Bu terkip, şeyin sebebine izafetidir ki ,tilâvet sebebiyle olan sücud demektir. Maksut, Kur'ânı kerimdeki, secde âyetlerinden birinin okun ması sebebiyle, vâcip olan secdedir.

İşitmek dahi, tilâvet gibi, secdeyi mucip ise de, secde sebebinin ancak, tilâvet olduğunu muhtar olduğuna, ve bir de işitmenin dahi sebebi, tilâvet olacağına mebni, onun zikri - min vechin - sem'in zikrini dahi müştemil olmakla, onunla iktifa olunmuştur (3).

Tilâvet, okumak demek olduğu gibi, sem' dahi işitmektir. Okuyana tâli ve işidene, sâmî diyeceğiz.

Tilâvet secdesinin, şartı, rüknü, hükmü, sıfatı, sebebi, keyfiyeti vardır.

Şartı: Tahrîme ve tâyin niyyeti, müstesna olmak üzere, salâtın şartlarıdır (4).

Rüknü: Tâzim vechi üzere, alın koymak yahut rükû eylemek (5), veyahut bunlar makamına kaim olacak, îmâyı (6), etmektir.

Hükmü: Dünyada vâcibin sukûtu, ve ukbada sevaba nailiyyettir.

Sıfatı: Namaz içinde hemen (7) ve namaz dışında teenni üzere (8) vâcip olmaktır.

Tilâvet secdesi vâciptir. Çünkü, secde âyetleri üç kısımdır. Bir kısım sarîhan, secde emridir. Ve bir kısmı, küffarın, hakka secdeden istinkâflarını mütezammindir. Ve bir kısmı, Enbiya (aleyhimüs-selâm) hazeratının sücud emrine, imtisallerini hikâyedir. Bunlardan her biri ise, yâni gerek emre imtisal ve gerek enbiyaya iktida ve gerek küffara muhalefet, vâciptir (9).

Sebebi: Tilâvet eden hakkında - ittifaka - ve işiten hakkında - alessahih - (10) secde âyetinin tilâvetidir (11).

Secde âyetleri, Kur'ânı kerîmin: Ârâf, Raad, Nahl, İsrâ, Meryem. Hacc, Furkan, Nemil, Secde, Sâd, Ha mim es-secde, Necim, İnşikak, Alâk sûrelerinde olmak üzere, on dört âyeti celîlededir.

Onlardan birini — namaz ile mükellef olan — okuyana ve işitene tilâvet secdesi vâcip olur. Okuyan hakkında anlama, ve işiten hakkında işitme kasdi şart değildir,. Okuyan, secde âyeti olduğunu, gerek anlasın gerek anlamasın, secde ile mükellef olduğu gibi, işiten dahi, işitme kendi sinin maksadı, gerek olsun gerek olmasın, işitmekle secde etmek lâzım gelir.

Secde âyeti, tercümeden okunmak sûretinde dahi, okuyan anlasa da anlamasa da — ittifaka — ona ve — itimaden — anlayana veya ihbar şartiyle, işitene, secde vâcip olur.

Secde harfim yâni secde âyetinden, ona delâlet eden kelimeyi üst yanından veya alt tarafından, bir kelime ile beraber okumak, — kavli sahihte — tamamen okunan secde âyeti gibi, secdeyi mucip olur (12).

Secde âyetini yazmak ve — telâffuz etmeden — secde âyetini nazar etmek ile secde vâcip olmaz. Çünkü, yazan ve bakan kimse, secde âyetinin ne, okuyanı ne de işitenidir.

Hecelemek dahi böyledir. Ne onu heceleyene ve ne hecesini, işitene, secde vâcip olmaz, çünkü, hecelemek, harfleri tâdâd etmektir, kıraet değildir (13).

Keyfiyyeti: El kaldırmaksızın «Allahu ekber» diye secdeye varıp üç kere «sübhâne rabbiyel âlâ» demek ve yine Allahü ekber diye kalkmaktır.

Bunda teşehhüd ve selâm yoktur. Tekbîr ve tesbîhler sünnettir. Secde vâciptir. Ve sücûdu-sehiv gibi iki değildir.

Oturmakta olana göre, tilâvet secdesi için kalkmak, mendup olup secdeden sonra dahi, kıyam etmek müstahap olur.

Üzerinde müteaddit secde bulunan kimse dahi, her secdede kıyam eyler.

