6.SOHBET KALB, KALB KATILIĞI, KALB HASTALIKLARI VB

 

Meali: O günde ne mal fayda verir, ne de evlat. Ancak Allah’a temiz kalble gelenler faydalanır. (Eş-Şuara- 88,89)

 

Selim kalb, kalb hastalıklarından ve kötü huylardan temiz olan kalbdir. Kalb sol memenin alt tarafında kozalak şeklinde bir cisimdir.

 

Kalb, en şerefli aza, imanın karargahı ve Rahman’ ın nazargâhı oldğu için kalb diye isimlendirmiştir. Bir görüşe göre kendisinde akıl olduğu için kalb diye isimlendirilmiştir.1 Bazılarına göre ise akıl beyinde nuru kalbdedir.(1)Akla nefsi natıka denilir, lâtif bir varlıktır. (2)

 

Hadis-i Şerif: “Dikkat edin cesedde bir çiğnem et parçası vardır. O iyi olduğu zaman bütün vücut iyi olur. O bozulduğu zaman bütün vücut bozulur. Dikkat edin o kalbdir. “ Bu hadisi şerifte zikredilen kalb, bu kalbdir.

 

KALBİN YEDİ TABAKASI VARDIR

 

1-Sadr yani gönül, burası islâmın yeridir.

 

Ayet Meali: Allah İslâm için kalbini açtığı ve Rabbinden bir nur üzerine olan kimse, ( kalbi kararmış kimse ) gibi olur mu? O halde vay o Allah’ın zikrinden kalbleri katılaşmış olanlara! Onlar açık bir sapıklık içindedirler. (Ez-Zümer- 22)

 

Ayrıca vesveselerin yeridir.

 

Ayet Meali: O sinsi şeytanın şerrinden sığınırım ki, insanların kalblerine vesvese verir. Cinlerden de olur, insanlardan da. (En-Nâs- 4,5,6)

 

2-Kalb, burası imanın yeridir.

 

Ayet Meali: Kalbi imanla mutmain ( sâkin ) olduğu halde ,  ( dinden dönmeye ) ikrah olunanlar müstesna!... (En-Nahl- 106)

 

3-Şuğaf, Mahlükata olan sevginin yeridir.

 

4-Füad, Allahü Teâlâyı görme mahallidir.

 

Ayet Meali: ( Gözü ile ) gördüğünü kalb yalanlamadı. (En-Necm- 11)

 

5-Hubbetül kalb, Allah sevgisine mahal olmuş kâlb.

 

6-Süveyda, ledünni ilimlerin yeridir.

 

7-Mehtecül Kâlb. Sıfatı ilâhinin tecelli mahallidir.

 

Kalb, Allah (cc) tarafından geniş olarak vasıflandırılan her şeyin en büyüğüdür.

 

Hadisi Kudsi: Arz ve sema beni (m sevgimi )içine alamaz, ancak takva sahibi mü’min kulumun kalbi içine alabilir.

 

Kalb, Allah’ın evi, hazinesi ve nazargâhı ( her an rahmet nazarı ile baktığı yer ) dir.

 

Özetle; kalb, beden ikliminde itaat olunan sultan gibidir. Bedenin salâhı kalbin salâhına bağlıdır.

 

Hadis-i Şerif: Kalbde, bir çiğnemlik et parçası vardır. O iyi olduğu zaman vücut iyi olur, o bozulunca vücut bozulur. O kalbdir. (Buhari ve Müslim Abdullah bin Beşir bin Nümandan rivayet etmiştir.)

 

Ey kardeş! Padişah ve büyükler yanında nasıl saygılı oluyorsan Allah huzurunda da öylece saygılı ol, Allah’ın haramlarına düşmekten kork, zira haramlar Allah’ın haremi mesabesindedir. Sultanlar haremine gireni nasıl cezalandırırsa Hz Allah’da haramlara düşeni öyle cezalandırır.

 

Bedenin iyi ve kötü sağlam ve hasta olması kalbin iyi ve kötü, sağlam ve hasta olmasına bağlıdır. Çünkü kalb, bedenin ve iradenin başlangıcıdır. Kalb, pınara, beden tarlaya benzer. Pınarın suyu tatlı olursa mahsul tatlı, su tuzlu olursa mahsül tuzlu olur.

 

 Kalbin salâhı 6 şeydedir.

 

1. Manasını düşünerek Kur’ an okumak

2. Açlık

3. Gece ibadeti

4. Seher vaktinde yalvarıp yakarmak

5. İyi kimselerle oturup kalkmak

6. Helâl yemek. Bu sonuncusu kalb doğruluğunun başlangıcıdır. Çünkü, işlerin tohumu, aslı yemektir.

 

Hadis-i Şerif: Allah için kablar vardır. Dikkat edin bunlar kalblerdir. Kalblerin Allah’a en yakın olanı; ince, safi ve salâbetli ( sert ve şiddetli, katı ) olanıdır.

