23. SOHBET  KALB-İ SELİM AYETİ HAKKINDA SON SOHBET


 

Meali : Çünkü o günde ne mal fayda verir nede evlat: Ancak o günde  Allah’a (eş koşmaktan ve şüpheden) temizlenmiş bir kalple gelen faydalanır. (Eş- Şuara- 88,89)

 

Allah dostlarının sözlerinden kalbi selim (temiz kalple) alakalı diğer sözleri naklederek bu ayetin tefsirini bi-iznillâh bitirelim.

 

Bişri Hafi şöyle demiştir: Bir gece rüyamda Rasulullah efendimizi gördüm bana: Ey Bişr! Allhü Tealanın seni hangi sebeple akranından üstün kıldığını biliyormusun ? dedi “ Bilmiyorum yaresülüllah dedim” o : Sünnetime tabi olman ,Salihlere hizmet etmen , din kardeşlerine nasihat etmen, eshabıma ve ehli beytime muhabbet etmen sebebiyle” buyurdu. (1)

 

Ashaba sevgi; onlar arasında meydana gelen savaş, düşmanlık v.b hadiseler hakkında ileri geri konuşmadan hiçbirini kötülemeden hepsini sevmektir.

 

Ehli beyt, peygamberimizin akrabaları Hz Fatıma ve Ali(ra)dan devam eden zürriyeti Hz.Cafer, Hz Ukayl, Hz Abbas ve Hz Hamzanın çocukklarıdır.

 

Peygamberlerden sonra beşerin en efdali sırasıyla Hz Ebubekir, Hz Ömer, Hz Osman, Hz Ali sonra diğer ashabdır. Hz Aliyi Hz Ebubekir ve Hz Ömer den üstün tutmaktan kendini sakın çünkü bu Şia ve Rafızilerin mezhebidir. Ehli sünnet olarak biz, ashabın tamamı hakkında hayır düşünür onların tamamını hayırla yadederiz. Onları kötülemek , hepsinin müsavi olduğunu konuşmak şöyle dursun bunu hatırımıza bile getirmeyiz. Bize düşen onları sevmek ve tamamına saygı göstermektir.

 

Hz Ali ile Hz Muaviye arasında Şamla Irak arasında Sıffin denilen yerde meydana gelen savaş yine Hz Ali ve Hz Aişe orduları arasında meydana gelen Cemel vak’ası ictihattaki hatadan kaynaklanmaktadır. Ashabın hepsi müctehittir. Bizim o mevzularda ileri geri konuşmamız doğru olmaz. Hz Muaviyenin oğlu Yezid’e haccac’a la’net etmeyiz. Ashabı sevmek vacipdir. Zira onlar hidayet yıldızlarıdır.

 

H.Şerif : Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz.

 

H.Şerif : Asırların en hayırlısı benim asrım, sonra onları takip edenler, daha sonra da onları takip edenlerdir. Ondan sonra yalan yaygınlaşır, onların sözlerine ve işlerine güvenmeyin.

 

Açıklama : Peygamberimizin asrı, onun eshabı, onu görenler yahut o zamanda hayatta olanlardır ki Peygamberlikten itibaren yüzyirmi senedir. Onları takip edenler ki tabiin devri Hicri yüzden itibaren doksan senedir. Onları takip edenler ki Etba-uttabiin diğer ifadeyle tebe-i taibin onlarda hicri üçyüzyirmi yılına kadar gelen müslümanlardır.

 

H.Şerif : Ümmetim yakında yetmiş üç fırkaya ayrılır: Hepsi ateşte ancak bir tanesi kurtulur. Onlar kimdir ey allahın resulü denildi, o : Onlar benim ve eshabımın yolu üzerinde olanlardır buyurdu.(2)

 

Ebu Saidi Hudri (ra)dan rivayet edilen bir hadisi şerifte efendimiz buyurdu: “Ashabıma sebbetmeyin (dil uzatmayın) Muhakkakki sizden biri uhud dağı kadar altın infak etse onlardan birinin infak ettiği bir müdd’e1 bedel olmaz.

 

Cumhura göre ashba dil uzatan şiddetle cezalandırılır. İmam-ı malik öldürülür demiştir.

 

H.Şerif : Abdullah ibni Mağfelden: Ashabım hakkında Allah tan korkun, benden sonra onları hedef haline getirmeyin onları seven beni sevdiği için sever, onlara buğuz eden bana buğuz ettiği için buğuz eder.

 

Ebu Osman Ennişaburi: Kalb-i selim; bid’atlardan temiz sünnet ile mutmain olan kalbdir der. Bid’at dini meselelerden peygamberimiz zamanında olmayan, itikad, amel ve söz bakımından sünnete aykırı olan hususlardır.

 

BİD’ATLA ALAKALI BİRCOK HADİSİ ŞERİF VARDIR.

 

H.Şerif : “Kim şu dine (dinde) olmayan bir şey uyduracak olursa, bu, merduddur kabul edilmez.

 

Çünkü bizim dinimiz tamamlanmıştır, güneş gibi zahirdir.

