

 

Bir adam anasının gözü önünde bir buzağıyı kesti. Bunun üzerine elleri felç oldu ve kurudu. Sonra bir gün baktı ki, bir yavru kuş, yuvasından düşmüş. Acıyarak onu alıp yerine koydu; elleri iyileşti, eski haline geldi.

 

4- Kulları içinde evliyasını gizledi.

5-  

Hadîs-i Kudsi: Benim velilerim kubbelerimin altındadır, benden başkası onları bilemez.

Evliyaullah’ın gizlenmesinin sebebi; müminlerin bir kısmı diğer bir kısmını küçük görmesin, onlara veli gözüyle baksın ve birbirlerine hürmet göstersinler, diye. Bu cümleden olarak Allah-ü Tealâ Hızır (A.S.)’ ı insanların gözünden gizledi ki; insanlar, âlimlere, salihlere, gariplere ve fakirlere “Hızır olabilir.” düşüncesiyle saygı göstersinler diye.1

 

Faide, Hızır (A.S.) ile görüşmek isteyen, kişinin üç şartı üzerinde bulundurması lâzımdır:

 

a) Bütün yaşayışında sünnet-i seniyyeyi tatbik edecek.

b) Dünyaya ve dünyalığa düşkün olmayacak, (borçlu olması hariç) yanında para gecelemeyecek.

c) Din kardeşlerine karşı kalbi temiz olacak, kalbinde kin, nefret, düşmanlık, hıyanet ve haset bulunmayacak.

 

6- Cenab-ı Hak, duanın kabulünü gizlemiştir. Kabul edilir ümidiyle çokça dua etsinler. diye.

 

7- İsimleri içinde İsm-i Âzam’ını gizledi, bütün isimleri ta’zîm ederek onlarla dua etsinler. diye.

 

8- Tevbenin kabûlünü gizledi, gece gündüz, hususiyle seher vakitlerinde tevbe etsinler. diye.

 

9- Ecelleri gizledi, her an ölüme hazırlıklı olsunlar, diye.

 

 10- Kıyametin ne zaman kopacağını gizledi, ona hazırlıklı olsunlar. diye.

 

Ayet Meali: Sana kıyamet ne zaman kopacak? diye soruyorlar. De ki: “Onun ilmi ancak Rab’bimin katındadır. Onu tam vaktinde ancak O tecelli ettirecektir...”(El- A’raf –187)

 

İsmail Hakkı Hazretleri Ruh-ul Beyan tefsirinde şöyle der; Allah-ü Tealâ’nın ölüm ve kıyametin vaktini gizlemesinin hikmeti şudur: Hz. Allah tövbeleri kabul edeceğini vaat etti. Eğer kişiye ne zaman öleceğini, kıyametin ne zaman kopacağını bildirmiş olsa; kulların isyanı o zamana kadar devam ederdi, bu da kulları isyana teşvik olur ki, bu caiz değildir.

 

TESBİH NAMAZININ FAZİLETİ.

 

İnsanlardan bir çoğu bu ve benzeri gecelerde tesbih namazı kılmaktadırlar ki bunun büyük fazileti vardır. Ebu Davud’un İbn-i Abbas (R.A.)’ dan rivayetinde: Peygamberimiz amcası Hz. Abbas’a şöyle buyurmuştur:

 

- Dikkat et, sana bir ihsanda bulunuyorum. Uyanık ol, sana bir şey veriyorum. Onu yaptığın zaman Allah-ü Tealâ senin evvelki, sonraki, eski, yeni, kasıtlı veya yanılarak, büyük, küçük, gizli, âşikar bütün günahlarını mağfiret buyurur. Dört rekât namaz kılarsın. Her rekâtında Fatiha ve bir sûre okursun. Birinci rekâtta okumayı bitirdiğin zaman, henüz ayakta iken, onbeş defa “Sübhanallahi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vellahü ekber” dersin. Sonra, rükûya varıp on defa söylersin. Sonra rükûdan kalkıp on kere söylersin. Sonra secdeye varıp secdede on kere söylersin. Başını secdeden kaldırınca da aynı tesbihi on kere okursun, tekrar secdeye varıp on kere daha okursun, başını secdeden kaldırınca da, on kere daha okursun. Bu tesbihler bir rekâtta yetmişbeş eder. Dört rekâtı da aynı şekilde kılarsın. Bunu yapabilirsen, her gün yap, her gün kılamazsan, senede bir kıl, senede bir kılamazsan, ömründe bir kıl.

 

İbn-i Abidin: Tesbih namazı kerahet vakitlerinin dışında her vakit kılınabilir demiştir. İsteyen her gündüz veya her gecede bir kılar, kılamazsa her hafta veya her Cuma kılar veya ayda bir kılar, ayda bir kılamazsa senede bir, hiç olmazsa ömründe bir kez kılar.

 

Tesbih namazının fazileti çok büyüktür. Onu ancak, dinî meseleleri küçük görenler terk eder.