 

İncelik, Allah’tan korkmaktır. Safilik, ( katışıksızlık ) Allah için sevdiği kardeşlerini hiçbir karşılık beklemeden sevmesidir.

 

Salâbet’li olmak: Dini mes’ eleler deki sertlik. Bu da sahabe hali gibidir. Hz Allah onlar hakkında: “ Kafirlere karşı çok şiddetli, kendi aralarında gayet merhametlidirler...” (El-Fetih- 29) buyuruyor.

 

 

 

 

İbrahim Bin Edhem (rh) buyuruyorlar ki:

 

Takva sahibi mü’minin kalbi ayna gibi temizdir. Şeytan bir şekilde ona gelirse hemen görür, bir günah işlediğinde Allah kalbine siyah bir nokta atar. Tevbe edip, tevbesi kabul edilirse, o nokta silinir. Eğer tekrar aynı günahı işler ve tevbe etmezse o noktaların çokluğundan kalbi kararır. Katılaştığı için nasihat fayda etmez. Günahlar tatlı ve güzel gelir, tevbe etmeye aldırış etmez.

 

Kalb katılığı mutaffifin süresinde paslanma olarak ifade edilmiştir. “ Bil’akis yaptıkları şeyler kalblerini istila etmişler de, bu yüzden kalbleri paslanmış, üzerlerine mühür vurulmuştur. (El-Mutaffifin- 14)

 

Kalb katılığı ve pası gafletin yularlarıdır, kim uyanık olup nasihat kabul ederse bunlardan emin olur. Başka bir görüşe göre bunların ilacı oruca devam etmektir. Yine kalb katılığı kalkmazsa azığı terk etsin.

 

Kalbin hayatiyeti iman ile, ölümü inkar ile, sıhhati itaatla, hastalığı, isyanda israrla, uyanıklığı zikirle, uykusu gaflet iledir. (Tirmiziden)

 

Kötü ahlaklardan dolayı kalb zulmetlerle dolup ihlas ve marifetten mahrum kalınca faideli olmaktan çıkar harab olur. Kalbin harab olduğunun alâmeti, azaların isyan etmesi ve helak edici davranışlara meyletmesidir. Cismin bir takım hastalıkları olduğu gibi kalbin de vardır. Cisim tedavi edildiği gibi kalbde tedavi edilmelidir. Kalbin ıslahı çok mühimdir. Onunda yolu kalbin hastalık ve afetleri olan kötü vasıflardan temizlenmesidir.

 

Dünya hastalıklar yurdudur. Yerin altında ölüler, üstünde hastalar vardır. 

 

Alimler manevi doktorlardır. İmamlar bu hastanelerin görevlileridir. Alimlerin tedavi ve nasihatlarını kabul etmeyen hastalar, başkalarına zararları dokunmaması için sultan tarafından karantinaya alınırlar.

 

Haber: Hz Allah, Kur’anı Kerim’le düzene girmeyenleri sultan ( idaresi ) ile düzene koyar.

 

Açıklama:

 

Kur’anı Kerim okuyarak, Allah korkusu, dini inançları gereği haramdan ve başkalarının hakkına tecavüzden sakınanlar az kimselerdir. Çoğu insanlar sultan korkusuyla bu kötülüklerden geri dururular.

 

Hadis-i Şerif: Halkın babası sultanıdır.

 

Açıklama:

Baba evladını her türlü tehlikelerden koruyup, kötülük yapmasına engel olduğu gibi sultan ( idaresi )de böyle olmalıdır. ( Akd’ül-Feraid )

 

Ey kardeşler! Günahkarları men ediniz. Ve onları irşad ediniz. Çünkü bu çok mühim, çok güzel bir vazifedir.

 

Hadis-i Şerif: Halk Hz Allah’ın Iyali ( mesabesinde ) dir, onlar içinde Allah’a en sevimli olanı iyaline en faydalı olanıdır.1

 

Saçaklı zade der ki: Bir bölge veya bir belde veya bir mahalle yahut bir camii deki imama, alime lâzım gelen halka dinini öğretmek onlara zararlı ve faydalı olanları öğretmek kalbi bir hastalık olan cehaletten onları kurtarmaktır ki, bu farzdır. Farzı ayın yahut farzı kifaye olabilir.

 

ALİMLER BÜTÜN GÜCÜNÜ, GAYRETİNİ İKİ HUSUSTA YOĞUNLAŞTIRMALIDIRLAR.

 

1. Nefislerini terbiye ( her türlü yanlışlıktan temizleme )

2. Talebelere faydalı olmak ve onlara dinlerini öğretmektir ki, bu başkalarına da geçen bir ibadettir.

 

Ve alimlerin isimlerinin kıyamete kadar hayırla yad edilmesine vesiledir. Aynı zamanda sadaka-i cariyedir.