 

Ayet Meali : ... Bugün sizin dinibizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak islam’a razı oldum.(El-Maide- 3)

 

H.Şerif : “Bid’at sahibi, bid’atını terk etmedikçe, Hz Allah onun amelini kabul etmeyecektir.

 

H.Şerif :Huzeyfe (ra)dan: Allahü teala, bid’at sahibinin orucunu, haccını, umresini, cihadını ve allah yolunda harcamasını kabul etmez. Kılın hamurdan çıktığı gibi islamdan çıkar.

 

H.Şerif : Rasülullah(S.A.V) hutbe irad ederken, gözleri kızardı, sesi yükseldi sanki orduya komut veren ve “Uyanık olun düşman; sabah akşam size baskın verecek” diyen birkomutan gibi sert bir ifade ile şöyle buyurdu: Ben ve kıyamet; şu ikisi gibi gönderildik. (Şehadet parmağı ile orta parmağını birleştirdi.) Bu ifadeden sonra (şunu bilinki) şüphesiz; sözün en hayırlısı, Allahın kitabıdır. Siret ve ahlakın en hayırlısı Muhammed(as)’ın siret ve ahlakıdır.Dini işlerin en kötüsü sonradan ortaya çıkanıdır. İbadette; sonradan ihdas edilen her şey, bid’attır ve bid’ad ta ateştedir.

 

Men edilen bid’at; meşruiyyeti sünnet ve hikmete muhalif olandır. Hasen olan bid’atın gizli veya açık bir dayanağı olmalıdır.

 

Şüphesiz bid’at bazen mübah olabilir. Unu elekte elemek veya devamlı buğdayın özünü yemek gibi yahut özü alınmış kepeği atılmış buğdaydan yeyip doymak gibi.

 

Bazen bid’at müstehap olur Minare ve Medreseler yapmak ve kitaplar yazmak gibi.

 

Hatta bazen vacip olabilir. Kafirlerin felsefecilerin ve benzerlerinin şüphelerini red için deliller tertip etmek gibi.

 

Bid’at bazen itikadda olur. Ehli heva olan bid’atçıların ve sapık fırka ehlinin itikadlarının bir kısmı insanı küfre götürür mesela Allahü Teâlâya cisim yakıştırmak, Allah’ın eşyayı, ufak parçaları, ayrıntıları ile bilmesini inkar, alemin kadim olduğuna inanmak, cisimlerin dirileceğini inkar gibi.

Bazıları küfre götürmez mesela kabir azabını inkar, Allahü Teâlânın diğer cisimlere benzemeyen bir cisim olduğuna inanmak gibi. Fakat bu inanç zina ve adam öldürmek dahil bütün günahlardan daha büyüktür. İtikaddaki bid’atın üstünde sadece küfür vardır. Ameldeki ictihatta hata mazur görülür ancak ictihadda hata mazur görülmez.

İbadetteki bid’at itikattaki bid’at tan küçük fakat bütün isyanlardan daha büyüktür kabul edilemez ve sapıklıktır. İbadetteki bid’atın karşılığı sünneti hüdadır. (3) Diğer ifadeyle sünneti müekkede yani peygamberimizin devamlı yaptıkları bazende terkettikleri işler ve ibadetlerdir. Bid’at bazende adetlerde olur, elek ve kaşık kullanmak gibi bunları yapmak sapıklık değil evlâ olanı terktir. Şüpheli şeylerden kaçınan insanlar bunları terkederler. (4)

 

İHLAS

 

İhlas : Allahü Teâlâya yaklaşmak, kastını dünyadan soymak ve taatla onun rızasını kazanmaya çalışmaktır. 

 

Hadisi Kudsi : İhlas benim sıırımdır onu sevdiklerimin kalbine yerleştiririm.

 

Zünnünü mısri şöyle demiştir: İhlasın alametlerinden bazıları şunlardır. İnsanların övmesi ile yermesini aynı karşılamak, amellerini görmeyi unutmak, Ahirette amelin sevabını ummamak. 

 

Denildiki: İhlasta nefsin nasibi yani payı yoktur. İhlasın meyvesi, neticesi şu ayeti kerimedeki ihsandır.

 

Ayet Meali: İyi iş güzel amel yapanlara daima daha iyi mükafat ve üstünü vardır. Onların yüzleri ne kararır nede kızarır. İşte onlar cennetliklerdir, orada temelli kalacaklardır.(Yunus- 26)

Açıklama: İyi iş, güzel amel yapmak. İyi mükafat; Cennet. Onun üstünü ise; Allah’ın cemalini görme bahtiyarlığıdır.

 

Bazılarına göre ihsan; Kulluğu ve Rablığı bilmektir.

 

Meşhur olan kavle göre ihsan; Allahü Teâlâya onu görür gibi ibadet etmektir. Sen onu görmüyor isende o seni hep görmektedir.

 

Yani ibadet ederken başından sonuna kadar Allahü Tealanın hakkına riayet etmek, onun murakabe ettiğini, büyüklüğünü kalbde tutmak ona bakıyormuşcasına uyanık olarak huzur ve huşu içinde ibadet etmektir. Sen her nekadar yakin ve müşahade derecesine ulaşamamış isen de, onun seni gördüğünü hiçbir şeyin ona gizli olamadığını, yaratıkları yerlerinde ve varlıklarında tutanın o olduğunu , Mahlukattan her birerinin hareket ve sekenatına şahit olduğunu düşünmektir.

