4.SOHBET RAMAZAN-I ŞERİF’İN FAZİLETLERİ

 

 

Ayet Meali: Ramazan ayı (öyle bir ay)dır ki, Kur’an onda (bulunan Kadir Gecesi’nde Levh-i Mafhuz’dan dünya semasına) indirilmiştir. (O Kur’an), insanlara (sebebi) hidayettir, doğru yolun ve Hak ile batılı ayırt eden hükümlerin nice açık delilleridir. İçinizden kim Ay’a erişirse orucunu tutsun. Kim de hasta olur, yahut bir sefer üzerinde bulunursa başka günlerde, oruç tutamadığı günler sayısınca (orucunu kaza etsin). Allah size kolaylık diler, güçlük istemez. (bu kolaylık dilemesi) o sayıyı (kaza borcunuzu) ikmal etmeniz, Allah’ı büyük tanımanız içindir. Olur ki şükür edersiniz. (El- Bakara- 185)

 

Cahiliyye devrinde ismi Natig idi. İslâm’da ise bir çok ismi vardır. Ümmetin ayı Kur’an ayı ve kurtuluş ayı...

 

Ramazan diye isimlendirilmesi; oruçluların ciğerleri açlık ve susuzluktan yandığı için (1) yahut oruç sebebiyle günahlar yandığı (yok olduğu) için veya güneşin kumaları kızdırdığı günlere denk geldiği içindir. Şöyle ki: Araplar ayların eski isimlerini o aylarda meydana gelen bazı hâdiselerle değiştirdiler. Bu ayın isim değişikliği, güneşin çok sıcak olduğu vakte isabet ettiği için Ramazan diye isimlendirdiler.

 

Ramazan, Cenabı Hakkın isimlerinden bir isimdir. Onun için “Ramazan geldi” demeyiniz “Ramazan ayı geldi” deyiniz diye rivayet edilmiştir. Bazı âlimler ramazan denilmesini menetmişlerdir. Ancak doğru olana böyle söylemek de sahihtir, evla olan ise ramazan ayı veya Ramazan-ı Şerif demektir.

 

Açıklama: “Kur’an kendisinde indirilen ay” Kur’an-ı Kerimde evvelkilerin ve ahirkilerin ilmi vardır. (2) Ayet-i kerimede haber verilen inzal,Kur’an-ı Kerim’in, Kadir Gecesi’nde Levhi Mafhuz’dan Beyt-ül İzze ye topluca indirilmesidir. Sonra Cebrail (as) 23 senede Allah-ü Tealâ diledikçe ayet ayet, sûre sûre indirmiştir.

 

Beyhaki, Peygamberimizden şöyle rivayet etmiştir:

İbrahim (a.s)’ın Suhufu, Ramazan-ı Şerifi’n ilk gecesi

Davut (a.s)’a Zebur, Ramazan-ı Şerif’in 19. gecesi

Musa (a.s)a Tevrat, Ramazan-ı Şerif’in 7. Gecesi

İsa(a.s)’a İncil, Ramazan-ı Şerif’in 13. gecesi

Peygamberimize Kur’an-ı Kerim, Ramazan Ayının 25. gecesi indirilmiştir.

 

Ayet-i Kerimenin bir manası da;Ramazan-ı Şerif’in şanı, fazileti, orucun farziyeti hakkında Kur’an, yani oruç ayeti indirildi, demektir.

 

Kur’an-ı Kerim insanlara hidayettir” İnsanları kendisinde bulunan mucizeler, hikmetler ve mev’izalarla dünya ve ahirette kendilerine faydalı olan şeylere ve dalâletten Hak yola hidayet eder.

 

“Doğru yolun ve hak ile batılı ayırt eden hükümlerin nice açık delileridir.”

 

İçinizden kim o aya erişirse orucunu tutsun.” Kim şehirde veya köylerde mukim olursa ve ramazan ayı girerse orucunu tutsun. Kim de seferi olursa oruç tutmaması mubah olur.

 

O aya erişen, akıllı, buluğa ermiş, sağlıklı kimselere oruç farzdır, çocuk ve deli mukim olarak o aya erişirlerse de kendilerine oruç farz olmaz.

 

 

O aya erişirse, demek; hilâli görürse demektir. Çünkü Efendimiz:

Hadis-i Şerif: “Hilâli görüp oruç tutun, hilâli görüp bayram yapınız.”(3) Buyuruyorlar. (Müslim) (c.3.5.124)

 

“Kim de hasta olur yahut bir sefer üzerinde bulunursa, başka günlerde, oruç tutamadığı günler sayısınca (orucunu kaza etsin).

Hasta olanlar mukimde olsa, seferi olanlar sıhhatli de olsa, oruç tutmayıp sonra kaza edebilirler.

 

“Allah size kolaylık diler.” Onun için hasta veya yolcuya oruç tutmamayı, mubah kılmıştır. Çünkü Hz. Allah, dinde bir güçlük kılmamıştır.

 

“Güçlük istemez.” Size olan engin merhameti ve şefkati sebebiyle hasta ve seferi olanlara oruçla meşakkat vermeyi istemez.

Tirmizi’den: Yüsr (kolaylık) cennetin ismidir. Çünkü bütün kolaylıklar oradadır.

Usr (güçlük) cehennemin ismidir. Çünkü bütün güçlükler oradadır.(4)

O zaman mânâ Allah-ü Tealâ sizin oruç sebebiyle cennete girmenizi ister, cehenneme girmenizi istemez.

 

Oruç emriyle murat, müminler için dünya ve ahiret zorluğunu değil, kolaylığını temindir. Dünya kolaylığı, (ruhen) melekiyyete yükselip marifete ulaşmaktadır. Dünya zorluğu ise, Beşeriyet ve hayvaniyet sıfatında kalmaktır.

Ahiret kolaylığı: Cennet, yakınlık, Allah’a kavuşmak ve cemalini görmektir. Ahiret zorluğu ise; Cehennem, cehennem azabı ve derekeleridir.

Buna mânâ Allah-ü Tealâ, zorlukla beraber olan kolaylığı diler, oruç emrine uyarken o andaki zorluğa değil, sonra gelen kolaylığa bakın, çünkü akıllı kimse ilâcın acılığına değil, sonra gelecek şifanın tatlılığına bakar da ilacın acılığına aldırmadan onu içer.

Ramazan orucu her ne kadar nefse acı ve güç gelse de, hakikatte o günah hastalıkları için şifa, isyan ve kusurlar için bir keffarettir. Onun için Ramazan-ı Şerif’e hazırlanmak ve “Ramazan-ı Şerif geldi”. Diye ferahlamak lazımdır. Zira Hadis-i Şerifte haber verildiğine göre,“Kim, Ramazan-ı Şerif başladı, diye sevinirse; Hz. Allah onu Cehenneme haram kılar.”

 

Peygamberimiz Ramazan-ı Şerif gelince ashabını tebrik ve tebşir ederdi. Bu mübarek ay geldiği zaman, bir kardeşi geldiği zaman ki gibi tebrik etmek kutlamak, “Allah-ü Tealâ bu ayı hepimize mübarek kılsın.” Demek meşrudur. (5)

 

 

 

 

ŞİİR

Oruç ayı geldi onda eman vardır.