Âyeti, cemaat içinde okunarak, topluca secde edilmek lâzım geldikte okuyan ileri durmak ve işitenler, saf bağlamak, lâzım değildir. Herkes bulunduğu mevzide, kıbleye yönelerek, secde eder. Şu kadar ki, işiten, okuyandan evvel secdeden kalkmamak mendup olur.

Secde için hazır olmayanların bulunduğu bir mecliste, secde âyetini gizli okumak menduptur.

Secdenin vücubu, namazla mükellef olana göre, olduğundan, adetli ve lohusa bulunan kadın, secde âyetini işitmek veya tilâvet eylemek ile, ona secde vâcip olmaz.

Cünüp, namaz ehli olmakla, ona işiterek ve okuyarak, ve ondan, âdetliden, lohusadan, kâfirden, temyiz edici sabiden secde âyetini işitene, secde vâcip olur.

Deliden yahut uyuyandan işitene, secde vâcip olmaz.

Sarhoşun tilâveti, hem kendisine ve hem işitene, secdeyi muciptir.

Secde âyetini yazana, onu yazmakla, secde vâcip olmadığı gibi, dilsize ve sağıra dahi, secde edeni görmekle, secde vâcip olmaz. Sağıra ve secde âyetini yazana, secdenin vücubu ancak, tilâvet iledir.

Secde mukallitlere değil, tilâvete terettüp edeceğinden, secde âyetini, kuştan ve maymundan ve sadâdan (14) işitene dahi, secde vâcip olmaz.

Musâllî, namazda okuduğu secde âyetinin, secdenin namazda etmek lâzım gelir.

Kıraet uzayacak ise, secde âyetinden sonra, müstakil sücud veya rükû olunur ki, derhal sücuda tilâvet secdesi kasdiyle, rükûa varılıp kalkılır ve kıraete devam olunur.

Kıraet uzamayacak ise, secde âyetini veya ondan bir veya iki yahut üç âyet sonrayı, müteakip (15) edilen salât rükûu (niyyetle) ve salât sücudu (niyyetsiz), onun secdesi makamına kaim olur.

Namaz dışında okunan secde âyetinin, secdesi — genişlikle — vâcip olduğu halde vakit mekruh olmadıkça, tehir edilmek, uzun zaman unutulmak ihtimaline mebni, tenzîhen mekruh olduğu gibi, namazda okunan secde âyetinin secdesi — fevriyyen — vâcip olduğuna mebni, kıraeti uzatarak, onu tehir etmek dahi, kazâya bırakmak gibi olduğundan, tahrîmen mekruhtur. Sehven gecikirse — velev selâmdan sonra — münâfî vuku bulmayarak, salâtın hürmeti bâkî oldukça, kazâ olunur. Namaz dışında kazâ olunmaz. Çünkü namazın parçası olmuş ve ruçhan kesbeylemiştir. Nakıs olarak edâ olunamaz, namaz dışındaki secde, namaz içindeki secdeye müsavî olamaz. Onun bu suretle tarikine, - amden vâcibi terk ederek, günahkâr olduğu için - tövbe lâzım gelir.

Namazda kıraetin rüknü, kıyamın rüknüne has olduğundan, musâllî kıyam halinin gayride, tilâvetten memnûdur. Mahcurun (memnuun) tasarrufu ise, hükümsüz olmakla, rükû veya sücud halinde, yahut teşehhüdde ve yahut kavmede, secde âyeti tilâvet etmekle, ona secde vâcip olmadığı gibi, muktedi dahi, iktida halinde kıraetten mahcur iken, secde âyetini tilâvet etmiş olmakla, ne kendine ve ne imamına, ne de kendisiyle beraber, namaza müşarik bulunan, diğer muktediye, secde vâcip olmaz. Amma, onunla namazda müşarik olmayan kimse, mahcuriyyet dışında olmakla, gerek diğer cemaatten ve gerek münferit ve yahut namazdan külliyen hariç olsun, secde âyetini, o muktediden işitmekle, ona secde vâcip olur.

Namazda olmayanın, namazda olandan işittiği, secde âyetinin secdesini, hariçte etmek lâzım geldiği gibi, namazda olanın dahi, hariçten işittiği, secde âyetinin secdesini, namazdan sonra, etmesi lâzım gelir.

Eğer namazdakiler, onu namaz içinde ederlerse, namazla münasebeti olmayanı, namaza ithal etmiş olmaları, noksanına mebni, o secde kendileri için, kifayet etmez (16). Ve, bununla beraber namaz cinsinden olmak hasebiyle, namazları onunla, vâcip olmaz.