 

Nitekim sevgili Peygamberimiz : Gözümün nuru namazda kılındı” sözüyle bu manaya işaret buyurmuşlardır.

 

Allahü Teâlânın şu ayeti kerimeside bu manaya işaret etmektedir.

 

Ayet Meali : O ki gece namaza kalktığı zaman seni görüyor. Secde edenler arasında dolaşmanıda görüyor.(Eş-Şuara- 218, 219)

 

Ebul Kasım El Hakime kalb-i selim nedir? diye soruldu. O:”Üç alameti vardır. Kimseye eza etmemek. Başkalarının ezasına katlanmak, birine bir iş yapıverdiği zaman mükafat beklememektir ” dedi.

 

İbni Ata : “Kalbi selim; Kevni afetlerden hiçbiri kendini bozmayan, insanlardan hiç kimsenin ezasına aldırış etmeyen kalbdir”dedi.

İnsan hiç kimseye eza etmediği zaman vera ve takvaya kavuşmuş olur. Bu da insanın ahirette kendine zarar verecek şeylerden dünyada sakınması kaçınmasıdır.

 

Vera; yapıldığı veya terkedilği zaman azabı hakettirecek şeylerden nefsi korumaktır. Kalbleri günahlardan uzakta ve temiz tutmak manasınada gelir. Kimsenin ezasına aldırış etmediği zaman vefakar olur, yaptığı işlere karşılık beklemediği zaman ihlaslı olur.

 

H.Şerif : Dünya Ahiret ehline haramdır. Ahiret ise Dünya ehline haramdır. Her ikiside Ehlullaha haramdır.

 

Celâli ve cemali tecellilerin tesiriyle kalbini ve sırrını haktan meşgul edecek şeylerden uzak tutmak takva mertebelerinin en yükseğidir. Öyle bir durumda olurki, unutmak sebebiyle bir an bile olsa kalbine haktan gayri bir şey gelse hemen Allah’a döner, bu hali büyük bir günah kabul eder, derhal tevbe eder, tamamıyla herşeyden alâkasını keserek, kalbin de hazır olması ile beraber dili ile kalbi ile, bütün vakitlerinde, manevi haller içerisinde olduğu halde Allahü Tealâya yalvarır, yakarır onu zikreder. Bu hal, ne ticaret ne alışveriş nede başka bir şey kendilerini Allahı zikirden alı koymayan tasavvuf büyüklerinin yoludur.

 

Bahri Ulümde şöyle yazılıdır. “O gün mal ve evlat fayda vermez” ayeti feyzi ilahiye nail olabilmek için onun zatına ulaşmak içindir çünkü dünya ve ahiret her ikisinde olanlar , hatta insanın vücudu Allahü Teâlânın zatına ulaşmaya manidir, bir perde mesabesinde dir. İsa (as)’a “Terket kavuş” denilmiştir.

 

H.Şerif : İki defa doğmayan semavatın melekütüne (acaib sırlarına) giremez(vakıf olamaz.).”

 

“Ancak selim bir kalble Allaha gelenler faydalanır” Yani murakabe ve gayb aleminin hallerine muttali olduğunda Allahü Tealanın insanları kendisi üzere yarattığı asli fıtrattan kaymaktan, uzaklaşmaktan temizlenmiş bir kalble gelen kişi faydalanır.

 

H.Şerif : Dünyaya gelen her çocuk islam fıtratı üzerine(islamı kabule müsait) doğar. Ancak anne ve babası onu Yahudi yahut Hıristiyan yahut Mecusi yaparlar.

 

Allahü Tealâ, insanı cemal ve celâl sıfatlarının tecellilerini kabul etmeye elverişli bir ayna olarak yaratmıştır. Adem (as)’ı ilk yaratışında böyle yaratmış ona tecelli edip bütün isimleri öğretmiştir.

 

Yine bu ayeti kerime de Allahü Teâlânın ahlakı ile ahlaklanmaya ve onun vasfı ile vasıflanmaya işaret vardır. Çünkü kalbin hastalıklardan, kusurlardan temiz olması için halka nazardan temizlenmiş olması lazımdır.

 

Bazı mutasavvıflara ; Gönül temizliği ne ile elde edilir diye soruldu. Onlar ; “yakin çizgisine vakıf olmakla, her türlü işte iradeyi terk etmekle, zatı Hak da vücudu yok olmakla, zat, sıfat ve efalinde fena mertebesine ulaşmakla, ölü yıkayıcının elindeki mevta gibi irade kalmamakla elde edilir ” dediler.

DUA

 

Allahım! Razı olduğun ve sevdiğin taat ve salih amellere muvaffak kıl. Kereminle bütün hatalarımızı bağışla. Nebin hürmetine gaflet uykusundan uyandır. Dünya ve ahirette bütün afetlerden selâmet ver. Allahım nefsimi senin zikrin ile mutmain, senin ihsanına kanaatkâr, hükmüne razı, belâna sabreden, nimetlerine şükreden bir halde kıl.