Azat olmak ve cennetlerde oturmak vardır.

Şerefli bir aydır, kavuşulur nimetlere

Bütün zamanların üstünde örnektir bize.

 

Onda oruç tutup Mevlâ’dan sakınan

Yaptığı işlerde, hem de konuştuğu zaman.

Mübarek olsun gelen bu ay bize.

Onu methetmektedir Hz. Kur’an.

 

RAMAZAN AYINDA YAPILACAK HAYIRLI İŞLER:

Said İbni Müseyyib’in Selman-ı Farisi(r.a) dan naklen rivayet ettiği bir hadisi şerif, Ramazan ayında yapılacak hayırlı işleri şöyle açıklamaktadır:

 

Rasülullah (s.a.v) Şaban ayının son gününde bir hitabede bulunarak şöyle konuştu: “Ey insanlar! Büyük (ve) mübarek bir ay, sizi gölgelemiş bulunuyor. Öyle (feyizli) bir ay ki, içinde bin aydan hayırlı bir gece bulunmaktadır. Öyle bir ay ki, Allah, onu orucunu farz; gecesin(in teravihin)e kalkmayı nafile (ibadet) kıldı. Kim hayırdan bir haslet ile (rıza-i ilâhiye) yaklaşacak olursa, diğer ayda bir farzı eda etmiş gibi olur. Kim o (ay) da bir farzı eda ederse, başka bir ayda yetmiş fariza eda etmiş gibi olur. O, (ibadete) sabır (ve sebat gösterme) ayıdır. Sabrın sevabı ise Cennettir. O, ihsan ayıdır. O, öyle bir aydır ki, içinde müminin rızkı arttırılır. Kim o ayda bir oruçluya iftar ettirirse, günahları için mağfiret ve ateşten kurtulması (nın vesilesi) olur. O (ziyafeti verdiği) kişinin ecrinden hiçbir şey noksanlaşmaksızın sevabın bir misli de kendisine (verilmiş) olur.”

 

Ashap:

“Ey Allah’ın Rasülü! Hepimiz iftar (ziyafeti verecek) şeyi bulamıyoruz.” Dediler .

 

Rasül-ü Ekrem:

- Allah, bu sevabı, bir tek hurma ile veya bir yudum su ile veya süt tattırmakla da bir oruçluya ihsan eder. Kim bir oruçluya su ikram ederse Allah, ona benim havzımdan su içirir de, Cennete girinceye kadar susamaz. Bu ayın evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu ateş-i cehennemden kurtulma (imkanları içinde toplanmış bulunmakta)dır. Kim bu ayda hizmetçisinden (işi) hafifletecek olursa, Allah da onu yargılar ve ateşten azat eder.

O (ay) da 4 hasleti çoğaltınız. İki haslet ile, Rabb’inizi hoşnut edersiniz; diğer iki haslete gelince; ondan müstağni kalamazsınız. Rabb’inizi hoşnut edeceğiniz iki haslet: Allah’tan başka hiçbir ilâhın bulunmadığına şahitlik etmendir ve bir de ondan mağfiret dilemendir. Sizin müstağni kalamayacağınız iki haslete gelince: Allah’tan Cennet istemeniz ve ateşten O’na sığınmanızdır. (Mealim-it-Tenzil)

 

RAMAZAN-I ŞERİF’İN SAYILMAYACAK KADAR FAZİLETLERİ VARDIR.

Hadis-i Şerif: Benden önce hiç bir peygambere verilmeyen beş şey Ramazan_ı Şerifte benim ümmetime verilmiştir:

1. Ramazan-ı Şerif’in ilk gecesi Allah-ü Tealâ ümmetime (rahmet nazarıyla) bakar. Kime Hz. Allah bakarsa ona ebediyen azap etmez.

2. İftar vaktinde onların ağız kokusu Allah katında miskten daha güzeldir.

3. Her gece ve gündüz melekler onlar için istiğfar ederler.

4. Allah-ü Tealâ cennete: “Ümmet-i Muhammed için hazırlan ve süslen”. Diye emreder. “Çünkü onlar dünya yorgunluğundan burada istirahat edecekler”. Buyurur.

5. Çalışanlar işlerini bitirince ücretlerini aldıkları gibi Ramazan-ı Şerif’in son günü hepsi mağfiret olunurlar.

Ramazan veya diğer ayların hilâlini gören kimsenin: “Allah’ım! Bu ayı bize bereket, iman İslâm ve selametle kıl. Benim ve senin Rabb’in Allah tır” diye dua etmesi müstehabdır.

Tirmizi Hz. Talha’dan, Peygamberimizin böyle söylediğini rivayet etmiştir.

 

Hz. Ali Bin Ebi Talip(r.a)’dan, Peygamberimiz :

 

- Ya Ali! Hilâli gördüğün zaman, üç defa: “Allah-ü Ekber” De .Sonra: Beni ve seni yaratan, senin menzillerini (yörüngelerini) tayin eden, seni âlemlere bir ayet (ibret alameti) kılan Allah’a hamd olsun.” De. “Eğer böyle söylersen; Allah-ü Tealâ seninle, meleklerine karşı iftihar eder ve: “Ey meleklerim! Şahit olun! Bu kulumu cehennemden azat ettim”. Buyurur.

 

- Ey Ramazan ayının Rabb’i olan Allah’ım! Ramazan’ı Şerife bizi emniyet, iman, selamet, islâm, hastalıktan sıhhat, namazdan başka diğer meşguliyetlerden boş olduğumuz hâlde kavuştur. Ey rüşd ve hayır hilâli. diye söylenir.

- Hadis-i Şerif: (Ebu Hureyre (ra)’dan) Peygamberimiz:

- Ramazan ayı geldiği zaman, Şeytanlar zincirlere bağlanır, cehennem kapıları kapatılır, hiçbir kapısı açılmaz. Cennet kapıları açılır, hiç biri kapatılmaz. Bir münadi şöyle seslenir: Ey hayır yapmak isteyen! Haydi başla ve ey kötülük yapmak isteyen! Vazgeç! Allah-ü Tealâ’nın cehennemden azat ettiği kimseler vardır. Bu seslenme her gece devam eder. (Etterğib Vetterhib c.2.s.97) (6)

 

Bazı sapıklar: “Şeytanlar bağlanıyorsa o zaman kullar niçin Ramazan ayında isyan ediyorlar?” Diyorlar.

 

Cevaben deriz ki: “Bağlananlar şeytanların reisleri ve azgın olanlarıdır. İnsanları günaha sokan diğer şeytanlardır. Kaldı ki insan şeytanları da bu hususta kâfidir. Onlardan kurtuluş, halveti (yalnızlığı) tercih etmek, zikir ve Kur’an okumakla meşgul olmak, devamlı sükût (7) etmekle mümkündür. Dil insanı helâk eden en kuvvetli sebeplerdendir.

