14. SOHBET KALB HASTALIKLARINDAN CEHALET

 


 

Meali: O gün ki, ne mal fayda verir, ne de oğullar. Ancak Allah’a (manevi hastalıklardan) temiz bir kalb ile gelenler müstesna.   (Şuara -88-89)

 

Kalbini altmış kalb hastalığından temizleyen, onu şüphesiz bir iman ve ihlas ile yumuşatanlar kurtuluşa ererler. Bu da, uzun yıllar bu hususta mücadele etmek, çalışmakla olur. (1)

 

Kalbin altmış hastalığından ikincisi cehalet, dini hükümleri bilmemektir.

Cehalet, bilmesi icap eden şeyleri bilmemektir.

 

Cehalet iki kısımdır.

 

1- Cehl-i Basit:

 Bu kişi kendi cahilliğini bilir. Bu tür cahiller idrak ve irfan gibi insanı hayvandan ayıran vasıflar kendilerinde bulunmadığı için hayvanlar gibidir. Hatta hayvanlardan da aşağıdırlar. Zira hayvanlar, kendi menfaati olan tarafa yönelirler. Şöyle ki, faydalı tarafı görür ve onu yapar, kendisine zarar gelecek şeyleri görür ve ondan kaçarlar. Halbuki cahiller böyle değildir. Bir çoğu, bilmediğini bilir ama ilim öğrenip de, kabahatlerin en büyüğü olan bu ayıbı def etmez.

 

 

Beyit:

İlim öğren! Zira ilim, sahibi için bir ziynettir,

 İlim bir fazilet ve bütün övgülere alamettir.

 

İtikat hususunda öğrenilmesi farzı ayın ve farzı kifaye olan bilgilerden cahil olmak ve onları öğrenmemek haramdır.

Öğrenilmesi farzı kifaye olan bilgilerden insanların tamamının cahil olması haramdır.

Öğrenilmesi farz olmayan bilgilerden cahil olmak haram değildir. Lakin, mertebelerin en yücesi olan ilim mertebesinin üstünlüğü ve fazileti kaybedilmiş olur.

İlim öğrenmenin vakti geçmez. İlmin yaşı yoktur.

 

Hadisi Şerif: Beşikten mezara kadar ilim öğrenin.

Hadisi şerifte böyle buyurulmasına rağmen insanların bir çoğu cahil kalmakta ve kibri ya da utanması sebebiyle cahilliğine rıza göstermektedir.

 

Mesneviden: Nasihat edenleri görürseniz onlara iştirak ediniz. İlim öğrenmede acele ediniz. Sakın ha geri durmayınız (2)

 

2-Cehli Mürekkeb:  (3)

Cahilliğin, sahibi tarafından cehalet, hastalık ve vebal olarak değil de ilim ve üstünlük olarak kabul edildiği, tedavisi ve telafisi düşünülmediği cehalettir.

Ancak Allah’ın inayeti ile, kişinin ansızın bu düşüncesinin yanlış olduğunu anlaması mümkün olabilir.

 

Cehli Basitin ilacı;

Önce cahilliğin nimetlerden mahrumiyet, bazen de küfre götüren zarar ve tehlikelerini, ilmin de fazilet (4) ve şerefini bilmek, ondan sonra da bir hocadan ilim öğrenmek suretiyle bu hastalığı tedavi etmektir. Zira ilim öğrenmek, cehaleti tedavi etmeye mahsus tecrübe edilmiş bir tedavi şeklidir.

 

Denildi ki:

İlim, ancak öğrenme yolu ile elde edilir.

 

 

İLİM İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLERDEN BAZILARI

 

İlmin şeref ve faziletine delalet eden ayet ve hadislerden bir nebze zikretmemiz lazımdır. Ta ki onu öğrenmeye ve elde etmeye teşvik etmiş olalım.

 

AYETİ KERİMELER.

 

Ayet Meali: Allah dilediğine hikmeti verir. Kime de hikmet (amele götüren faydalı ilim) verilmişse, muhakkak ona, (eksilmeyen, daima artan) çok hayır verilmiştir. Bu ayet ve öğütleri ancak olgun akıl sahipleri düşünürler. (Bakara-269) (5)

 

Onun içindir ki, kendisine hikmet, faydalı ilim verilen ve o ilim ile hüküm veren kulları dünya ve ahirette menfaatine olan hususlarda irşad etmek suretiyle onlara öğreten bir adama haset etmek ve onunla yarışmak caizdir.

 

Ayet Meali: Hükmünü yerine getiren, hak olan Allah yücedir. Sana onun vahyi tamamlanmazdan önce Kur’an-ı okumakta acele etme ve “Rabbim, benim ilmimi artır” de. ( Taha-114 )

 

Yani, ilmin, idrakin ve hakikatları anlayışın artmasını Allah’tan iste. Çünkü onun ilmi hudutsuzdur. Ya da, “Nefsime ve onun gizlediği şer ve tehditlerine ait ilmimi artır” demektir.

 

Denildi ki:

 Allâh’ü Teâlâ Peygamberimize hiçbir şeyin artmasını istemeyi emretmedi. Ancak ilminin artmasını istemeyi emretti.

 

Ayet Meali: İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da böyle türlü renklerde olanlar vardır. Allâh’ü Teâlâ kulları içinde ancak alimler (tazim ederek ve sakınarak, azap ve felaketinden) korkarlar. Şüphesiz Allah azizdir-her şeye galiptir-, gafurdur -çok bağışlayıcıdır.- (Fatır-28)

 

Allah’tan ancak alim olanlar korkar. Çünkü korku , kendisinden korkulan zatı ve onun sıfatlarını bilmekle mümkün olur. Bilgi arttıkça korku da artar. (6)

Bu sebepledir ki Peygamber Efendimiz; “Vallahi ben Allah’tan en çok korkanınız ve takvası en fazla olanınızım” buyurmuşlardır.