 

Gadabından rızana, azabından affına, senden sana sığınırım. Ben seni senaya güç yetiremem. Sen kendini övdüğün gibisin. Allahım! Müslümanların devlet başkanına, islam askerlerine yardım et. Burada olan olmayan cemaatı (okuyucuları) bütün din kardeşlerimizi mağfiret eyle.

 

Emin ve ümmi Nebi hürmetine ya Rab!

 

 

 

 

 

KALB-İ SELİM -II

 

Hz Ali (ra) dan yapılan bir rivayette efendimiz şöyle buyurdular:

H.Şerif : Yanında ismim anılıp ta salavat getirmeyen tam cimridir.

 

Çünkü peygamber efendimiz üzerine salât okumak şefaatın dünyada iken ödenmiş parası gibidir, mağfirete sebeptir, derecelerin ve mükafatların yükselmesinde vesile olur. Salevat okumakta cimrilik yapan cimriliği ile meşhur tanburlu bağdadi den daha cimridir.

 

Allahümme salli ve sellim alâ ekram-il-enam ve ecmel-il-kiram vel emlehıl –bessam. Sahib-il-husn-it-tam ellezi hüvel misk’ül-hıtam ve alâ alihi ve ehli beytihi aled-devam.

 

Mânâsı : Allahım, insanların en şereflisi, şereflilerin ve güler yüzlülerin en güzeli, sonu misk olan tam güzellik sahibi ve onun âl ve ehli beyti üzerine devamlı rahmet eyle.

 

(1)

 Ayet Meali :(Rasülüm), şöyle de:”Eğer siz Allah’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki, Allah da sizleri sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Zira Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.

(Al’i İmran-31)

 

Bu ayeti kerimede peygamberimizin sözlerine, işlerine ve ahlakına uymaya büyük bir teşvik vardır. Birçok hadisi şeriflerde de buna teşvik vardır.

 

Meselâ :

 

H.Şerif : Benim ve benden sunraki hulefai raşidinin sünnetlerine uyunuz.

 

Burada peygamberimizin sünnetlerinden bir kısmını zikredelimki insanlara bir hediye olsun, ayrıca öğrenmek ve yaşamak; ahirette kurtuluşa vesile, günahlara kefaret olsun.

 

1- Hergece yatarken gözlerine üç kere ismid ile sürme çekerdi.1

 

2- Peygamberimiz asa taşırdı. Ucu eğri bir asası (bastonu) vardı bir zira’2 veya biraz daha uzundu. Onunla yürür, onunla hayvana binerdi katıra bindiği zaman yanına asardı . Şühattan bir budanmış dal vardı memşük denilirdi bir rivayete göre halifelere intikal eden bu sopadır.

 

 

3- Hz Peygamberimiz, mübarek saçlarını icap ettikçe yağlayıp tararardı. Tarağı fildişindendi, aynası vardı ve ona bakardı.

Aynaya bakan kişi “Allahım yaratılışımı güzel yaptığın gibi ahlakımıda güzelleştir ve yüzümü (vücudumu) Cehenneme haram kıl” diye dua etmelidir.

 

4- Peygamber efendimiz kılıç taşırdı. İbni Abbas (ra) dan rivayet edildiğine göre “Kabzası ve baş kısmı gümüşten olan bir kılıcı vardıki ismi zülfikar idi .

 

5- Peygamberimizin yayı vardı. Sedat denilirdi.Gümüşle kaplanmış bir zırhı vardıki ismi zat ül-fuzul idi.3 Bir mızrağı vardıki ismi beyza idi, Birde Mücez isimli bir kalkanı vardı.

 

 

6- Peygamberimizin Düldül isimli katırı, Kasva isimli devesi Ya’fur isimli eşeği ve kamer isimli keçisi vardı.

7- Peygamberimiz yaya olarak yürür, güreş tutar elleri ile nalin’lerini tamir eder, elbisesini kendi elleri ile yıkar, kovasını doldurur, koyununu sağar, elbisesini temizler, zevcelerine ve kendisine hizmet eder, mescid inşa edilirken ashabla beraber kerpiç taşır, bazen açlıktan karnına taş bağlar bazende karnını doyururdu.

 

Kaside-i Bürdede İmam Busayri derki:

 

Peygamber efendimiz açlıktan dolayı yanlarına taş bağlayıp, mübarek nazik derisine taş bağlardı.

 

8- Peygamberimiz ziyafet verir ve ziyafete katılırdı. Başının ortasından,  ayağının üstünden ve iki omuzunun arasından hacamat olmuşlar dır.1 Tedavi olmuşlar, yaraları dağlamışlar fakat peygamber efendimiz dağlanmamıştır.

 

H.Şerif : Son çare dağlanmaktır.

 

Diğer bir ifadeyle dağlanmak en son tedavi şeklidir. Peygamber efendimiz hastalara şifa için okur kendisine okutmazdı.

 

H.Şerif : İbni Abbas (ra)dan: Şifa üç şeydedir. Bal Şerbeti, hacamat, ateşle dağlamak. Ben ümmetrimi ateşle dağlamaktan men ediyorum.