 

Beyit

Ölmez kişi ayak sürçmesinden,

İdam edilir genç dil sürçmesinden.

 

İmam Şibli: “Ramazan hilâli görülünce Mülk Suresi’ni okumak müstehab olur. Bu hususta tavsiye vardır ve bu süre kurtarıcıdır.” diyor.

 

Bu sûrenin okunmasının hikmeti: Sûre 30 ayettir. Ramazan-ı Şerif te 30 gündür. Umulur ki Allah-ü Tealâ hilâli görünce Mülk Sûresi’ni okuyan kimseyi her türlü sıkıntıdan kurtarır ve bir ay zarfınca muhafaza eder.

 

Ramazan ayı büyük ve mübarek bir aydır, bereket ve mağfiret ayıdır. Büyük günahlardan kaçınmak şartı ile bir Ramazan diğer Ramazana kadar, hac diğer hacca kadar, Cuma diğer Cuma’ya kadar, namaz diğer namaza kadar olan küçük günahlara kefarettir.

 

Hadis-i Şerif: Benim ümmetim Ramazan ayında olanları bilselerdi; senenin tamamının Ramazan olmasını isterlerdi. Çünkü bu ayda dualar müstecab, sadakalar makbul, haseneler(in ecri) kat kat ve onlardan azap uzaklaştırılır. Onun için semavat ve arz Ramazan ayı çıktığı için ağlarlar(8)

 

Şu ne güzel sözdür.

 

Kulağımda koruma, gözümde yumma, dilimde sükût olmazsa, o zaman oruçtan benim nasibim ancak açlık ve susuzluktur. Her ne kadar bugün oruç tuttum desem de; gerçekte oruç tutmuş sayılmam.

 

Hadis-i Şerif: Enes(ra)’dan: Allah-ü Tealâ, Ramazan-ı Şerif’in ilk gününün sabahı bağışlamadık kimse bırakmaz.

 

Hadisi Şerif: İbni Mes’ud (ra)’dan: Kim Ramazan’dan bir gün oruç tutarsa; annesinden doğduğu gün gibi günahlarından kurtulur. Ay çıktığında hayatta olursa; seneye kadar bir hata yazılmaz.

 

Hadis-i Şerif: “Ramazan gecelerinde kıyamı, yani Teravihi sünnet kıldım.”

 

 Bu Hadis-i Şerife göre, teravih namazı kılmak kadın olsun erkek olsun her Müslüman’a sünnet-i müekkededir ve Hulefa-i Raşidin bu namazı devamlı kılmışlardır. (9)

 

Ramazan-ı Şerif’te teravih, Allah-ü Tealâ’nın rızasına yaklaşma yollarının en büyüklerindendir.(10)

 

Teravih (istirahatler) diye isimlendirilmesi; her iki selâmdan sonra istirahat edilir.Her dört rekâta bir terviha denilir böylece 5 terviha olur.

 

Hadis-i Şerif: Ebu Hureyre (ra)’dan. Kim (Allah’ın vaat ettiği sevaba) inanarak ve (Allah’ın rızasını) isteyerek ramazanda kaim olursa; geçmiş günahları bağışlanır. (Ramuz- ul-Ehadis c.2. s.436)

 

Peygamber Efendimiz teravih namazı kılmış, fakat bazı kereler terk etmiştir.

 

Efendimiz mescidin bir kenarında Kadir Gecesini ihya için kendisine bir odacık yapmışlardı. Bir gece oradan çıkıp mescidde itikâf yapan müminlerle imam olarak teravih namazını cemaatle eda ettiler. Bunu duyan bazı ashap ertesi gece evlerine gitmediler. Efendimiz onlara imam olup teravih namazını kıldırdılar. Üçüncü gece yatsıdan sonra kimse evine gitmedi. Peygamberimizi beklediler. Gecenin üçte ikisi geçince, bazıları Rasülullah Efendimizi uyudu zannedip odacığın önünde öksürdüler. Efendimiz uyumamışlardı. Hücreden çıkıp: “Bugün size teravih kıldırmayacağım, çünkü farz olmasından korkuyorum”. Buyurdular. Ashab-ı Kiram dağılıp evlerinde tek başlarına kıldılar. Hz. Ebu Bekir devrinde de aynen devam edildi.

 

Hz. Ömer halife olunca, yatsıdan sonra Mescidi kandillerle süsleyip Übey İbni Ka’b(r.a)’ı imam tayin etti ve teravihi cemaatle kıldırdı.

H.z. Ali (kerremallahü vechehü), Kûfe’de Ramazan-ı Şerif’te bir gece mescidleri gezerken insanları ibadet halinde görünce :“Ömer (r.a) kandillerle mescitdleri aydınlattığı gibi; Allah (cc). O’nun kabrini aydınlatsın.” Diye dua etti.

 

DUA

 

 Ey Kerim, Ey mağfireti bol Rabbim. Kabir karanlığında rahmetini bize arkadaş kıl, bizi kıyamet gününde ön ve arkalarından nur koşanlardan eyle. Bizi cennet köşk ve saraylarına yerleştir.

 

 Arzın yarılacağı kıyametin kopacağı ve bütün yüzlerin hayy-ı kayyüm (diri ve daim) olan Allah’a baş eğeceği günde bize merhamet et. Korkulardan selamet, yangın ve depremlerden emniyet ver. Va’d ettiğin şey (cennet ve cemalin)e kabiliyyetle bizi rızıklandır. Bizi alıştırdığın gibi ihsanını daim kıl. Verdiklerini mübarek eyle. Üzerimize ni’metini tamamla. Rahmetinle bizi cennetine koy. Kalblerimize sana ulaşabileceğimiz bir nur kıl. Bizi Hazretine yaklaştıracak salih amellere muvaffak kıl. Her işinde sana tevekkül edenlerden eyle. Mahşer günü huzurunda bizi mahcup etme. Dünya rezilliği ve ahiret azabından eman ver. Cennette bize kıymetli, değerli, rahmet hullelerini giydir.

 

 Allahım Şerefli Nebi, O’nun temiz evladı ve torunları hürmetine duamızı kabul buyur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

RAMAZAN-I ŞERİF’İN FAZİLETLERİ 2

 

PEYGAMBER EFENDİMİZİN MİMBERDE AMİN DEMESİ:

Cabir(r.a)’den: Peygamber Efendimiz bir gün minbere çıkarken birinci basamakta “amin” dedi. İkinci basamağa çıkarken tekrar “amin” dedi. Üçüncü basamakta tekrar “amin” dedi. Minberden inince ashap: “Ya Rasülullah! Niçin her basamakta amin dediniz?” Dediler. Efendimiz: “Birinci basamağa çıktığımda Cebrail geldi ve Ramazan-ı Şerif’e ulaşıp mağfiret olunmadan Ramazan-ı Şerif çıkan kimse bedbaht olsun. dedi. Ben de, amin, dedim.

 

İkinci basamağa çıktığımda; anne babasına yetişip onlara iyilik sebebiyle cennete giremeyen kimse bedbaht olsun, dedi. Ben de, amin ,dedim.

