Nakşibendi yolunda, İmâm Şâh-ı Nakşu-Bend hazretlerinden itibaren kesinlikle açıktan zikr yapılmamıştır. Yapıldığına dair de hiçbir vesika yoktur.


Biz Nakşibendî-Müceddidiyye yoluna mensubuz. Büyüğümüz yolumuzun edebine binâen gizli olan zikri tarif etmiş, açıktan bu tür şeyleri men etmiştir. Bunu, nakşî yoluna mensup bütün meşayıh yapmıştır.

Nakşi-Halidî yolundan Sıbğatullahil-Ervasi'nin (Gavs-ı Hizani) sözlerinden müteşekkil MİNAH risalesinde, 215. Minha'da cehri zikir yapanların, zikrin mana ve makamından gafil oldukları yazılıdır. Hususla alakalı açıklama da yine oradadır, ben lafı uzatmayayım.

Bu zat, Mevlana Halid'in talebesi ve halifesi Tahayı Hakkari'nin halifesi ve varisidir. Der ki: "Cehri zikrin makamı, zikr yapanın her nefesini son nefes sayarak o hal bulunmasıdır, yoksa ağız ile söylemesi değil."

Yine bazılarının yanlış anladığı, nakşî meşayının diğer bazı tarikatlardan da icaetli olduğu hususudur. Bu mübârekler, başka tarikatlere göre mürid terbiye etmezler. Bütün herkesi sırf ve yanlız nakşî usulüne göre terbiye ederler. Cehrî zikr yaptırmazlar, gizli yaptırırlar.

114. Minah'ta bu husus geniş açıklanmış ve denmiştir ki:

Diğer tarikatlerdeki birçok şey, nakşi yolunda bid'at kabul edilir. Bunu işleyen de bu yoldan çıkar. Bid'at yapmak, bid'at olan usullere razı olmak, bid'atı ilk defa icad etmek gibidir.

İşte bu açıklama da, bazı "nakşilerin" sabah namazı ardından "cehri zikr" yapmalarının, kendilerinin yolumuzda bid'at kabul edilmiş şeyi işlemeleri manasındadır ve yolla alakalarınn olmadığına başka bir delildir. Bunu "nifak" sebebi ile yaptıklarını söylemeleri de daha büyük gaflettir. Bid'ata rızayı kılıfa uydurmak abestir. Büyüklere nifakcı demek de cehalettir.

Yine nakşî meşayıhından Abdulhakim Ervasî gibi büyükler, cehrî zikrin men edilmesi hususunda büyük gayret göstermişlerdir. Bu bir "cemaat görüşü" değil, mübarek yolun büyükleri tarafından vesikalandırılmış usulüdür.

incemeseleler.com / Muallim Abi

   
© incemeseleler.com