 

 H.Şerif : Medineye dışarıdan bir topluluk geldi. Hastalanıp durumlarını peygamberimize haber verdiler. O sadaka develerinin oraya gidininiz idrarlarından ve sütlerinden içiniz buyurdu. Bunu yaptılar ve iyileştiler. Hastalıkları istiska2 idi.

 

H.Şerif :Sizden birinin kabına sinek düştüğü zaman, o sineği ona batırsın (sonra çıkartıp atsın) zira, onun iki kanadından birinde zehir diğerinde şifa vardır.Ve böylece şifası zehirini yok eder.

 

9- Kına ile saç ve sakal boyaması hususunda alimlerin ihtilafı (farklı görüşleri) vardır. Peygamberimizin saç ve sakalı boyama ihtiyacı duyacak kadar ağarmamıştı.

 

H.Şerif : İhtiyarlığın görüntüsünü kendisiyle değiştirdiğiniz şeylerin en güzeli kına ve çivit otudur. 

 

H.Şerif : Rasülüllah (saç ve sakalı) siyah kına ile boyamaktan nehyetti.

 

 Fakat Hz.Hasan ve Hüseyin (ra) saç ve sakallarını siyah kına ile boyamışlardır. Burada nehyedilen , kusurları gizlemek , başkalarını aldatmak için kına sürmektir. Yaşlı kadının kocasını kandırmak için boyaması gibi.

 

Şiir: Beni aldatan onun ellerindeki kına , gözlerindeki sürme ve üzerindeki yeşil elbiselerdir.

 

(2)

H.Şerif : Yahudiler , yetmişbir fırkaya ayrılmıştır. Bunlardan yetmişi Cehenneme gidip , ancak bi fırkası kurtulmuştur. Hıristiyanlarda yetmişiki fırkaya ayrılmıştı. Yetmişbiri Cehenneme gitmiştir, biri kurtulmuştur. Bir zaman sonra benim ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılır. Bunlardan yetmiş ikisi Cehenneme gidip yalnızca bir fırkası kurtulur. Eshabı Kiram : bu fırkanın kimler olduğunu sorunca “Cehennemden kurtulan fırka, benim ve eshabımın gittiği yoldan gidenlerdir” buyurdu.

 

(3)

SÜNNETİ HÜDANIN BİR KISMIDA ŞUNLARDIR.

 

1- Merkep sesini duydukları zaman eûzü okumalarını emretmiştir.

 

2- Horoz ötüşünü duydukları zaman Allah’ın fazlı kereminden istemelerini emretmiştir.

 

3- Yangın esnasında tekbir almalarını emretmiştir. Çünkü tekbir ateşi söndürür.

4- Denizde tekbir almayı tavsiye etmiştir. Bazıları tekbir günahların mağfiret edilmesine vesile olur demişlerdir.

Hasen’ür-Rebi şöyle demiştir. “kim tekbir alarak denizde kırk metre derinliğe dalarsa geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır. Dalgalar günahların (günahkarların) altında çok şiddetlidir.

 

5- Peygamberimiz hoşlandığı birşeyi görünce “nimeti ile salih ameller (işler) tamam olan Allah’a hamdolsun” derdi. Hoşlanmadığı bir şey görünce “her halü karda Allah’a hamdolsun” derdi.

 

6- Toplantının sonunda allahı zikrederdi.

 

H.Şerif : Kim bir mecliste oturup çokca konuşur, kalkmadan önce “Sübhanekallahümme ve bihamdike eşhedüenla ilahe illa ente estağfiruke ve etübü ileyke” derse o mecliste işlediği günahlar affolunur.

 

Mânâsı :Allahım seni tesbih ederim (noksan sıfatların yoktur) sana hamd ederim. Ben şehadet ederimki, senden başka ilah yoktur. Senden günahlarımın affını diler ve tevbe ederim.

 

Peygamberimizin sünnetlerine uyan, gece gündüz onlara devam eden, dünyaya ibret gözüyle bakan, dünyayı satıp karşılığında ahireti satın alan, dünya ehli şehvetlere daldığında gündüzleri oruç tutan, gafiller uykuda iken kalkıp namaz kılan, uyumayan kişiye müjdeler olsun.

 

Kaside-i Bürdede İmamı Busayri :

 

Mübarek ayakları şişmekten muzdarip oluncaya kadar geceleri ihya eden Rasülüllah’ın sünnetine zulmettim. (ona tam manasıyla uyamadım)

 

Denilmiştir ki :

Ey uykucu! Ne kadar uyuyacaksın? Kalk ey dost! Bize verilen zamanın sonuna geldik. Bir miktar uyuduktan sonra geceden nasibini al kalk. Sabaha kadar uyuyan varmak istediği yere ulaşamaz.Hemen salih amellere başla ve çirkin işlerden sakın. Allahü Teâlâ hepimizi rızasına uygun ameller işlemeye muvaffak kılsın. Geleceğimizi geçmişimizden hayırlı kılsın.