 

İbn-i Abbas (R.A.) şöyle demiştir. Tesbih namazı kılan teşehhüdde selâmdan önce şu duayı okur.

Allahümme inni es’elüke tevfika ehlil hüda ve a’male ehlil yakini ve münasahate ehilt-tevbeti ve azme ehlis-sabri ve cedde ehlil haşyeti. Ve talebe ehlir-rağbeti. Ve teabbüde ehlil-verai ve irfane ehlil ilmi hatta ehafeke.

 

Mânâsı: Allah’ım! Senden hakkıyla korkabilmem için; hidayet ehlinin tevfikini, yakîn ehlinin amellerini, tevbe ehlinin nasihatlaşmasını, sabır ehlinin azmini, korku ehlinin çalışmasını, rağbet ehlinin talebini, vera ehlinin (şüphelilerden kaçınan kişiler) ibadetini, ilim ehlinin irfanını bana nasib etmeni istiyorum. (Galiyet-ül Mevaiz)

 

Hz. Aişe (R.A.) rivayet olunduğuna göre Peygamberimiz: “Ya Aişe! Bu gece Rab’bimin bana verdiği gece; yani Kadir Gecesi’dir.” buyurdu ve kalkıp namaza başladı. Bazen ağlıyor, bazen gülüyordu. Derken evden üç nur yükseldi. Peygamberimize bu nurların ne olduğunu sordum. Buyurdu ki:

 

- Birinci nur, Rab’bimden ümmetim içindir. Rab’bim bana ümmetimin üçte birini bağışladı. İkinci nur (un yükselmesiyle) üçte ikisini bağışladı. Üçüncü nur (un yükselmesiyle de) ümmetimin tamamını bağışladı. (nurlar bunun alâmetidir)

 

Şüphe yok ki bu gece; uzun seneler ibadet etmekten daha hayırlıdır.

 

Rivayet:

 

Vehb İbn-i Münebbih şöyle anlattı. Beni İsrail’den bir âbid, üçyüz sene Allah-ü Tealâ’ya ibadet etti. Sonunda: “Ya Rab! Bana vahiy gönder, bana peygamberlik ver.” diye dua etti. Allah-ü Tealâ ona bir hurma ağacı verdi. Her sene kendisine bir sene boyunca yetecek kadar hurma veriyordu. Ve kalbi bu hurma ile mutmain olmuş, huzur bulmuştu. Sonra bir gün kendisine şöyle seslenildi:

- Ben, kalbi benden başkası ile mutmain olan bir adama vahy etmem.

- Adam, benim kalbim ne ile mutmain oluyor? dedi.

- Kendisine,” hurmasından yemekte olduğun ağaçla” denildi.

Bunun üzerine adam ağacı kesti ve ibadete devam etti. Cenab-ı Hak şöyle bildirdi. Ümmet-i Muhammed için bir gece vardır ki, o gecede ibadet; senin şu ibadetinin tamamından daha hayırlıdır. O gece Kadir Gecesi’dir.

 

Kadir gecesinde kılınan her rekât, İsmail (A.S.) evlâdından bir köle azat etmek gibi, her tesbih, meleklerin tesbihi gibi, okunan her ayet gaza gibi, her tekbir ise makbûl bir hac gibidir.

 

Enes (R.A.)’ dan rivayet olunduğuna göre, Peygamberimiz şöyle buyurdular: Kadir gecesinde iki rekat namaz kılamayıp, üzerlerinde azıkları olduğu halde dörtbin adam bulunan, dörtbin deveyi Kâbe’ye bağışlamak.

Allah’ın kendilerine şehidlik nasip edeceği dörtbin gaziyi ata binmiş, silâh kuşanmış oldukları halde techiz etmek.

Dörtbin ümmiye Kur’an-ı Kerim, Tevrat, İncil, Zebur ve diğer peygamberlere indirilen sahifeleri okutmak.

Dört bin rekat namaz kılmak, ve bunlara muadil olacak, mescit inşa etmek, imar etmek, öbek öbek yığılmış altın ve gümüşler infak etmek, dulları giydirmek, yetimlere lütufta bulunmak, miskinleri doyurmak ve benzeri ibadetleri yapmak, bütün bunlar benim olmakla beraber, bin aydan daha hayırlı olan bu mübarek Kadir Gecesi’nde iki rekat namaz kılamamış olmak, beni sevindirmez, (üzer).

 

Ebu Said-i Hanefi: Cenab-ı Hak üç şeyi rahmet olarak isimlendirmiştir der. Bunlar, Muhammed (A.S.), İsa (A.S.) ve Kadir Gecesi.