 

Cafer bin Muhammed Bakır Süfyan-ı Sevri'ye şöyle dedi:

-“İşlerinde, Allâh’ü Teâlâ’dan korkanlarla (yani alimlerle) müşavere et. Zira onların görüşleri, şeyhlerin görüşleri gibi övülmüştür.”

 

Bazı müfessirler “Ey Rasülüm, gerçekten biz sana kevseri verdik” (Kevser-1) Ayeti kerimesindeki “Kevser” ile kast olunan mana, bu ümmetin alimleridir, demişlerdir. Zira onlar çok büyük hayırdır.(7) Onların ilimleri, kıyamete kadar istifade edilecek, döşenmiş bir sofradır. İlimlerinin eserleri gözlerle görülmese bile kalplerde vücut bulur.

 

Ayet Meali: Ey iman edenler! Size meclislerde “yer açın” denildiği zaman hemen yer açın ki Allah da size genişlik versin. Size “ Kalkın” denilince de kalkıverin ki Allah iman edenlerinizi yükseltsin. Kendilerine ilim verilenler için ise dereceler vardır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. (Mücadele-11)

 

Yani müminler içinde özellikle alimlerin dereceleri yükseltilir.

 

İbn-i Abbas Radıyallâhü Anh’dan:

Alimler için müminlerden üstün olarak 900 derece vardır. Her iki derece arası da 500 yıllık mesafedir.

 

Hikmetli Söz:

İlim sağanaklarından kaçma. Gerçekten o ne güzel taşkındır.

 

Ayet Meali: Ey Ademoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve bir de süs elbisesi indirdik. Fakat takva elbisesi, işte o hepsinden daha hayırlıdır. Bu giyim eşyasını göndermek Allah’ın ihsanına delalet eden alametlerdendir. Gerektir ki, düşünür ve anlarlar. (Araf-26)

 

Ayeti Kerimede zikredilen süs elbisesi ilimdir. Zira ilim, sahibi için bir örtü ve süstür.

 

 

Beyt:

İlim ve mal her ayıbı örter.

Cehalet ve fakirlik her ayıbı açar. (8)

 

Hasılı kelam; ilim bütün şeref ve faziletlerin vesilesidir. Çünkü o, köleleri sultanlar meclisine yükseltir. (9)

 

Hikmette şeref vardır. Seni sultanlar meclisinde oturtur. (10)

 

Burada ilmin dünyadaki kazancını ifade etti. Ahiretin daha hayırlı ve bâki olduğu zaten bilinmektedir. 

 

 

HADİSİ ŞERİFLER

 

İlim ve ilim ehlinin faziletine dair hadisi şerifler de çoktur.

 

Hadis-i Şerif: Kim ilim öğrenmek maksadı ile bir yola koyulursa (ister sefer müddeti kadar uzak olsun, isterse olmasın, ister şer’i ilim olsun, isterse alet ilmi, ister az olsun, isterse çok) Allah da onu cennete götürecek yola koyar. (İlmin ecri bol ve sevabı da çok olduğu için) Muhakkak ki Melekler (hafaza melekleri veya mutlak melek) ilim öğrenenden razı olduğundan kanatlarını onlar için serer.

 

Melekler bu hareketi şu maksatla yapmış olabilirler: 

a-  İlim talebelerine bir ikram olarak,

b-  Onlara tevazu göstermek için,

c-  Onlara ilim ilham etmek için,

d-  Onlara gelecek kötülükleri def etmek için,

e-  Onları maksatlarına ulaştırmak için,

f-  Onları ziyaret etmiş olmak için.

 

Hakikat göklerde ve yerde bulunanlar, denizdeki balıklara varıncaya kadar (meleklerden, hayvanlara, nebatattan, cansız varlıklara her şey) ilim sahibi için Allah’tan mağfiret diler. (11)

 

Çünkü Allâh’ü Teâlâ ilim ve ilmin meyvesi olan, salih amelin bereketiyle her şey üzerine hayır, bereket ve rahmetini döker.

 

Hadis-i Şerif: Alimler peygamberlerin varisleridir.

Peygamberlik rütbesinden üstün hiç bir rütbe yoktur. Bu rütbenin varisi olma şerefinden daha üstün şeref de yoktur.

 

Ayet Meali: Ey iman edenler! Allah’ın ve Rasülünün önüne geçmeyin; Allah’tan korkun. Çünkü Allah Semi’dir; her şeyi işitir, Alimdir; her şeyi bilir. (Hucurat-1)

 

Tefsir ehli dedi ki:

Bu ayetin hükmüne “alimlerin önünde yürümekten nehyetmek” de dahildir. Çünkü alimler peygamberlerin varisleri ve halifeleridir. Hatta onlar hadisi şerifte haber verildiği gibi beni İsrail’in peygamberleri gibidir.

 

Hadis-i Şerif:

İbn-i Abbas R.A rivayet etti: Kimin eceli ilim öğrenirken gelecek olursa, kendileri ile peygamberler arsında nübüvvet rütbesinde başka bir derece bulunmadığı halde Allah’a kavuşur.

