Hamden lillâhi teâlâ, Nimet-i İslâmın ikinci kısmını teşkil eden ibadat nevileri, hitama ermiş olduğundan, sıra münakehata gelmiştir.

Bu bab'a başlangıç olacak, kitab-un-nikâh (el-vücûhül-milâh fî füsûlün-nikâh) namiyle ayrılıp (1), — Talâk mesaili ile beraber, cümlesi bu kitaba üçüncü kısım teşkil etmiştir.

Kitabın bu kısmı da; nikâh, talâk ve rida olmak üzere üç bölüme ayrılmıştır.

Nafaka mesaili, kitabı nikâhın iddet mesailinin sonuna münasibi veçhile, derc ve tefrik edilmiştir. Kitabı eymân dahi, telhis edilmekle, bâbı îlâya basamak olmuştur.. Kitabı ridadan evvel, daî «oğulluk» dan ve lâkit (bırakılmış çocuk) tan bahsolunmuştur.

Kitab-ut-taharenin başında gösterilen taksimata göre, fıkıhça (münakehat) namı, müfarakata dahi şâmil olmakla, kitabın umumî ünvanı, (Münakehat ve Müfarakat) olmuştur. Muvaffakiyet yalnız Allahtandır.

İnsan nevine dahi, şâmil olmak üzere, (cinsi hayvan da) fıtrat icabı olan, yemek, içmek gibi sifad ve zivac dahi (2) tabiat muktezası olmakla, hayvanın mümtaz nevi bulunan, insanın yiyeceği ve içeceği gibi menakihi dahi, imtiyazlı olarak, mukaddes şeriatimiz sayesinde, sünneti râşide üzere buluna gelmiştir ki, o da, bir takım kadınların bir takım erkeklere tahsis ve inhisarından ibaret olan nikâhlanmak yoludur. Bu ana yoldan sapmak, insaniyyet muhitinden çıkarak, hayvanlık rezailinin bataklıklarına sapmaktır. «Çünkü zina gerçekten kötülük, zayiat ve çirkin bir yoldur» (Nisâ: 22)

Nikâh, vahy dili ile, medh edilmiştir. Esteizü billâhi teâlâ: «Kadınlardan hoşunuza gidenleri nikâhlayınız.» (Nisâ: 4) kavli kerimiyle mendup olduğu gibi, hadîsi şerifle de tergip vardır: «Nikâhlanıp çoğalınız ki, ben kıyamet gününde ümmetlere sizin çokluğunuzla iftihar ederim.» Diğer bir hadîsi şerifte dahi, «Benim fıtretimi seven, benim sünnetime salik olsun. Sünnetim cümlesinden biri de, nikâhtır» buyurulmuştur. Süneni İbni Mâcede «Nikâh benim sünnetimdir. Benim sünnetimi işlemeyen benden değildir.» (3) dahi ilâve edilmiştir.

Keşfül-gummede mezkûr olan ehadisi şerifenin birinde: «Kötüleriniz bekârlarınızdır» buyurulmuş olduğu gibi, aleyhisselâm efendimiz hazretlerinin çok kere: «Evlinin iki rekât namazı, bekârın seksen iki rekâtından hayırlıdır» diye buyurmuştur ki: Saad İbni Ebi Vakkas radiyallahu anhu «Resulullah sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem, Osman bin Maz'ûn hakkında tebettülü (evlenmemeği) red buyurdu, eğer ona evlenmemeye izin vereydi, biz ise ihtisa ederdik» der imiş (4).

