Farz namazdan sonra, vârid ezkârın, sıfatına ve faziletine ve sâireye dair (1)

Son sünneti olan namazlara göre, farzı müteakip, onu takip eden sünnete kıyam etmek sünnettir. Farz ile sünnetin arasını, yalnız

$

«AlIahümme entes-selâm ve minkes-selâm tebârekte yâ zel-celâli vel-ikrâm (2) senasiyle fasl etmek müstahab olur.

Bundan, (3) ve Sahihayndeki rivayete (4) göre;

$

«Lâ ilâhe illalldhü vahdehu lâ şerike lehû, lehül-mülkü ve lehül-hamdü ve hüve âlâ külli şey'in kadir.

AlIahümme lâ mânia limâ âtayte velâ mûtiye limâ menâte velâ yenfeu zel-cedde minkel-cedd.»

Ve Sahihi Müslimde, mezkûr rivayet, Hazreti İbni Zubeyre göre, ses yükseltilerek:

$

«Lâ ilâhe illallahü vahdehu lâ şerike lehû lehül-mülkü ve lehül-hamdü ve hüve âlâ külli şey'in kadir. Ve lâ havle velâ kuvvete illâ billahil-aliyyilazîm ve lâ nâbüdü illâ iyyâhü ve lehûl-fadlü ve lehüs-senâül-hüsnâ lâ ilâhe illallahü muhlisine lehüd-dîne velev kerihel-kâfirûn, demekten ziyade başka bir fasıla ile, son sünneti farzdan ayırmak mekrûhtur (5).

Akşam namazını müteakip, — sabah namazı akabinde olduğu gibi — (6) on kere;

$

«Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerike lehû, lehül-mülkü ve lehül-hamdü yuhyî ve yümitü ve hüve âlâ külli şey'in kadir» demek ve cuma namazını müteakip yedişer Fâtiha ve ihlâs muavvezeteyn okumak (7) hakkındaki tergibî rivayet, sünnetten sonraya hamlolunmuştur (8).

Farz ile sünnet arasında, çok söylemek, yahut yeme ve içme (9) ile vakit geçirmek, — esah olan budur ki onu iptal etmez. Belki, sevabını azaltır. —

Sünnetlerde efdâl olan: onları (10) gerek evde, gerek evden gayride, riyâdan uzak ve hulûsu toplayan, yâni ihlâsı çok olan mahalde kılmaktır.

Farzın edasından sonra, farz kıldığı mahalden tahavvül etmek, müstahap olmakla, son sünnet olduğuna göre, imam onu, mihrabın sağ tarafına —ki, kendinin soluna mukabil olan cihettir— çekilerek kılar (11). Son sünnet olmadığına (ve olup da kılındığına) göre, imama müstahap olan, eğer —ona karşı namaz kılan yok ise— yüzünü cemaate çevirmektir (12). İmam dilerse, sağ veya sol tarafına döner, yahut kendi işine gider «Namaz kılındıktan sonra, yeryüzüne dağilın ve Allahın fazlü kereminden istifade edin.» (Cuma: 10) buyurulmuştur. Emir ibaha içindir (13).

Mecmeur-rivâyâtta: namazdan fariğ olduktan sonra, virdini dilerse oturarak, dilerse ayakta okuyabilir, diye mezkûrdur.

Namazdan sonra, imam ve cemaat üç kere:

$

«Estağfurullah lâilâhe illâ hüvel-hayyül-kayyûmü ve etübü ileyhi» deyip (14), âyeti-kürsiyi okurlar (15). Muavvezatı dahi okurlar (16), Ve Ce
$

$

nab-ı Hakkı 33 kere tesbih, 33 kere tahmid ve 33 kere tekbîr ederler ki, bunlar 99 eder. Tamam yüz olmak üzere;

«Lâilâhe illallahü vahdehû lâ şerike lehû lehül-mülkü ve lehülhamdü ve hüve âlâ külli şey'in kadir, derler (17).. Ondan sonra ellerini göğüsleri hizasına kaldırıp ve avuçlarını yüzlerine doğru meyilli olarak, açık tutup (18), huşû ve sükûn ile hem kendileri ve hem cemii müslimin için,

$

$

mesûr duâlar okuyarak, duâ ederler ve bu duaları

«Sübhane rdbbike rabbil-izzeti ammâ yesifüne ve selâmün alel-mür^elîne vel-hamdü lillahi rabbil-âlemîne» diye hatm ve yüzlerini, elleriyle mesh eylerler (19).

------------------

(1) İmamın mihrapta tehavvülünün ve dua esnasında, el kaldırmasının ve yüzemesh edilmesinin, beyanı gibi.

(2) Allahım, sen bütün noksanlardan sâlimsin, selâmet sendendir. Ey azamet ve ikrâm sahibi, senin inâyet ve bereketin sonsuzdur.

(3) Bu hususa ait rivayet, Hazreti Âişedendir.

(4) Bunun râvisi, Hazreti Mugayredir.

(5)Muhaşşinin beyanına göre, kerâhet tenzîhiyyedir ve söz yeri, sünnetin camide kılındığına göredir. Amma sünnet kılmak için evine gitmek isteyen hakkındafâsıla, mesnün olandan zaidi dahi olsa, mekruh olmaz.

(6)Müstahab vakitler faslına bakınız.

(7) Gelecek cumaya ve üç günden fazlaya kadar, fitne ve belâlardan emîn bulunmak ve bütün günahlara kefaret olmak, onun semeratı cümlesindendir.