 

HİKAYE

ASHAB ALEYHİNDE KONUŞMANIN CEZASI

 

İbni Ehlan isimli bir şii, sahabe hakkında ileri geri konuşurdu. Üzerine bir duvar yıkıldı ve altında kalıp öldü. Medinede baki mezarlığına defnedildi. İkinci gün mezarında yoktu, kabri açıldiğına delalet edecek şekilde, üzerini örttükleri toprakta yoktu, bir kenara atılmamıştı. Sadece cenazeyi örttükleri kerpiçleri kendi halinde kalmış, cesed ise ortada yoktu. İnsanlar bölük bölük gelip bu halden ibret aldılar. Kadı Cemaleddin efendide hadiseye vakıf olanlardandır.

 

(4)

Bidatların en çirkini on tanedir.

 

1- Kuran’ın ücretle okunmasıdır. Zikir dua ve salavatta böyledir.

 

2- Nafile ibadette cemaat olmak. Buna regaip, berat, kadir gecesi namazları ve tesbih namazlarında davet ederek , birbirini çağırarak cemaat olmak ta dahildir.

 

 

3- Tadili erkanı terk etmek ve namazda horozun yahut karganın tane topladığı gibi, secde etmek, süratle başı yere koyup kaldırmak.

 

4- İmamdan ileri geçmek ve ona muhalif olmak.

 

H.Şerif Ebu Hüreyre(ra)dan : Sizden biriniz imamdan önce başını rukü ve secdeden kaldırırsa, Allahın, onun başını eşşek başı yapmasından korkmazmı? Veya suretini eşşek sureti yapmasından korkmazmı?

 

Hadis ravilerinden birisi, bu hadisi şerifi duyunca hiç böyle şey olurmu diye bunu inkar ediyor ve Allah-ü Teala onun başını eşşek başına çeviriyor.

 

 

 

 

5- Safları düzgün tutmamak.

 

H.Şerif : Safları düzgün tutunuz. Safların düzgün olması namazın dosdoğru olduğunun alametlerinden dir.

 

6- Şarkı söylemek ve şarkı dinlemek Kuran okurken yahut zikir esnasındaki teganni de bundandır. Raks ve def çalmakta bunlara dahildir.

 

7- Hutbe okunurken salat getirmek, radiyallahü anh demek, amin demek ve benzerlerini yapmak.

 

 

8- Müsrif kimseye ve mescidde dilenene sadaka vermek. Şöhret yahut riya için yemek ikram etmek.

 

9- Kadınların yabancı bir erkeğin evinde tolanıp tebrikleri kabul, taziye ve hasta ziyaretleri için halvet etmeleri yani tek başına kalmaları, kabirleri ziyaret etmeleri, davet eden yabancı bir erkek ise o davete gitmeleri. Kadınların peygamber (S.A.S) in mevlidini, evin dışından erkeklerin işiteceği şekilde aşikar okumaları. Bahusus evli olan kadın ve genç kızların süslenerek güzel kokular sürmeleri.

 

 

 10-Ölü yemeği ve kabirlerde mumların yakılması, cenaze önünde ve düğünlerde ve bunların benzerlerinde aşikar zikir yapmak, Kur’an hatmi içn yemek yapmak ,ölü için ağlayanlara1 yemek vermek. Ancak ölünün yakınlarına yemek yedirmek onlar acı içinde olduklarından dolayı müstehaptır.

 

İbni Hümam şöyle demiştir:

 

Ölü yakınlarının yemek yapması, ziyafet vermesi mekruhtur. Çünkü musibet günlerinde bunlar yakışık almaz, bu çirkin bir bid’attır. Ölü sahiplerinin, komşularının ve uzak akrabalarının onlar için yemek hazırlaması müstehaptır.

 

H.Şerif : Caferin ev halkına yemek yapıp götürünüz Çünkü onların başına kendilerini meşğul edecek bir musibet gelmiştir.

 

Ayet Meali : gerçekten biz, adem oğullarını (güzel geçim, mizaç, akli yetenekler vermek suretiyle ) şan ve şeref sahibi kıldık. Onları karada denizde taşıyacak vasıtalar verdik, güzel rızıklarla rızıklandırdık ve yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık.

(El- İsra- 70)

 

İbni Abbas(ra): “Ayeti kerimede geçen “tekrim” şan şeref sahibi kılmaktan murat, insan oğlu eliyle yer, diğer canlılar ise ağızıyla yerden alarak yer ” demiştir.

 

 

HİKAYE

 

 Halife Harun er-Reşid bir sofra hazırlatmış İmamı Yusufla beraber yemeğe oturmuşlar. Halife kaşık isteyince İmam : Dedeniz İbni Abbasın tefsirinde adem oğluna yemeği eliyle yemek suretiyle şan ve şeref verilmiştir demiş. Bunun üzerine halife kaşığı bırakarak eliyle yemeği yemiştir.

 

Mukatil : “İhsan, sana kötülük yaptığı zaman insanı affetmektir.” dedi.

 

H.Şerif : Sana kötülük yapana sen iyilik yap.

 

H.Şerif : Sana gelmeyene sen git.

Velhasıl : Edebi en çok, ahlakı en güzel olan Allah’a en çok yakın olandır.