 

Hz. Muhammed Hakkında:

Ayet Meali: Ve biz seni ancak âlemlere rahmet olarak göndermişizdir.(El-Enbiya-107)

 

İsa (A.S.) Hakkında:

Ayet Meali: (Cebrail), Evet öyle! Ama Rab’bin buyurdu ki: Bu iş bana göre kolaydır! Hem O’nu (İsa’yı) insanlara, kudretimizin bir delili ve tarafımızdan bir rahmet yapacağız. Zaten bu iş (benim ezeli ilmimde) olmuş bitmiştir.” dedi. (Meryem -21 )

 

Kadir Gecesi Hakkında:

Ayet Meali: Rab’binden bir rahmet olarak muhakkak her şeyi işiten, her şeyi bilen ancak O’dur. (Ed-Duhan- 6)

 

Kadir Gecesi hakikaten bir rahmettir. Çünkü her peygamber vefat edince vahiy kesilmiş, kendisine vahiy meleği gelecek bir halifesi de geride kalmamıştır. Allah-ü Tealâ Peygamberimize şöyle demiş oluyor: “Ya Muhammed! Ben sana ve ümmetine diğer peygamberlere yaptığım muameleyi yapmayacağım. Senin ruhunu aldığımda, ümmetine her sene bir gece tahsis edeceğim ki, o gece; Kadir Gecesi’dir. Fazl-ı keremimle, rahmetimle, Cibril’i onlara göndereceğim. O sana halife olarak gecenin başlangıcından tan yerinin ağarmasına kadar, doğuda ve batıda her Müslüman’a benim selâmımı ulaştırır.” İşte Kadir Gecesi’nin rahmet olması budur.

 

İsa (A.S.) ın rahmet olması ise, Hz. Meryem, İsa (A.S.)’ ı bir mucize olarak babasız dünyaya getirip kavminin yanına geldiğinde, kavmi şöyle demişti:

 

Ayet Meali: Sonra çocuğu alıp kavmine getirdi. Onlar: “Ey Meryem! Yemin olsun sen acayip bir yaramaz iş yapmışsın. Ey Hârun’un hemşiresi! Senin baban kötülük adamı değildi, anan da fahişe değildi (bu çocuğu nereden buldun?”) dediler. Bunun üzerine Meryem, çocuğa işaret etti. Oradakiler: “Biz beşikteki çocukla nasıl konuşuruz?” dediler.

 

Çocuk konuştu: “Ben gerçekten Allah’ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı.

Beni her nerede olsam mübarek (hayırlı) kıldı ve yaşadığım müddetçe bana namazı, zekâtı emretti.

Beni, anneme hürmetkâr yaptı, azgın bir zorba yapmadı.

Hem doğduğum gün, hem öleceğim gün, hem de diri olarak (mezardan) kaldırılacağım gün, selâm bana!”... dedi.

(Meryem- 27—33)

 

İsa (A.S.) annesini zor durumdan kurtarmış ve onun hakkında rahmet olmuştur.

 

Hz. Muhammed’in rahmet olması ise:

Kıyamet günü olduğunda âsîler amel defterlerini alırlar. Orada çeşit çeşit isyanlar, günahlar, hatalar görürler. (zina, içki v.b.) Amel defterlerini okumaktan haya ederler, utanırlar. Şaşkınlık içinde ağlamaya başlarlar ve helâk olmayı beklerler. Allah-ü Tealâ Habibine: Ya Muhammed (S.A.V.) İsa’yı annesine rahmet kıldığım gibi seni de ümmetine rahmet kıldım. Annesi zor durumda kalınca İsa konuştu ve annesini kurtardı. Şu anda ümmetin şaşkınlık içinde, dilleri tutuldu, onların özrünü sen söyle, onlar hakkında şefaatçı ol da benim azabımdan onları kurtar.

 

Ebu Said şöyle demiştir:

Allah-ü Tealâ bu geceyi “ elkadr ” diye vasıflamıştır. Bunda (Arapça yazılışında) beş harf vardır. Bunlar da beş şeyden alınmıştır. Elif; ülfetten, Lâm; letafetten, Kaf; kudretten, Dal; devletten, Ra; rahmetten alınmıştır. Allah-ü Tealâ adeta şöyle demiş oluyor: Bu geceye biz Kadir Gecesi diye isim verdik. Kim onda ibadet ve tâatta bulunursa, bir daha ayrılmamak üzere bana kavuşur ve benimle ülfet eder. Bir daha uzaklığı olmayan yakınlık ve cefası olmayan bir lütufa nail olur. Elinden çıkmayacak manevî bir devlete sahip olur. Kendisinden sonra azab olmayan bir rahmete kavuşur.

 

Böyle beş hasleti kendisinde bulunduran bir gecenin, İnsanların ibadet ve tâatla geçirmesi hususunda tembelliğe ve gaflete düşmemesi için gizli olması îcâb ederdi, onun için bu gece gizlenmiştir.

 

“Leyletülkadr” de (Arapça yazılışı ile) Lâmların tekrarını saymazsak yedi harf vardır. Allah-ü Tealâ sanki şöyle söylüyor; Kulumun yedi a’zâsı vardır; Cehennemin de yedi tabakası vardır. Kadir Gecesi’nde bana ibadet eden, itaat eden kulumu, o gecenin bereketiyle Cehenneme haram kılarım.