 

Allâh’ü Teâlâ’nın rızasını ve ahiret hayatını tahsil etmek, kendisinden ve diğer cahillerden cehaleti gidermek, dinin ihyası ve islamın bekası için (çünkü İslam dininin bekası ilim iledir) ilim öğrenirken ecel kendisine gelen kişi ile peygamberler arasında yalnız nübüvvet derecesi vardır. Zira hiç bir ümmetin, peygamberlik derecesine ulaşması mümkün değildir. Çünkü o derece Allâh’ü Teâlâ’nın hibesidir. Peygamberliği kime dilerse ona verir. Bu rütbe çalışmakla elde edilmez.

 

Hadis-i Şerif:

 Sa’lebe R.A Rasülüllah’tan rivayet etti: Kıyamet günü Allâh’ü Teâlâ kürsü üzerine oturduğu zaman (bu tabir Cenab-ı Hakkın azametinin kemalini kullanma, izhar ve onların önüne adalet terazisini koymaktan kinayedir ) İlmi ile amil olan alimlere buyurur ki: “Ben ilmi size (azap etmek için) vermedim. Bütün günahlarınızı af etmek istiyorum.” (12)

 

Hadis-i Şerif: Osman bin Affan R.A rivayet etti: Kıyamet günü peygamberler, sonra alimler, (13) sonra da şehitler şefaat edeceklerdir.

 

Hadis-i Şerif:

 İbn-i Muaz R.A rivayet etti: (Size fayda sağlayan ve kötülükten men eden) ilim öğrenin. Zira Allah için öğrenmek insana haşyet verir. Onu talep etmek ibadettir. Onu müzakere tesbihtir. (Sevap elde etmede tesbih gibidir. Doğruyu meydana çıkarmak için) İlimden bahsetmek cihattır. (Meşakkatli olduğundan cihad sevabı vardır.) Bilmeyene onu öğretmek de sadakadır. (14)

 

Hadis-i Şerif: Bir alimin ölmesinden ise bir kabilenin ölmesi daha iyidir. Alimin ölümü alemin ölümüdür. Çünkü alimin ölümü İslam (binasın) da açılmış bir gediktir ki hiç bir şey onu kapatamaz. Onun içindir ki semâvât ve arz onun ölümünden dolayı ağlar.

 

Neden ağlamasın ki? Onlar bu ümmetin süsüdür. Yeryüzünün yıldızlarıdır. Peygamberlerin güvendiği kimselerdir. Allah’ın ateşten azad ettiği kişilerdir. Onların yüzüne bakmak ibadettir.

 

Hadisi-i Şerif: İlim müzakeresinde bir saat oturmak yüz bin rekat nafile namaz kılmaktan daha hayırlıdır.

 

Hadis-i Şerif: Ya âlim, ya öğrenici, yahut dinleyici (15) veya bu kimseleri sevici ol. Beşinci olma helak olursun.

 

Hadis-i Şerif: Allah’ın mescidlerinden birinde toplanıp Allah’ın kitabı (Kur’an-ı Kerimi) okuyan ve aralarında onun müzakeresini yapan topluluğun üzerine rahatlık ve güven iner. Allah’ın rahmeti onları örter. Melekler de onları kuşatır.

 

Netice olarak, cahilliğin kötülüğünü ve ilmin de faziletini anladığın zaman, kendi nefsinden cehalet hastalığını defetmek için bir hocadan ilim öğrenmeye çalış. (16)

Zaten, ilmihal bilgilerini öğrenmek her erkek ve kadına farz-ı ayındır.

Tevekkül, rıza, cimrilik, hased ve riya gibi kalbe dair bilgileri öğrenmek de farzdır. Çünkü bu tür vasıflardan kaçınmak, onları bilmekle mümkün olur. Bunların sebeplerini ve ilacını da bilmek gerekir.

Dini meselelerde sana lazım olan şeyleri bilmen, ondan sonra da ehli beytine, ev halkına öğretmen lazımdır.

 

Ayet Meali: Ailene namazı emret, kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz. Aksine biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel akıbet takva sahiplerinindir. (Taha-132)

 

Hadis-i Şerif: Hepiniz çobansınız ve hepiniz idareniz altındakilerden mesulsünüz.

Uzuvlarımız da böyledir. Kişi onlardan da mesuldür.

 

Ayet Meali: Hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardından gitme, çünkü kulak, göz ve kalb, bunların hepsi yaptığından sorumludur. (İsra-36)

 

Kişi şu ömründen de mesuldür.

 

Hadis-i Şerif: Kıyamet gününde şu beş şeyden hesap vermedikçe âdem oğlunun ayakları Rabbinin huzurundan ayrılmaz. Ömrünü nerede tüketti, cesedini nerede yıprattı, ilmi ile nasıl amel etti, malını nereden kazandı ve nereye harcadı? (Ramuz 2/472)

 

DUA

 

Allah’ım! Bizim halimizi düzelt. İşlerimizi güzelleştir. Hakirlik ve fakirlik sıkıntısından kurtar. Veba ve kazadan koru. Düşmanların şerrinden, saptırıcı şeytanların şerrinden, kötülüğü emreden nefsin şerrinden muhafaza eyle.

Allah’ım! Din ve dünya işlerinin tamamında intizamı bize kolay kıl. Hayırdan olan isteklerimizi elde ettir. Şer ve isyanlardan bizi uzaklaştır. Salih amele, doğruluğa ve günahlardan korunmaya yaklaştır. Bizi salih kişilere halef kıl.

Allah’ım! Salih amellerle dolu ömrü, marifeti İlâhiyye yi, hakikat ve incelikleri sağlayıcı fazileti bize kolaylaştır. Arifler ve gerçek alimler arasında meşhur ilim ve marifetlerin nurları ile kalblerimizi nurlandır. Ömürlerimizin sonunda ruhumuzu teslim ederken iman nuru ile kalblerimizi nurlandır. Amin... 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

CEHALET -II

 

Hazreti Enes R.A’dan; Rasülüllah Efendimiz buyurdular:

Ey insanlar kıyamet gününün (dehşetinden ve sıkıntısından) en çok kurtulanınız, dünyada iken bana çok salavâtı şerife okuyanınızdır.

