Ayet Meali: Ramazan ayı (öyle bir ay)dır
ki, Kur’an onda (bulunan Kadir Gecesi’nde Levh-i Mafhuz’dan dünya semasına)
indirilmiştir. (O Kur’an), insanlara (sebebi) hidayettir,
doğru yolun ve Hak ile batılı ayırt eden hükümlerin nice açık delilleridir.
İçinizden kim Ay’a erişirse orucunu tutsun. Kim de hasta olur, yahut bir sefer
üzerinde bulunursa başka günlerde, oruç tutamadığı günler sayısınca (orucunu
kaza etsin). Allah size kolaylık diler, güçlük istemez. (bu kolaylık
dilemesi) o sayıyı (kaza borcunuzu) ikmal etmeniz, Allah’ı büyük
tanımanız içindir. Olur ki şükür edersiniz. (El- Bakara- 185)
Cahiliyye devrinde ismi
Natig idi. İslâm’da ise bir çok ismi vardır. Ümmetin ayı Kur’an ayı ve kurtuluş
ayı...
Ramazan
diye isimlendirilmesi; oruçluların ciğerleri açlık ve susuzluktan yandığı için (1) yahut oruç sebebiyle günahlar yandığı (yok olduğu)
için veya güneşin kumaları kızdırdığı günlere denk geldiği içindir. Şöyle ki:
Araplar ayların eski isimlerini o aylarda meydana gelen bazı hâdiselerle
değiştirdiler. Bu ayın isim değişikliği, güneşin çok sıcak olduğu vakte isabet
ettiği için Ramazan diye isimlendirdiler.
Ramazan,
Cenabı Hakkın isimlerinden bir isimdir. Onun için “Ramazan geldi” demeyiniz
“Ramazan ayı geldi” deyiniz diye rivayet edilmiştir. Bazı âlimler ramazan
denilmesini menetmişlerdir. Ancak doğru olana böyle söylemek de sahihtir, evla
olan ise ramazan ayı veya Ramazan-ı Şerif demektir.
Açıklama:
“Kur’an kendisinde indirilen ay” Kur’an-ı Kerimde evvelkilerin ve
ahirkilerin ilmi vardır. (2) Ayet-i kerimede
haber verilen inzal,Kur’an-ı Kerim’in, Kadir Gecesi’nde Levhi Mafhuz’dan
Beyt-ül İzze ye topluca indirilmesidir. Sonra Cebrail (as) 23 senede Allah-ü
Tealâ diledikçe ayet ayet, sûre sûre indirmiştir.
Beyhaki,
Peygamberimizden şöyle rivayet etmiştir:
İbrahim
(a.s)’ın Suhufu, Ramazan-ı Şerifi’n ilk gecesi
Davut
(a.s)’a Zebur, Ramazan-ı Şerif’in 19. gecesi
Musa
(a.s)a Tevrat, Ramazan-ı Şerif’in 7. Gecesi
İsa(a.s)’a
İncil, Ramazan-ı Şerif’in 13. gecesi
Peygamberimize
Kur’an-ı Kerim, Ramazan Ayının 25. gecesi indirilmiştir.
Ayet-i
Kerimenin bir manası da;Ramazan-ı Şerif’in şanı, fazileti, orucun farziyeti
hakkında Kur’an, yani oruç ayeti indirildi, demektir.
“Kur’an-ı
Kerim insanlara hidayettir” İnsanları kendisinde bulunan mucizeler,
hikmetler ve mev’izalarla dünya ve ahirette kendilerine faydalı olan şeylere ve
dalâletten Hak yola hidayet eder.
“Doğru
yolun ve hak ile batılı ayırt eden hükümlerin nice açık delileridir.”
“İçinizden
kim o aya erişirse orucunu tutsun.” Kim şehirde veya köylerde mukim olursa
ve ramazan ayı girerse orucunu tutsun. Kim de seferi olursa oruç tutmaması
mubah olur.
O
aya erişen, akıllı, buluğa ermiş, sağlıklı kimselere oruç farzdır, çocuk ve
deli mukim olarak o aya erişirlerse de kendilerine oruç farz olmaz.
O
aya erişirse, demek; hilâli görürse demektir. Çünkü Efendimiz:
Hadis-i
Şerif: “Hilâli
görüp oruç tutun, hilâli görüp bayram yapınız.”(3) Buyuruyorlar.
(Müslim) (c.3.5.124)
“Kim
de hasta olur yahut bir sefer üzerinde bulunursa, başka günlerde, oruç
tutamadığı günler sayısınca (orucunu kaza etsin).
Hasta
olanlar mukimde olsa, seferi olanlar sıhhatli de olsa, oruç tutmayıp sonra kaza
edebilirler.
“Allah
size kolaylık diler.” Onun için hasta veya yolcuya oruç tutmamayı, mubah kılmıştır. Çünkü
Hz. Allah, dinde bir güçlük kılmamıştır.
“Güçlük
istemez.”
Size olan engin merhameti ve şefkati sebebiyle hasta ve seferi olanlara oruçla
meşakkat vermeyi istemez.
Tirmizi’den:
Yüsr (kolaylık) cennetin ismidir. Çünkü bütün kolaylıklar oradadır.
Usr
(güçlük) cehennemin ismidir. Çünkü bütün güçlükler oradadır.(4)
O
zaman mânâ Allah-ü Tealâ sizin oruç sebebiyle cennete girmenizi ister,
cehenneme girmenizi istemez.
Oruç
emriyle murat, müminler için dünya ve ahiret zorluğunu değil, kolaylığını
temindir. Dünya kolaylığı, (ruhen) melekiyyete yükselip marifete ulaşmaktadır.
Dünya zorluğu ise, Beşeriyet ve hayvaniyet sıfatında kalmaktır.
Ahiret
kolaylığı: Cennet, yakınlık, Allah’a kavuşmak ve cemalini görmektir. Ahiret
zorluğu ise; Cehennem, cehennem azabı ve derekeleridir.
Buna
mânâ Allah-ü Tealâ, zorlukla beraber olan kolaylığı diler, oruç emrine uyarken
o andaki zorluğa değil, sonra gelen kolaylığa bakın, çünkü akıllı kimse ilâcın
acılığına değil, sonra gelecek şifanın tatlılığına bakar da ilacın acılığına
aldırmadan onu içer.
Ramazan
orucu her ne kadar nefse acı ve güç gelse de, hakikatte o günah hastalıkları
için şifa, isyan ve kusurlar için bir keffarettir. Onun için Ramazan-ı Şerif’e
hazırlanmak ve “Ramazan-ı Şerif geldi”. Diye ferahlamak lazımdır. Zira Hadis-i Şerifte haber verildiğine göre,“Kim,
Ramazan-ı Şerif başladı, diye sevinirse; Hz. Allah onu Cehenneme haram kılar.”
Peygamberimiz
Ramazan-ı Şerif gelince ashabını tebrik ve tebşir ederdi. Bu mübarek ay geldiği zaman, bir kardeşi geldiği zaman
ki gibi tebrik etmek kutlamak, “Allah-ü Tealâ bu ayı hepimize mübarek kılsın.”