 

(9)

 Melekler şöyle söylerler. Geliniz yeryüzüne gidelim, Allah katında bizim tesbih sesimizden daha sevimli olan bir ses işitelim.

 

Bu şunun içindir: Tesbih edenlerin, yüksek sesle tesbih okumasında itaatkârların halini izhar (ortaya çıkarma) vardır. Âsîlerin inlemesinde ise; Allah-ü Tealâ’nın mağfiret ediciliğini izhar vardır.

 

İbn-i Abbas (R.A.)’ dan rivayet olunduğuna göre: Kadir Gecesi olduğu zaman Allah-ü Tealâ, Cebrail (A.S.)’ a Sidre-i Münteha sakinlerinden yetmişbin melekle beraber yeryüzüne inmelerini emreder. Yanlarında nurdan sancaklar olduğu halde inerler. Cebrail (A.S.) ve melekler sancaklarını dört yere dikerler. Kâ’be-i Muazzama’nın yanına, Ravza-i Mutahhara’nın yanına, Beyti Makdis’e, Tûr-i Sina Mescidi’ne. Cebrail (A.S.) dağılmalarını söyler. İçinde mümin bulunan her eve, her odaya, her binaya, her gemiye girerler. Orada tesbih ederler, takdis ederler, lâ ilâhe illallah okurlar, Ümmeti Muhammed için istiğfar ederler. Ancak içinde köpek olan, hınzır olan, haramdan dolayı cünüb olan, canlı varlık resmi olan yerlere girmezler. Tan yeri ağarınca semaya geri dönerler. Dünya semasındaki melekler onları karşılayıp: Nereden geldiklerini sorarlar. Onlar: Bu gece Ümmet-i Muhammed için Kadir Gecesiydi. Bu sebeple dünyaya inmiştik.” derler.

Dünya semasındaki melekler: “Allah-ü Tealâ Ümmeti Muhammed’in ihtiyaçlarını ne yaptı?” Cebrail (A.S.): “Hz. Allah onlardan sâlih olanları affetti, hayırsızları hakkında onları şefaatçi kıldı”. Bunun üzerine melekler Allah-ü Tealâ’nın Ümmet-i Muhammed’i mağfiret etmesinden ve onlardan râzı olmasından dolayı yüksek sesle tesbih ederler, hamd-ü senada bulunurlar. Sonra onları ikinci kat semaya uğurlarlar. Bu hal böylece yedinci kat semaya ve Sidre-i Münteha’ya kadar devam eder. Sidre-i Münteha’da aynı konuşmalar cereyan eder. Oradaki melekler yüksek sesle tesbihte bulununca Cennet-ül Me’va, Cennet-ün Naim, Cennet-ül Adn, Cennet-ül Firdevs ve Arş-ı A’lâ bu tesbihi duyarlar. Arşı A’lâ da Ümmet-i Muhammed’e verilen bu ni’metten dolayı sevinerek yüksek sesle tesbih eder. Allah-ü Tealâ: Arşım, doğru söyledin. Benim katımda Ümmet-i Muhammed için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiçbir beşerin kalbine gelmeyen ni’metler vardır, buyurur. (Ğaliyet-ül Mevaiz’ dan özet)

 

(10)

 RUH HAKKINDAKİ RİVAYETLERDEN BAZILARI.

 

Ruh, büyük bir melektir ki; semavat ve arzı yutmak istese, bir lokmada yutabilir.

 

İbn-i Mes’ud (R.A.)’ dan yapılan rivayete göre; Ruh, semavâttan dağlardan ve diğer meleklerden daha büyük bir melektir. Dördüncü kat semada bulunur. Her gün on iki kere Allah-ü Tealâ’yı tesbih eder ve her tesbihinden bir melek yaratılır. Kıyamet günü meleklerin tamamı bir saf olur. Bu melek (ruh) bir saf olur (mealim)

 

Peygamberimizden bir rivayete göre, Ruh, Allah’ın ordularından bir ordudur, Melek değillerdir.Başları, elleri ve ayakları vardır ve yemek yerler.

 

Ruh, diğer melekleri koruyan bir grup melektir ki, diğerleri onları yalnız Kadir Gecesi görebilirler. (Mişkat)

 

Ruhtan murat, rahmettir. Çünkü, Allah-ü Tealâ Kadir Gecesi’nde Cebrail (A.S.)’ ı rahmetle gönderir. Ümmet-i Muhammed’den hayatta olanlara bu rahmeti taksim eder. “Ya Rab! Rahmetin hayatta olanlara yetti ve arttı. Geri kalanı ne yapayım?” diye sorar. Allah-ü Tealâ: “Kalanını Ümmet-i Muhammed’in ölülerine taksim et.” buyurur. Onlara taksim eder, yine artar. “Ya Rab! Ölülerden de arttı. Geri kalanı ne yapayım?” Allah-ü Tealâ: Kâfirlere taksim et, zira benim hazinem rahmetimle doludur.” Cebrail (A.S.) geri kalan rahmeti Allah’ın ilminde Müslüman olarak ölecek olan kâfirlere taksim eder, işte Kadir Gecesi kendilerine ulaşan bu rahmet sebebiyle Müslüman olurlar ve İslâm üzere ölürler.