 

H.Şerif : Güzel ahlakın bir tarafı Cennetin kapısına diğer tarafı sahibine bağlanmıştır. Sahibi nereye giderse gitsin onu Cennete çekinceye kadar bırakmaz.

 

Ayet Meali : şüphe yokki Allah adaleti, iyiliği ve (yoksul) akrabalara bakmayı emreder. Fenalığı hayasızlığı ve taşkınlığı men eder. Dinleyip tutasınız diye size öğüt veriyor. (En-Nahl- 90)

 

Ayet i kerimede geçen (ihsan) iyilik, mali ve bedeni yönden faydalı olan şeyleri insanlara ulaştırmaktır.(Uyûn)

 

H.Şerif : Siz yerdekilere merhamet edin ki göktekilerde size merhamet etsin.

 

Ayet Meali : Ey Muhammed! Namaza kalktığın ve secde edenler (Namaz Kılanlar) arasında bulunduğun zaman, seni gören güçlü ve merhametli olan Allah’a güven. (Eş-Şuara- 217, 218, 219)

 

Açıklama : “Güçlü ve merhametli Allah’a güven.” Yani kudretiyle senin düşmanlarını kahreden, rahmetiyle onlara karşı sana yardım eden Allah’a güven.

 

Namaza kalktığında” yani teheccüde kalktığında seni gören demektir.

 

Namaz kılanların arasındaki bulunmanı : teheccüd namazı kılanların arasında dolaşıp, onların ahvalini gözden geçirirken seni gören demektir. İmamı Razi bunda birtakım vecihler vardır der :

 

1- Peygamber efendimizin gece yarısı kalkıp teheccüd namazı kılması ve teheccüd namazı kılıp kılmadıklarını araştırmak için halkın arasında dolaşması.

Gece kalkıp teheccüd kılma emri (farzı) kaldırıldığı zaman geceleyin kalkmış ve eshabı ve onların ibadet etmeleri üzerine olan düşkünlüğünden dolayı dolaşmış ve onların evlerini Kur’anı kerim okumaları ve zikir yapmaları sebebiyle arı kovanı gibi vızıldar vaziyette bulmuş ve çok sevinmiştir.

 

2- Cemaatla namaza kalkdığında seni görür, onlara imam olduğun da onların, kıyam, kırat rukü ve secdelerindeki senin tasarrufunu görür.

 

3-  Secde edenlerle beraber kalkıp kıyamdan, ruküa oradan secdeye inerken seni gördüğü gibi dini işlerdeki yeterliliğinide Allah-ü Tealâ görür.

 

 

4- Arkasında namaz kılanlara göz gezdirmeni görür.

 

H.Şerif : Rukü ve secdelerinizi tam yapınız. Allaha yemin ederimki arkamda iken de sizi görürüm(önümde gördüğüm gibi).

 

H.Şerif : Benimde bazen kalbime kapanıklık gelir ve Cenabı Hakka günde yüz kere istiğfar ederim.

 

Alimler Peygamberimizin kalbini kaplayan şey hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bazılarına göre, ümmetine olan üzüntüsü ve kendisinden sonra işleyecekleri günahlara muttali olmasıdır. Bu sebeple onların günahlarının affı için istiğfar eder.

Bazılarına göre; Peygamberimiz daima Allahü Teâlâyı zikir halindedir.Beşer olması hasebiyle başkasıyla meşgul olduğundan bir an Allahü Teâlâyı zikirden geri kaldığı için bunu günah sayar ve hemen istiğfar eder. İşte bu iyi kimselerin haseneleri mukarrabin (Allah’a yakın olanlar) için günahtır. Diğer ifadeyle iyiler için derece olan şeyler mukarrebin için derekedir. (Şerhi meşarik ve diğerlerinden)

 

Ayet Meali : Bunlar, iman edenlerdir, Allah’ı anmakla kalbleri mutmain olan (huzura kavuşan) lardır. İyice bilinki, kalbler ancak Allah’ı zikretmekle mutmain olur.(huzura kavuşur) (Er-Ra’d- 28)

 

Bakır bir cisim üzerine bir zerre miktarı iksir damlasa bakırlıktan çıkar altın haline gelir. Asırlar boyunca altın olarak kalır. Ateşte tekrar eriyip bakırlığa dönmez.

 

Allah’ı zikir iksiri de bir kalbe düştüğü zaman onu değişiklik kabul etmeyen nurani safi bir cevher haline getirir, o kalb mutmain olur ve huzura kavuşur.

 

Yahut şöyle söylemekte mümkündür. Kalb cisimler alemini mütalaya yöneldiği vakit kendisinde ızdırap, endişe onları istila etme ve onlarda tasarrufta bulunmaya karşı aşırı bir istek meydana gelir. Allahü Tealâya yöneldiği zaman kendisinde samedi nurlar, ilahi ışıklar parlar işte ozaman kalb sakinleşir ve mutmain olur.