Demek meşrudur. (5)
ŞİİR
Oruç
ayı geldi onda eman vardır.
Azat
olmak ve cennetlerde oturmak vardır.
Şerefli
bir aydır, kavuşulur nimetlere
Bütün
zamanların üstünde örnektir bize.
Onda
oruç tutup Mevlâ’dan sakınan
Yaptığı
işlerde, hem de konuştuğu zaman.
Mübarek
olsun gelen bu ay bize.
Onu
methetmektedir Hz. Kur’an.
RAMAZAN
AYINDA YAPILACAK HAYIRLI İŞLER:
Said
İbni Müseyyib’in Selman-ı Farisi(r.a) dan naklen rivayet ettiği bir hadisi
şerif, Ramazan ayında yapılacak hayırlı işleri şöyle açıklamaktadır:
Rasülullah
(s.a.v) Şaban ayının son gününde bir hitabede bulunarak şöyle konuştu: “Ey
insanlar! Büyük (ve) mübarek bir ay, sizi gölgelemiş bulunuyor. Öyle (feyizli)
bir ay ki, içinde bin aydan hayırlı bir gece bulunmaktadır. Öyle bir ay ki,
Allah, onu orucunu farz; gecesin(in
teravihin)e kalkmayı nafile (ibadet) kıldı. Kim hayırdan bir
haslet ile (rıza-i ilâhiye) yaklaşacak olursa, diğer ayda bir farzı eda
etmiş gibi olur. Kim o (ay) da bir farzı eda ederse, başka bir ayda
yetmiş fariza eda etmiş gibi olur. O, (ibadete) sabır (ve sebat
gösterme) ayıdır. Sabrın sevabı ise Cennettir. O, ihsan ayıdır. O, öyle bir
aydır ki, içinde müminin rızkı arttırılır. Kim o ayda bir oruçluya iftar
ettirirse, günahları için mağfiret ve ateşten kurtulması (nın vesilesi)
olur. O (ziyafeti verdiği) kişinin ecrinden hiçbir şey
noksanlaşmaksızın sevabın bir misli de kendisine (verilmiş) olur.”
Ashap:
“Ey
Allah’ın Rasülü! Hepimiz iftar (ziyafeti verecek) şeyi bulamıyoruz.” Dediler .
Rasül-ü
Ekrem:
- Allah, bu sevabı, bir tek hurma ile veya bir yudum su ile veya süt
tattırmakla da bir oruçluya ihsan eder. Kim bir oruçluya su ikram ederse Allah,
ona benim havzımdan su içirir de, Cennete girinceye kadar susamaz. Bu ayın
evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu ateş-i cehennemden kurtulma (imkanları içinde toplanmış bulunmakta)dır. Kim bu ayda hizmetçisinden (işi) hafifletecek
olursa, Allah da onu yargılar ve ateşten azat eder.
O
(ay) da
4 hasleti çoğaltınız. İki haslet ile, Rabb’inizi hoşnut edersiniz; diğer iki
haslete gelince; ondan müstağni kalamazsınız. Rabb’inizi hoşnut edeceğiniz iki
haslet: Allah’tan başka hiçbir ilâhın bulunmadığına şahitlik etmendir ve bir de
ondan mağfiret dilemendir. Sizin müstağni kalamayacağınız iki haslete gelince:
Allah’tan Cennet istemeniz ve ateşten O’na sığınmanızdır.
(Mealim-it-Tenzil)
RAMAZAN-I
ŞERİF’İN SAYILMAYACAK KADAR FAZİLETLERİ VARDIR.
Hadis-i
Şerif: Benden
önce hiç bir peygambere verilmeyen beş şey Ramazan_ı Şerifte benim ümmetime
verilmiştir:
1. Ramazan-ı Şerif’in ilk gecesi Allah-ü Tealâ ümmetime (rahmet nazarıyla) bakar.
Kime Hz. Allah bakarsa ona ebediyen azap etmez.
2. İftar vaktinde onların ağız kokusu Allah katında miskten daha güzeldir.
3. Her gece ve gündüz melekler onlar için istiğfar ederler.
4. Allah-ü Tealâ cennete: “Ümmet-i Muhammed için hazırlan ve süslen”. Diye
emreder. “Çünkü onlar dünya yorgunluğundan burada istirahat edecekler”.
Buyurur.
5. Çalışanlar işlerini bitirince ücretlerini aldıkları gibi Ramazan-ı
Şerif’in son günü hepsi mağfiret olunurlar.
Ramazan
veya diğer ayların hilâlini gören kimsenin: “Allah’ım! Bu ayı bize bereket,
iman İslâm ve selametle kıl. Benim ve senin Rabb’in Allah tır” diye dua etmesi
müstehabdır.
Tirmizi
Hz. Talha’dan, Peygamberimizin böyle söylediğini rivayet etmiştir.
Hz.
Ali Bin Ebi Talip(r.a)’dan, Peygamberimiz :
- Ya Ali! Hilâli gördüğün zaman, üç defa: “Allah-ü Ekber” De .Sonra: Beni
ve seni yaratan, senin menzillerini (yörüngelerini) tayin eden, seni âlemlere bir ayet
(ibret alameti) kılan Allah’a hamd olsun.” De. “Eğer böyle
söylersen; Allah-ü Tealâ seninle, meleklerine karşı iftihar eder ve: “Ey
meleklerim! Şahit olun! Bu kulumu cehennemden azat ettim”. Buyurur.
- Ey Ramazan ayının Rabb’i olan Allah’ım! Ramazan’ı Şerife bizi emniyet,
iman, selamet, islâm, hastalıktan sıhhat, namazdan başka diğer meşguliyetlerden
boş olduğumuz hâlde kavuştur. Ey rüşd ve hayır hilâli. diye söylenir.
- Hadis-i Şerif: (Ebu Hureyre (ra)’dan) Peygamberimiz:
- Ramazan ayı geldiği zaman, Şeytanlar zincirlere bağlanır, cehennem
kapıları kapatılır, hiçbir kapısı açılmaz. Cennet kapıları açılır, hiç biri
kapatılmaz. Bir münadi şöyle seslenir: Ey hayır yapmak isteyen! Haydi başla ve
ey kötülük yapmak isteyen! Vazgeç! Allah-ü Tealâ’nın cehennemden azat ettiği
kimseler vardır. Bu seslenme her gece devam eder. (Etterğib Vetterhib
c.2.s.97) (6)
Bazı
sapıklar: “Şeytanlar bağlanıyorsa o zaman kullar niçin Ramazan ayında isyan
ediyorlar?” Diyorlar.
Cevaben
deriz ki: “Bağlananlar şeytanların reisleri ve azgın olanlarıdır. İnsanları
günaha sokan diğer şeytanlardır. Kaldı ki insan şeytanları da bu hususta
kâfidir. Onlardan kurtuluş, halveti (yalnızlığı) tercih etmek, zikir ve Kur’an
okumakla meşgul olmak, devamlı sükût (7) etmekle
mümkündür. Dil insanı helâk eden en kuvvetli sebeplerdendir.
Beyit
Ölmez
kişi ayak sürçmesinden,
İdam
edilir genç dil sürçmesinden.