 

Kâb (R.A.)’ dan rivayet edildiğine göre; Sidre-i Münteha’ da o kadar çok melek vardır ki; sayılarını ancak Hz. Allah bilir. Devamlı ibadetle meşguldürler. Cebrail (A.S.)’ ın makamı Sidre’nin ortasındadır. Orada bulunan melekler Kadir Gecesi’nde mü’minlere rahmet dağıtırlar. Cebrail (A.S.) her mü’minle ayrı ayrı musafâhalaşır, bunun da alâmeti; cildinin ürpermesi veya kalbinin yumuşaması, yahut ta gözlerinin yaşarmasıdır.

 

Kim bu gece üç kere: “Lâ ilâhe illallah” derse; birincisi ile günahları bağışlanır, ikincisi ile Cehennem’den kurtulur, üçüncüsü ile Cennet’e girmeyi hak eder.

 

Kadir Gecesi, tan yeri ağardığında semaya ilk çıkan Hz. Cebrail’dir. Sonra melekleri teker teker çağırır. Tamamı çıkınca güneş ile dünya seması arasında dururlar. Mü’minlere, hususiyle; sevabını Allah’tan umarak Ramazan ayı orucunu tutanlara istiğfar ile dua ve zikirle meşgul olurlar. Akşam olunca dünya semasına girip halka halka otururlar. Semadaki melekler gelip şahıs şahıs herkesi sorarlar. “Falanca ne yapıyor? Onu nasıl buldunuz?” derler. Melekler: Geçen sene onu ibadet ederken görmüştük, bu sene ise bid’atlere düşmüş. Falanca ise geçen sene bid’atler içindeydi; bu sene ibadet ederken bulduk.” diye karşılık verirler. Melekler birinci için dua etmezler, ikinci için dua ederler. “Falanı Kur’an okurken, falanı rükû ederken, falanı secde ederken bulduk.” derler. Böylece ikinci kat semaya çıkarlar. Sidre-i Münteha’ya kadar her semada aynı konuşmalar cereyan eder. Sidre-i Münteha: “Ey bende sakin olan melekler! İnsanların hâllerini bana anlatın. Zira sizin üzerinizde benim hakkım vardır ve ben Allah’ı sevenleri severim.” Melekler, isimleriyle, baba isimleriyle, şahıs şahıs herkesin durumunu haber verirler. Bu haber Cennet’e ulaşır. Cennet: “Allah’ım! Onları acele bana gönder.” diye dua eder. Melekler de: “Amin.” derler. (Tefsir-i Kebir’den özet)

 

(11)

Ölü, suda boğulmak üzere olan ve eline geçen her şeye sarılan kişiye benzer. Çocuğundan, ana babasından, kardeşinden ve yakınından bir dua bekler. Dirilerin duaları sebebiyle ölülerin kabirlerine dağlar gibi nurlar girer.

 

Bazı âlimler “ölüler için dua etmek, hayattakilere hediye vermeye benzer”demişlerdir. Bir melek, üzerinde nurdan bir mendil olduğu halde nurdan bir tabakla kabre girer ve: “Bu filân kardeşinin sana hediyesidir.” der. Dirinin hediyeye sevindiği gibi ölü de bu dua sebebiyle sevinir.

 

Hadîs-i. Şerif: Kim anne ve babasının, yahut ikisinden birinin kabrini her Cuma günü ziyaret ederse; günahları bağışlanır ve kendisine sevâb yazılır.

 

Haber: Kim bir mü’minin kabrini ziyaret edip “Allah’ım! Muhammed hakkı için bu ölüye azâb etme” derse kıyamete kadar ondan azâb kaldırılır.

 

Hadis-i Şerif: Kim bir kabristana uğrayıp, onbir ihlâs okur ve sevâbını ölülere hediye ederse; her ölüye onbir ihlâs sevâbı verilir. 

 

Hadis-i Şerif: Âlim ve talebe bir köye uğradıkları zaman Allah-ü Tealâ o köyün kabristanından kırk gün azâbı kaldırır.

 

Bütün ölüler, ziyaretçileri bilirler, seslerini duyarlar, selâmlarını alırlar. Bir görüşe göre yalnızca Cuma günü ve ondan bir gün önce (Perşembe) ve bir gün sonra (Cumartesi) görüp işitirler. Ziyaret eden ister akrabası olsun, isterse olmasın. Ölüler uzak yerlerde bile olsa birbirlerini ziyaret ederler, ancak kabir azâbı çekenler, mahbusturlar; ziyarete gidemezler, meşguldürler; ziyaret olunmazlar.