 

Beyit:

Dikkat edin ey kardeşler! Mustafa S.A.V’e her saat, her zaman salât-ü selam okuyun.

Gerçekten, Haşimi olan Muhammed’e salavat okumak seni kıyametin dehşetinden kurtaracaktır. (Sinaniye)

 

Allah’ım! Beşerin en hayırlısı ve mahşerde şefaat edeceklerin ekremi olan Muhammed A.S’a, zümrelerin en hayırlısı olan âline ve akrabasına salat ve selam et.

 

(1)

HİKAYE

VESVESEDEN NASIL KURTULDU ?

 

 Müridlerden birisi hocasına çok vesveseden şikayet etti. Hocası dedi ki:

-“Ben ilk on sene demirci, ikinci on sene çamaşırcı, üçüncü on sene de kapıcı idim.” Mürid:

-“Biz seni bu işleri yaparken görmedik,” dediğinde hocası şöyle dedi:

-“Ben bu işleri yaptım, lakin siz anlamadınız. Zira kalb demir gibidir, yumuşattım. Dolayısı ile on sene demirci oldum. Sonra onu çirkin vasıflardan ve pisliklerden yıkamaya başladım. On sene de bunu yaptım. Daha sonra , üçüncü on sene de elimde La İlâhe illallah kılıcını kınından sıyırmış vaziyette kalb evinin kapısında bekledim. Ta ki oradan Allah sevgisi çıkmasın ve Allah’ın gayri başka bir sevgi de oraya girmesin.” (Mefâtih-ut Tefâsir)

 

(2)

İLMİ ARTIRMANIN YOLU

 

İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye;

-“Bu ilmi nasıl elde ettin?” diye soruldu. Buyurdu ki:

-“İnsanlara anlatmada cimri davranmadım. Başkalarından istifadeden de geri durmadım. Ne zaman ki bir meseleyi anladım, Allah’a hamdettim, “Elhamdülillah” dedim. Böylece benim ilmim de artmış oldu.”

İmam-ı Azam’ın ilmi öylesine arttı ki; insanların en fakihi oldu.

 

Süfyan-i Sevri dedi ki: “Ebu Hanife arz ehlinin en fakihidir.”

 

İmam-ı Şafi hazretleri de: “Fıkıh ilminde insanlar Ebu Hanife’ye nisbetle ehil, çocuktur” demiştir.

 

FAİDE

İLİMDE MEŞHURLAR

 

Hafız-ı Zehebi’den nakledildi:

Çeşitli dallarda zamanında tek olan insanlar çoktur. Bunlardan bazıları:

Fıkhta: Ebu Hanife

Vaaz ve nasihatte: Hasan-ı Basri

Tabirde: İbn-i Sirin

Kıssa, hikayede: Vehb bin Münebbih

Kıraatte: Nafi

Ferâizde: Zeyd bin Sabit

Tefsirde: İbn-i Abbas

Aruzda: İmam-ı Halil

Nahivde: İmam-ı Sibeveyh

Hadis Fıkhında: İmam-ı Şafii

İlimde: İmam-ı Malik

Sünnette: İmam-ı Ahmed

Hadis Naklinde: İmam-ı Buhari

Tasavvufta: Cüneyd

Zühd ve Takvada: İbrahim bin Edhem

Kelamda: Eş’ari

Makâmâtta: Hariri

Şiirde: Mütenebbi.

Süratli Kıraatte: Hatibi-i Bağdadi

Nevadir’de: İsmeî

Tama’da: Eşba

Felsefede: Ebu Ali ibn-i Sina

 (Tarihi Süyûti)

 

Yine bazı kişiler bazı vasıfları ile meşhur olmuşlardır.

Aristo’nun Aklı

Eflatun’un İlmi

Calinos’un Tıbbı

Şeddad’ın Zulmü

Nuşirevan’ın Adaleti

Karun’un Malı

Rüstem’in Kuvveti

Yakut’un Hattı

Hatem’in Cömertliği

İrem’in Bağı

Barsisa’nın Zühdü

İmrül Kays’ın Fesâhati

Sadi’nin Gazeli

Hafız’ın Divanı

Enveri’nin Kasideleri

Şam’ın Enbiyası

Bağdat’ın Evliyası

Rum’un Gazileri

Yunan’ın Hekimleri

Hindistan’ın Toprağı

Nil’in Suyu

Tebriz’in Havası

İstanbul’un Yapısı

Bedahşan’ın Kızılı

Medine’nin Hurması meşhurdur.

 

(3)

Cehli Mürekkeb: Cehaletin ikinci kısmı olan bu kısım birincisinden daha şerlidir. Tabiplerin tedaviden aciz kaldığı müzmin bir hastalıktır. Bu cehaletin sahibi de gafil ve ahmaktır.

 

İsa A.S buyurdu ki: Körü ve abraşı iyileştirdim, ölüleri dirilttim, ama cehl-i mürekkebi tedavi etmekten aciz kaldım. (Hadimi)

 

(4)

İLMİN FAZİLET VE ŞEREFİ

 

İlmin faydaları ve diğer hasletler üzerine faziletini anlamak için bir delile ihtiyaç yoktur. Hazreti Allah şu ayet-i kerimede alimlere üçüncü rütbeyi vermiştir ki bu sana yeter.