İmam
Şibli: “Ramazan hilâli görülünce Mülk Suresi’ni okumak müstehab olur. Bu
hususta tavsiye vardır ve bu süre kurtarıcıdır.” diyor.
Bu
sûrenin okunmasının hikmeti: Sûre 30 ayettir. Ramazan-ı Şerif te 30 gündür.
Umulur ki Allah-ü Tealâ hilâli görünce Mülk Sûresi’ni okuyan kimseyi her türlü
sıkıntıdan kurtarır ve bir ay zarfınca muhafaza eder.
Ramazan
ayı büyük ve mübarek bir aydır, bereket ve mağfiret ayıdır. Büyük günahlardan
kaçınmak şartı ile bir Ramazan diğer Ramazana kadar, hac diğer hacca kadar,
Cuma diğer Cuma’ya kadar, namaz diğer namaza kadar olan küçük günahlara
kefarettir.
Hadis-i
Şerif:
Benim ümmetim Ramazan ayında olanları bilselerdi; senenin tamamının Ramazan
olmasını isterlerdi. Çünkü bu ayda dualar müstecab, sadakalar makbul,
haseneler(in
ecri) kat kat ve onlardan azap uzaklaştırılır. Onun için semavat ve arz Ramazan ayı çıktığı
için ağlarlar(8)
Şu
ne güzel sözdür.
Kulağımda
koruma, gözümde yumma, dilimde sükût olmazsa, o zaman oruçtan benim nasibim
ancak açlık ve susuzluktur. Her ne kadar bugün oruç tuttum desem de; gerçekte
oruç tutmuş sayılmam.
Hadis-i
Şerif:
Enes(ra)’dan: Allah-ü Tealâ, Ramazan-ı Şerif’in ilk gününün sabahı
bağışlamadık kimse bırakmaz.
Hadisi
Şerif: İbni
Mes’ud (ra)’dan: Kim Ramazan’dan bir gün oruç tutarsa; annesinden doğduğu
gün gibi günahlarından kurtulur. Ay çıktığında hayatta olursa; seneye kadar bir
hata yazılmaz.
Hadis-i
Şerif: “Ramazan
gecelerinde kıyamı, yani Teravihi sünnet kıldım.”
Bu Hadis-i Şerife göre, teravih namazı kılmak
kadın olsun erkek olsun her Müslüman’a sünnet-i müekkededir ve Hulefa-i Raşidin
bu namazı devamlı kılmışlardır. (9)
Ramazan-ı
Şerif’te teravih, Allah-ü Tealâ’nın rızasına yaklaşma yollarının en
büyüklerindendir.(10)
Teravih
(istirahatler) diye isimlendirilmesi; her iki selâmdan sonra istirahat
edilir.Her dört rekâta bir terviha denilir böylece 5 terviha olur.
Hadis-i
Şerif: Ebu
Hureyre (ra)’dan. Kim (Allah’ın vaat ettiği sevaba) inanarak ve
(Allah’ın rızasını) isteyerek ramazanda kaim olursa; geçmiş günahları
bağışlanır. (Ramuz- ul-Ehadis c.2. s.436)
Peygamber
Efendimiz teravih namazı kılmış, fakat bazı kereler terk etmiştir.
Efendimiz
mescidin bir kenarında Kadir Gecesini ihya için kendisine bir odacık
yapmışlardı. Bir gece oradan çıkıp mescidde itikâf yapan müminlerle imam olarak
teravih namazını cemaatle eda ettiler. Bunu duyan bazı ashap ertesi gece
evlerine gitmediler. Efendimiz onlara imam olup teravih namazını kıldırdılar.
Üçüncü gece yatsıdan sonra kimse evine gitmedi. Peygamberimizi beklediler.
Gecenin üçte ikisi geçince, bazıları Rasülullah Efendimizi uyudu zannedip
odacığın önünde öksürdüler. Efendimiz uyumamışlardı. Hücreden çıkıp: “Bugün
size teravih kıldırmayacağım, çünkü farz olmasından korkuyorum”. Buyurdular. Ashab-ı
Kiram dağılıp evlerinde tek başlarına kıldılar. Hz. Ebu Bekir devrinde de aynen
devam edildi.
Hz.
Ömer halife olunca, yatsıdan sonra Mescidi kandillerle süsleyip Übey İbni
Ka’b(r.a)’ı imam tayin etti ve teravihi
cemaatle kıldırdı.
H.z.
Ali (kerremallahü vechehü), Kûfe’de Ramazan-ı Şerif’te bir gece mescidleri
gezerken insanları ibadet halinde görünce :“Ömer (r.a) kandillerle mescitdleri
aydınlattığı gibi; Allah (cc). O’nun kabrini aydınlatsın.” Diye dua etti.
DUA
Ey Kerim, Ey mağfireti bol Rabbim. Kabir
karanlığında rahmetini bize arkadaş kıl, bizi kıyamet gününde ön ve
arkalarından nur koşanlardan eyle. Bizi cennet köşk ve saraylarına yerleştir.
Arzın yarılacağı kıyametin kopacağı ve
bütün yüzlerin hayy-ı kayyüm (diri ve daim) olan Allah’a baş eğeceği günde bize
merhamet et. Korkulardan selamet, yangın ve depremlerden emniyet ver. Va’d
ettiğin şey (cennet ve cemalin)e kabiliyyetle bizi rızıklandır. Bizi
alıştırdığın gibi ihsanını daim kıl. Verdiklerini mübarek eyle. Üzerimize
ni’metini tamamla. Rahmetinle bizi cennetine koy. Kalblerimize sana
ulaşabileceğimiz bir nur kıl. Bizi Hazretine yaklaştıracak salih amellere
muvaffak kıl. Her işinde sana tevekkül edenlerden eyle. Mahşer günü huzurunda
bizi mahcup etme. Dünya rezilliği ve ahiret azabından eman ver. Cennette bize
kıymetli, değerli, rahmet hullelerini giydir.
Allahım
Şerefli Nebi, O’nun temiz evladı ve torunları hürmetine duamızı kabul buyur.
RAMAZAN-I ŞERİF’İN
FAZİLETLERİ 2
PEYGAMBER
EFENDİMİZİN MİMBERDE AMİN DEMESİ:
Cabir(r.a)’den:
Peygamber Efendimiz bir gün minbere çıkarken birinci basamakta “amin” dedi.
İkinci basamağa çıkarken tekrar “amin” dedi. Üçüncü basamakta tekrar “amin”
dedi. Minberden inince ashap: “Ya Rasülullah! Niçin her basamakta amin
dediniz?” Dediler. Efendimiz: “Birinci basamağa çıktığımda Cebrail geldi ve
Ramazan-ı Şerif’e ulaşıp mağfiret olunmadan Ramazan-ı Şerif çıkan kimse bedbaht
olsun. dedi. Ben de, amin, dedim.
İkinci
basamağa çıktığımda; anne babasına yetişip onlara iyilik sebebiyle cennete
giremeyen kimse bedbaht olsun, dedi. Ben de, amin ,dedim.
Üçüncü
basamakta ise; yanında senin ismin anılıp ta salâvat okumayan kimse bedbaht
olsun, dedi. Ben de, amin, dedim. (Galiyet-ül-Mevaiz.)