 

Üçüncü basamakta ise; yanında senin ismin anılıp ta salâvat okumayan kimse bedbaht olsun, dedi. Ben de, amin, dedim. (Galiyet-ül-Mevaiz.)

 

Ayların sayısı Yakup (a.s)’ın evladı gibi 12 dir. Nasıl ki Yusuf (as), babası yanında diğer kardeşlerinden kıymetli idiyse; Ramazan-ı Şerif te Allah katında diğer aylardan daha kıymetlidir.

 

Denildi ki: Senenin tamamı öldürücü zehir, Ramazan-ı Şerif onun panzehiridir. Konuşma öldürücü zehir, Allah’ı zikir onun panzehiridir. Dünya öldürücü zehir, züht onun panzehiridir. Mal öldürücü zehir, zekât onun panzehiridir. (Galiyet-ul-Mevaiz.)

 

Hulasa: Ramazan-ı Şerif ayların efendisi, Cuma günlerin, Kur’an-ı Kerim kelâmın, Muhammed Aleyhisselam bütün mahlûkatın efendisidir. Kur’an-ı Kerim’in efendisi ise; Ayet-ül’kürsidir.

 

 

 

Hz. Ali(ra)’nin rivayet ettiği bir Hadis-i Şerifte Peygamberimiz;

 

Ya Ali! Beşerin efendisi Adem(a.s), Arabın efendisi Muhammed (as), fakat övünmek yok. Fakirlerin efendisi Selman), Rum’un efendisi Suhayb, Habeşlilerin efendisi Bilâl, Dağların efendisi Tûr Dağı, Günlerin efendisi Cuma günü, Kelâmın efendisi Kur’an-ı Kerim. Kur’an-ı Kerim’in efendisi Bakara Sûresi, Bakara Suresi’nin efendisi Ayet-ül kürsidir. (Ramuz-ul Ehadis c.1 s302)

 

Hadis-i Şerif: Her kim her namazdan sonra Ayet-ül kürsi’yi okursa; cennete girmekten onu sadece ölüm alı koyar. Onu okumaya ancak sıddık ve âbidler devam eder. (Ruh’ul-Beyan)

 

(1). Hususiyle iftar vaktinde perdeler kalkar ve dualar şüphesiz kabul olunur.

 

Hikaye

Musa (as) Tûr-i Sina’da Cenab-ı Hakk’a münacatında: “Ya Rab! Bana kelâmını işitmekle ikramda bulundun ve beni kelim ittihaz ettin. Böle bir ikram ile başka kullarına da ikramda bulundun mu?” Diye sual etti.

 

Allah-ü Tealâ: “Ey Musa! Benim kıyamete yakın göndereceğim kullarım vardır ve onlara Ramazan orucunu farz kılarım. Ben onlara senden daha yakınım. Zira her ne kadar seninle vasıtasız konuşsam da; benimle senin aranda yetmiş bin perde var. Ümmet-i Muhammed oruç tutuklarında, iftar vaktinde dudakları beyazlaşıp renkleri sararır. Ben o perdeleri o anda kaldırırım Ya Musa!” Buyurdu. (Mevızadan)

 

Cenab-ı Hak, Bakara Sûresi 185. Ayet-i kerimesinde: “Ramazan ayı, Kur’an’ın indirildiği aydır.”

 

Kadir Sûresi 1. Ayet-i kerimesinde: “Biz onu (Kur’an’ı ) Kadir Gecesinde indirdik.”

 

Duhan Sûresi 3. Ayet-i kerimesinde: “Biz onu (Kur’an’ı) Mübarek bir gecede indirdik.”

 

İsra Sûresi 106. Ayet-i kerimesinde: “Biz onu Kur’an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye (ayet ayet, süre süre) ayırdık; ve onu peyderpey indirdik”. Buyuruyor. Bu ayet-i kerimeler hakkında İbni Abbas(r.a)’a soruldu. O, şöyle cevap verdi: Kur’an-ı Kerim Kadir gecesinde topluca Levh-i Mafhuz’dan, dünya semasındaki Beyt-ül İzzet’e indirildi. Sonra Cebrail (as), 23 senede Peygamberimize indirdi. (Meâlim)

 

(2) Hadisi Şerif: İbni Mes’ud (ra)’ dan: İlim öğrenmek isterseniz; Kur’an-ı Kerim’i takip ediniz. O’nda evvelkilerin ve ahirkilerin ilimi vardır.

 

Rivayet

Ariflerden biri: “Acaba Kur’an-ı Kerim’de Peygamberimizin; “Müminin ruhu cesedinden, hamurdan kılın çıktığı gibi çıkar” Hadis-i Şerifine delil olacak bir ayet-i kerime var mıdır? Diye düşünüp Kur’an-ı Kerimi dikkatlice hatmetti. Fakat bulamadı. Rüyasında Efendimizi görüp :”Ya Rasülellah! Kur’an-ı Kerim’de, bu hadisin manasını bulamadım.”dedi. Peygamberimiz: “Yusuf Sûresi’nde ara.” buyurdular. Uyanınca Yusuf Sûresi 31. Ayet-i kerimenin bu manaya delil olduğunu anladı. Ayet-i kerime: “Kadın, onların dedikodusunu duyunca , onlara davetçi gönderdi; onlar için dayanacak yastıklar hazırladı, her birine bir bıçak verdi, ‘(Kadınlar meyveleri soyarken Yusuf’a) “Çık karşılarına, dedi. Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar. (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve dediler ki: Hâşâ Rabb’imiz! Bu bir beşer değil” “Bu ancak üstün bir melektir” Yusuf Sûresi 31

 

Kadınlar, Yusuf (a.s)’ ın güzelliği karşısında ellerini kestiler. Fakat acısını hiç duymadılar. Mümin de rahmet meleklerini, Cennetteki makamını, oradaki nimetleri, hurileri ve köşkleri görünce ölüm acısını hissetmez (Kudsi Mesnevi şerhinden)

 

Allah-ü Tealâ’nın anlama imkânı bahşettiği kimselerin her şeyi Kur’an-ı Kerim’den çıkarmaları mümkündür. Hatta bazı âlimler Rasülullah Efendimiz 63 sene yaşayacağını, Münafikun Sûresi’nde: “Allah (c.c), eceli geldiğinde hiç kimseyi (ölümünü) ertelemez. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (El-Münafikun- 11) ayet-i

 

kerimesinden anlamışlardır. Çünkü sure 63. Sûredir ve ondan sonra Tağabün (aldanma) sûresi vardır. Peygamberimizin yokluğunda ise insanların, her yönden aldanması zahir olmuştur.

 

 

 

 

 

İKİ VAİZ KUR’ANI KERİM VE ÖLÜM.