 

Ayet Meali: Allah, melekler ve adalette sebat eden alimler şahitlik etmiştir ki, ondan başka ilâh yoktur. (Evet) mutlak güç ve hikmet sahibi Allah’tan başka ilâh yoktur. (Ali İmran-18)

 

İmam-ı Razi dedi ki:

Başkalarına üstünlük sebebi olan şeylerin en şereflisi ilimdir. Eğer ilimden daha şerefli bir şey olsaydı melekler “Bizler hamdinle sana tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun?” (Bakara-30) dediklerinde Hazreti Allah Adem A.S’ı melekler üzerine o haslet ile faziletli, üstün kılardı. Hal bu ki Adem Aleyhisselâmı ilim ile meleklerden üstün kılmıştır.

 

Ayet Meali: Allah Adem’e bütün isimleri (eşyanın adlarını ve ne işe yaradıklarını) öğretti. Sonra onları önce meleklere “Eğer siz sözünüzde sadık iseniz; şunların isimlerini bana bildirin dedi.   (Bakara-31)

Yine Allâh’ü Teâlâ “Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorunuz,” (Enbiya-7) Yani alimlere sorunuz buyurmaktadır. Zira onlar cehalet hastalığının doktorlarıdır. Kim hastalığını doktordan gizler, ona açıklamazsa kendi kendine hainlik etmiş olur.

 

Hazreti Ali R.A Efendimize soruldu:

-“İlim mi hayırlıdır, mal mı?” Buyurdular ki:

-“İlim hayırlıdır. Çünkü ilim hakim, mal ise mahkumdur. İlim seni korur, malı ise sen korursun, bekçiliğini sen yaparsın. İlim çalınmaz, ama mal çalınır. İlim sarf edildikçe, harcandıkça artar, mal ise görünüşte azalır.” (Müstetraf)

 

(5)

FIKIH İLMİNİN ÜSTÜNLÜĞÜ

 

Ayet-i Kerimedeki hikmeti bazıları “fıkıh ilmi ve şer’i hükümleri bilmek” diye tefsir etmişlerdir. Fıkıh ilmi, kelam, tefsir ve hadis ilimlerinin dışında bütün ilimlerden faziletlidir. Çünkü bu ilim insanların lehine ve aleyhine olan şeyleri açıklar. Bu sayede de dünya ve ahiret saadeti elde edilir.

 

Denildi ki:

İlim sahibi ilmi sebebi ile kendini aziz, şerefli saymak istediğinde fıkıh ilmi bu konuda evladır, daha önde gelir.

 

Fıkıh ilmini öğrenmek Kur’an-ı Kerimin tamamını ezberlemekten daha faziletlidir. Çünkü ibadetle muamelelerinde insanların tamamı bu bilgilere çok muhtaçtır. Ayrıca fıkıh alimleri hafızlara nazaran daha azdır.

 

Hadis-i Şerif: Dinde fıkıhtan daha faziletli bir şeyle Allah’a ibadet olunmadı.

 

Bir fakih şeytan üzerine bin abidden daha şiddetlidir.

Her şeyin bir direği vardır. Dinin direği de fıkıhtır

  (İbn-i Abidin)

 

Şiir:

İlimsiz, cahilce ibadet, yazısız gördüğün kağıt gibidir.

Duasız çok namaz kılmak, sineğe ok atmak gibidir

 

Bazıları dediler ki:

Utanmaz, haya perdesi yırtılmış alim büyük bir fesat vesilesidir. Lakin, bilgisizce Allah’a ibadet eden cahil ondan daha büyük fesattır. Zira cahil, yaptığı ibadetin sahih olduğunu ya da bozulduğunu bilemez.

 

Denildi ki:

 Cahil sofu şeytanın oyuncağıdır

 

 

 

HİKAYE

ŞEYTAN ALDATAMADI

 

Şeyh Abdülkadir-i Bağdadi Hazretleri bir gün sahrada çölde iken susuzluk bastı. Şeyh Hazretleri buyuruyor ki:

-“Bir bulut geldi, beni gölgeledi. Buluttan üzerime yaş toprağa benzer bir şeyler döküldü. Sonra ufku aydınlatan bir nur gördüm. O nurun içinde bir suret peyda oldu. O suret tarafından bana şöyle seslenildi:

-“Ey Abdulkadir, ben senin Rabbinim. Bütün haramları sana helal kıldım.” Bu sesi duyunca;

-“Huzuru İlâhiden kovulan şeytandan Allah’a sığınırım, ki o şeytanı şu anda gözlerimle görüyorum,” dedim. O anda, nur zulmete, suret de dumana döndü. Sonra bana seslendi, dedi ki:

-“Rabbinin hükümlerine olan ilmin ve fıkıh bilgin sayesinde benden kurtuldun. Halbuki ben bu şekilde hareket ile tasavvuf ehli yetmiş kişiyi aldattım.”

 

(6) Yani, ilim takvaya ve Allah korkusuna vesile olduğu için şereflidir. Kimin ilmi Allah korkusu ve takva meyvesi vermiyorsa bu ilim vebaldir ve dalâlete sebeptir.

Rasülüllah S.A.V şöyle dua etmiştir:

-“Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden sana sığınırım.”

 

(7)

ALİMLER İNSANLIK İÇİN BİR HAYIRDIR

 

Burada şuna işaret vardır: Ruhun gıdası ilim ve hikmettir. Bu gıda da ancak ilim ehlinin sofrasında bulunur. Nasıl ki vücudun gıdası yemek ise ve yemek verilmediği zaman vücut zayıflar ve ölürse, kalb de üç gün ilim ve hikmetten mahrum kalırsa (manen) ölür.