Ayların
sayısı Yakup (a.s)’ın evladı gibi 12 dir. Nasıl ki Yusuf (as), babası yanında
diğer kardeşlerinden kıymetli idiyse; Ramazan-ı Şerif te Allah katında diğer
aylardan daha kıymetlidir.
Denildi
ki: Senenin tamamı öldürücü zehir, Ramazan-ı Şerif onun panzehiridir. Konuşma
öldürücü zehir, Allah’ı zikir onun panzehiridir. Dünya öldürücü zehir, züht
onun panzehiridir. Mal öldürücü zehir, zekât onun panzehiridir.
(Galiyet-ul-Mevaiz.)
Hulasa:
Ramazan-ı Şerif ayların efendisi, Cuma günlerin, Kur’an-ı Kerim kelâmın,
Muhammed Aleyhisselam bütün mahlûkatın efendisidir. Kur’an-ı Kerim’in efendisi
ise; Ayet-ül’kürsidir.
Hz.
Ali(ra)’nin rivayet ettiği bir Hadis-i Şerifte Peygamberimiz;
Ya
Ali! Beşerin efendisi Adem(a.s), Arabın efendisi Muhammed (as), fakat övünmek yok.
Fakirlerin efendisi Selman), Rum’un efendisi Suhayb, Habeşlilerin efendisi
Bilâl, Dağların efendisi Tûr Dağı, Günlerin efendisi Cuma günü, Kelâmın
efendisi Kur’an-ı Kerim. Kur’an-ı Kerim’in efendisi Bakara Sûresi, Bakara
Suresi’nin efendisi Ayet-ül kürsidir. (Ramuz-ul Ehadis c.1 s302)
Hadis-i
Şerif: Her
kim her namazdan sonra Ayet-ül kürsi’yi okursa; cennete girmekten onu sadece
ölüm alı koyar. Onu okumaya ancak sıddık ve âbidler devam eder.
(Ruh’ul-Beyan)
(1). Hususiyle iftar vaktinde perdeler kalkar ve dualar şüphesiz kabul
olunur.
Hikaye
Musa
(as) Tûr-i Sina’da Cenab-ı Hakk’a münacatında: “Ya Rab! Bana kelâmını işitmekle
ikramda bulundun ve beni kelim ittihaz ettin. Böle bir ikram ile başka
kullarına da ikramda bulundun mu?” Diye sual etti.
Allah-ü
Tealâ: “Ey Musa! Benim kıyamete yakın göndereceğim kullarım vardır ve onlara
Ramazan orucunu farz kılarım. Ben onlara senden daha yakınım. Zira her ne kadar
seninle vasıtasız konuşsam da; benimle senin aranda yetmiş bin perde var.
Ümmet-i Muhammed oruç tutuklarında, iftar vaktinde dudakları beyazlaşıp
renkleri sararır. Ben o perdeleri o anda kaldırırım Ya Musa!” Buyurdu.
(Mevızadan)
Cenab-ı
Hak, Bakara Sûresi 185. Ayet-i kerimesinde: “Ramazan ayı, Kur’an’ın
indirildiği aydır.”
Kadir
Sûresi 1. Ayet-i kerimesinde: “Biz onu (Kur’an’ı ) Kadir Gecesinde
indirdik.”
Duhan
Sûresi 3. Ayet-i kerimesinde: “Biz onu (Kur’an’ı) Mübarek bir gecede
indirdik.”
İsra
Sûresi 106. Ayet-i kerimesinde: “Biz onu Kur’an olarak, insanlara dura dura
okuyasın diye (ayet ayet, süre süre) ayırdık; ve onu peyderpey indirdik”.
Buyuruyor. Bu ayet-i kerimeler hakkında İbni Abbas(r.a)’a soruldu. O, şöyle
cevap verdi: Kur’an-ı Kerim Kadir gecesinde topluca Levh-i Mafhuz’dan, dünya
semasındaki Beyt-ül İzzet’e indirildi. Sonra Cebrail (as), 23 senede
Peygamberimize indirdi. (Meâlim)
(2) Hadisi
Şerif: İbni
Mes’ud (ra)’ dan: İlim öğrenmek isterseniz; Kur’an-ı Kerim’i takip ediniz.
O’nda evvelkilerin ve ahirkilerin ilimi vardır.
Rivayet
Ariflerden
biri: “Acaba Kur’an-ı Kerim’de Peygamberimizin; “Müminin ruhu cesedinden, hamurdan
kılın çıktığı gibi çıkar” Hadis-i Şerifine delil olacak bir ayet-i kerime var
mıdır? Diye düşünüp Kur’an-ı Kerimi dikkatlice hatmetti. Fakat bulamadı.
Rüyasında Efendimizi görüp :”Ya Rasülellah! Kur’an-ı Kerim’de, bu hadisin
manasını bulamadım.”dedi. Peygamberimiz: “Yusuf Sûresi’nde ara.” buyurdular.
Uyanınca Yusuf Sûresi 31. Ayet-i kerimenin bu manaya delil olduğunu anladı.
Ayet-i kerime: “Kadın, onların dedikodusunu duyunca , onlara davetçi
gönderdi; onlar için dayanacak yastıklar hazırladı, her birine bir bıçak verdi,
‘(Kadınlar meyveleri soyarken Yusuf’a) “Çık karşılarına, dedi.
Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar. (şaşkınlıklarından)
ellerini kestiler ve dediler ki: Hâşâ Rabb’imiz! Bu bir beşer değil” “Bu
ancak üstün bir melektir” Yusuf Sûresi 31
Kadınlar,
Yusuf (a.s)’ ın güzelliği karşısında ellerini kestiler. Fakat acısını hiç
duymadılar. Mümin de rahmet meleklerini, Cennetteki makamını, oradaki
nimetleri, hurileri ve köşkleri görünce ölüm acısını hissetmez (Kudsi Mesnevi
şerhinden)
Allah-ü
Tealâ’nın anlama imkânı bahşettiği kimselerin her şeyi Kur’an-ı Kerim’den
çıkarmaları mümkündür. Hatta bazı âlimler Rasülullah Efendimiz 63 sene
yaşayacağını, Münafikun Sûresi’nde: “Allah (c.c), eceli geldiğinde hiç
kimseyi (ölümünü) ertelemez. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”
(El-Münafikun- 11) ayet-i
kerimesinden
anlamışlardır. Çünkü sure 63. Sûredir ve ondan sonra Tağabün (aldanma) sûresi
vardır. Peygamberimizin yokluğunda ise insanların, her yönden aldanması zahir
olmuştur.
İKİ
VAİZ KUR’ANI KERİM VE ÖLÜM.
İbni
Mes’ud(ra) anlatıyor:
Rasülüllah’ın
ayrılığı yaklaştığında bizi, Aişe (r.a) validemizin evinde topladı. Bize baktı,
mübarek gözleri yaşardı ve: “Size merhabalar olsun. Allah size selamet versin.
Size takvayı ve Hz. Allah’a itaati tavsiye ederim. Ayrılık vakti yaklaştı,
Allah’a ve cennetlere dönüş vakti geldi. Beni ehl-i beytimin erkekleri yıkasın.