 

Ayrıca dini mes’elelerden insanlar tarafından saptırılan olursa onu ıslah etmelidirler. Bize gelip sorulsun diye beklemek yerine, kendileri insanlara faydalı olmaya talib olmalı, onları kendi hallerine bırakmamalıdırlar. Çünkü alimler Peygamber varisleridir. Peygamberler ise, böyle bir talep beklemeksizin insanların toplandığı yerlere giderler ve onları irşad ederlerdi. Fakat bu çok zor bir iş olduğu için yardımlaşma ve istişareye muhtaçtır.

 

Farzı kifaye de olsa bu vazifeyi terk etmemek lâzımdır. Zira birçok köy ve mahalle imamı dahi ilmihal ve tashihi huruf bilgilerini tam olarak bilmemektedirler. (3) Günaha düşmemeleri için bunları öğrenmeye mecbur edilmeli ve bu hususta müsamaha edilmemelidir.

 

Dini, değişikliklerden korumak, halkı muhafaza etmek, düşmanlarına karşı onları müdafaa etmek, ülkeyi imar etmek, kaybolan mallarını araştırmak, adil olmakla beraber haksızlıklara göğüs germek, hak edenleri cezalandırmak, güvenilir ve yeterli kimselere işleri takip ettirmek sultanın vazifelerindendir.

 

Özetle dini mes’elelerde bozulmaları önlemek için gücü yettiği kadar çalışmak, bu hususta yardımlaşmak ve bu hususta meydana gelecek sıkıntılara sabretmek alimlerin görevlerindendir.

 

Ayet Meali: Ey iman edenler! Allah’ın-yardımcıları olun. Nitekim Meryem oğlu İsa, havârilere “Allah’ın zaferine kavuşmak için, bana kim yardımcı olacak?” demişti. Havâriler, “Biz Allah’ın yardımcılarıyız.” dediler. Bunun üzerine İsrail oğullarından bir taife İsa’ya iman etti, bir taifede kâfir oldu. Biz de iman edenleri düşmanlarına karşı têyid ettik. Bu suretle onlara üstün geldiler. (Es-Saf-14)

 

Ayet Meali: Ey iman edenler! Eğer siz Allah (ın dinin) e yardım edersiniz o da size yardım eder ve (harpte) ayaklarınızı sabit tutar. (Muhammed-7)

 

Ayet Meali: Sizden hayra davet eden, iyiliği emir ve kötülükten nehy eden bir ümmet bulunsun. İşte bunlar felâha erenlerin tâ kendileridir. (Âl-i İmran-104) (4)

 

Hadisi Şerif: Kim (insanları) hidayete davet ederse ona uyanların ecri kadar kendisine ecir verilir. Ve onlarınkinden de bir şey eksiltilmez.

 

Allah-ü Teala hidayete davet edenleri medhetmiştir. 

 

Ayet Meali: “Ben gerçekten Müslümanlardanım” deyip yararlı iş yapan ve Allah’a davet eden kimseden daha güzel sözlü kim olabilir. (Fussilet-33)

 

Allah’a davet; tevhide ve Ona ibadete davettir. 

 

ALLAH’A DAVET HER ŞEYDEN DAHA GÜZELDİR VE BUNUN MERTEBELERİ VARDIR.

1. Peygamberlerin daveti: Mucizeler, apaçık deliller ve kılıçlarla olur.

2. Alimlerin daveti: Ayet ve hadisleri naklederek açık ve kuvvetli delillerle olur.

3. İdarecilerin daveti: Kılıçlarla olur. Çünkü onlar ehl-i küfür  Allah’ın dinine girinceye kadar cihad ederler. Cihad kıyamete kadar devam edecektir. 30.derste bu hususla ilgili bilgi gelecektir.

4. Müezzinlerin daveti: 5 vakit için ezan okumalarıdır. Onlara icabet etmek lâzımdır. (5)

 

Ayet Meali: Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine icabet edin. Ve ona iman getirin ki, günahlarınızdan bazısını bağışlasın ve sizi acıklı bir azaptan korusun. (El-Ahkâf- 31)

 

Dua

Allah’ım hidayet ve istikamet üzere bizi sabit kıl. Başlangıç ve nihayette bize afiyet ver. Ahirette bize şefaat nasip eyle. Ey nimetleri bol veren, ey intikamı defeden, ey zulmetleri kaldıran, ey hakimlerin en adili, mazlumların hamisi, ey başlangıcı olmayan evvel, nihayeti olmayan son, bütün işlerimizde ferah ve çıkış yolu ver. Ya Hamid, ya Ğani, ya Mübdi ü, ya Muid, ya Rahim, ya Vedüd, helal kıldıklarını nasib et ve beni harama muhtaç etme. Senden başka her şeyden bana sen kâfi ol, ey lütufları gizli olan Allah’ım! Korktuklarımızdan emin kıl. Bizi mağfiret et. Bize merhamet et. Bizi en büyük dosta ilhak et. Amin.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KALB, KALB KATILIĞI VE KALB HASTALIKLARI -II

 

H.Şerif: “Cennette halûb isimli bir ağaç vardır. Meyvaları elmadan büyük nardan küçük, baldan tatlı, sütten beyaz, kaymaktan yumuşaktır.” Hz. Ebubekir(ra) Ya resüllellah ondan kimler yer? Peygamber Efendimiz: “İsmimi duyup üzerime salevat okuyan” buyurdu.