Kim ilimden mahrum ise onun kalbi hastadır ve ölümü de kesindir.

Şu ayeti kerime bu hususu işaret etmektedir.

 

Ayet Meali: Ölü iken diriltip, kendisine insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp, ondan çıkamayan kimse gibi midir? İşte kafirlere yaptıkları böyle süslü gösterildi.

Ayet-i Kerimede: “ölü iken diriltmek”, “cahil iken ilim vermek” manasına da gelir.

Hazreti Allah bu ümmeti din alimlerinin ve müctehid imamların sofrasından mahrum etmesin.

 

Fıkıh ilminin tohumunu Abdullah bin Mes’ud ekti, Alkame suladı, İbrahim-i Nehai biçti, Hammad harman yaptı, Ebu Hanife öğüttü, un yaptı. Ebu Yusuf hamurunu kardı. Muhammed pişirdi, ekmek yaptı. Diğer insanlar da bu ekmekten yemekteler ve kıyamete kadar da yemeye devam edecekler.

 

(8)

ALİMİN HATASI

 

Bununla beraber; alimin hatası davul çalmak gibidir. (ses getirir.) Cahilin cahilliği ise hatasını örter.

 

Alimin hatası büyüktür.

 

Alimin hatası gemiyi delmek gibidir.

 

Mahzumi de şiirinde buna işaret etmektedir.

Tanınmayan cahilin ayıbı kapanır gider.

Ama şeref sahibi, tanınan birinin ayıbı anılmaya devam eder.

Tırnağın üstündeki beyazlık gibidir ki tırnağın hakirliğinden bu gizlenir.

Lakin siyah gözdeki beyazlık çok aşikardır.

 

(9)

İLİM YÜCELTİR CEHALET ALÇALTIR

 

Hazreti Ali Kerremallahü Veche’den:

Birine “alim” denildiği zaman sevinmesi ve sevmeyenlerin dahi kendisinden yardım istemesi ilme şeref olarak yeter.

Birine “cahil” denildiği zaman kızması ve cahillerden uzak durulması da cehalete kusur ve ayıp olarak yeter.

 

Özetle alimler bu ümmetin tuzudurlar. Allâh’ü Teâlâ din ve şeriatı kıyamete kadar alimlerle kuvvetlendirir.

 

Ebu Hüreyre R.A’ın rivayet ettiği bir hadisi şerifte Peygamberimiz buyurdular ki: “Hazreti Allah her yüz senede dinini kendisi ile yenileyeceği (kuvvetlendireceği) birini bu ümmete gönderir.”

 

Yani kitap ve sünnet ile amel ve onlara uygun hareket ortadan kalktığı zaman Hazreti Allah bunu yenileyecek bir zat gönderir.

 

Birinci yüz senede Ömer Bin Abdülaziz

İkinci yüz senede İmam-ı Şafi-i

Üçüncü yüz senede İbn-i Şüreyh-il Eş’ari

Dördüncü yüz senede İmamı Ebu Bekir el Bâkıllani

Beşinci yüz senede İmam Huccetül İslam Muhammed el Gazali

Altıncı yüz senede İmamı Râzi ve Râfii

Yedinci yüz senede İbn-i Rakik el Abd

Sekizinci yüz senede Hayrul Bekini ve Hafız Zeynüddin

Dokuzuncu yüz senede İmam-ı Süyüti

Onuncu yüz senede Belli değil (Mecalis-i Rumi’den özetle)

 

(10)

İLİM KÖLEYİ SULTANLAR MECLİSİNE YÜKSELTİR

 

İmam-ı Gazali Salim bin Ebi Ca’d’dan naklen şu hadiseyi zikretti:

Ben bir köle idim. Efendim beni 300 dirheme satın aldı. Sonra azad etti. Dedim ki:

-“Hangi mesleği seçeyim?”

-“İlmi seç, ilim öğren,” dedi. Bir sene dolmadan şehrin idarecisi beni ziyarete geldi. Girmesine izin vermedim.

 

(11)

VARLIKLAR NİÇİN ALİME İSTİĞFAR EDER ?

 

Semâvât ve Arzda bulunan her şeyin âlime istiğfar etmesinin hikmeti:

Zira alemin düzeni ilme bağlıdır. Çünkü, ilim sebebiyledir ki kuşlara eza ve cefada bulunulmaz, öldürülmez. Ancak yemek için avlanılır. Eti yenmeyen hayvanlar kesilmez. Kuşlar ve diğer hayvanlar açlık ile cezalandırılmaz.

Yine, Allâh’ü Teâlâ alimlerin faydalı ilimleri bereketiyle hayır ve rahmetini bütün varlıklar üzere saçar. Dolayısıyla alimler aleme rahmettir.

Alimlere itiraz etmekten ve onları kötülemekten dilini muhafaza etmek lazımdır.

 

Hadis-i Şerif: Alimlerin eti zehirlidir. Tadan hasta olur, yiyen ölür.

 

HİKAYE

İMAMI AZAM VE AKREP

 

İmam-ı Azam Ebu Hanife Rahmetullahi Aleyh talebeleri ile birlikte oturuyorlardı. Bir akrep Hazreti İmamın bir tarafını soktu. Yere düştü. Talebeler akrebi öldürmek istedi. İmam-ı Azam kendisinin peygamberimizin, haklarında “Etleri zehirlidir” buyurduğu alimlerden olup olmadığını sınamak için öldürmelerine mani oldu. Birlikte akrebi gözlediler. Akrep gitgide zayıf düştü ve sonunda öldü.