Bu elbiseme, yahut şu Yemen elbisesine kefenleyin. Yıkama ve kefenleme işi
bittiği zaman bu odada, şu yatağımın
üzerine, şu kenara koyun ve bir saatliğine odadan çıkın. Benim üzerime ilk
cenaze namazını ordusu ile beraber Cebrail(as), sonra ordularıyla beraber
sırasıyla Mikail (as), İsrafil (as) ve Azrail (as) kılarlar. Sonra bölük bölük
odama girip sizler kılarsınız.” Buyurdular. Bunu duyan ashap feryat ederek
ağladılar ve: “Ya Rasülellah! Rabb’imizin nuru, bizim topluluğumuzun mumu
(ışığı), işlerimizin sultanısın. Sen aramızdan ayrılınca biz kime müracaat
edeceğiz?” Efendimiz:
Ben
sizi; gecesi de, gündüzü gibi aydınlık olan geniş bir yol üzerinde bıraktım ve
size biri konuşan, diğeri susan iki vaiz bıraktım. Konuşan: Kur’an-ı Kerim,
susan ölümdür. Herhangi bir işte bir müşkilat çıkarsa; Kur’an’a ve sünnetime
müracaat edin, kalbiniz katılaştığı zaman ölüm ve ölüm ahvalini düşününüz. “(İsmail
Hakkı Bursevi rh)
(3) İbni
Ömer (r.a)dan: Efendimiz: “Hilâli görmedikçe oruç tutmayınız. Hilâli
görmedikçe bayram yapmayınız. Eğer hava kapalı olursa sayıyı otuza
tamamlayınız.” Buyurdular.
Yani:
havada kapalılık olmazsa, Ramazan
hilâlini görmedikçe oruca, Şevval hilâlini görmedikçe bayrama başlamayınız.
Eğer havada kapalılık olursa, o zaman içinde bulunduğunuz ayı otuza
tamamlayınız.
Çünkü
sabit olan her şeyde asıl olan yokluğuna delil olmadıkça devam etmesidir. Ay
sabit, şüphe ise çıkıp çıkmadığındadır. O da ya hilâli görmekle, yahut sayıyı
otuza tamamlamakla çıkmış olur.
Şunu
da bilmelidir ki; Hadis-i Şerifteki ifadeye göre, hilâli görmekle Ramazan orucu
farz olsa da, bayram yapılsa da, kişi kendi başına oruca yahut bayrama
başlamamalı; hakime durumu haber verip onun ilânına göre amel etmelidir.
Eğer
gök yüzünde kapalılık varsa; Ramazan hilâlinde, hür olsun, köle olsun, erkek
olsun, kadın olsun, Müslüman, akil baliğ ve âdil (iyi halleri kötü hallerinden
çok olan) bir kişinin şahadetini hakim kabul eder. Yalnız ben şehir dışında
iken, yahut bulutlar arasındaki bir boşlukta hilali gördüm, derse kabul eder;
değilse etmez.
Fâsık
kimse hilâli gördüm derse, bu şahadeti dinî mesele olduğu için kabul edilmez.
Bayram
hilâlinde havada kapalılık olduğu zaman, bir kişinin şahitliği kabul edilmez.
İki hür erkek veya iki hür kadının şahadeti kabul edilir
.
(4)
Ebu Hüreyre (ra)’ dan rivayet edilen Hadis-i Şerif buna uygundur:
Allah-ü
Tealâ cenneti yarattığında, Cebrail’e: “Git ve cennete bak.” Buyurdu. Cebrail
(a.s) cennete bakıp geldi ve: “Ya Rab! İzzetine yemin ederim ki, cenneti duyan
herkes bu cennete girer. (Yani girmek için ne yapmak icap ederse onları
yapar.)” dedi. Hz. Allah; Cennete girmeye sebep olan ibadetleri, ibadetlerdeki
zorlukları, onlara devam etmeyi ve nefsin isteklerine karşı koymayı,
Cebrail(a.s)’ a gösterdi de Cebrail (a.s): “Allah’ım! Hiçbir kimsenin buraya
girememesinden korkuyorum.” Dedi.
Allah-ü
Tealâ cehennemi yaratınca Cebrail (a.s)’a: “Git! cehenneme bak.” Buyurdu.
Cebrail (a.s) bakıp geldi ve: “Ey Allah’ım! Bu cehennemi duyan hiçbir kimse
buraya girmez. (Yani girmemek için ne yapmak gerekirse onu yapar).” dedi. Hz.
Allah Cehenneme girmeye sebep olan içki, zina, gıybet, faiz gibi haram olan
şeyleri gösterince, Allah’ım! Herkesin buraya girmesinden korkuyorum.” Dedi.
Hadis-i
Şerif: Enes
(ra) dan: Cehennem ehlinden dünyada kendisine en çok nimet verilen bir kişi
getirilir. Cehenneme bir daldırılır ve “Ey Ademoğlu! Bundan önce hiç hayır
gördün mü? Sana hiç nimet verildi mi? Diye sorulur. O: “Hayır! Vallahi Ya Rab (bana hiç nimet
verilmedi der) Cennet ehlinden dünyada çok sıkıntı çekmiş bir mümin
getirilir, Cennete bir daldırılır ve: “Ey Ademoğlu! Bundan önce hiç sıkıntı
gördün mü? Sana bir zorluk dokundu mu? Diye sorulur. “Hayır! Vallahi Ya Rab.
Hiçbir sıkıntı çekmedim.” der.1
(Şerh-i Meşarik)
Hadisi
Şerif: Ebu
Hüreyre (ra)den: Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular: İnsan oğlunun yaptığı
her iyi ameli 10 ila 700 kat arası mükafatlandırılır. Ancak oruç müstesna;
orucun sevabı hesapsızdır.
Çünkü
oruç ancak sabırla eda olunur. Hz. Allah sabırlılar hakkında: Ayet Meali: “...
yalnız sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.” Buyurmuş.(Ez-
Zümer –10)
Bütün
ibadetlerde sabır vardır. Ancak oruçta sabır diğer ibadetlerden farklıdır. Zira
sabır 3 kısımdır:
1.
Allah'a itaat hususunda sabır
2.
Allah’ın haram kıldığı şeyleri yapmamak için sabır
3.
Belâ ve musibetlere karşı sabır.
Bu
üç kısım sabrın tamamı oruçta mevcuttur. Şöyle ki;
İbadet
üzerine sabretmek vardır. Allah’ın haram kıldığı şeylere karşı sabır vardır.
Açlık ızdırabı ve susuzluk harareti, beden zayıflığı üzerine de sabır vardır.
Oruçlu bütün bunları Allah rızası için yapar. Kadın kocasının izni olmadan
nafile orucu tutamaz.
Oruçlu
en büyük arzuları olan yemek, içmek ve cinsi münasebetten kendini tuttuğu için
Allah’ın ahlâkı ile ahlâklarmış olur. Kim ki yemesini, içmesini, şehvetini
Allah için terk ederse; Allah cc. Onlara karşılık kendisine daha hayırlı şeyler
ihsan eder.