İbni Mes’ud(ra) anlatıyor:

 

Rasülüllah’ın ayrılığı yaklaştığında bizi, Aişe (r.a) validemizin evinde topladı. Bize baktı, mübarek gözleri yaşardı ve: “Size merhabalar olsun. Allah size selamet versin. Size takvayı ve Hz. Allah’a itaati tavsiye ederim. Ayrılık vakti yaklaştı, Allah’a ve cennetlere dönüş vakti geldi. Beni ehl-i beytimin erkekleri yıkasın. Bu elbiseme, yahut şu Yemen elbisesine kefenleyin. Yıkama ve kefenleme işi bittiği zaman bu odada, şu yatağımın üzerine, şu kenara koyun ve bir saatliğine odadan çıkın. Benim üzerime ilk cenaze namazını ordusu ile beraber Cebrail(as), sonra ordularıyla beraber sırasıyla Mikail (as), İsrafil (as) ve Azrail (as) kılarlar. Sonra bölük bölük odama girip sizler kılarsınız.” Buyurdular. Bunu duyan ashap feryat ederek ağladılar ve: “Ya Rasülellah! Rabb’imizin nuru, bizim topluluğumuzun mumu (ışığı), işlerimizin sultanısın. Sen aramızdan ayrılınca biz kime müracaat edeceğiz?” Efendimiz:

 

Ben sizi; gecesi de, gündüzü gibi aydınlık olan geniş bir yol üzerinde bıraktım ve size biri konuşan, diğeri susan iki vaiz bıraktım. Konuşan: Kur’an-ı Kerim, susan ölümdür. Herhangi bir işte bir müşkilat çıkarsa; Kur’an’a ve sünnetime müracaat edin, kalbiniz katılaştığı zaman ölüm ve ölüm ahvalini düşününüz. “(İsmail Hakkı Bursevi rh)

 

(3) İbni Ömer (r.a)dan: Efendimiz: “Hilâli görmedikçe oruç tutmayınız. Hilâli görmedikçe bayram yapmayınız. Eğer hava kapalı olursa sayıyı otuza tamamlayınız.” Buyurdular.

 

Yani: havada kapalılık olmazsa, Ramazan hilâlini görmedikçe oruca, Şevval hilâlini görmedikçe bayrama başlamayınız. Eğer havada kapalılık olursa, o zaman içinde bulunduğunuz ayı otuza tamamlayınız.

 

Çünkü sabit olan her şeyde asıl olan yokluğuna delil olmadıkça devam etmesidir. Ay sabit, şüphe ise çıkıp çıkmadığındadır. O da ya hilâli görmekle, yahut sayıyı otuza tamamlamakla çıkmış olur.

 

Şunu da bilmelidir ki; Hadis-i Şerifteki ifadeye göre, hilâli görmekle Ramazan orucu farz olsa da, bayram yapılsa da, kişi kendi başına oruca yahut bayrama başlamamalı; hakime durumu haber verip onun ilânına göre amel etmelidir.

 

Eğer gök yüzünde kapalılık varsa; Ramazan hilâlinde, hür olsun, köle olsun, erkek olsun, kadın olsun, Müslüman, akil baliğ ve âdil (iyi halleri kötü hallerinden çok olan) bir kişinin şahadetini hakim kabul eder. Yalnız ben şehir dışında iken, yahut bulutlar arasındaki bir boşlukta hilali gördüm, derse kabul eder; değilse etmez.

 

Fâsık kimse hilâli gördüm derse, bu şahadeti dinî mesele olduğu için kabul edilmez.

 

Bayram hilâlinde havada kapalılık olduğu zaman, bir kişinin şahitliği kabul edilmez. İki hür erkek veya iki hür kadının şahadeti kabul edilir

.

(4) Ebu Hüreyre (ra)’ dan rivayet edilen Hadis-i Şerif buna uygundur:

 

Allah-ü Tealâ cenneti yarattığında, Cebrail’e: “Git ve cennete bak.” Buyurdu. Cebrail (a.s) cennete bakıp geldi ve: “Ya Rab! İzzetine yemin ederim ki, cenneti duyan herkes bu cennete girer. (Yani girmek için ne yapmak icap ederse onları yapar.)” dedi. Hz. Allah; Cennete girmeye sebep olan ibadetleri, ibadetlerdeki zorlukları, onlara devam etmeyi ve nefsin isteklerine karşı koymayı, Cebrail(a.s)’ a gösterdi de Cebrail (a.s): “Allah’ım! Hiçbir kimsenin buraya girememesinden korkuyorum.” Dedi.

 

Allah-ü Tealâ cehennemi yaratınca Cebrail (a.s)’a: “Git! cehenneme bak.” Buyurdu. Cebrail (a.s) bakıp geldi ve: “Ey Allah’ım! Bu cehennemi duyan hiçbir kimse buraya girmez. (Yani girmemek için ne yapmak gerekirse onu yapar).” dedi. Hz. Allah Cehenneme girmeye sebep olan içki, zina, gıybet, faiz gibi haram olan şeyleri gösterince, Allah’ım! Herkesin buraya girmesinden korkuyorum.” Dedi.

 

Hadis-i Şerif: Enes (ra) dan: Cehennem ehlinden dünyada kendisine en çok nimet verilen bir kişi getirilir. Cehenneme bir daldırılır ve “Ey Ademoğlu! Bundan önce hiç hayır gördün mü? Sana hiç nimet verildi mi? Diye sorulur. O: “Hayır! Vallahi Ya Rab (bana hiç nimet verilmedi der) Cennet ehlinden dünyada çok sıkıntı çekmiş bir mümin getirilir, Cennete bir daldırılır ve: “Ey Ademoğlu! Bundan önce hiç sıkıntı gördün mü? Sana bir zorluk dokundu mu? Diye sorulur. “Hayır! Vallahi Ya Rab. Hiçbir sıkıntı çekmedim.” der.1 (Şerh-i Meşarik)

 

 

Hadisi Şerif: Ebu Hüreyre (ra)den: Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular: İnsan oğlunun yaptığı her iyi ameli 10 ila 700 kat arası mükafatlandırılır. Ancak oruç müstesna; orucun sevabı hesapsızdır.

 

Çünkü oruç ancak sabırla eda olunur. Hz. Allah sabırlılar hakkında: Ayet Meali: “... yalnız sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.” Buyurmuş.(Ez- Zümer –10)

 

Bütün ibadetlerde sabır vardır. Ancak oruçta sabır diğer ibadetlerden farklıdır. Zira sabır 3 kısımdır:

 

1. Allah'a itaat hususunda sabır

2. Allah’ın haram kıldığı şeyleri yapmamak için sabır

3. Belâ ve musibetlere karşı sabır.

 

 

 

Bu üç kısım sabrın tamamı oruçta mevcuttur. Şöyle ki;

İbadet üzerine sabretmek vardır. Allah’ın haram kıldığı şeylere karşı sabır vardır. Açlık ızdırabı ve susuzluk harareti, beden zayıflığı üzerine de sabır vardır. Oruçlu bütün bunları Allah rızası için yapar. Kadın kocasının izni olmadan nafile orucu tutamaz.

 

Oruçlu en büyük arzuları olan yemek, içmek ve cinsi münasebetten kendini tuttuğu için Allah’ın ahlâkı ile ahlâklarmış olur. Kim ki yemesini, içmesini, şehvetini Allah için terk ederse; Allah cc. Onlara karşılık kendisine daha hayırlı şeyler ihsan eder.