 

Kendilerine ziyarete gelenlerin ziyaretlerinden dolayı ferah duyarlar, sevinirler, ziyarete gelmeyenleri kınarlar. Hayatta olanların günah işlemelerinden elem duyarlar, sevâb işlemelerinden sevinirler. Bazen onlara hayattakilerin amelleri bildirilir, bazen da yeni ölenlerden haber alırlar.

 

Denildi ki: Dirilerin amelleri, Perşembe ve Pazar günleri, Peygamberlere , anne ve babalara arz olunur. Sevâbları duyunca sevinirler, günahları duyunca mahzun olurlar. Hayatta olan biri gelip falanca bana zulmediyor, eza veriyor diye şikayette bulunduğun da elem duyarlar.

Bâkire olarak ölen kızlar gibi mü’minlerin küçük yaşta ölen çocukları da ahirette evlenirler.

Şehidler; kabirlerinde, kendilerine ikram için yerler, içerler. Fakat buna ihtiyaçları yoktur.(Hadimi)

 

(12)

 Eğer denilirse ki; “Rızıklar ve eceller Beraet Gecesi’nde taksim olunur” diye rivayet olunmuştu, şimdi ise, bunların Kadir Gecesi’nde olduğunu söylüyorsunuz!

Cevaben deriz ki; Peygamber Efendimizden rivayet olunduğuna göre “Allah-ü Tealâ mukadderat-ı Berat gecesinde takdir eder, Kadir Gecesi’nde ise vazifeli meleklere takip edilmek üzere teslim eder.”

Bazı âlimler “Berat gecesinde; erzak ve eceller, Kadir gecesinde ise, kendisinde; hayır, bereket ve selâmet olan işler takdir edilir.” demişlerdir.

Diğer bazılarına göre ise: Kadir Gecesi’nde dini kuvvetlendirecek ve Müslümanların menfaatine olacak işler takdir edilir. Berat gecesinde ise öleceklerin ismi yazılıp Azrail (A.S.)’ a teslim edilir.

(Tefsir-i Kebir’den)

 

Kadir Gecesi’nin fazileti ile alâkalı nüktelerden biri de şudur: Ramazan-ı Şerif başından sonuna kadar faziletlidir.Cennette başından sonuna kadar faziletlidir. Allah-ü Tealâ şöyle demiş oluyor: Ey kulum! Sana Ramazan ayını verdim. Onun tamamı hayırdır. Onda, ondan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni verdim. Bunun gibi sana Cenneti verdim, onun tamamı faziletli ve şereflidir. Fakat sana Cennette ondan daha lâtif, daha şerefli bir şey daha verdim ki, o da; beni görmektir.

 

ALLAH-Ü TEALÂ ALTI ŞEYİ MÜBAREK DİYE İSİMLENDİRMİŞTİR:

 

1- Yağmur.

Ayet Meali: Gökten de mübarek bir su indirerek onunla bahçeler ve biçilecek ekinler bitirdik. (Kaf- 9)

 

2-Kur’an-ı Kerim.

Ayet Meali: (Sana indirdiğimiz) bu Kur’ân, hayır ve bereketi çok bir kitaptır. Onu, sana, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri ibret alsınlar diye indirdik. (Sâd- 29)

 

3-Selâm.

Ayet Meali: .... Evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından mübarek, hoş bir sağlık olmak üzere kendilerinize selâm verin. İşte böyle Allah size ayetlerini açıklıyor. Olur ki akıl edersiniz.

(En-Nûr- 61)

 

4-Kâbe.

Ayet Meali: Şüphesiz ki, insanlar için kurulan ilk mabed, elbette Mekke’deki o çok mübarek ve bütün âlemlere hidâyet olan Beyt’dir. (Âl’i İmran- 96)

 

5-Kadir Gecesi.

Ayet Meali: Biz onu, mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz (onunla) uyarıcılarız. (Ed-Duhan -3) Müfessirlerin çoğuna göre bu gece Kadir Gecesi’dir.

 

6-İsa (A.S.)

Ayet Meali: Beni her nerede olsam mübarek (hayırlı) kıldı ve yaşadığım müddetçe bana namazı, zekâtı emretti. (Meryem-31)

 

Cenab-ı Hak bu altı şeyi mübarek diye isimlendirmiş ve bunların tamamını ümmeti Muhammed’in nasibi kılmıştır. Şöyle ki; Yağmuru, bedenleri için, Kur’an’ı ise dinleri için hayat kılmış, İslâm’ı da, aralarında emniyet kılmıştır. Kâbe’yi ihtiyaçlarını görecek yer kılmış, Kadir Gecesi’ni de günahlarının mağfiret edilmesi için vesile kılmıştır. İsa (A.S.)’ı ise, düşmanları olan Deccal’a karşı yardımcıları kılmıştır. Dinî ve dünyevî bütün işlerde her şeyin bereketinin menbaı; Hz. Allah’tır. Âlemlerin Rabb’i olan Allah mübarektir.