Nitekim
Hz. Allah: Ayet Meali; “... Kendiniz için önceden (dünyada iken)
ne iyilik hazırlarsanız, Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve
mükâfatça daha büyük olmak üzere...” Buyuruyor.(El- Müzzemmil- 20)
Hadis-i
Şerif:
Peygamber Efendimiz bir adama; “Sen Allah korkusundan dolayı bir şeyi terk edersen,
Hz. Allah sana ondan daha hayırlısını verir.”
RİVAYET:
ORUÇLULAR İÇİN
SOFRA.
Oruçlular
için, Kıyamet günü arşın altında bir sofra kurulur. İnsanlar hesapta iken, onlar o sofrada yemek yerler. İnsanlar
: “Bunlar kimlerdir, biz hesapla uğraşırken yemek yiyorlar?” Derler. O’nlara:
“Siz yemek yerken onlar oruç tutuyorlardı.” Denilir. (Mecalis-i Rumi)
(5)
İmam-ı Süyüti bazı kitaplarda insanların tebrik edileceği hususları beyan
ederken şu hususları zikretmiştir:
Hastalıktan
kurtulunca, Haccı tamamlayınca, Hacdan dönünce, nikahtan sonra, çocuğu dünyaya
gelince, Ramazan-ı Şerif ayına kavuşmakla... tebrik edilir demiştir.
Hadis-i
Şerif:
İbniAbbas (ra)’dan: Efendimiz “Cuma namazından dönen bir (din) kardeşi ile
karşılaşan; “Allah bizden ve sizden kabul etsin” diye söylesin.” buyurdu.
Hayır
isabet ettiğinde tebrik etmek, bir belâ geldiğinde teselli etmek, hastalanınca ziyaret etmek komşuluk
haklarındandır.( Mefatih)
Hadis-i
Şerif: Zeyd
İbni Halid (ra)’dan: Kim bir oruçluya iftar ettirirse, oruçlunun ecrinden
hiçbir şey noksanlaşmaksızın aynı ecir ona da verilir.
Hammad
bin Seleme, her gece 50 (elli) oruçluya iftar ettirirdi, bayram gelince onları
ayrı ayrı giyindirirdi.
Zulmedeni
affedenler, kötülük yapana iyilik yapanlar, Allah'ın verdiği nimetlerden,
başkalarına ihsan edenler iyi kimselerden kabul edilirler.
Hadis-i
Şerif: Kim bir açı doyurursa veya elbisesi olmayana elbise verirse, yahut bir
yolcuyu barındırırsa; Allah onu kıyamet korkularından muhafaza eder.
Hikaye :
Abdullah
bin Mübarek, fakirlere ve ilim talebelerine her sene 100 bin dirhem verir ve
Fudayl bin İyad’a: “Siz dünya ile meşgul olmayınız, ilim tahsili ile meşgul
olunuz, ben sizin geçiminizi temin ederim.” Derdi.
Hikaye :
Yahya
Bermeki, her ay Süfyani Sevri (rh)’a 1000 dirhem verirdi. Süfyani Sevri secdeye
varıp “Allah’ım! Yahya dünya işlerinde bana kâfi geliyor. Sen de âhiret
işlerinde ona kâfi ol” Diye dua ederdi. Yahya Bermekiyi vefatından sonra bazı
arkadaşları rüyada görüp; “Allah sana ne ile muamele etti?” Diye sordular. O: “Süfyan’ın
duası hürmetine Hz. Allah beni mağfiret etti.” Dedi.( Mefatih)
Cennet
kapılarının açılıp cehennem kapılarının kapatılmasına gelince; insanları, emir
olundukları Ramazan orucuna ve o oruca hazırlanmaya teşviktir. Zira, sanki
cennet kapıları açılmış onları bekliyor ve oruç sebebiyle cehennem kapıları da
onlar için kapatılmıştır.
Ayrıca
cennet kapılarının açılması; Allah’ın rahmetinin inmesinden, ibadetlerin
Allah’a yükselmesinden, cennete girmeye sebep olan ibadetlerin çokça
yapılmasından kinayedir.
Cehennem
kapılarının kapatılması da ona girmeye sebep olan küçük günahlara ısrarın ve
büyük günahların yok denecek kadar azalmasından kinayedir. Oruç sebebiyle bir
çok günahlar bağışlanır.
Bu
ayın şeref ve büyüklüğünün delillerinden olan, şeytanların bağlanmasının
alâmeti, önceden günahlara dalan kimselerin bu ayda sakınmaları, önceden
namazda tembellik edenlerin namaza başlamaları, Kur’an-ı Kerim ve nasihat
dinlemeleridir.
Şeytanların
bağlanması, oruçluların Şeytanın vesveselerini kabul etmemelerinden mecazdır.
Zira Ramazan-ı Şerif ayı girdiğinde insanlar oruçla meşgul olurlar. Bir çok
günah ve isyanlara sebep olan öfke ve şehvet kuvveleri kırılır. Aklî ve
melekî kuvveleri kendilerini ibadet ve
itaate yöneltir. (Mecalis-i Rumi’ den)
Hadis-i
Şerif: Ebu Hüreyre (r.a) ‘dan rivayet edilmiştir.Oruçlunun
ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.
Ağız
kokusu insanlar nazarında hoşlanılmayan bir şey olsa da, itaatten kaynaklandığı
için; Allah katında misk kokusundan daha makbuldür. Hatta normalde ağız
kokusunu misvakla temizlemek lazım iken, İmam-ı Şafi Hazretleri oruçlunun ağız
kokusunun devamını müstehab görmüştür.
Oruçlunun
ağız kokusu Allah’a itaatin ve onun rızasını talebin bir eseri olduğundan
ahirette misk kokusundan daha güzel kokacak ve oruç ehli, insanlar arasında
bununla meşhur olacaktır. Oruç, dünyada kul ile Rabb’i arasında gizli
olduğundan; Ahirette açığa çıkacaktır.
Hadis-i
Şerif: Enes
(ra)’ dan merfu olarak: “Oruçlular kabirlerinden ağız kokuları miskten daha
güzel koktuğu halde çıkarlar ve bu kokular ile tanınırlar.”
Hadis-i
Şerif: Oruç
kalkandır:
Yani
oruçlu, oruç sebebiyle kendisini Ahirette cehennemden, dünyada günahlardan ve
Şeytan’ın vesveselerinden korur. Ancak kalkanın insanı koruması için sağlam ve
yırtık olmaması gerektiği gibi, orucunda; hatalardan ve oruca zarar verecek
şeylerden korunması icap eder. Onun için oruçlu, sadece yemeden içmeden değil,
kötü, lüzumsuz, çirkin şeyler konuşmaktan ve yasaklanan her şeyden uzak
durmalıdır.
Her
hangi bir kimse kendine söverse; ona mukabele etmemeli, sadece: Ben oruçluyum.”
Demelidir. (Mecalis-i Rumi)
(6) Hadis-i
Şerif: (İbni Abbas (r.a)’ dan): Ramazan-ı Şerif ayının ilk gecesi,
Arş’ın altından bir rüzgar eser. Ona; “Müsire” denilir. Cennet ağaçlarının
yaprakları ve kapılarının halkaları hareket eder.
