Lâiklik kelimesi Fransızca’dan alınmıştır. Latince “Laicus” aslından gelmektedir. Mânâsı rûhânî olmayan kimse, dini olmayan şey; fikir, müessese, sistem, prensip demektir.
Katolik dünyasında insanlar ikiye ayrılır.
 

Bir kısmına “Clerge-Klerje” denir ki, bu kısım din adamları ve rûhânîler sınıfını teşkil eder. Bunlar da ömürlerini ibâdetle geçiren zâhitler ile papaz, piskopos gibi halk içinde vazife gören kilise mensuplarıdır. İşte lâik sınıfı bu iki zümreden hiçbirine mensup olmayan Hıristiyanlara denir. Kelimenin bu ilk ve aslî mânâsı genişletilerek, dînî olmayan ve rûhânî bir mâhiyet taşımayan fikir, müessese, prensip, hukuk ve ahlâka da lâik denilmiştir.

Şu halde: lâik hukuk deyince, bundan, dîni olmayan hukuku, lâik devlet deyince de dînî akîde ve esaslara da-yanmayan devleti anlamak lâzım gelir.

Lâik kelimesi, hukûkî tâbirler arasına Fransız büyük ihtilâli ile girmiştir. İhtilâlde Fransa devleti ve hukuku kiliseden ayrılıp dînîlikten çıkınca yeni adı “Lâik Devlet” ve “Lâik Hukuk” olmuştur. Bu kelime bize Meşrûtiyet yıllarında gelmiştir. O zaman Lâdînî (Dini Olmayan) diye tercüme edilmiştir. O günden zamanımıza kadar kavgası süren bu tâbir, ne yazık ki kendi gerçeği ile anlaşılıp tatbik edilememiştir. Çünkü Hıristiyanlığın aksine olarak Müslümanlıkta rahipler ve rûhânîler diye ayrı ve imtiyazlı bir sınıf yoktur. Kavim-kabile, soy-sop imtiyâzı mevcut olmadığı gibi şahıs ve sınıf imtiyazı da yoktur. İslâmiyet bütün Müslümanların hukukta, şeref ve imtiyazda eşitliği kâidesine dayanır. Bu kâidenin bir tek istisnası vardır, o da “Allah indinde en şerefli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır” meâlindeki âyetin müjdelediği Müslümanlardır.

İki din arasındaki bu esaslı ve tarihi ayrılık sebebiyle Müslüman - Türk, lâikliği anlamakta güçlük çekmektedir. Siyâsî sosyolojide din ile devletin kesin olarak ayrılmasını ifâde eden lâik devlet, dînî kanun ve kaidelere göre idâre edilen teokratik devletten tam olarak ayrılır. Fakat bu mefhum devletin dine karşı olması demek değildir. Hele bir çok din ve mezhebin bulunduğu memleketlerde, husûsiyle memleketimizde din işlerinin devletten müstakil kendi vakıf ve özel teşkilatı ile idâre edilmesi 20. yüzyılın hâkim ve yaygın siyasi prensipleri arasındadır.

 “LÂİKLİK YANLIŞ YORUMLANIYOR”
ABD’nin dünyaca ünlü U.S.NEWS Dergisi, yaptığı bir tetkik neticesinde günümüzde lâikliğin yanlış yorum-landığını belirtti. Dergide özetle şöyle deniyor:
“Lâiklik duvarına bir kapı yahut pencere açılması gerekir. Fertleri korumak için konulan doktrin (Lâiklik) sosyal düzendeki ahlâkî ve mânevî değerlerin yozlaşma-sına yol açıyorsa, bu toplum için zararlı bir yara hâline gelmiştir. Laikliğe aykırı olduğu gerekçesiyle dînî eğitim veren okulların kapatılması, din ve vicdan hürriyetine ters düşmektedir.”

“Bu doktrin (Lâiklik), dinin devlet dışında tutulma-sını değil, devletin din dışında tutulmasını gerektirir. 1776 yılında kabul edilen Virginia İnsan Hakları Beyan-namesi’nin l6. maddesinde, Patrick Henry şöyle demiştir: Çöken âileler, uyuşturucu salgını ve gençler arasındaki gayri meşrû doğum nispetinin astronomik seviyelere çık-tığı bir toplumda, dini devre dışı bırakmaya çalışmak, o insanları ölüme mahkum etmekten farksızdır”...

(Din ve lâiklik, Prof. A. F. Başgil)

 

   
© incemeseleler.com