 

 Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin mahtelefe’l-melevan ve teakabe’l-asaran ve kerrara’l-cedidan vestakbele’l-ferkadan ve belliğ ruhahü ve ervaha ehli beytihi minna’ttehiyyete ve’sselam ve barik ve sellim aleyhi teslimen kesiran.

 

Manâsı:Allahım efendimiz Muhammed üzerine gece ile gündüz değiştiği,asırlar (yüz yıllar) birbirini takib ettiği, gece ile gündüz tekrar ettiği ve fergadan (kuzey kutbunda iki yıldız) birbirini karşıladığı müddetçe salat et.Onun ve ehli beytinin ruhuna bizden hayır dua ve selam ulaştır. Onu mubarek kıl ve ona çok selam ile selam et.

 

Kalb hastalıkları Ya dini hususlarda yahut ahlaki hususlarda olur. Dini hususlarda olan, Bozuk itikat ve inkar, Ahlâki meselelerde olan ya çirkin işler, aşırı kin ve hased gibi veya yanlış davranışlardır zafiyet ve korkaklık gibi. Kalb hastalıkları 60 tanedir ki ileride anlatılacaktır.

 

Rivayet: Adem (a.S)’a verilen üç hediye.

(1)

Allah-ü Teala Adem (as)ı yaratınca Cebrail (as) üç hediye ile gelip ya Adem! Bunlardan birini seç dedi. Bu üç hediye akıl, ilim ve haya idi.

Adem (as) aklı seçti. Hz. Cebrail ilim ve hayaya işaret ederek yerinize dönün buyurdu. Onlar biz ervah aleminde akıl ile beraberdik. cisim aleminde ondan ayrılmayız dediler ve akıl beyne, ilim kalbe, haya da göze yerleşti. (Ruh’ul-beyan)

 

Haya (manevi) bir örtü, hasletlerin en şereflisi ve imanın bir şubesidir.

 

Hadis-i Şerif: İnsanların Peygamberlerden ilk öğrendiği şeylerden birisi “Haya etmediğin zaman istediğini yap” sözüdür.

 

Açıklama:

Haya seni günah işlemekten alıkoymuyorsa sen büyük küçük bütün günahları işlersin demektir.

 

Denildi ki: Kadınların şehveti erkeklerinkinden 99 kat daha fazladır. Hayaları da öyledir. Ve hayaları şehvetlerini karşılarda kötülük yapmalarına engel olur. Hayanın kemali Allah’ı bilmekten kaynaklanır. Onun için peygamberimizin hayası örtüsü içindeki bakirenin hayasından daha fazla idi. Hayanın ilk adımı Allah’tan haya etmektir ki oda, seni nehyettiği yerde görmeyip emrettiği yerde görmesidir.

 

Efendimiz Ashabına:

 

-“Allah’tan hakkıyla haya ediniz.” buyurdu. Ashab:

-“Allah’a ham dolsun ki biz ondan haya ediyoruz.” dediler. Efendimiz: Öyle değil. Allah’tan haya eden, kafasını ve düşüncelerini, karnını ve içindekileri muhafaza etsin, ölümü ve belaları hatırlasın, kim bunu yaparsa Allah’tan haya etmiş olur. (Şerh’i Neveviye)

 

(2)

Bilmek lâzımdır ki Allah’ı bilmeye sebep olan insan nefsi şu gördüğümüz şekil değildir.

 

Beyt:

Eğer İnsan görünüşüyle insan olsaydı.

Efendimizle Ebu Cehil arasında fark olmazdı.

 

Belki insan, bütün alemlerden geniş ve bütün alemleri içine alan bir cevherdir.

 

Hadisi Kudsi: “Arz ve sema beni(m sevgimi) içine alamaz. Ancak takva sahibi mümin kulumun kalbi alır.”

 

Azizler demişlerdir ki: Bütün yaratılanların misali ve sıfatları insanda mevcuttur. Güya bütün alemler bir havanda dövülmüş, hamur haline getirilmiş ve ondan insan yaratılmış gibidir. İnsan bütün sıfatlarından geçip sülük etmedikçe kâmil olamaz. İnsanın ruhu alemi ceberut, kalbi alemi meleküt ve cismi alemi mülkde olduğu için bütün alemleri toplayan büyük bir nüsha oldu. 1

 

Bazıları derler ki: İnsan vücudu bir şehre benzer ki, binaları 4 büyük cevherdendir. Bunlar ateş, su, hava, topraktır. O şehrin yapısı 8 cevherdendir. Bunlar et, kan, kemik, damar, deri, yağ, kıl, sinirdir. O şehrin ortasında ulu bir pınar vardır ki üç yüz ırmağa suyu taksim olunur. Bu pınar ciğer, ırmaklar ise damarlardır.