Sahihaynde (5) hazreti Enes radiyallahu teâlâ anhu rivayeti ile zikr olunmuştur ki, üç kişi hanei saadetten, Hazreti seyyidül-kâinat efendimizin, nafile taatini tahkik ederek, onlardan biri, bütün gece kaim, ve diğer biri, bütün gün saim, ve biri dahi, kadından uzlet ederek, hiç teehhül etmemek üzere, ibadata mülâzim olmağa, azm eylemişti. Aleyhissalâtü vesselâm efendimiz hazretleri, onlara hitaben: «Benim haşyetim ve ittikam sizden ziyadedir. Bununla beraber, ben gece kaim olduğum gibi, naim dahi olurum, gündüzleri dahi, saim ve gayri saim bulunurum, kadınları da tezevvüç ederim, benden yüz çeviren benden olamaz...» buyurmuşlardır.

Evlenmeden maksat, yalnız cinsî ihtiyacı teminden ibaret olmayıp, belki insan, kendisine bir eş seçmekle menzilini tedbir etmek ve o yüzden, din ve namusunu, hıfz ve emniyete almaktır.

Hadisi şerifte: «Dünya hep metadır (yâni kendisiyle biraz zaman, temettü olunmak üzere, mahlûktur,) metaının da hayırlısı, iyi kadındır ki, zevci kendisine nazar ederse, kadın onu mesrur eder ve zevcinin emrine itaat eyler ve gaybubetinde, onu kendi nefsince ve zevcinin malınca hıfz ve siyanet eyler» buyurulmuştur. Diğer bir hadiste: «Kişi evlendiği vakit, dininin yarısını istikmal etmiş olur, artık geri kalan yarısında dahi, Cenab-ı Haktan ittika üzere olsun,» diye varit olmuştur.

Zevceden matlûp zürriyyet olduğundan, hadisi şerifte: «Kadının zevcine sevgili olanını ve çok çocuk doğuranını, tezevvüç edin İd, ben kıyamet gününde, enbiyaya sizinle mükâsir ve mübâhî bulunacağım,» buyrulmuştur.

Ahlâkî kıymeti bulunmayan güzel yüzün, o derece makbuliyyeti olmayacağını bildirmiş olarak; yetişmesi iyi olmayan, güzel kadından tahzir buyurduğu gibi, tenasül için, - mezarii saliha ve erhami tahire - ihtiyarını, emir ve tenbih buyurmuşlardır.

Evli kimse, nefsini haramdan hıfz ile beraber, iyalin infakı ve evlâdın terbiyesi işlerine kaim olmuş olur ki, bunlar taat cümlesinden olan, kisb ve kâre ve hüsnü muaşeret için, ahlâkın tehzibine mütevakkıf, şeylerdir.

Hazreti İmam-ı Âzamm mezhebinde, ev ve iyâl işleriyle iştigal etmek, nafile ibadet için, bir kenara çekilip, inzivada bulunmaktan, efdâldir. Fıkıh kitaplarında dahi, münakehat, farzı ayn olan ibadatı, takip etmekte ve muâmelâta, ve hattâ vakf, cihat, ve itâk bahislerine tekaddüm eylemektedir.

------------------

(1) Milâh, nikâh veznindedir. Melih (sevimli) yüzler demektir.

(2) Sifad, inad vezninde hayvanların birleşmesidir ki, çiftleşmek tâbir olunur.

(3) İhyada «en-nikâhu sünneti ve men ragibe an sünneti feleyse minnî» hadisişerifi mevcuttur. Diğer bir hadisi şerifin meali dahi şöyledir: «Fakirlik korkusuylaevlenmeyi terkeden, bizden değildir.»

(4) Osman bin Maz'ûn hazretleri, ashabın en müttekilerindendir. Ihtısâ: erkeğin kendisini hadım etmesidir. Zikrolunan, İbni Maz'unun hadisinde, tebettüle bedel, ıhtısâ dahi, rivayet edilmiştir. İslâmda, ruhbaniyyet olmadığından, teehhüle malîiktidarları olmayan genç bekârlara, aleyhisselâm efendimiz hazretleri, oruca tavsiyebuyururlardı.

(5) Sahihayn: Buharî ile Müslim sahihleridir.

   
© incemeseleler.com