Namazda okunan, secde âyetinin secdesi, namaz dışında (17) olmaz ise de , namaz dışında olan kimse, imamdan secde âyetini işitip, ona iktida etmemek imamın secdesinden sonra, diğer rekâtta, ona iktida eylemek suretinde, secdeyi namaz, dışında eder ki, bu suretle, hem secdeyi ziyadan, hem salâtı ziyadeden, siyanet etmiş olur.

Eğer o kimse, imamın sücudundan evvel, ona iktida ederse, onunla beraber secde eyler. Ve eğer imam tilâvet secdesini ettikten sonra, o rekâtta ona iktida etmiş olursa, muktedi secdeye, hükmen yetişmiş olmakla, tilâvet için, artık secde etmez.

Namaz dışında bir, secde âyeti okuyup veya işitip, secdesini ettikten sonra, yine o mecliste, namaza durup, o âyeti okusa, namazda okuyanın rüçhanına mebni, hariçtekine tâbiiyyeti olamayacağından, yine secde eder. Eğer evvelce secdesini etmemiş idiyse, namazdaki secde, ona iki tilâvet için, kifayet eder.

Bir mecliste, ayni âyeti tekrar eden gibi olur ki, ona da, bir secde, kâfidir (18). Gerek tilâvetin başında, gerek tilâvet esnasında ve gerek tilâvetten sonra, edilmiş olsun.

İşiten hakkında, meclisin ihtilâf ve ittihadı, okuyanın değil, kendinin, meclisi tebdil edip etmemesiyledir.

Hatip minberde secde âyetini okusa, inip secde eder. Cemaat dahi beraberce secde ederler.

Rüknünde, ifade olunduğu üzere, sücud maraz ve rükûb halinde, îmâ ile dahi olur.

Tilâvet secdesi vâcip olduğuna mebni, onun özürsüz, binek üzerinde îmâen ifası, kâfi olmamak, kıyas muktazası ise de, tilâvet, tetavvû gibi, dâimî bir iş olduğundan, onun secdesi için, nüzulü, şart kılmak, külfet olacağına mebni, îmâyı istihsan etmişlerdir.

Âyeti yerde okunarak, nazilen vâcip olan secde, râkiben îfâ edilemez.

Âyeti hayvan üzerinde okunarak, râkiben vâcip olan secde, hem râkiben, hem nâzilen, olur.

Binek üzerinde, secde âyetini okuyup, yere indikten sonra tekrar binse ve secdeyi binekte îmâ ile etse dahi olur.

Secdesi olan sûre veya âyâtı okuyup ta, secde âyetini geçmek, âyetin nazmını bozmakla beraber, secdeden istinkâf gibi, olduğu için, mekruhtur.

Bunun aksi, yâni yalnız secde âyetinin kıraeti, secdeye mübaderet demek olduğu için, mekrûh değildir. Ve lâkin tafdil tevehhümünü, defi için, tilâvette, ona ya evvel veya sonra, bir veya daha ziyade, âyet zam etmek, mendup olur.

Cuma ve bayram namazlarında, kıraet sonuna gelmedikçe, secde âyetini okumak, imama mekrûh olduğu gibi, salât-ı sırriyyede dahi mekrûhtur.

Amden hades, kelâm ve kahkaha gibi, salâtı müfsit olan şeyler, tilâvet secdesini dahi müfsit olup, iâde lâzım gelir. Şu kadar ki, kahkahada abdest almak lâzım gelmez. Müştehatın muhazatı dahi, cenaze namazında olduğu gibi, onu ifsat eylemez.

(Mühimmeten lidef'i külli mühimmetin): Secde âyetlerini cümleten bir oturmada okuyup, her biri için, başka başka veyahut hepsine birden on dört defa secde eyleyenin, dünya ve ahîret işlerinden kendine mühim olana, Cenab-ı Hak kâfi olur.

------------------

(3) Tilâvet tâbirinde, secde âyetini yazan veya heceleyen kimseye, secde vâcibolmadığını, îmâ vardır. Secde âyetine, yalnız bakmak dahi, secdeyi mûcipdeğildir.

(4) Hadesten, taharet, necasetten taharet, setri avret ve — indelihtiyâr — kıbleyi istikbal, bunda dahi şarttır. Salâtiyye olanında onun vakti, salâtın müddeti,yahut salâtın — münafîden evvel olan — mâbâdi ve salâtiyye olmayanında ömürmüddetidir. Mekrûh olan üç vaktin birinde dahi olmamak meşruttur. Meğer ki,onda tilâvet olunacak, edâ edilmiş ola. Niyyette dahi, onun hangi âyetin secdesi olduğunu tâyin, lâzım olmayıp, secdenin, şükür ve sehv için, olan mezahimine mebni,tilâvet için olduğunu tâyinde, söz yoktur.