 

Ayet Meali : Allah ayetleri birbirine benzeyen mükerreren (ikişerli olarak) gelen Kur’anı sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rablarından korkanların bu kitaptan tüyleri ürperir sonra hem derileri hem kalbleri (rahmet ayetleriyle) yumuşar. İşte bu, Allahın hidayetidir ki, onunla istediğini doğru yola sevkeder. Allah kimide saptırırsa artık ona doğru yolu gösteren olmaz.

(Ez-Zümer- 23)

 

Açıklama : “Ayetleri birbirine benzeyen”güzellikte bir birine benzeyen bir kısmı diğer kısmını tasdik eden, aralarında çelişki ve ihtilaf olmayan “mükererren” Cennet ve Cehennem, emir ve nehiy, haber ve ahkam, iyi huylar ve kötü huylar, iman, küfür, mü’min ve kafir gibi ikşerli.

 

Sonra hem derileri hemde kalbleri yumuşar. Allahın vaadi zikredildiğinde derileri ve kalbleri yumuşar.

Katade derki : Bu Allahü Teâlânın dostlarının sıfatıdır Hz Allah onları, tüylerinin ürpermesi ve kalblerinin huzur bulmasıyla vasıflamış akıllarının gitmesi ve kendinden geçip bayılma ile vasıflamamıştır.

 

H.Şerif : Her doğan çocuk islam fıtratı üzerine doğar ancak ana babası onu ya Yahudi yaparlar veya Hıristiyan yaparlar yahut Mecusi yaparlar.

 

Açıklama : İslam fıtratı; islam dinini kabul etmeye elverişli bir şekilde yaratılırlar demektir. Onun için denilmiştirki müşriklerin küçük yaşta ölen çocukları cenetliktir. Bazılarına göre ana babalarına tabi olarak cehennemliktir. Bu husuta İmamı A’zam ebu Hanife sükut etmişlerdir. Anne baba Yahudi ise çocuğu Yahudi dinine bağlarlar Yahudi; Yakup (as)’ın oğlu Yahuda ya mensup olan demektir. Ana baba Hıristiyan, Nasrani ise onu Hıristiyan dinine bağlarlar. Hıristiyan; (Nasrani) İsa (as)’a yardım edenler demektir. Ana baba Mecusi ise Mecusi; yaparlar. Mecusi ateşe tapan demektir.

 

 H.Şerif : Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar taki konuşuncaya kadar. Konuşmaya başlayınca ya şükredici olur yada kafir olur.

 

Ayet Meali : Şüphesiz biz ona (insana) hakikat yolunu gösterdik; ister şükreden (mü’min) olsun, ister nankörlük eden kafir.

(El-İnsan- 3)

 

Ebu Hureyre (ra) anlatıyor. Her çocuk fıtrat üzerine doğar çocuğu anne ve babası yahudileştirir veya hıristiyanlaştırır veya mecusileştirir. Tıpkı doğurunca hayvanın azaları tam olarak yavru doğurması gibi. Siz kesmeden önce kulağı kesik hayvana rastlarmısınız buyurdu ve sonra şu ayeti okudu.

 

Ayet Meali : Allahın yaratılışta verdiği fıtrat ....(Er-Rum- 30)

 

Mecalisi rumide şöyle denir: Her dünyaya gelen çocuk kendisinde var olan doğru bir akıl ile temiz bir yaratılışla ve Allah bilgisine sahip olarak, Allah’ı ikrar etmeye kabiliyetli olduğu halde doğar. Hak ile batılı ayırt edebilecek şekildedir. Ancak kötü eğitim, anne babayı taklit ve şehvetlere dalmak gibi afetler sebebiyle bu temiz fıtrat değişir. Bakışını delillere çevirip delillerden mevlayı tanımaya çalışır. Tıpkı hayvanın her tarafı düzgün hiçbir tarafında kesik olmaksızın yaratılması gibi . Eğer insanlar onu dağlayıp kulaklarını kesmemiş olsalardı her azası tam ve düzgün kalırdı.

 

Peygamber efendimiz bu Hadis-i Şerifinde çocuğun fıtrat üzerine doğmasını hayvanın noksansız olarak doğmasına benzetmişlerdir. Bu daha iyi izah için akıl yolu ile bilinen bir şeyi gözle görülen şeye teşbihtir, benzetmektir. Sonra insanları bu fıtratı muhafaza etmeye teşvik etmişlerdir.

 

Akıllı kişi, bu fıtratı zayi etmez bil’akis Allahü Teâlâyı ve sıfatlarını bilmekte kullanır. Beşer takatınca gerek nefislerde gerekse hariçte Allahü Teâlânın birliğine delalet eden ayetlerini kavramaya idrak etmeye çalışır. Bu temiz fıtratı kirletmemeye gayret eder.

 



1 Müdd : Bir ölçek demektir yaklaşık olarak 18 kg dir.

1 İsmid : Sürme taşı demektir.

2 Zira’: 75-90 cm arası uzunluk birimi.

3 Geniş demektir.

1 Boynuz veya şişe ile vücudun bir organına kanı topladıktan sonra neşter ve mengene denilen âletlerle kan alma.

2 Bedenin herhangi bir yerinde su birikmesi.

1 Ölünün arkasından ağlamak önceden bir meslek idi.



incemeseleler.com

   
© incemeseleler.com