 

Rivayet:

 Kim ki Kadir gecesinde üç kere “Lâ ilâhe illallah” derse, birinci ile Allah (C.C.) onun günahlarını mağfiret eder. İkinci ile Cehennemden kurtarır. Üçüncü ile Cennetine koyar. (Şeyhzade)

 

Peygamber Efendimize: “Onu söyleyen münafık ise de durum aynımıdır?” diye soruldu. O: “Nefsim yedi kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki; Kadir gecesi kâfir ve münafık olanlar üzerine ağır gelir. Hatta sırtında dağlar varmış gibi ağırlık hisseder ve Allah’ı zikredemez. (Zühret-ür-Riyaz)

 

Bu gece gafletten ve tembellikten, zikir meclislerinde, vaaz meclislerinde ve Kurân-ı Kerim okunan yerlerde uyumaktan kaçınmak lâzım.

 

Allah-ü Tealâ dört yerde uyumaya buğz eder:

1. Akşam namazından evvel,

2. Yatsıdan önce,

3. Sabah namazı vaktinden güneş doğuncaya kadar,

4. İlim meclislerinde.”

 

HİKÂYE:

 

Tabakhanede çalışan bir adam, güzel kokuların satıldığı bir sokaktan geçerken bayılıp düşer. Etraftan yetişenler, güzel kokular getirerek ayıltmaya çalışırlar. Fakat adam iyileşmek yerine daha da fenalaşır. Akrabalarına haber verirler. Kardeşi gelir bir kelp pisliğini alıp burnuna tutar, adam onu koklayınca ayılıp ayağa kalkar. Bundan ibret almak lâzım.

 

 

 

 

 

(13)

ALLAH-Ü TEALÂ SEKİZ YERDE MAHLUKÂTTAN BAZILARININ DİLİYLE MÜ’MİNLERE SELÂM VERMİŞTİR:

 

 

 

1. Nuh (A.S.)’ ın lisaniyle:

Ayet Meali: “Ey Nuh! Sana ve (gemide) seninle beraber bulunan ümmetlere bizden selâm ve bereketlerle (gemiden) in. Daha bir çok ümmetler olacak ki, biz onları (dünyada) faydalandıracağız. Sonra kendilerine, bizden acıklı bir azâb dokunacak.” denildi. (Hûd -48)

 

Seninle beraber olan ümmetler; Ümmeti Muhammed ve diğer mü’minlerden olan ümmetler, demektir ki; Cenab-ı Hak, Nuh (A.S.)’ ın lisanıyla onlara selâm vermiştir.

 

2. Hz. Muhammed (A.S.)’ ın lisanıyla.

Ayet Meali: De ki: “Hamd olsun Allah’a! Ve selâm O’nun seçtiği kullarına! Allah mı daha hayırlıdır, yoksa onların ortak koştukları putlar mı ? (En-Neml- 59)

Allah’ın seçtiği kullar Ümmet-i Muhammed’dir.

 

3. Mü’minlerin lisanıyla:

Ayet Meali: Size bir selâm verildiği vakit, siz ondan daha güzeli ile selâmlayın. Yahut aynen o selâmla karşılık verin. Allah, her şeyin hesabını görmektedir. (En-Nisa- 86)

 

Ayet Meali: Evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından mübarek, hoş bir sağlık olmaz üzere kendilerinize selâm verin. İşte böyle Allah size ayetlerini açıklıyor. Olur ki akıl edersiniz. (En-Nûr- 61)

 

4. Cebrail (A.S.)’ ın lisanıyla.

Ayet Meali: O gece melekler ve ruh (Cebrail), Rablerinin izniyle (o sene takdir edilen) her bir iş için peyderpey inerler. O gece, ta fecrin doğuşuna kadar selâm dır. (El-Kadir- 4,5)

 

 

 

 

5. Azrail (A.S.)’ ın ve yardımcılarının lisanıyla.

Ayet Meali: Onlar öyle kimselerdir ki, melekler canlarını tertemiz oldukları halde alırlar. “Selâm size! Yapmış olduğunuz güzel ameller sebebiyle buyurun Cennet’e.” derler. (En-Nahl-32 )

 

6.Cennet hazinedarı Rıdvan lisanıyla.

Ayet Meali: Rablerinden korkanlar da takım takım Cennet’e sevk edilirler. O’na vardıklarında kapıları açılır, bekçileri onlara: “Selâm size! Tertemizsiniz. Haydi ebedi kalmak üzere (buyurun) girin oraya!” derler.(Ez-Zümer-73)

 

7.Cennet’te meleklerin lisanıyla.

Ayet Meali: (Bu saadet), Adn Cennetleridir. Onlar, buralara, atalarından, zevcelerinden ve soylarından iyilerde beraber olmak üzere girecektir. Melekler her kapıdan yanlarına girecekler.