 

O şehrin on kapısı vardır. Bunlar ağız, göz, kulak, burun delikleri, göbek, ön, arkadır. O şehri sekiz üstat daima yaparlar. Cezbedici kuvvet, tutucu kuvvet, hazmedici kuvvet, yükseltici kuvvet, vücuttan dışarı atıcı kuvvet, suretlendirici kuvvet, üreyici kuvvet, dünyaya getirici kuvvet.

 

O şehrin 5 bekçisi vardır ki 5 duyu organlarıdır. O şehre bir zarar yönelirse ruha haber verirler. O şehirde üç taife yaşar. İnsan, cin, melek. İnsan yaşadığı sürece 7 gezegenin etkisi altında olur.

 

Bu bilgileri bilmek insan vücudunu kemaliyle bildirip nefsine aşina eder o zamanda Peygamber efendimizin!

 

“Nefsini tanıyan Rabbini tanır.” sözünün manası kişi için elverir. (Umdet’ul İslam’dan özetlenmiştir.)

 

Ayet Meali:“Nasihat et zira nasihat mü’minlere fayda verir.” (Ez-Zariyat- 55)

 

Kalbi taş gibi katılaşan kişi nasihat edene kızar ve ona hiddet ve şiddetle bakar onu sevmez.

 

Hadisi Şerif: İbni mes’ud (ra)’den:“Allah katında en büyük günahlardan biri “Allah’tan kork” denilen kimsenin sen kendine bak demesidir.”

 

Hz. Ömer (ra)’a Allah’tan kork denilince tevazu için yüzünü yere koyarcasına eğilirdi.    

 

Hikâye:

 

Halife Harun’er Reşid yolda askeriyle giderken bir yahudi Allah’tan kork diye seslendi. Halife ve askeri Allah’ın emrine ve ismine tazim için atlarından indiler.(Ruh’ul-beyan)

 

Ayet Meali: Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda gittikten sonra öte yandan sapanlar size zarar veremez. Hepinizin dönüşü nihayet Allah’a dır. O da size neler yaptığınızı haber verecektir. (El-Mâide-105)

 

Eğer bu ayeti kerimeye göre emri bil-maruf nehyi an’il-münker vacib değildir dersen cevaben deriz ki; ayeti kerime buna delâlet etmez itaatkâr mü’minlerin asilerin günahları ısebebiyle cezaya düçar olmayacaklarını ifade ediyor. Emri bil-mâruf nehyi an’il münker ise başka deliller ile sabittir. ( Tesfiri Kebir )

 

Eb’us-suud ( rh ) derki: Bu ayeti okuyunca gücü yeterken emri bil ma’ruf nehyi an’il-münker terk edilebilir diye düşünülmesin çünkü bu vazife hidayet cümlesindendir.

 

Rivayet: Hz Ebubekir ( ra ) bir gün minbere çıkıp “ey insanlar! Siz bu ayeti okuyorsunuz ne olduğunu bilmiyorsunuz ben Rasulullah’ın şöyle dediğini işittim: ‘İnsanlar bir kötülük görüp onu değiştirmezlerse Hz Allah onlara umumi azab gönderir ” buyurdu .Onun için bu ayeti kerime ile kendinizi aldatmayın ben sadece kendimden mesulüm demeyin dedi.

 

Ayeti kerime, kafirler küfürlerinde ısrar ettikleri ve müminlerinde iman etmesini arzu ettikleri bir zamanda nazil olmuştu. Nasihat kolay zor olan onu kabullenmektir. İnsanların çoğu ondan kaçınırlar. Hakiki mü’min nasihattan istifade eder.

Ayet Meali: Hakiki mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı vakit kalbleri ürperir. Karşılarında ayetleri okunduğu vakit, imanlarını arttırır ve yalnız Rablerine tevekkül ederler. (El-Enfal- 2)

 

H. Şerif: ( İbni Mes’ud (ra ) : Sait başkasına öğüt verendir.

 

DİN NASİHATTIR.

Hadis-i Şerif: Efendimiz Temimi Dari (r.a)’a hitaben: “Din nasihattır”buyurdu. Eshab; kim için? Efendimiz.

 

“Allah için Allah’ın kitabı için Allah’ın Rasulü ve müslüman idarecileri için ve umumi müminler için” buyurdu.

 

Allah için nasihat: Allah’a iman ve onun emirlerine itaat, yasaklarından kaçınmaktır. Bunun faidesi yine kula aiddir. Zira Hz Allah’ın bunlara ihtiyacı yoktur.

 

Kitabı için nasihat: Kitabı tazim ona iman ve içindekilerle amel etmektir. Kur’anı Kerim kendisiyle amel edilmek için indirildi. Onun için peygamberimizin ahlakı Kur’an idi.