İşitenlerin
kendisinden daha güzelini işitmediği bir ses duyulur. Huriler cennetin
şerefeleri üzerine çıkıp: “Allah-ü Tealâ’ dan bizi isteyen yok mu? Bizi ona
versin.” Derler. Sonra, “Ya Rıdvan! Bu gece hangi gecedir?” Diye sorarlar.
Rıdvan: “Ey huriler! Bu gece Ramazan-ı Şerif’in ilk gecesidir.” Der. (Mev’iza Kitaplarından)
RİVAYET:RAMAZANI
ŞERİFİN ŞEFAATI.
Ramazan-ı
Şerif kıyamet günü en güzel bir surette gelip Allah-ü Tealâ’nın huzurunda secde
eder. Hz. Allah:
“İsteğini
söyle! Senin kıymetini bilen, hakkını ödeyenin elinden tut.” Buyurur. Ramazan-ı
Şerif kıymetini bilenlerin elinden tutar, onlara vakar tacı giydirilir ve
onlara şefaatçi olur, ve kendisine 1000 huri verilir. Sonra Burak’a bindirilip;
ne istiyorsun? Denilir. Ramazanı Şerif : “Firdevs cennetlerinde Habib’inin
civarına inmesini istiyorum” Der. Ona Firdevs cennetlerinden her birinde bir
milyon köşk bulunan, kırmızı yakut ve yeşil zebercedden inşa edilmiş 100 bin
şehir verilir. Bunun delili. “Yalnız sabredenlere mükafatları hesapsız
ödenecektir.” Ayet-i kerimesidir.(Ez- Zümer-10) ( Zühret-ür Riyaz).
(7)
Sükut
te 7000 hayır vardır ki, bunlar 7 kelimede toplanmıştır:
1. Sükut meşakkatsiz ibadettir.
2. Sükut takısız süstür.
3. Sükut saltanatsız heybettir.
4. Sükut bekçiye ihtiyacı olmayan kaledir.
5. Sükut insanlardan özür dileme ihtiyacı hissettirmez.
6. Sükut Kiramen Kâtibin Meleklerini (hususuyla günahları yazan meleği)
istirahat ettirmektir.
7. Sükut oruçlunun kusurlarını örten bir perdedir.
Sükut,
âlim için bir süs, cahil için ise bir örtüdür. (İmam-ı Gazali’nin Bidayet’ül
Hidaye şerhinden)
Lâtife:
İmam-ı
Âzam Ebu Hanife (rh) hazretleri, talebeleri İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed
(rh) ile beraber oturmuşlar, güneş doğduktan sonra kılınan sabah namazının
hükmünü müzakere ediyorlardı. Köyünde fakih geçinen cahil biri geldi. İmamı
Âzamın ayağında bir rahatsızlık olduğu için ayağını uzatmıştı. Gelen kişiyi
güzel ve kıymetli elbiseler içinde heybetli bir şekilde görünce ayağını
topladı. Bu fakih geçinen kişi oturunca “Ya İmam! Fecir doğmadan (sabah namazı
vakti girmeden) güneş doğarsa, sabah namazının hükmü ne olur?” Dedi. Bunun
üzerine İmam-ı Ebu Yusuf ve İmamı Muhammed Hocalarına: “Efendim! Ayağınızı
uzatabilirsiniz” Dediler ve derse devam ettiler. Evet Sükut, âlim için ziynet,
cahil için örtüdür.
Oruçlular
için cehennemden berat.
Nebi
(a.s) dan:
Mirac gecesinde Sidre-i Münteha’da, daha önce hiç görmediğim büyüklükte bir
melek gördüm. Bir elini başının üzerine, diğerini sırtına koymuş vaziyette
cennet-i Âlâ’da duruyordu. Allah’ı tesbih ettiği zaman sesinin güzelliğinden
Arş-ı Âlâ titriyordu. Cebrail (as)’ a:” Bu kimdir?” Diye sordum. “Bu Allah-ü
Tealâ’nın, Âdem (a.s)’ dan iki bin sene evvel yarattığı bir melektir.” Dedi.
“Şu ana kadar nerede idi?” Dedim. “Arş-ı Âlâ’nın sağında, cennet-i Âlâ’da
güzel, yeşillik bir yer var, orada idi ve Hz. Allah senin için ve Ramazan orucu
tutan ümmetlerin için tesbih etmesini emretti.” Dedi.
Önünde
her birinde nurdan bin kilit olan iki
sandık gördüm. Cebrail(as)’a: “Bu sandıklar nedir?” Diye sordum. “Kendisine
sor.” Dedi. Sordum. “Ümmetinden oruç tutanların cehennemden beratları var. Sana
ve ümmetine ne mutlu.” Dedi.( Ruh-ul Beyan ve Mefatih-üt Tefasir’ den)
Onun
için kabir ehli oruç tutanlara gıbta ederler.
Hadis-i
Şerif :
(İbni Ömer (r.a)’ den): Efendimiz: Her mezarlıkta bir melek: “ Ey kabir
ehli! Bu gün kime haset ediyorsunuz? (imreniyorsunuz)” Diye seslenir.
Onlar: “Biz mescid ehline haset ediyoruz. Çünkü onlar namaz kılıyorlar, biz
kılamıyoruz, oruç tutuyorlar, biz tutamıyoruz, sadaka veriyorlar, biz
veremiyoruz, Allah’ı zikrediyorlar, biz zikredemiyoruz.”Diye cevap verirler ve
geçmiş zamanlarına pişman olurlar. Ancak pişmanlıklarının kendilerine faydası
olmaz.
(8)
Ayet Meali : Gök ve yer, onlar (Firavun
ve Karun) ın ardından ağlamadı. Onlara mühlet de verilmedi.”(Ed- Duhan-
29)
Rivayet :
Mümin
öldüğü zaman, onun ardından yer ve gök 40 gün ağlar. Firavun ve kavminin semaya
çıkacak hiçbir salih ameli yoktu ki; ölünce sema amel gelmiyor diye ağlasın.
Yerde yaptıkları hiçbir salih amel yoktu ki ;öldükten sonra yer ameller yok
oldu diye ağlasın.
Hadis-i
Şerif: Enes
(ra)’dan: Semada her mümin için iki kapı vardır; birinden rızkı çıkar
(iner), diğerinden ameli (semaya) girer. İnsan ölünce her ikisi de
kesilir ve bu kapılar ağlarlar,
Ata
(rh): “Semanın ağlamsı etrafının kızarmasıdır.” dedi.
Bizim
üç bayramımız vardır:
1. İftar bayramı, bu tabiî bir
bayramdır.
2. İman-ı kâmil ile ruhu teslim
edince ölüm bayramı. Bu büyük bayramdır.
3. Ahirette Cemâl-i İlâhi’yi
görünce olan bayram ki; bu en büyük bayramdır. (
Mefatih)
Orucu
muhafaza kulu Allah’ın rızasına yaklaştıran, Allah’a dost kılan amellerdendir.