 

 Şiir

 Enbiya varisiyiz, murisimiz hayr-ı rusül

 Reh-nemayız [1] kılavuzladığımız hayr-ı sübül

 Sıdk ile tezkiyemiz düzgün iken indel küll

 Mekremetlü yakışır mı bize ey gelin debir [2]

(Antakya Müftüsü)

 

FAİDE

 

Peygamberimize ve diğer peygamberlere (Aleyhimüsselam) sevgi beslemek farzdır. Peygamberimizin ya da diğer peygamberlerden birinin ölümünü temenni etmek küfürdür.

Onun içindir ki Peygamberimiz ihtiyarlamamıştır. Zira kadınlar ihtiyarlığı sevmezler. Eğer Peygamberimize ihtiyarlık arız olsa idi ve hanımları da bu durumlarını gönüllerinden hoş görmemiş olsalardı küfre düşerlerdi. Bu sebeple Peygamberimizin hanımlarına bir lütuf olsun diye Rasülüllah Efendimiz ihtiyarlıktan muhafaza edilmiştir.

 

Hadis-i Şerif: Ümmetimin alimleri Beni İsrail’in peygamberleri gibidir.

 

Hadis-i Şerif: Kıyamet günü her peygamber ümmetleri ile huzura getirilir. Bazı peygamberler vardır ki bir veya iki ümmeti ile gelir. Benim ümmetimden olan alimler de getirilir. Beraberlerinde binlerce ümmetim bulunur. Hepsi rasülün yanında toplanır.

 

HİKAYE

ÜMMETİMİN ALİMLERİ BENİ İSRAİLİN PEYGAMBERLERİ GİBİDİR

 

 İmam-ı Ebul Hasen-eş Şazeli el İskenderi anlatıyor:

-“Mescidi aksada yatmıştım. Şöyle bir rüya gördüm. Mescidi Aksa’nın dışında, haremin ortasında bir taht kuruldu. Halk akın akın oraya geldi.

-“Bu topluluk nedir?” diye sordum. Dediler ki:

-“Hüseyin Hallac’ın Muhammed Aleyhisselâma karşı edebe aykırı bir hareketinden dolayı Hallac’a şefaat etmek için bütün nebiler ve rasüller toplandı.” Tahta baktım, gördüm ki: Peygamberimiz A.S yalnız başına oturuyordu. Diğer bütün peygamberler de yerde oturuyordu. Mesela İbrahim, Musa, İsa ve Nuh Aleyhimüsselam gibi peygamberler vardı. Durup onlara bakmaya ve konuşulanları dinlemeye başladım. Musa A.S Peygamberimize hitaben dedi ki:

-“Siz “Ümmetimin alimleri Beni İsrail’in peygamberleri gibidir” buyurdunuz. Onlardan birisini bize gösterir misiniz?” Peygamberimiz İmam-ı Gazali’yi işaret ederek;

-“İşte şu,” buyurdu. Musa A.S bir sual sordu. İmam-ı Gazali on cevap verdi. Hazreti Musa:

-“Cevap suale uygun olmadı, sual bir, cevap on,” diyerek bu duruma itiraz etti. İmam-ı Gazali dedi ki:

-“Bu itiraz bana olduğu gibi size de varittir. Çünkü size:

-“Şu sağ elindeki ne Ey Musa ?”(Taha-17) diye sorulduğu zaman cevap, “Asamdır” olmalı idi. Fakat orada bir çok sıfatlar saydınız”.

Muhammed A.S’ın kadrinin yüceliğini, İsa Ruhullah, Musa Kelimullah, İbrahim Halilullah yerde otururken peygamberimizin taht üzerinde oturduğunu düşünüyordum ki bir adam ayağı ile dürttü, uyandım. (Ruhul Beyan)

 

(12)

İmam-ı Ebu Yusuf vefatından sonra rüyada görüldü. Kendisine hali sorulduğunda şöyle dedi:

-“Allâh’ü Teâlâ buyurdu ki: Eğer sana azab etmeyi istese idim bu ilmi senin gönlüne koymazdım.”

 

Ebu Ümâme’nin rivayet ettiği bir Hadis-i Şerif’te şöyle buyuruldu : Kıyamet günü âlim ile âbid getirilir. Abid’e; “cennete gir” denilir. Alime de; “sen bekle, insanlara şefaat edeceksin” denilir.

 

(13)

ALİMİN ŞEFAATİ

 

Hadis-i Şerif’te şefaat etme hususundaki sıralamada alimler şehitlerden önce zikredilmişlerdir. Burada alimin şehit üzerine olan üstünlüğüne işaret edilmektedir. Çünkü kıyamet gününde alimlerin mürekkebi ve şehitlerin kanı tartılır da mürekkeb kandan ağır (üstün) olur. (Hadimi).

 

Hadis-i Şerif: Allah’ın ateşten azad ettiği kişileri görmek isteyen alimlere ve ilim öğrenen talebeye baksın. (Hadimi)

 

İlim sahibi ve ilim öğrenen hayırda ortaktır. Diğer insanlar da bu konuda açtır.

 

(14)

İLİM EHLİNİN SADAKASI

 

Sadaka sadece mala mahsus değildir. Her şeyin zekatı kendi cinsindendir.

Mesela; evin sadakası misafirler için bir oda ayırmak, bedenin sadakası mazluma yardım etmektir.

Her iyilik bir sadakadır. Güzel söz, (dünyada) iyi şefaat, hastayı ziyaret, cenazeye iştirak, fakir ve garip müslümanın gönlünü almak, sevindirmek, bunların hepsi birer sadakadır.