 

Rasülü için nasihat: Allah tarafından getirdiğini tasdik etmek, söz, amel ve itikadi yönden emrolunduğu şeyde ona yardımcı olmak, peygamberin hakkını büyük bilmek, sünnetini yaymak, peygamberin adabıyla edeplenmek ve ashabından hiç kimseye dil uzatmamak

 

Müslümanların idarecileri için nasihat: Yani halifeler ve onların vazifelendirdiği kimseler için: Hak üzere onlara yardımcı olmak, yumuşaklıkla onlara unuttukları şeyleri ve yanlışlarını hatırlatmak, onlara yardımda bulunmak, iyiliği emredip kötülükten nehyetmek.

 

Hadisi şerif: Sultana ihtiyacını arz edemeyen bir kişinin hacetini, sultana, bildiren kimsenin ayaklarını Hz Allah kıyamet gününde kaydırmaz sabit kalır.

 

Umumi mü’minler için: Dünya ve ahirette kendi menfaatlerine olan şeylerden bilmediklerini onlara öğretmek, yumuşaklık ve şefkatle iyiliği emredip kötülükten nehyetmek, güzel nasihatlerle ahireti hatırlatmaktır. Çünkü alimler ümmet üzere peygamberlerin emin olarak bıraktıkları kimselerdir. Zira alimler, cahillerin tahrifinden, kötü niyetli bozguncuların değişiklik, reform isteklerinden dini muhafaza ederler.

 

Ayeti Meal: Biz senden öncede, ancak kendilerine vah yettiğimiz adamlar gönderdik. Eğer bilmezseniz zikir ehline soru verin. (El-Enbiya- 7)

 

Nefsi terbiye ( kötü huylardan temizlenme ) çok mühimdir, ashabı kiram nefsin şerrinden kan ağlarlar ve devamlı Rasülullah efendimize kurtuluş yollarını sorarlardı.

 

Allahü Teala, nefsi Cehennem suretinde yaratmış, Cehennemdeki her derekeye karşılık nefse bir sıfat yaratmıştır, bu sıfat Cehennem kapısı mesabesindedir. Kişi bu kapılardan girmekle Cehennemin kapılarından girmiş olur. Bunlar 7 sıfattır ki, kibir, hırs, şehvet, hased, öfke, cimrilik, kindir. Kim bu sıfatlardan nefsini temizler ve bu kötülenmiş huylardan arınırsa Cehennem derekelerinden kurtulur.

 

 Ayet Meali:Nefsini tezkiye eden muhakkak kurtuldu.(Eş-Sems-9)

 

Bilmiş ol ki insan öldüğü zaman ameli kesilir. Ancak kendisinden sonra ecri devam edecek üç eser bırakan müstesna.

 

1. Mescid, köprü, kale, vakıf ve diğer hayır eserleri gibi mali imkanlarla meydana gelen eserler.

2. Kendiliğinden faydanılan ilim gibi akıldan meydana gelen eser, bunlar delillerden çıkarılan hükümlerdir. Kitap yazmak da ilim öğretmekte böyledir. İlmini başkalarına öğret sakın gizleme.

 

Hadis-i Şerifi: Kim bildiği bir ilmi gizlerse kıyamet günü ateşten bir dizgin ile dizginlenir. Bu tehdit kitaplarını saklayanlara da aynen vakidir.

 

3. Hayırlı evlad’dır.

 

 

 

Bilmiş ol ki, ilmihal ( hal bilgisi ) mükellef olmuş her erkek ve kadın müslümana arzdır.

- Peki ilmihal nedir?

 - Hal bilgisi demektir. Yani mukim olsun ( bir yerde yerleşmiş ), misafir olsun ( yolcu ) sağlıklı olsun, hasta olsun mesela namazın farzları, şartları, kabul olma sebepleri, namazı bozan şeyleri bilmek gibi. Oruçla alakalı hususlarda böyledir. Eğer nisab miktarı malı varsa zekata ait hükümleri bilmesi, hac farz olmuş ise yine hacla alakalı hükümleri bilmesi de farzdır. Ticaretle uğraşıyorsa alış verişte helal olanlar haram olanlar alış verişin sahih olması veya geçersiz olması gibi hususları bilmek farzdır. Eskiden tüccarlar ticaret için yola çıktıklarında yanlarında fıkıh ilmini bilen kimseler götürürlerdi ki, ihtiyaç anında onlardan bilgi alır, onlara danışırlardı. ( Hadimi )

 

Ticaretle uğraşanların faiz hükümlerini çok iyi bilmeleri lazımdır. Çünkü bilerek veya bilmeyerek faize düşen çok kimseler vardır.