Hadis-i
Şerif: Kim
üç şeyi muhafaza ederse; gerçekten Allah’ın dostu olur. Kim de onları zayi
ederse; gerçekten Allah’ın düşmanı olur. Bunlar: namaz, oruç ve cünüplükten
gusüldür.
(10)
Teravih kılarken, ya geceyi ihya etmeye, yahut
vaktin sünnetine, ve ya teravihe, yahut Ramazanı ihya etmeye niyet eder. Her
selâmdan sonra niyete gerek yoktur.
Teravih
namazı geçse; ne tek başına, ne de cemaatle kaza edilmez. Çünkü, kaza farz
ibadetlere mahsustur.
Yatsı
namazını tek başına kılan teravihi cemaatle kılabilir, ancak farzda cemaati
terk edenler, teravihte cemaat olmazlar.
Teravihi
yalnız başına kılan, vitri cemaatle kılabilir.
Şu
zamanlarda imamın, sünnetin en az miktarlarından fazla uzatması cemaati
bıktıracağı için mekruh olur. Tesbihlerde, en az sünnet miktarı; üçer defa
söylemektir.
Yine
imamın, cemaati sünnetin en az miktarını edadan, teşehhüd okumayı tamamlamaktan
aciz bırakacak şekilde acele etmesi de; mekruhtur. Eğer cemaate ağır gelmezse;
imam teşehhüdden sonra Peygamberimize salât okur. Şayet ağır gelirse, yalnızca
“Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed”der.
Münafıklara
benzemek ve tembellik olacağı için, cemaatten birinin selâmdan sonra oturup.,
rükuya yakın imama uyması mekruhtur.
Eğer
son ka’denin tamamında uyuya kalırsa, uyanınca teşehhüt miktarı kadar oturması
gerekir, değilse namazı bozulur.( Rumi)
(9)
Teravih namazının cemaatle kılınması, Hz. Ömer (r.a)’ın fiili ile sünnet
olmuştur.
Hadis-i
Şerif: Benden
sonra hususiyle Ebu Bekir ve Ömer’e uyunuz.
Ashabın
tamamı Hz. Ömer’e bakarak teravih namazını cemaatle kıldığı için bid’at
değildir. Fakat cemaati usandıracak kadar uzun, bugünkü imamların çoğunun
yaptığı gibi namazı bozacak kadar acele olmamalıdır. Yine bugün bir çoklarının
yaptığı gibi, eve imam tutarak teravih namazı kılmak ta şiddetle mekruhtur.
Feteva-i Hindiye’de böyledir. (Galiyet’ül Mevaiz)
Bilmiş
ol ki, şer’an itikaf; Allah’a itaat ve Allah’ın (rızasına) yaklaşmak maksadıyla
mescitte beklemektir. Önceki peygamberlerin dininde itikaf ibadeti vardı. Hz.
Allah:”Biz, Beyti (Kâbe’yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir
yer kıldık. Siz de İbrahim’in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz
kılın). İbrahim ve İsmail’e: Tavaf edenler, itikâf yapanlar, rüku ve secde
edenler için evimi temiz tutun, diye emretmiştik.” Buyuruyor. (El-Bakara
-125)
Eğer
kalbî ihlâs ile yapılırsa itikaf; en şerefli amellerdendir. Çünkü bunda, kalbi
Allah’tan başka har şeyden boşaltmak vardır.
Îtikâf
yapan kişi, büyüklerden birine bir haceti olup kapısında bekleyen ve işim
görülmedikçe buradan ayrılmam diyen, kişiye benzer. Çünkü mutekif; Allah’ın
evinde oturup mağfiret olunmadıkça, buradan ayrılmam, demektedir.
Hadis-i
Şerif: Kim
bir (din) kardeşinin ihtiyacı(nı gidermek) için yürürse; 20 sene
îtikâf yapmış gibi olur. Kim de bir gün
îtikâf yaparsa; Hz. Allah onunla Cehennem arasında 30 hendek koyar ki, her
hendek, doğu ile batı (arasındaki mesafeden) uzaktır.
Hadis-i
Şerif: Ali
Bin Ebu Talib (r.a)’ dan: Peygamber Efendimiz buyurdu ki: “Kim Ramazan-ı
Şerif’te 10 gün îtikâf yaparsa; iki hac ve iki umre yapmış gibi olur.
Hadis-i
Şerif: Kim
cemaatle namaz kılınan bir mescitte akşam ile yatsı arasında îtikâf yapar ve
namaz ve Kur’an dışında hiçbir şey konuşmazsa; onun için Cennette bir köşk bina
etmek Allah cc. üzerine bir hak olur.
Hadis-i
Şerif: İbni
Abbas(ra)dan: Peygamberimiz buyurdu ki: İtikâf yapan günahlardan kendini
tutar, bütün iyi işleri yapanlar gibi kendisine iyilikler yazılır.
İtikâf
meşrudur, Allah (ın rızasın)a yakınlıktır ve her vakitte müstehabdır. Kadir
Gecesini arayanlar için Ramazanı Şerif’in son on gününde en güzel ibadettir ve
itikâf ancak niyetle sahih olur.
İtikâf
yapan kişinin, ihtiyacını görmek gibi zaruri şeyler için mescit ten çıkması
caizdir.
Cuma
namazı kılınmayan mescitte itikaf yapan kimsenin Cuma Namazı için çıkması
vaciptir.
Bütün
mescitlerde itikaf sahihtir, ancak Cuma namazı kılınan mescitte daha
efdaldir.Kadın evinde mescit (namazgah) olarak ayırdığı yerde itikafa girer.
İtikaf
yapanın, namaz kılması, Kur’an-ı Kerim okuması ve zikretmesi müstehabdır.
İtikafın
en efdali, Mescid-i Haram’da, sonra Mescid-i
Nebî’de,
sonra Mescid-i Aksa’ da, sonra Cuma namazı kılınan mescitlerde yapılandır.
İtikafın
şartı; akıllı ve temiz olan Müslüman’ın niyet etmesidir.
İtikâf
3 kısımdır:
1. Vacip, nezir edilen itikaf
2. Sünnet-i müekkede, Ramazan-ı
Şerif’in son on günündeki itikaf
3. Sünnet, bu ikisi dışında ki
itikaftır. Nezir edilen itikafta oruç şarttır.
Nafile
itikafın en azı İmam-ı Muhammed (rh)’e göre, gündüz veya gecede 1 saat İmamı A’zam (rh)’a göre, bir gün İmamı
Yusuf (rh)’a göre, bir günün yarıdan fazlasıdır. (Dürrü Muhtar ve İbni
Abidin’den kısaltılmıştır)
1 “Demek ki dünyada bir eli
yağda bir eli balda , her istediğini elde etmiş, bir çoklarının imrendiği rahat
ve müreffeh bir hayat yaşamış insan, cehennem azabına bir dalıp çıkarılınca;
dünyada sürdüğü bütün zevki, sefayı unutuyor. Öyle ise bütün zorluklar
cehennemde mevcut. Yine dünya hayatı tamamen sıkıntılarla geçmiş bir Müslüman,
Cennete şöyle girip çıkınca bütün sıkıntıları unutuyor. Öyle ise, bütün
kolaylıklar cennette mevcuttur.”