“Sabrettiğiniz için, selâm size! (Dünya) yurdunun sonucu (Cennet) ne güzeldir.” diyeceklerdir.(Er- Ra’d- 23,24)

 

8. Cennet’te mü’minlerin lisanıyla

Ayet Meali: Onlar Cennet’te ne bir boş lâf işitirler, ne de günaha iten (hezeyan). Yalnız bir söz (işitirler ki o da) “selâm, selâmdır.” (El-Vakıa- 25,26)

 

Kıyamet günü Allah-ü Tealâ onlara selâm verir.

Ayet Meali: Esirgeyen Rab’dan bir de “selâm” vardır. (Yasin- 58.)

 

Cennetten şekilsiz olarak Cemâl-i İlâhi’yi gördüklerinde Allah-ü Tealâ selâm verir.

Ayet Meali: O na (Allah a) kavuşacakları gün mü’minlere sağlık dileği, selâmdır ve onlar için cömertçe bir mükâfat hazırlamıştır. (El-Ahzab- 44) (Tefsir-i Hanefi’den)

 

Haber:

 

Allah-ü Tealâ, Musa (A.S.) şöyle buyurmuştur: “Ey Musa! Ben Kadir Gecesi’nde Arş’ı taşıyan meleklere, o gece dua edenlerin duasına amin demeleri için, ibadet etmemelerini emrederim. O gece dua edenlerin duasına icabet ederim. Yarattığım her şey; O gece filden sivrisineğe kadar, denizlerde, karalarda, nehirlerde, ağaçlarda, çöllerde, dağlarda, havada, semavât ve arzda, Arş-ı Âlâ’ dan yeryüzüne kadar her şey Kadir Gecesini ihyaya çalışanlar için mağfiret taleb ederler.”

 

Ey Musa! Ümmeti Muhammed’in ibadet için toplandığı hiçbir yere ben azâb ve ceza indirmem.

 

Ey Musa! Kıyamet günü bana yakın olmak istersen, Kadir Gecesinde uyanık ol.

 

Ey Musa! Seninle meleklerime karşı iftihar etmemi istersen, Kadir Gecesi’nde tesbih et.

 

Ey Musa! Sana iyilik etmemi istersen, Kadir Gecesi’nde anne ve babana iyilik ve merhamet et.

 

Ey Musa! Sana merhamet etmemi istersen, Kadir Gecesi’nde zayıflara ve yoksullara merhamet et.

 

Ey Musa! Güneş, ay, yıldızlar ve bulutların senin için dua etmesini istersen, Kadir Gecesi’nde güzel ahlâklı ol.

 

Ey Musa! Ölümünün kolay olmasını, kabrinin geniş olmasını istersen, Kadir Gecesi’nde ilim öğren.

 

Ey Musa! Cehennemi ebediyen görmemek istersen, Kadir Gecesi’nde istiğfar et. 

 

Ey Musa! Selâmetle Cennet’e girmek istersen, Kadir Gecesi’nde sadaka ver.

 

Ey Musa! Muhammed (A.S.)’ a arkadaş olmak istersen, Kadir Gecesinde ona salât oku.

 

Ey Musa! Benim cemâlime bakmak istersen, Kadir Gecesi’nde beni zikret.

 

Ey Musa! Açlık ve susuzluk gününde sana yiyecek vermemi istersen, Kadir Gecesi’nde bir oruçluya iftar ettir.

 

Ey Musa! Kıyamet gününün korkularından seni korumamı istersen, Kadir Gecesi’nde benim mescidlerimden birine yakın ol.

 

Ey Musa! Sırat üzerinden çakan şimşek gibi geçmek istersen, Kadir Gecesi’nde hastaları ziyaret et, esirlere yardım et.

 

Ey Musa! Eğer mü’minler Kadir Gecesinde benim katımdaki ikramları bilmiş olsalardı; sabaha kadar hem kendileri uyumazlar, hem de aile efradını uyutmazlardı.

 

Haber:

Kadir Gecesinde semavâtın kapıları açılır. Allah-ü Tealâ o gece namaz kılan mü’minlerin her secdesi için Cennett’e bir ağaç halk eder ki, atlı bir kişi gölgesinde yüzsene yolculuk yapar da, o mesafeyi katedemez. Her rükû için Cennet’te, inci, yakut ve zebercedden yapılmış bir ev inşa ettirir. Her tesbih için deve büyüklüğünde bir kuş yaratır. Her ayet için Cennet taçlarından bir taç, her celse (oturuş) için Cennet bahçelerinde bir bahçe yaratır. Her tekbir için derecesini yükseltir. Her teşehhüd için Cennette bir oda verir.

Sabah fecir doğduğunda Allah-ü Tealâ hatıra gelmeyecek kadar, kerametler ve dereceler verir. Onlar için Cennet’te canların çektiği, gözlerin lezzet aldığı şeyler vardır ve onlar orada ebedidir.

 



1 Büyüklerimiz ne güzel söylemiş: “ Her geceyi Kadir, her geleni Hızır bil.”



incemeseleler.com

   
© incemeseleler.com