 

Latife: Bir Türk çarşıda atını tutuyordu, at bevletmeye başlayınca etraftakiler kaçıştılar. Türk gülerek, “pis olduğunda ithalâf ( görüş ayrılığı) bulunan ( at idrarın )dan kaçıyorsunuz. Ama haramlığında görüş birliği bulunan faizden kaçmıyorsunuz” dedi. ( Hılye )

 

(3)

 İmamların çoğu namaz, ve imamlık ile ilgili hükümleri bilmiyorlar. İmamlığa en lâyık olan:

 

1. Namazın sahih olma ve bozulma hükümlerini en iyi bilen, sonra

2. Tecvidi iyi bilen ve güzel okuyan.

3. Sonra vera’ sahibi,1

4. Sonra en yaşlı olan

5. Sonra önce müslüman olan. Daha önce müsülman olmuş genç sonra müslüman olan ihtiyara imam olur.

6. Sonra ahlâkı güzel olan

7. Sonra yüzü güzel olan

8. Sonra Hasebi ( Şerefi ) yüksek olan

9. Sonra Nesebi en şerefli olan 

10-Sonra sesi güzel olan

11-Malı çok olan

12-İtibarı yüksek olan

13-Elbisesi temiz olan

14-Mukim olan, misafir olana imam olur.

15-Hür olan, azat edilmiş köleye imam olur.

16-Abdesti olmadığı için teyemmüm eden, gusül için teyemmüm edene imam olur. Hepsinde müsavi olurlarsa aralarında kura çekilir. (İbni Abidinden)

 

Sefih, felçli, alaca hastalığı olan, içki içen, faiz yiyen, laf taşıyan kişinin arkasında namaz mekruh olur.

 

Mürainin arkasında, sesini güzelleştirmek için kendini zorlayan kişinin arkasında namaz mekruh olur.

 

Kişinin kendisinden hoşlanmayan bir topluluğa imam olması da mekruh olur.

 

(4)

Ayet Meali: Sizden hayra çağıran, iyilikle emreden, kötülükten nehyeden bir topluluk olsun. ( Al’i imran- 104 )

 

Hayr, kendisinde din veya dünya bakımından fayda bulunan şeydir. İyilik şer’i şerifin ve aklın güzel gördüğü şeydir. Kötülük şer’i şerifin ve aklın çirkin gördüğü şeylerden, kendisinde Allah (c.c) in rızası bulunmayan hususlardır. 

 

Rivayet:

Peygamber efendimiz minberde iken kendisine, “ İnsanların en hayırlısı kimdir” diye soruldu. O:

“İyilikle emreden, kötülükten neyheden, Allah’tan çok korkan, akrabalık bağlarını kesmeyendir.” buyurdu.

 

Hadisi Şerif: Kim iyilikle emreder, kötülükten nehyederse o, yeryüzünde Allah’ın halifesi, Rasûlûllahın halifesi, Kur’anın halifesidir.

 

Hadisi Şerif: Huzeyfe ra’den: İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, o zamanda insanlara bir merkep lâşesi iyilikle emreden kötülükten nehyeden mü’minden daha sevimli gelir.

Süfyani Sevriden: Komşuları içinde sevilen din kardeşleri arasında, övülen kişi bilin ki yağcıdır.1

 

Hadis-i Şerif: İnsanlar bir kötülük görüp onu düzeltmemeye başladıkları zaman Allah’ın onlara umumi bir azap vermesi yakındır.

 

Hadis-i Şerif: İbni Abbas (ra)dan: Ya Resulellah! İçinde iyi kimseler varken bir köy helâk edilir mi? diye soruldu. Efendimiz:

-Evet buyurdular.

-Ne sebebiyle? denildi.

-Tembellikleri sebebiyle ve engellemeye güçleri yettiği halde kötülüklere karşı sükut etmeleri sebebiyle buyurdu.

 

Ömer İbni Abdülazizden. Bazı kişilerin işledikleri günahlar sebebiyle Hz. Allah bütün insanları cezalandırmaz, ancak günahlar açıktan işlenir hale gelir insanlarda onu çirkin görmezlerse o zaman hepsi cezayı hak etmiş olurlar.

 

Hz. Allah Yûşa bin Nun (as)a şöyle vahyetti.

“Ben senin kavminin iyilerinden 40 bin, kötülerinden 60 bin kişiyi helak edeceğim.”

 

Hz. Yüşa (as) Ya Rab! Kötülerin helak sebebi belli iyiler niçin helak oluyor? diye sordu.

Hz. Allah: “Onlar benim kızdığım şeye kızmadılar, kötülerle beraber yediler içtiler.” buyurdu. (Tenbihül gafilin)

 

Bilmiş ol ki yapılması vacib olan şeyi emretmek vacib, mendub olan şeyi emretmek mendübdur. Bütün kötülükleri nehyetmek vacibdir. Çünkü kötülüklerin tamamı çirkindir.

 

Hadis-i Şerif: Ebu Said’il-Hudri (ra)dan. Sizden kim ki bir kötülük (işlendiğini) görürse onu eliyle değiştirsin, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin ona da gücü yetmezse kalbiyle değiştirsin ki bu (sonuncu) imanın en zayıfıdır.