 

Nitekim Hz. Allah: Ayet Meali; “... Kendiniz için önceden (dünyada iken) ne iyilik hazırlarsanız, Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükâfatça daha büyük olmak üzere...” Buyuruyor.(El- Müzzemmil- 20)

 

Hadis-i Şerif: Peygamber Efendimiz bir adama; “Sen Allah korkusundan dolayı bir şeyi terk edersen, Hz. Allah sana ondan daha hayırlısını verir.”

 

RİVAYET:

ORUÇLULAR İÇİN SOFRA.

Oruçlular için, Kıyamet günü arşın altında bir sofra kurulur. İnsanlar hesapta iken, onlar o sofrada yemek yerler. İnsanlar : “Bunlar kimlerdir, biz hesapla uğraşırken yemek yiyorlar?” Derler. O’nlara: “Siz yemek yerken onlar oruç tutuyorlardı.” Denilir. (Mecalis-i Rumi)

 

(5) İmam-ı Süyüti bazı kitaplarda insanların tebrik edileceği hususları beyan ederken şu hususları zikretmiştir:

 

Hastalıktan kurtulunca, Haccı tamamlayınca, Hacdan dönünce, nikahtan sonra, çocuğu dünyaya gelince, Ramazan-ı Şerif ayına kavuşmakla... tebrik edilir demiştir.

 

Hadis-i Şerif: İbniAbbas (ra)’dan: Efendimiz “Cuma namazından dönen bir (din) kardeşi ile karşılaşan; “Allah bizden ve sizden kabul etsin” diye söylesin.” buyurdu.

 

Hayır isabet ettiğinde tebrik etmek, bir belâ geldiğinde teselli etmek, hastalanınca ziyaret etmek komşuluk haklarındandır.( Mefatih)

 

Hadis-i Şerif: Zeyd İbni Halid (ra)’dan: Kim bir oruçluya iftar ettirirse, oruçlunun ecrinden hiçbir şey noksanlaşmaksızın aynı ecir ona da verilir.

 

Hammad bin Seleme, her gece 50 (elli) oruçluya iftar ettirirdi, bayram gelince onları ayrı ayrı giyindirirdi.

 

Zulmedeni affedenler, kötülük yapana iyilik yapanlar, Allah'ın verdiği nimetlerden, başkalarına ihsan edenler iyi kimselerden kabul edilirler.

 

Hadis-i Şerif: Kim bir açı doyurursa veya elbisesi olmayana elbise verirse, yahut bir yolcuyu barındırırsa; Allah onu kıyamet korkularından muhafaza eder.

 

Hikaye :

 

Abdullah bin Mübarek, fakirlere ve ilim talebelerine her sene 100 bin dirhem verir ve Fudayl bin İyad’a: “Siz dünya ile meşgul olmayınız, ilim tahsili ile meşgul olunuz, ben sizin geçiminizi temin ederim.” Derdi.

 

 

Hikaye :

 

Yahya Bermeki, her ay Süfyani Sevri (rh)’a 1000 dirhem verirdi. Süfyani Sevri secdeye varıp “Allah’ım! Yahya dünya işlerinde bana kâfi geliyor. Sen de âhiret işlerinde ona kâfi ol” Diye dua ederdi. Yahya Bermekiyi vefatından sonra bazı arkadaşları rüyada görüp; “Allah sana ne ile muamele etti?” Diye sordular. O: “Süfyan’ın duası hürmetine Hz. Allah beni mağfiret etti.” Dedi.( Mefatih)

 

Cennet kapılarının açılıp cehennem kapılarının kapatılmasına gelince; insanları, emir olundukları Ramazan orucuna ve o oruca hazırlanmaya teşviktir. Zira, sanki cennet kapıları açılmış onları bekliyor ve oruç sebebiyle cehennem kapıları da onlar için kapatılmıştır.

 

Ayrıca cennet kapılarının açılması; Allah’ın rahmetinin inmesinden, ibadetlerin Allah’a yükselmesinden, cennete girmeye sebep olan ibadetlerin çokça yapılmasından kinayedir.

 

Cehennem kapılarının kapatılması da ona girmeye sebep olan küçük günahlara ısrarın ve büyük günahların yok denecek kadar azalmasından kinayedir. Oruç sebebiyle bir çok günahlar bağışlanır.

 

Bu ayın şeref ve büyüklüğünün delillerinden olan, şeytanların bağlanmasının alâmeti, önceden günahlara dalan kimselerin bu ayda sakınmaları, önceden namazda tembellik edenlerin namaza başlamaları, Kur’an-ı Kerim ve nasihat dinlemeleridir.

 

Şeytanların bağlanması, oruçluların Şeytanın vesveselerini kabul etmemelerinden mecazdır. Zira Ramazan-ı Şerif ayı girdiğinde insanlar oruçla meşgul olurlar. Bir çok günah ve isyanlara sebep olan öfke ve şehvet kuvveleri kırılır. Aklî ve melekî kuvveleri kendilerini ibadet ve itaate yöneltir. (Mecalis-i Rumi’ den)

 

Hadis-i Şerif:  Ebu Hüreyre (r.a) ‘dan rivayet edilmiştir.Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.

 

Ağız kokusu insanlar nazarında hoşlanılmayan bir şey olsa da, itaatten kaynaklandığı için; Allah katında misk kokusundan daha makbuldür. Hatta normalde ağız kokusunu misvakla temizlemek lazım iken, İmam-ı Şafi Hazretleri oruçlunun ağız kokusunun devamını müstehab görmüştür.

Oruçlunun ağız kokusu Allah’a itaatin ve onun rızasını talebin bir eseri olduğundan ahirette misk kokusundan daha güzel kokacak ve oruç ehli, insanlar arasında bununla meşhur olacaktır. Oruç, dünyada kul ile Rabb’i arasında gizli olduğundan; Ahirette açığa çıkacaktır.

 

Hadis-i Şerif: Enes (ra)’ dan merfu olarak: “Oruçlular kabirlerinden ağız kokuları miskten daha güzel koktuğu halde çıkarlar ve bu kokular ile tanınırlar.”

 

 

 

Hadis-i Şerif: Oruç kalkandır:

Yani oruçlu, oruç sebebiyle kendisini Ahirette cehennemden, dünyada günahlardan ve Şeytan’ın vesveselerinden korur. Ancak kalkanın insanı koruması için sağlam ve yırtık olmaması gerektiği gibi, orucunda; hatalardan ve oruca zarar verecek şeylerden korunması icap eder. Onun için oruçlu, sadece yemeden içmeden değil, kötü, lüzumsuz, çirkin şeyler konuşmaktan ve yasaklanan her şeyden uzak durmalıdır.

Her hangi bir kimse kendine söverse; ona mukabele etmemeli, sadece: Ben oruçluyum.” Demelidir. (Mecalis-i Rumi)

 

(6) Hadis-i Şerif: (İbni Abbas (r.a)’ dan): Ramazan-ı Şerif ayının ilk gecesi, Arş’ın altından bir rüzgar eser. Ona; “Müsire” denilir. Cennet ağaçlarının yaprakları ve kapılarının halkaları hareket eder.