(5) Secde âyeti namazda okunduğuna göredir. Nitekim, malûm olur.

(6) Hastaya ve binek üzerinde olduğuna göredir.

(7) Yâni âyetini — kıraetten sonra — secdesi üç âyetten sonraya bırakılmamak üzere, hemen îfa edilmek.

(8) Yâni imkânın ilk vaktinde olmakla mukayyet olmayıp, müsait zamandaîfâ olunmak.

(9) Ayetini okuyup veya işitip te, kendisine secde mümkün olmayan kimseye,müstahap olan:

$

demektir. Secdeyi sonra kazâ eder.

(10) Alâ kavlin işiten hakkında, secde sebebi işitmedir. Sahih olan kavle göre,işitme, okuyanın ve muktedînin gayri hakkında, şart olmakla sağır olup ta, okuduğunu işitmeyene, secde lâzım olur. Sağıra diğerinin tilâveti sebebiyle, secde etmek,her ne kadar, edeni görse bile, lâzım olmaz.

(11) Tilâvet secdesinin sebebi, Bahirde mezkûr olduğu veçhile, üç emrin biriolmak zahirdir: Ya kendi okumak, yahut başkasının okuduğunu işitmek ve yahutokuyan işitmezse dahi, muktedi bulunmaktır. Hakikatte sebep, tilâvettir.

(12) Alâ kavlin, secde âyetinin çoğu okunmadıkça, secde vâcip olmaz, çoğu,gerek sücud kelimesinden evvel ve gerek sonra olsun ve yahut secde kelimesi ortadabulunsun. Bu imam Muhammedden rivayettir. Zeylei, bunu ihtiyâr etti. Dür sahibidahi, ona tâbî oldu.

(13) Buna mebni, namazda hecelemek, kıraet yerine geçmez ve o harfler, Kur'ândamevcut olduğu için, namaz onunla fâsit de olmaz. Bir kimse, secde âyetini, herbirinden bir harf olmak üzere, bir cemaatten işitse, harfler müteferrik olduğu vetilâvet tahakkuk etmediği için, ona secde vâcip olmaz.

(14) Sadâ, aksi sadâdır. Bunlar hep muhâkâttır (takliddir). Temyiz sahibi olmadıkları için okumaları tilâvet değildir.

(15) Malûm olsun ki, fevr (vakit geçirmemek), secde âyetinden sonra bir yahutiki âyet ile — ittifaka — munkati olmaz. Dört âyetle — ittifaka — münkati olur. Üçâyette ihtilâf olunmuştur. Münkati olmamak râcihtir. Bedayide, bu bapta takdirolmayıp, müçtehidin reyine tefvîz olduğu yahut tavîl sayılana itibar olunacağı dahimezkûrdur. İnşikak sûresinin secdesinden sonra, mevcut olan dört kısa âyet kavliâhirde, fevre mânî değil, sayılmıştır.

(16) Kâmil olarak, tediye edilmiş olabilmek için, onu iâde ederler.

(17) Meğer ki, namaz secdeden evvel — âdetin gayri — bir sebeple fâsid olacaktır. O halde, yalnız tilâvet kalmış olmakla, namaz dışında secde edilir. İfsat dahi.fesat gibidir. Salâtı ifsat eden âdet olduğuna göre, tilâvet secdesi, kadından sâkıtolur.

(18) Meclis müttehit olmazsa, bir secde kifayet etmez. Meclis dışında, velev bez çözmek suretiyle olsun, üç adım atmakla ve ağaç üzerinde, bir daldan bir dala geçmekle, nehir veya büyük havuzda yüzmek, ve hayvan üstünde gitmekle, ve harman döğmek ve değirmen etrafını dolaşmakla, tebeddül eder. Odanın ve — büyük dahi olsa — mescidin köşelerine varmakla ve gemi yürümekle ve bir veya iki rekât namaz kılmak, ve bir veya iki yudum bir şey içmek veya bir iki lokma yemek ve bir iki adım atmakla, kıyam ve kuud ile ve tilâvet mahallinde rükûp ve nüzül ile ve musâllî olarak, binek seyri ile, tebeddül etmez.

   
© incemeseleler.com