(8) Muhacirinin fukarasına hitaben varid olan «Her namazın sonunda tesbih,tekbîr ve tahmid ediniz.» hadisi gibi ki, bu da, onların farza vaslını muktazî olmayıp,belki sünnetten sonra, namazla ilgisi olmayan şeyle iştigal etmeyerek okumağamahmûldür.

(9) Müellifin sözünün zahîri, ilk ve son sünnetlerde şamildir. İkisinde de efdâl olan vasıldır.

(10) İfade, revatib hakkında olmak azhar iken, Muhaşşi merhum, lâfzın umumuna bakarak, teravih ile mescid tahiyyesini, istisnaya lüzum görmüştür ki, teravihte mescid efdâldir. Tahiyyeti-mescid dahi mescide mahsustur.

(11) Sağın Fazileti vardır. Hem de imamın tahavvül etmesinde, onun farzdaolması zanniyle, kendisine iktida olunmak iştibahı dahi mündefi olmak vardır. Bir demusâllinin mekânı, kıyamet gününde kendisi için şehadet eder rivayetinde mebni, ondaşahidin vardır.

(12) Eğer karşısında namaz kılan varsa, cemaate istikbal, mekrûh olur. Meğerki, arada arkası musâllîye karşı olan kimse buluna.

(13) Mezkûr, nassı kerîmin, cuma namazı hakkında olması sair namazlar hakkında olmasına münâfî olmayıp, onu da delâlet-i nass ile ispat eder.

(14) AlIahümme entes-selâm, senası, son sünnet olmadığına göre, istiğfardan sonra olur. Nitekim, hadisi-sevebanda öyle varid olmuştur. Müellifin zikr ettiği hadîste: Her kim salâtın (beş vakit namazın) sonunda, bu istiğfarı ederse, günahları mağfur olur, harb safından firar etmiş olsa bile, buyrulmuş olduğundan, Muhaşşi merhum, hadîsi mezkûrda, bu istiğfarın, günahın kebairini dahi örteceğini ifade eder, şey vardır. Zira düşmana hücumdan firar kebairdendir.

(15) Şu meâldeki hadîsi şerife binaen ki, «her kim beş vakit namazın sonunda, âyeti-kürsiyi okursa, cennete girmekten onu ancak, ölüm meneder, ve herkim, yatarken okursa, Allahü teâlâ, o kimseyi, kendi hânesi ve komşusunun hanesive etraftaki haneciklerin ehli hakkında, emin kılar,» buyurulmuştur. Yani Hak teâlâ,onları hıfz eder.

(16) Muavvezat tabirinde, tağlib vardır ki, maksud: İhlâs süresi ve iki muavvezelerdir. Ukbe bin Amir radiyallahü teâlâ anhü: Her namazın akibinde muavvezat okumaklığımı, Resûlüllah sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem, bana emretti, demiştir.

(17)İmam Müslimin rivayet ettiği hadiste, bunları beş vakit namaz sonlarında okuyanların hataları, deniz köpüğü kadar dahi olsa, mağfur olur, buyurulmuştur. Muhaşşi der ki ehadisin çoğunda, tertip böyledir ki, evvelâ (tahliye — hâlî kılma)kabiilinden olan tahmîd ve daha sonra tazimden ibaret olan tekbirdir. Bâzı rivayetlerde, hasseten, tekbîr tahmide mukaddemdir. Bir rivayette tahmid, tesbihten evveldir. Bunlar, onlarda tertip olmadığına delâlet etmiştir. «Sözlerin en güzelleri olandört kelâmın hangisiyle başlarsan başla zararı yoktur.

Bunlar : Sübhanallâh, velhamdülillah, velâ ilâhe illallahu, vellahu ekber hadîsi dahi, bunu teyid eder. Her birerinden, on birer ve onar ve altışar ve birer ve yetmişer ve yüzer dahi rivayet olunmuştur, ve sahihtir ki, sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem efendimiz hazretleri, sağ elleriyle tesbih bağlamışlardır. Ve varit olmuştur ki, tesbihi parmaklarınızla bağlayınız. Çünkü, onlar mes'ûlât ve müstantakattır. Buyurmuşlardır. Zaif senet ile, Hazreti Aliden «tesbih aleti güzel müzekkir oldu.» diye varit olmuştur.

İbni Hacer demiştir ki, çekirdek ve ufak taşlarla tesbih edilmek, rivayatı sahabeden ve bâzı ümmehatı mümininden olmak üzere kesirdir. Efendimiz, onu görüp takrir buyurmuşlardır. Mişkât şârihi Aliyyül-kariî zikreder ki, Ebû Hüreyre hazretlerinin, bir nice düğümlü ipliği vardı ki, onunla tesbih ederlerdi. Onu bid'at sananlar yanılırlar. Parmaklarla tesbih çekmek, tesbih tutmaktan efdaldir. Alâ kavlin, yanılmayacağına emin olanlar, parmaklarla tesbih çekmek evlâdır. Ve illâ, tesbih tutmak evlâdır. Dürerde mekruhatta, riyasız sebha ittihazında beis olmadığıdır.

(18) Duâ nevilerini müellif, vitir bâbında beyan etmiştir.

(19) Yüzü mesh, duada el kaldırmanın sünnetidir. El kaldırılmayarak, edilmişolan duâda, yüzün meshi dahi lâzım değildir. Yüzün meshindeki hikmet bereketin kendisine avdeti ve içine sirâyetidir. Ve belânın defini, atânın husulünütefeeüldür. Bir elle mesh edilmez. Çünkü, o hal mütekebbirlerin fiilidir.

   
© incemeseleler.com