İşitenlerin kendisinden daha güzelini işitmediği bir ses duyulur. Huriler cennetin şerefeleri üzerine çıkıp: “Allah-ü Tealâ’ dan bizi isteyen yok mu? Bizi ona versin.” Derler. Sonra, “Ya Rıdvan! Bu gece hangi gecedir?” Diye sorarlar. Rıdvan: “Ey huriler! Bu gece Ramazan-ı Şerif’in ilk gecesidir.” Der. (Mev’iza Kitaplarından)

 

RİVAYET:RAMAZANI ŞERİFİN ŞEFAATI.

Ramazan-ı Şerif kıyamet günü en güzel bir surette gelip Allah-ü Tealâ’nın huzurunda secde eder. Hz. Allah:

“İsteğini söyle! Senin kıymetini bilen, hakkını ödeyenin elinden tut.” Buyurur. Ramazan-ı Şerif kıymetini bilenlerin elinden tutar, onlara vakar tacı giydirilir ve onlara şefaatçi olur, ve kendisine 1000 huri verilir. Sonra Burak’a bindirilip; ne istiyorsun? Denilir. Ramazanı Şerif : “Firdevs cennetlerinde Habib’inin civarına inmesini istiyorum” Der. Ona Firdevs cennetlerinden her birinde bir milyon köşk bulunan, kırmızı yakut ve yeşil zebercedden inşa edilmiş 100 bin şehir verilir. Bunun delili. “Yalnız sabredenlere mükafatları hesapsız ödenecektir.” Ayet-i kerimesidir.(Ez- Zümer-10) ( Zühret-ür Riyaz).

 

(7)

Sükut te 7000 hayır vardır ki, bunlar 7 kelimede toplanmıştır:

1. Sükut meşakkatsiz ibadettir.

2. Sükut takısız süstür.

3. Sükut saltanatsız heybettir.

4. Sükut bekçiye ihtiyacı olmayan kaledir.

5. Sükut insanlardan özür dileme ihtiyacı hissettirmez.

6. Sükut Kiramen Kâtibin Meleklerini (hususuyla günahları yazan meleği) istirahat ettirmektir.

7. Sükut oruçlunun kusurlarını örten bir perdedir.

Sükut, âlim için bir süs, cahil için ise bir örtüdür. (İmam-ı Gazali’nin Bidayet’ül Hidaye şerhinden)

 

Lâtife:

İmam-ı Âzam Ebu Hanife (rh) hazretleri, talebeleri İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed (rh) ile beraber oturmuşlar, güneş doğduktan sonra kılınan sabah namazının hükmünü müzakere ediyorlardı. Köyünde fakih geçinen cahil biri geldi. İmamı Âzamın ayağında bir rahatsızlık olduğu için ayağını uzatmıştı. Gelen kişiyi güzel ve kıymetli elbiseler içinde heybetli bir şekilde görünce ayağını topladı. Bu fakih geçinen kişi oturunca “Ya İmam! Fecir doğmadan (sabah namazı vakti girmeden) güneş doğarsa, sabah namazının hükmü ne olur?” Dedi. Bunun üzerine İmam-ı Ebu Yusuf ve İmamı Muhammed Hocalarına: “Efendim! Ayağınızı uzatabilirsiniz” Dediler ve derse devam ettiler. Evet Sükut, âlim için ziynet, cahil için örtüdür.

 

Oruçlular için cehennemden berat.

Nebi (a.s) dan: Mirac gecesinde Sidre-i Münteha’da, daha önce hiç görmediğim büyüklükte bir melek gördüm. Bir elini başının üzerine, diğerini sırtına koymuş vaziyette cennet-i Âlâ’da duruyordu. Allah’ı tesbih ettiği zaman sesinin güzelliğinden Arş-ı Âlâ titriyordu. Cebrail (as)’ a:” Bu kimdir?” Diye sordum. “Bu Allah-ü Tealâ’nın, Âdem (a.s)’ dan iki bin sene evvel yarattığı bir melektir.” Dedi. “Şu ana kadar nerede idi?” Dedim. “Arş-ı Âlâ’nın sağında, cennet-i Âlâ’da güzel, yeşillik bir yer var, orada idi ve Hz. Allah senin için ve Ramazan orucu tutan ümmetlerin için tesbih etmesini emretti.” Dedi.

 

Önünde her birinde nurdan bin kilit olan iki sandık gördüm. Cebrail(as)’a: “Bu sandıklar nedir?” Diye sordum. “Kendisine sor.” Dedi. Sordum. “Ümmetinden oruç tutanların cehennemden beratları var. Sana ve ümmetine ne mutlu.” Dedi.( Ruh-ul Beyan ve Mefatih-üt Tefasir’ den)

 

Onun için kabir ehli oruç tutanlara gıbta ederler.

 

 

Hadis-i Şerif : (İbni Ömer (r.a)’ den): Efendimiz: Her mezarlıkta bir melek: “ Ey kabir ehli! Bu gün kime haset ediyorsunuz? (imreniyorsunuz)” Diye seslenir. Onlar: “Biz mescid ehline haset ediyoruz. Çünkü onlar namaz kılıyorlar, biz kılamıyoruz, oruç tutuyorlar, biz tutamıyoruz, sadaka veriyorlar, biz veremiyoruz, Allah’ı zikrediyorlar, biz zikredemiyoruz.”Diye cevap verirler ve geçmiş zamanlarına pişman olurlar. Ancak pişmanlıklarının kendilerine faydası olmaz.

 

(8)

 Ayet Meali : Gök ve yer, onlar (Firavun ve Karun) ın ardından ağlamadı. Onlara mühlet de verilmedi.”(Ed- Duhan- 29)

 

 

Rivayet :

Mümin öldüğü zaman, onun ardından yer ve gök 40 gün ağlar. Firavun ve kavminin semaya çıkacak hiçbir salih ameli yoktu ki; ölünce sema amel gelmiyor diye ağlasın. Yerde yaptıkları hiçbir salih amel yoktu ki ;öldükten sonra yer ameller yok oldu diye ağlasın.

 

Hadis-i Şerif: Enes (ra)’dan: Semada her mümin için iki kapı vardır; birinden rızkı çıkar (iner), diğerinden ameli (semaya) girer. İnsan ölünce her ikisi de kesilir ve bu kapılar ağlarlar,

 

Ata (rh): “Semanın ağlamsı etrafının kızarmasıdır.” dedi.

 

Bizim üç bayramımız vardır:

 

1. İftar bayramı, bu tabiî bir bayramdır.

2. İman-ı kâmil ile ruhu teslim edince ölüm bayramı. Bu büyük bayramdır.

3. Ahirette Cemâl-i İlâhi’yi görünce olan bayram ki; bu en büyük bayramdır.  ( Mefatih)

 

Orucu muhafaza kulu Allah’ın rızasına yaklaştıran, Allah’a dost kılan amellerdendir.