İlim ehlinin sadakası da; müstahak olana o ilmi vermek, ilmi meseleleri öğretmek, deliller getirerek nasihat etmektir. Hakkı gizlemek ve susmak uygun değildir.

 

Zalim sultanın yanında hakkı söylemek en faziletli cihad şekillerindendir.

 

Hazreti Enes R.A.dan:

Rasülüllah A.S; Agâh olun, kerem ve cömertlik bakımından en üstün olanı size haber vereyim mi? dedi. Sahâbe-i Kiram;

-“Evet Ya Rasülallah,” dediler. Aleyhisselâm Efendimiz de şöyle buyurdular:

En cömert Allâh’ü Teâlâ’dır. Ben ise Ademoğlunun en cömerdiyim. Benden sonra en cömert kimse şudur ki, ilim öğrendi ve insanlar arsında onu yaydı. Bu kimse kıyamet günü tek başına bir ümmet olarak ba’s olunur. Bir de şu kimsedir ki, Allah yolunda ölünceye kadar nefsini cömertçe harcadı.  (Râmûz-1/163)

 

Başka bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: Hazreti Allah herhangi bir kimseye ilim verdiği zaman, talep etsin (öğrenmek istesin) veya etmesin ilmini kimseye karşı gizlememesi için söz alır.

 

Yalnız öğretme hususunda icab-ı hale göre hareket etmek lazımdır.

Talip (öğrenci) ile kasdolunan, buna ehil olan kimsedir. Zaten bu mevzuda “hınzırların boyunlarına cevher bağlamayınız” buyurulmuştur. Bu da inat olsun diye sormak suretiyle ya da nasihat kabul etmeyen ahmak olmak şekliyledir.

 

Hadis-i Şerif’te: “İlmi men etmek, öğretmemek helal değildir” burulmuştur.

Burada zikredilen ilim şeriat ilmidir ki ehil ve müstahak olandan men etmek, öğretmemek caiz olmaz.

 

Mallarınızı akılsız olanlara vermeyin” (Nisa-5) ayeti kerimesinde de, ilmi fesat çıkaracak kişilerden men etmeye, öğretmemeye tenbih vardır.

 

Beyit:

Cahillere ilim bağışlayan, o ilmi zayi etmiş olur.

İcap edenlerden ilmi men eden de zulüm etmiş olur.

(İmam-ı Şafii)

 

 

(15)

ALİMLERİ DİNLEYENİN KAZANCI

 

Alimleri dinleyen kişinin yedi çeşit kazancı vardır.

1-  İlim öğrenen kişinin kazanacağı faziletlere kavuşur.

2-  Alimin yanında oturmaya devam ettikçe zulüm ve fesattan korunur.

3-  Evinden çıktığı zaman üzerine rahmet yağar.

4-  İlim meclislerine inen meleklerin bereketi kendisine erişir.

5-  Dinlemeye devam ettikçe hasene yazılır.

6-  Melekler kanatlarıyla onu ihata eder, çevreler.

7-  Attığı her adım günahlarına kefaret, derecesinin yükselmesine vesile olur.

 

ALİMLERİ SEVMENİN FAYDASI

 

Kıyamet günü bir kul hesaba çekilir. Hasenâtı ayrılır. Cehenneme gitmesi emredilir. Allâh’ü Teâlâ Cebrail A.S’a buyurur ki:

-“Ona sor bakalım, dünyada iken bir ilim meclisinde oturmuş mu? Onun şefaati ile af edeyim.” Kul;

-“Hayır” der. Allâh’ü Teâlâ Cebrail’e buyurur ki:

-“Sor bakalım bir alimi sevmiş mi? Veya onunla bir sofraya oturmuş mu? Ya da alimin mahallesinde oturmuş mu?” Kul:

-“Hayır,” der. Cenabı Hak:

-“Onun ismi bir alimin ismine uygun mu?” diye sorar. Kul;

-“Hayır” der. Allâh’ü Teâlâ Cebrail A.S’a şöyle buyurur.

-“Elinden tut, cennete koy. Çünkü o, alimi seven bir adamı seviyordu. O alimin ilmi bereketiyle onu da af ettim.” (Sinaniye)

 

Bahane Tanrı’sıdır, istemez atâya sebep.

 

(16)

HAT (YAZI) İLMİ 

 

Erkeklerin hat ve yazı ilmini öğrenmesi lazımdır.

 

Denildi ki: Yazı, ilmin yarısıdır.

 

 

İbn-i Süheyl’den: Güzel yazı ve fasih ibare sahibi olmak kişiye saadet olarak yeter.

 

Şiir

 Ey edip olmak isteyen, güzel yazı öğren .

 Zira yazı edîbin ziynetidir.

 Eğer mal sahibi isen yazı senin için ziynet,

 Eğer muhtaç isen bir kazanç aletidir.

 

Hazreti Ali Kerremallâhü Veche’den:

Güzel yazı yazmayı öğreniniz. Çünkü o, rızkın anahtarlarındandır. Evladınıza yazı öğretmekle iyilikte bulununuz. Çünkü o, işlerin en mühimlerindendir.

 

Faide

Katip dört sebebe muhtaçtır.

 

Şiir

Yazının dörtte biri siyah mürekkep kullanmaktadır.

 Dörtte biri yazanların sanatkar olmasındadır.

 Dörtte biri ucu sivriltilmiş kalemdedir.

 Sebeplerin dördüncüsü de kağıtlar üzeredir.

 

 

 



[1] Reh-nema: Kılavuz, yol gösteren.

[2] Debir: Öğretmen, ilim adamı.



incemeseleler.com

   
© incemeseleler.com