 

Açıklama: El ile değiştirme içki kadehini ve eğlence aletini kırmak gibi hususlardır. Dil ile değiştirmek, azarlamak ve Allah-ü Tealâyı hatırlatmak nasihat etmektir. Kalp ile değiştirmek, o yapılan işleri çirkin görme, eğer gücü yetse eliyle yahut diliyle onları değiştirmeye kesin kararlı olmaktır. Kalple olan, netice yönünden imanın en zayıf olanıdır. Bunun da ötesinde hardal tanesi kadar iman yoktur.

 

Ashabın bazısından: Kişi bir kötülük görüp ona mani olamazsa üç defa şöyle demelidir: “Allah’ım bu kötü bir iştir, ben buna razı değilim.” bunu söylediği zaman görevini yapmış olur.

 

Bilmek lâzımdır ki: İyilikle emretmenin vacib olması için iyiliği yapmak, kötülükten nehyetmenin vacib olması için onu yapmıyor olmak şart değildir. Yani asi kişilerin kendi işlediği günahlardan, kötülüklerden, nehyetmesi vacibdir. 

 

Hadis-i Şerif: Muhakkak ki Hz. Allah bu dini fasık kimselerle de kuvvetlendirir.

 

Ayet Meali: Kendinizi unutup insanlara iyiliğimi emrediyorsunuz?... (El-Bakara-44) bu ayetteki azarlama kendilerini unuttukları içindir. Yoksa başkalarına iyiliği emrettikleri için değil.

 

Seleften bazıları şöyle dediler: İnsanlar yapmasa da siz iyilikle emredin.

 

(5)

 Müezzine icabet şöyle olur.

 

Ezan okunurken bütün işini bırakıp müezzinin söylediklerini söyler, Hayye alessalâh, Hayye alelfelah’a geldiği zaman, “Allah’ın dilediği olur, dilemediği olmaz. Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” der. Müezzin “Essalâtü hayrun minennevm” deyince. “Doğru söylüyorsun, hakkı söylüyorsun, lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” der. Ezan bitince ezan duasını okur.

Ezan Duası: Allâhümme Rabbe hâzihi’d-da’veti’t tâmmeti vessalâtil-kaaimeti âti Muhammedeni’l-vesîlete vedderecater-refiate veb’ashü mekamen mahmûdenillezî veadtehû, inneke lâ tuhlifü’l-mîâd.

 

Manası:

Allâh’ım! Ey bu davetin ve kılınmak üzere bulunan namazın Rabbi. Peygamberimiz Hazreti Muhammed’e (s.a.v.) vesîleyi ve yüksek dereceyi ver. Onu kendisine va’d buyurmuş olduğun “Makam-ı Mahmûd”a eriştir. Şüphe yok ki Sen va’dinden dönmezsin.

 

Kim ezanı işitip bunları yapar peygamberimiz için vesileyi isterse onun şefaatine nail olur.

 

Salim bin Ûbade öldüğünde, babası kötü bir halde öldü diye çok üzüldü, defnedildikten sonra bir adam salim’i rüyasında görüp, Allah (c.c) sana ne yaptı? diye sordu. Salim:

-Allah beni mağfiret etti. Adam:

-Ne sebebiyle? Salim:

-Büyük bir günah işlemeye gidecektim, ezan başladı, Müezzini dinledim, ezana icabet ettim, ezan bitinceye kadar bekledim sonra gittim. Bu sebeple Allah (c.c) beni affetti.

 

 EZAN DUASIYLA ALÂKALI MÜHİM BİR KISSA

 

Meşhur halife Harun Reşid’in hanımı Zübeyde Hatun Bağdat’tan Mekke’ye içme suyu getiren hayırsever bir hanımdır. Vefat ettikten sonra kendisini rüyada gören evliyadan bir zat onu cennet köşklerinde görmüş:

 

-Bu makama, yapmış olduğun su hayratı sebebiyle mi kavuştun? diye sormuş. Zübeyde Hatun şöyle cevap vermiş:

 

-Hayır! Yapmış olduğum su hayratı hiçbir işe yaramadı. O hayrı yaptıktan sonra kendimde benlik hasıl olmuştu. Hiçbir erkeğe nasip olmayan böyle bir hayır bana nasip oldu diye kendimde varlığa kapıldım. Bunun üzerine hayrım defterime yazılmamış. Ancak, her ezan okunduğunda ezan duasına devam ederdim. Bu bulunduğum makam onun için verildi. 

 



1 Ehli Sünnet alimlerine göre akıl kalbde nuru beyindedir.

1 İyal: Ehlibeyt, hane halkı demektir.

1 Alem-i ceberut: İlahi kudret. Alem-i meleküt:Ruhların ve meleklerin alemi. Alem-i mülk:Dünya.

1 Haramlardan ve şüpheli şeylerden kaçınan. 

1 İyilikle emretmiyor, kötülükten nehyetmiyor ve bu yüzden seviliyor ve övülüyorsa.



incemeseleler.com

   
© incemeseleler.com