 

Hadis-i Şerif: Kim üç şeyi muhafaza ederse; gerçekten Allah’ın dostu olur. Kim de onları zayi ederse; gerçekten Allah’ın düşmanı olur. Bunlar: namaz, oruç ve cünüplükten gusüldür.

 

(10)

 Teravih kılarken, ya geceyi ihya etmeye, yahut vaktin sünnetine, ve ya teravihe, yahut Ramazanı ihya etmeye niyet eder. Her selâmdan sonra niyete gerek yoktur.

 

Teravih namazı geçse; ne tek başına, ne de cemaatle kaza edilmez. Çünkü, kaza farz ibadetlere mahsustur.

 

Yatsı namazını tek başına kılan teravihi cemaatle kılabilir, ancak farzda cemaati terk edenler, teravihte cemaat olmazlar.

 

Teravihi yalnız başına kılan, vitri cemaatle kılabilir.

 

Şu zamanlarda imamın, sünnetin en az miktarlarından fazla uzatması cemaati bıktıracağı için mekruh olur. Tesbihlerde, en az sünnet miktarı; üçer defa söylemektir.

 

Yine imamın, cemaati sünnetin en az miktarını edadan, teşehhüd okumayı tamamlamaktan aciz bırakacak şekilde acele etmesi de; mekruhtur. Eğer cemaate ağır gelmezse; imam teşehhüdden sonra Peygamberimize salât okur. Şayet ağır gelirse, yalnızca “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed”der.

 

Münafıklara benzemek ve tembellik olacağı için, cemaatten birinin selâmdan sonra oturup., rükuya yakın imama uyması mekruhtur.

 

Eğer son ka’denin tamamında uyuya kalırsa, uyanınca teşehhüt miktarı kadar oturması gerekir, değilse namazı bozulur.( Rumi)

 

(9) Teravih namazının cemaatle kılınması, Hz. Ömer (r.a)’ın fiili ile sünnet olmuştur.

 

Hadis-i Şerif: Benden sonra hususiyle Ebu Bekir ve Ömer’e uyunuz.

 

Ashabın tamamı Hz. Ömer’e bakarak teravih namazını cemaatle kıldığı için bid’at değildir. Fakat cemaati usandıracak kadar uzun, bugünkü imamların çoğunun yaptığı gibi namazı bozacak kadar acele olmamalıdır. Yine bugün bir çoklarının yaptığı gibi, eve imam tutarak teravih namazı kılmak ta şiddetle mekruhtur. Feteva-i Hindiye’de böyledir. (Galiyet’ül Mevaiz)

 

Bilmiş ol ki, şer’an itikaf; Allah’a itaat ve Allah’ın (rızasına) yaklaşmak maksadıyla mescitte beklemektir. Önceki peygamberlerin dininde itikaf ibadeti vardı. Hz. Allah:”Biz, Beyti (Kâbe’yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim’in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail’e: Tavaf edenler, itikâf yapanlar, rüku ve secde edenler için evimi temiz tutun, diye emretmiştik.” Buyuruyor. (El-Bakara -125)

 

Eğer kalbî ihlâs ile yapılırsa itikaf; en şerefli amellerdendir. Çünkü bunda, kalbi Allah’tan başka har şeyden boşaltmak vardır.

 

Îtikâf yapan kişi, büyüklerden birine bir haceti olup kapısında bekleyen ve işim görülmedikçe buradan ayrılmam diyen, kişiye benzer. Çünkü mutekif; Allah’ın evinde oturup mağfiret olunmadıkça, buradan ayrılmam, demektedir.

 

Hadis-i Şerif: Kim bir (din) kardeşinin ihtiyacı(nı gidermek) için yürürse; 20 sene îtikâf yapmış gibi olur. Kim de bir gün îtikâf yaparsa; Hz. Allah onunla Cehennem arasında 30 hendek koyar ki, her hendek, doğu ile batı (arasındaki mesafeden) uzaktır.

 

Hadis-i Şerif: Ali Bin Ebu Talib (r.a)’ dan: Peygamber Efendimiz buyurdu ki: “Kim Ramazan-ı Şerif’te 10 gün îtikâf yaparsa; iki hac ve iki umre yapmış gibi olur.

 

Hadis-i Şerif: Kim cemaatle namaz kılınan bir mescitte akşam ile yatsı arasında îtikâf yapar ve namaz ve Kur’an dışında hiçbir şey konuşmazsa; onun için Cennette bir köşk bina etmek Allah cc. üzerine bir hak olur.

 

Hadis-i Şerif: İbni Abbas(ra)dan: Peygamberimiz buyurdu ki: İtikâf yapan günahlardan kendini tutar, bütün iyi işleri yapanlar gibi kendisine iyilikler yazılır.

 

İtikâf meşrudur, Allah (ın rızasın)a yakınlıktır ve her vakitte müstehabdır. Kadir Gecesini arayanlar için Ramazanı Şerif’in son on gününde en güzel ibadettir ve itikâf ancak niyetle sahih olur.

 

İtikâf yapan kişinin, ihtiyacını görmek gibi zaruri şeyler için mescit ten çıkması caizdir.

 

Cuma namazı kılınmayan mescitte itikaf yapan kimsenin Cuma Namazı için çıkması vaciptir.

 

Bütün mescitlerde itikaf sahihtir, ancak Cuma namazı kılınan mescitte daha efdaldir.Kadın evinde mescit (namazgah) olarak ayırdığı yerde itikafa girer.

 

İtikaf yapanın, namaz kılması, Kur’an-ı Kerim okuması ve zikretmesi müstehabdır.

 

İtikafın en efdali, Mescid-i Haram’da, sonra Mescid-i

 

Nebî’de, sonra Mescid-i Aksa’ da, sonra Cuma namazı kılınan mescitlerde yapılandır.

 

İtikafın şartı; akıllı ve temiz olan Müslüman’ın niyet etmesidir.

 

İtikâf 3 kısımdır:

1. Vacip, nezir edilen itikaf

2. Sünnet-i müekkede, Ramazan-ı Şerif’in son on günündeki itikaf

3. Sünnet, bu ikisi dışında ki itikaftır. Nezir edilen itikafta oruç şarttır.

 

Nafile itikafın en azı İmam-ı Muhammed (rh)’e göre, gündüz veya gecede 1 saat İmamı A’zam (rh)’a göre, bir gün İmamı Yusuf (rh)’a göre, bir günün yarıdan fazlasıdır. (Dürrü Muhtar ve İbni Abidin’den kısaltılmıştır)

 

 

 



1 “Demek ki dünyada bir eli yağda bir eli balda , her istediğini elde etmiş, bir çoklarının imrendiği rahat ve müreffeh bir hayat yaşamış insan, cehennem azabına bir dalıp çıkarılınca; dünyada sürdüğü bütün zevki, sefayı unutuyor. Öyle ise bütün zorluklar cehennemde mevcut. Yine dünya hayatı tamamen sıkıntılarla geçmiş bir Müslüman, Cennete şöyle girip çıkınca bütün sıkıntıları unutuyor. Öyle ise, bütün kolaylıklar cennette mevcuttur.”

 


incemeseleler.com

   
© incemeseleler.com